02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1475/26 Haziran 2015 Einkorn buğdayı göz sağlığına iyi geliyor İlkel buğday türleri ve günümüzde kullanılan sert ve yumuşak buğday türlerindeki lütein miktarını karşılaştıran Alman gıda teknisyenleri ilginç bir sonuca ulaştı. Höhenheim Üniversitesi’ne ait araştırma tarlalarına sert buğday, yumuşak buğday, Einkorn buğdayı, Emmer buğdayı ve kavuzlu buğday olmak üzere beş buğday türüne ait on beş çeşit buğday beş ayrı yere ekilmiş. Ekinler daha sonra Bitkisel Gıda Teknolojisi ve Analitiği bölümü tarafından ayrıntılı bir şekilde incelenmiş. Çağdaş buğday türlerinde araştırmacılar az miktarda lütein bulunurken, Einkorn buğdayında altı ila on misli lütein saptanmış. Ayrıca diğer ilkel buğday türlerinde de daha fazla lütein bulunuyor. Lütein bir tür kızılötesi ve mavi ışık filtresi görevini görerek, insan gözünü yoğun enerjili ışından koruyor. Dahası gözde antioksidan etkisi de gösteriyor. Yani gözü serbest radikallere bağlı kimyasal stresten koruyor. Beden tarafından üretilmeyen lüteinin gıdalarla alınması gerekiyor. İlkel buğday türlerinde yüksek oranda lüteinin bulunması örneğin lütein içerikli ıspanak veya lahana gibi sebzeleri sevmeyenler için bir alternatif. Bu kişiler kavuzlu buğday veya Einkorn buğdayı içeren ürünler yiyerek gözlerini sağlıklı tutabilir. abaları bir kutup ayısı, anneleri ise bir boz ayıydı. Avrupa’daki bir hayvanat bahçesinde dünyaya gelen krem rengindeki ayı yavruları aslında hiç beklenmiyordu. Onlar farklı ayı türlerinin on yılı aşkın bir süre aynı kafeste tutulmalarından doğan ürünlerdi. Bir kutup ayısının (Ursus manitimus) bir boz ayıyla (Ursus arctos) çiftleşip yavrulayacağını bakıcılar o zamanlar bilmiyorlardı. Yavru ayıların 2004 yılında dünyaya gelmelerinden sonra türler ayrı kafeslere kondu. Hayvanat bahçesi artık krem rengindeki ayıları iklim değişimine dikkat çekmek için sergiliyor. Çünkü Kanada gibi Kuzey Kutbuna yakın bölgelerde 2006 ve 2010 yılında DNA analizi sonucunda melez oldukları anlaşılan ayılar öldürülmüştü. Bunlara “Grolar” veya “Pizzly” deniyor. Bunların ortaya çıkışları kutup ayıların ve Amerikan boz ayılarının (“Grizzly”) yaşam alanlarının iklim değişimi nedeniyle kesişmesine bağlanıyor. Bilim insanları uzun bir süredir bu ayıların akrabalık derecerelerin dışında son derece zehirlidir. Beyin, kanamadan sonra heme molekülünden mikrogliya olarak isimlendirilen özel beyin hücreleri tarafından korunur. Mikrogliyalar, heme molekülünü zehirsiz hale getirirken karbon monoksit açığa çıkar. Bu şekilde oluşan gaz sadece artı ürün olmakla kalmayıp, heme molekülünün indirgenmesi üzerinde de olumlu etki yapar. Araştırma ekibi bunu daha önce hücrelerle ve hayvanlarla gerçekleştirdiği deneyler sonucunda öğrenmiş. Bundan sonraki araştırmalarda karbon dioksitin beyin kanaması ge B İklim değişimi kutup ayısını yok mu edecek? leriyle ilgileniyorlar. Çalışmalarımız kutup ve boz ayılarının yaklaşık olarak 600.000 yıl önce yollarını ayırdıklarını gösterdi diyor Frankfurt Biyoçeşitlilik ve İklim Araştırmaları Enstitüsü’nden Axel Janke. O zamandan bu yana üç sıcak dönem yaşandı. Buzlar eridi ama anlaşıldığı üzere kutup ayıları küçük popülasyonlar halinde nişlerde hayatta kalmayı başarmışlar. Peki günümüzdeki ısınma ve buzun erimesi yüzünden Kuzey Kutbundaki kutup ayıları tehdit altında mı? Ara sıra yaşanan melezleşmeler illaki tehlikeli olmayabilir. Fakat çok fazla melezleşmeden zarar görecek olan kutup ayılarıdır. Nitekim şu sıralar yarım milyon boz ayıya karşın sadece 25.000 kutup ayısı yaşıyor. Melez ayı yavrularında iki türün davranış biçimleri de izlenmiş. Kışın suyun üzerindeki buzları kırmaya çalışan yavrular, yaz aylarında ise tembellik yapıp uyuyorlar. Uzmanlar kutup ayısı için en büyük tehlikenin, çiftleşmeye hevesli Amerikan boz ayılarının kuzeye göç etmeleriyle deği, asıl tehlikenin çevreye zarar veren zehirler, avcılık, boş alanların imara açılması ve Kuzey Kutbunda hammadde arayışı gibi insan eliyle yapılan etki faktörleriyle geldiğini söylüyor. çiren insanların iyileşmelerinde de olumlu etki yapıp yapmadığı öğrenilmeye çalışılacak. Karbon monoksit fark edilmeden kan dolaşımına sızabilen hatta beyne zarar verebilen zehirli bir gazdır. Fakat farelerle deneyler yapan Harvard Tıp Okulu, Beth İsrail Di Karbon monoksitin beyin üzerindeki koruyucu etkisi Dilimizde su semenderi veya Meksika semenderi olarak bilinen Axolotl (Amystoma mexicanum) bedeninin her bölgesini yeniden geliştirebilme yetisine sahip olduğu için biyologları her zaman büyülemiştir. Meksika Üniversitesi şimdi soyu tehdit altında olan bu hayvanı kurtarmak için çalışmalara başla Su semenderi kurtarılacak Laboratuvarda ilk meme modeli Almanlar ilk kez deney tüpünde meme bezi dokusu üretti. Meme modeli meme kanserinin oluşumunu ayrıntılı olarak takip edip anlamamıza yardımcı olacak diyor Münih Ludwig MaxMillian Üniversitesi ve Helmholtz Merkezi araştırmacıları, Development dergisinde. Üçboyutlu dokuyla ilgili ilk gözlemler, meme kanserine giden yolun ergenlikte açıldığı tahminini ortaya koydu. Araştırmacılar gelecekte meme kanserine karşı yeni maddeleri deney tüplerinde deneyebilmeyi umuyor. Christina Scheel ile çalışan araştırma grubu, meme küçültme ameliyatı geçiren kadınlardan alınan meme hücrelerini saydam bir jelin içine yerleştirmiş. Hücreler bunun içinde tıpkı ergenlikte olduğu gibi meme olarak büyümüşler. Kök hücreleri, karmaşık bez dokularını çeşitli hücrelerle taklit edecek yeteneğe sahipler. Gerçek memede olduğu gibi jel içinde de süt kanalları ve bunların ucunda üzümsü yapılar oluşmuş. Ve memedeki esnekliğin hücrelerin büyümesi üzerinde etkili olduğu da anlaşılmış. Daha katı jelde hücreler elastik jele kıyasla çok daha fazla büyümüşler. Kanser hücreleri üzerinde henüz deneyler yapılmamış, bu çalışmalardan da başarılı sonuçlar elde edildiği taktirde yeni ilaçların geliştirilmesi açısından büyük bir şans olacak. Kültür sistemi kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılışını engelleyen yeni maddelerin bulunmasında yardımcı olabilir diyor uzmanlar. Ülkemizde her yıl yaklaşık olarak 20.000 kadın meme kanserine yakalanıyor. Kanser özellikle de genç yaşlarda daha agresif olabiliyor. Araştırmacılar, kanserin öncü biçimlerinin genç kadınlarda henüz ergenlik döneminde ortaya çıkıyor olmasının mümkün olduğunu düşünüyorlar. Kanserde hücreler tıpkı ergenlikteki gibi büyüyor ama kontrolsüzce. Meme bezi gelişimi sırasında tıpkı saldırgan kanser gibi fakat kontrollü bir şekilde yağ dokusunda büyüyor. Bu süreci bilim insanları artık laboratuvarda yeniden yaratabiliyor. Deneyler şimdilik sadece normal memenin işleyiş biçimini gösteriyor. Araştırmacılar bundan sonra jelin içine kanserli hücreler yerleştirerek kanserin ne şekilde geliştiğini ayrıntılı bir şekilde öğrenmek istiyorlar. yakoz Tıp Merkezi ve Freiburg Üniversitesi Kliniği bilim insanları düşük miktarda karbon monoksitin, belli başlı beyin kanaması biçiminde beyni koruduğunu buldu. Yapılan deneyde düzenli karbon monoksit soluyan fareler testlerde daha başarılı olmuş. Buradan yola çıkan araştırmacılar, beyin dokusuna gelen zararları ve bilişsel kayıpların karbon monoksitle düşürüleceği sonucuna vardı. Beyin kanamasından sonraki hasarların önemli bir kısmı heme molekülüyle ortaya çıkar. Bu molekül alyuvarların içindeki oksijenin taşınmasından sorumlu olsa da hüc
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle