16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İstihdam lara göre son yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20’lik grubun (P80/P20 göstergesi) aldığı payın 7.7 katına ulaşmış durumda (Tablo 2). Uygulanan ekonomik model yoksulluk üretirken, yoksullar ile zenginler arasındaki farkın daha da derinleşmesine neden olyor. CBT 1471/29 Mayıs 2015 9 TÜİK’in 15 Mayıs 2015’de açıkladığı işsizlik oranları göz önüne alındığında, işsizliğin hızla artmaya devam ettiği görülüyor (Tablo 3). Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Şubat döneminde geçen yılın aynı dönemine göre %14.2 oranında artarak (401 bin kişi işsizler ordusuna katılıyor) 3 milyon 226 bin kişiye yükseliyor. İşsizlik oranı ise 1 puan artış ile %11.2 oranına yükselmiş durumda. Diğer taraftan 1524 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranın ise 3 puan artarak %20 oranına yükseldiği izleniyor. TÜİK’in yayınladığı işsizlik oranları “iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar” kategorisini içermiyor. Kısaca artık umitsizliğe kapılmış bu kategorideki kişileri resmi işsizlik rakamlarına ekleyerek daha gerçekçi işsizlik değer İŞSİZLİK ÇIĞ GİBİ...GERÇEK ORAN %20’LERDE Grafik 2: İstihdam Edilen, Ev İşlerinde Çalışan ve Toplam Çalışan Çocuk Sayısı (Bin Çocuk) lerine ve oranlarına ulaşmak mümkün. Bu amaçla hazırlanan Tablo 3 incelendiğinde, 2014 yılında %19.5 olan geniş tanımlı işsizlik oranının 2015 yılında %20.1’e yükseldiği görülüyor. Başka bir ifadeyle, 2015 yılındaki gerçek işsizlik oranı TÜİK’in açıkladığı işsizlik oranından 8.9 puan daha yüksek gözüküyor. yükseliyor. Türkiye OECD ülkeleri arasında en yüksek çocuk yoksulluğuna sahip ülke. Çocuk işçiler eğitim başta olmak üzere her türlü haktan yoksun olarak yaşamlarını sürdürmeye zorlanıyor ve ekonomik nedenlerle istismar ediliyorlar. Emek Sömürüsünün En Vahşi Biçimi Olan Çalışan Çocuk Sayısı Artıyor. TÜİK’in en son 2012 yılı için yayınladığı “Çocuk İşgücü İstatistikleri 2012” verilerine göre 617 yaş grubundaki çocukların 8 milyon 396 bini çalışıyor. Çalışan çocukların 893 bini ekonomik işlerde, 7 milyon 503 çocuğun ise ev işlerinde çalışıtığı görülüyor. 2012 yılında ev işlerinde çalışan çocukların oranı %49.2 iken, ekonomik işlerde çalışan çocukların oranı %5.9. Ev işlerinde çalışan çocukların sayısı hızla artıyor. 1999 yılında ev işlerinde çalışan çocuk sayısı 4 milyon 470 bin iken, 2012 yılında 7 milyon 503 bine çıktığı görülüyor.Toplam çalışan çocuk sayısı ise 1996 yılında 6 milyon 100 bin iken, 2012 yılında 8 milyon 396 bine yükseliyor. Ancak burada en korumasız ve en zor koşullarda çalışan temel kategorinin ekonomik işlerde çalışan işçi çocuklar olduğunu belirtmek gerekiyor. Buna göre ekonomik işler kategorisinde 614 yaş grubunda 292 bin çocuğun (%32.7’si), 1517 yaş grubunda ise 601 bin çocuğun (%67.3’ü) çalıştığı görülüyor. Diğer taraftan Türkiye genelinde 617 6,5 Milyon Emekçinin İş Güvencesi Yok Diğer taraftan “işgücü piyasanın esnekleştirilmesi” doğrultusundaki neoliberal politikaların başarılı olduğu, 13 milyon civarındaki sigortalı işçinin %51’nin iş güvencesi kapsamı dışındaki işyerlerinde çalıştırıldıkları devletin resmi kayıtlarında yer alıyor. Başka bir ifadeyle, 6.5 milyon emekçi iş güvencesi olmadığı için işten atılma riski ile karşı karşıya bulunuyor. Kısaca, halen uygulanmakta olan politikalar istihdam yaratmada Tablo 3: Gerçek İşsizlik Oranı ( Şubat, 201420 başarısız kalıp işsizliği körüklerken, çalışanların büyük bir bölümünün de iş güvencesinden yoksun koşul2014 2015 larda istihdama zorluyor. İşgücü Sayısı 27,824 2,825 10.2 2,601 5,426 19.5 28,803 3,226 11.2 2,554 5,780 20.1 Resmi İşsiz Sayısı İşsizlik Oranı İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar Gerçek İşsiz Sayısı Gerçek (Geniş Tanımlı) İşsizlik oranı Kaynak: TÜİK, İşgücü İstatistikleri 15 Mayıs 2015. Ülkemizin en dramatik sorunlarından birisini de çocuk işçiler oluşturuyor. 24 milyon civarındaki çocuk yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kırsal kesimde bu oran %50’ler gibi son derece yüksek bir orana İNSANLIĞIMIZIN AYNASI: İŞÇİ ÇOCUKLAR yaş grubunda istihdam edilen çocukların %44.8’i kentsel, %55.2’si kırsal yerlerde istihdam ediliyor. Çalışan çocukların %49.8’i okula giderken, %50.2’si okula gidemiyor. Okula devam etmeyen çocukların %34.5’i ekonomik işlerde, %38.8’i ev işlerinde çalışıyor. % 26.7’si herhangi bir faaliyette bulunmuyor. Sonuç olarak, Türkiye gibi işgücüne katılma oranının %50’lerde gezindiği, tarım sektörünün çözüldüğü, geniş emek rezervlerine sahip bir ülkede istihdamın artması ancak üretken sektörlerde (özellikle sanayide ve sanayiinin en temel bileşenini oluşturan imalat sanayiinde ve diğer üretken sektörlerde) tempolu yatırım oranlarına bağlı gözüküyor. İstihdam yaratmayan, spekülatif yönlü büyüme modeli ile (düşük yatırım oranları nedeniyle) işsizliği engellemek ham bir hayal... Türkiye’de 1980’li yıllarla birlikte uygulamaya konan neoliberal yeniden yapılanma politikaları ve ihracata dayalı büyüme modeli bir yandan reel ücretlerin bastırılmasını gündeme getirirken, diğer yandan kayıt dışılığı (özellikle KOBİ’lerde) teşvik ederek sanayinin rekabet gücünü esas olarak düşük ücretler ve kayıt dışılığın sağladığı avantajlar ile sürdürüyor ve bu süreçten en fazla yoksullar ve işçi çocuklar etkileniyor. Neoliberal dünyada yoksulluk devletin sosyal politika araçları ile mücadele edilmesi gereken bir sorun değil, piyasa mekanizmasının istenmeyen bir sonucu olarak görülüyor. Yoksulluğu yaratan sistemik ve yapısal sorunlar göz ardı ediliyor ve yoksulluk bireylerin kapasitesine indirgeniyor. Türkiye’de yoksullukla mücadele ise sadaka ekonomisine indirgenmiş durumda. Gelinen bu aşamada, yoksullukla ve işsizlikle mücadelede sosyal devlet ve onun araçlarına sahip çıkmak büyük önem taşıyor ve yeniden üretim/kalkınma ekonomisine dayalı iktisat politikalarını hayata geçirmek gerekiyor. Göçün Türkiye’de iller üzerindeki demografik etkisi Ülkemizde, son yarım yüzyılda ekonomik eşitsizlik nedeniyle doğu ile batısı arasında yaşanan göç olayı doğudaki illerin nüfusunu tüketirken, batıdaki metropoliten alanların aşırı büyümesine ve dolayısıyla bütün şehir sisteminin sosyoekonomik, fiziksel, kültürel ve demografik değişime uğramasına sebep oldu. Bu çalışmada, bilhassa 20002010 yılları arasında illerin demografik yapısındaki değişiklikler incelendi. Zeynep Özdemir Yasin Sezer Türk [email protected] İ nsan hayatının çeşitli evrelerinde, örneğin eğitim, bir mesleğe başlama, evlilik, çocukların doğumu ve yetiştirilmesi, işsizlik ve emeklilik gibi, bireyin ve ailesinin göç etme kararı yaşa ve bulunduğu konuma göre değişebilir. Göç ve buna bağlı olarak nüfusun dağılımı, hayatın evrelerine göre temel farklılıklar gösterebilir (Roger ve Raymer, 1998). Tobler’e (1995) göre, yaş ve mekân kavramı, göç kuramının temelini oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde, eğitim, meslek veya emeklilik yaş gruplarına göre göçü daha iyi analiz edebilmek için yaş dilimlerini inceleyen çok sayıda çalışma var (Plane, 1992; Plane et al., 2005). Şekil 12000 yılında, İstanbul’un yaş piramidi Bunlardan bazılarına göre, beklenildiği gibi, gençler ve orta yaşlılar iş merkezlerine gitmeyi tercih ederken, emekliler ılıman iklimi olan, geçim masrafları ucuz ve yaşam seviyesi kaliteli olan veya akrabalarına yakın yerleri yeğliyorlar (Liaw, 1990; Walters,1994; Plane et al., 2005). Bu eğilimin Şekil 2 2010 yılında, İstanbul’daki yaş piramidi sonucu olarak, gençler metropoliten alanlara göç ederken, yaşlılar bilhassa sahil kasabalarını tercih etmektedirler (Clark ve Hunter, 1992; Lundholm, 2012). Başka bir örnek olarak, yaşlılar Paris’i terk ederken, gençler iş bulmak ve eğitim için Paris’e göç Yazının devamı 19. sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle