02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DOĞAN KUBAN Kültür CBT 1475/26 Haziran 2015 5 UYGARLIĞA GİRİŞ Öldürmek bir uygarlık bileşeni olabilir mi? onun kendilerini bir nehir gibi alıp götürdüğünü bilirler. Uygarlık bir milliyet de tanımlamaz. İnsanlık iyi çalanı, iyi öldüreni hangi amaçla olursa olsun mahkum ediyor. Safkan dindar olmaz, bütün dinler kazanç hanelerine yeni devşirmeleri yazarlar ve şimdiye kadar hiçbir tarih ve bilim safkan Türk, Arap, İranlı, Alman’ın daha namuslu olduğunu kanıtlamamıştır. Hitler, Mussolini ve dünyanın her köşesinde sayısız irili ufaklı diktatörün yaptıkları, uygar toplumla diktatörlük arasında doğru ilişki olduğunu gösteren bir gerçek sergilemez. Cumhuriyetçilikle uygarlık arasında ilişki daha karmaşıktır. Herhangi bir insanın dindar ya da milliyetçi olması Cumhuriyetçi olmasına engel olmamıştır. Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri de ötekiler gibi dindar ve milliyetçidir. Eğer yalın akıl perspektiflerinden bakılırsa dinci parti, Milliyetçi parti, cumhuriyetçi parti yaftaları uygar insanlar tanımlamaz. GalatasaraylıFenerliBeşiktaşlı olmak da insanı daha uygar yapmaz. bilimsel değil, istatistiksel gerçeklerdir. Örneğin, hırsız ya da sahtekâr, politikacılar ve tüccarlar arasında daha çok çıkar. Matematikçi, ressam ve müzisyenden çıkmaz. Olasılıkla bilim, sanat ve uygarlık arasındaki ilişki daha çok irdelemeye değer. İdama giden fizikçi ya da biyolog sayısı pek bulunmaz , ama politikacı, tüccar hatta asker bulunabilir. Yani nedeni ne olursa olsun, bilim adamı daha güvenilir bir yafta gibi gözüküyor. Öte yandan kilise Galileo Galilei’yi mahkum eder. Sünni Müslümanlar sufi Haccac’ı yakarlar. Atina hakimleri Sokrates’e zehir içirebilirler. Bunlar daha çok geçmiş, daha uygar olmamış dönemlerin hikâyeleridir. Uygarlık insan toplumunun dini ve politik yaşamındaki insan merkezli kuralların birbirleriyle buluşarak politik özgürlük, toplumsal ahlak, adalet, estetik konularında geliştirip kurallaştırdığı insan merkezli davranışlar bütünüdür. Zaman zaman sınıfsal despotizmin, kişisel despotizmin, savaşların zorladığı gerilim ya da sömürü dönemleri yaşanmış, politik, dini, ekonomik baskılar olarak toplumların yaşamını alt üst etmiştir. Bu toplumsal evrensel süreçlerin en uzun aşaması kapitalizmdir. Günümüzde insan için uygarlıktan toplumsal uygarlığa, uygarlık için uygarlığa doğru bir gelişmenin içinde yaşayan ülkeler var. Bunun en önemli göstergesi de kişi özgürlüğünün en az kısıtlamalara tâbi olmasıdır. Uygarlığın hiçbir konfor aracı ve olanağı ile ilgisi yoktur. Temeli insan güvenliği ve özgürlüğüdür ve bu yasa ile değil, tarihi birikimle gerçekleşiyor. Kültürler farklıdır. Fakat her kültürün kendi uygarlığını yaşadığı düşüncesi boş bir övünmedir. Sevgili Okuyucular, Bizim tiyatro açısından Yunandan 2400 yıl geride olduğumuzu hiç düşündünüz mü? Gerçi bir allame çıkıp bizde de Karagöz vardı, diyebilir. Bir Karagöz oyunu teksti ile Euripedes’i hiç yan yana okudunuz mu? U ygarlık kişi bağlamında ya da toplum bağlamında eğitim ve öğretim anlamına gelmiyor. Bunlar sadece bileşenler. Eskiden imza atabilenin okuma yazma bildiği düşünülen bir ülkede yaşıyoruz. Uygarlık bağlamında bilinç, imza atmasını bilenlerinki kadar. Bu kavramın en aldatıcı yanı, uygar diye bilinen ülkelerin en büyük cinayetleri işleyenler olması. Silah en çok onlarda. Bir bomba ile 100 000 kişiyi öldürenler Amerikalı kahramanlar. Kahramanlık artık Leonidas dönemindeki gibi değil. Her saçma ideoloji için adam öldüren kahraman olursa, uygar olmayan kalmaz. Eğer öldürmek uygarlık bileşeni olursa, dünya kovboyların ‘Free country’ (özgür ülke) dedikleri, hızlı silah çekenin önüne geleni soyduğu çağa dönebilir. Eskiler buna için ‘Tut kelin perçeminden!’ derlerdi. Uygarlık, ‘insanca’ dediğimiz sayısız davranışı içeren, kişiden başlayıp toplumlara yayılmış, sözlere, düşüncelere, atasözlerine, felsefelere, inançlara sızmış, dünyanın her köşesinde duyarlı, akıllı insanların davranışlarını yönlendirmiş, insanların birlikte yaşamalarına olanak veren toplumsal ve psikolojik davranış modelleridir. Temelde, insana saygıda temellenmiş olmalıdır. Cinayet, yalan, hırsızlık ve sömürü ile dolu bir dünyada yaşadığımız için, olasılıkla kötü örnekler iyilerden daha çok ‘rating’ yapıyor. Medya da onu yansıtıyor. Fakat arada bir ‘uygarlık bu olmalı!’ dediğiniz durumlar var. Hollanda’nın yeni kralını seçen törenlerde Amsterdam’da André Rieu Orkestrasının konserini dinledim. Daha doğrusu Hollanda halkının musiki ile akıl almaz coşkulu ilişkisini seyrettim. Orkestranın çaldığı şarkı ve marşların söylenmesine binlerce dinleyici katılıyordu. Kuşkusuz bu çok özel bir konserdi. Fakat musikinin temel uygarlık ölçütlerinden biri olması gerektiğini kanıtlıyordu. Musiki kadar hiçbir şey bu duygusal ortaklığı sağlayamaz. Belki aklınıza spor yarışmaları ve maçlar gelecektir. Fakat bunların uygarlık gösterisi olduğunu sanmıyorum. Örgütlenmeleri uygarca bir davranış olarak görülebilir. Konserde 1520 marş ve şarkının büyük çoğunluğuna binlerce kişi katıldı. Musiki dinleyicisi olanlar “İNSANCA..” DAVRANIŞ MODELİ Daha basit bir uygarlık gösterisi daha keşfettim: Sevgili ya da karı koca kalabalıkta utanmadan öpüşüyorlarsa bu bir uygar toplum gösterisidir. Öpüşme seks’den çok sevginin gösterisidir. Müslüman bir toplumda yan yana bile yürümeyen karı koca ne kol kola girer, ne el ele tutuşur, ne birbirlerini öperler. Neden? Çünkü kadınla erkeğin birbirlerine yakınlaşmaları İslam toplumunda ancak seks olarak görülür. Kadın ve erkek arasında sevgi dışlanmıştır. Bu yorum, sosyal gerginlikler yaratmakla kalmaz, toplumun sevgi potansiyelini de azaltır. Dinin toplumlar üzerindeki etkisi küçümsenemez. Dünyada dinden daha güçlü olarak insanları etkileyen hiçbir ideoloji yoktur. Kaldı ki bu kadar uzun etkili olan da yoktur. Fakat bu uzun yaşam ve etkili güç, tarih boyunca politik ve ekonomik amaçlarla, dini inancın saptırılmasına ve din dışı amaçlarla yönlendirilmesine olanak vermiştir. Bunu en uygar toplumların tarihinde bulmak, insanların karakterleri bağlamında umut kırıcıdır. ÖPÜŞME UYGAR’I TANIMLAYAN NEDİR? DİNLERİN ORTAK YASAKLARI Bütün dinler pek çok günah arasında üç tanesini büyük günah sayarlar. Öldürmek, hırsızlık, ve yalan söylemek. Dindar insanlar buna inanırlar. Dini kitaplar bunların cezasını da söyler, örneğin İslam şeriatında çalanın eli kesilir. İnsanın bu günahlara kapılmaması için öğretimli olması gerekmez. Benim dindar anneannem dahil, tanıdığım pek çok iyi insan okuma yazma bilmiyordu. Dünyanın en uygar toplumları da, kişi ve toplum olarak öldüren, çalan ve yalan söyleyenlerle dolu. Din, çalmayı hukuk gibi tanımlamaz, tanım sade ve dolambaçsızdır. Hukuk ise bir kılıf bulup geçirme yöntemidir. Bütün dünya parlamentoları bu işi yapan uzmanlarla doludur. Politika da, uluslararası bir yalan söyleme ve safsata (sofizm) yöntemidir. Toplumlar geliştikçe bu bilgiler bilime bile dönüşürler. Yalanı doktrin haline getiren devletler var. Kısacası uygarlıkdin ilişkisi suç bağlamında bir anlam taşımaz. Uygarlık daha kapsamlı bir birikimdir. Din aracılığı ile tanımlanamaz. Herhangi bir parti mensubu olmak değildir. İstatistik farklılıklar olduğu zaman bunun nedeni başkadır. Bilgi, görgü, kentsel gelenek, yaşam kalitesi bazı farklılıklar yaratır. Fakat bunlar da doğrudan uygarlık nedenleri değildir. Dünyanın en büyük insanlık cinayetlerini Avrupalılar işlediler. Fakat toplumsal uygarlıkla ilgili en ileri düşünceleri de onlar geliştirdiler. Ne var ki insan beyni iyilik ve kötülüğü birbirine yakın oranlarda üretiyor. Ying ve Yang dengeli. Kadın erkek nüfusu da dengelidir. İnsanların davranışları bağlamında bazı doğru gözlemler yapılabilir. Bunlar Tayfun Akgül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle