Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DOĞAN KUBAN BOZKURT GÜVENÇ Seçim Bu mu? okaklarda, meydanlarda bayraklı şenlikler, davullar, zurnalar. Duvarlarda İslam inancına göre yasak olan (?) dev posterler, şeytan işi(!) çalgı ve türküler, orada burada toplanıp atıp tutan kalabalıklar. Haberlere bakılırsa, hazırlanan elektronik komplolar, çiğnenen yasalar, oy pusulası sorunları, kedili elektrikler, sokaklarda bombalı adamlar. Acayip bayraklar, çekirge sürüleri gibi tepelerde uçuşuyor ve sokakları çöplük yapıyor. Bu seçim arifesi. Seçim mutluluk veren bir etkinlik olsa bütün eğlenceler ne kadar anlamlı olabilir. Kendi kaderini kontrol etme aşamasına gelen ulusun eğlenmeye, sevinmeye, gülmeye hakkı vardır. Başka bir kontrol kalmamış. Peki, o davullu zurnalı, eski sünnet törenlerine benzer alaylar yanında, halkı birbirine düşürecek söylemler ne anlama geliyor? Seçim kampanyası futbol maçı, ya da pehlivan güreşi mi? 4,6 milyon oy alınca 80 milletvekili çıkarabilen parti 4.3 milyon oy alırsa sıfır milletvekili çıkarıyor. Başka partileri de düşününce, seçimde milyonlarca kişinin oyu yön değiştiriyor, vatandaşlar seçimle yok sayılıyorlar. Yüz fazla milletvekili seçmek için 5 000 000 vatandaşın oyu çalınıyor, yasal yollarla (!). Seçilenler şehzadeler mi? Seçim sadece ‘Beni Seç!’ anlamına mı geliyor? Listelerde ölmüş insanlara oy verdiren, evlerde kiracı icat eden muhtarlar var. ‘ Evimde bu adamlar yaşamıyor’ diyenin itirazına, nüfus idareleri yanıt vermiyor, mahkemeler belge yetersizliğinden 2000’li yılların başında, kararsız kalıyorlar. Tanık, bu hayaletlerle birlikte yaşayan yakın bir dostum. AKP‘nin ilk döneminde Bir Harvard tarih Profesörü de Türkiye’deki olan Crane Brinton 1950’de The demokratik sistemin bu Shaping of Modern Thought (Modern Düşüncenin Biçimlenmesi) adlı bir kitap düzeye düşebileceğini yayımlamıştı. Brinton kitabının sonunda hayal edemezdim. ‘Biz ve onlar’ dan söz eder. Onların Bugün yaptığım tek arasında, Çin, Hint, Japon vardır. Türk yoktur. Brinton Avrupa uygarlığına bu şey ise, seçim haberi dışarıdakilerin de katkıları olsa da, fazla ve seçim nutku bir şey yapacaklarına inanmaz. Gerçi dinlememek. düşündüğü gibi çıkmadı. Müslümanları zaten saymıyordu. O zamandan bu yana, özellikle Amerikalıların Türkleri adam yerine koymadıklarını, fakat bizi Ortadoğu politikalarında yararlı buldukları bir araç olarak kullandıklarını biliyoruz. Gerçi bu sade onlara özgü bir politika değil. Batı İslam’ı bir yarı sömürge olarak gördü. Türkiye’de Mercedes’in kapısını açıp içeri giren kendini uygar oldum sanırsa, Brinton da haklı görünüyor. Eğer seçim bu hikayelere uygun geçerse, köprü başını tutan Köroğullarının haraç almalarına ya da kovboy kasabasındaki kumarhane oyunlarına benzeyecek! Biz böyle bir Türkiye’de yetişmedik. 2000’li yılların başında, AKP‘nin ilk döneminde de Türkiye’deki demokratik sistemin bu düzeye düşebileceğini hayal edemezdim. Bugün yaptığım tek şey ise, seçim haberi ve seçim nutku dinlememek. Biz Kurtuluş Savaşını bunun için yapmadık, okullarımızı bunun için açmadık. Seçim adı altında bugün sözü edilen olumsuzlukları, Türk toplumu aşmış, Halk partisi 1950’de seçimi kaybetmişti. Seçimle ilgili söylenenler çağımızda ayıptır. Bu sistemle yaşamak zordur. Bu kadar insanın seçme hakkının elinden alındığı bir sistemin adı seçim olamaz. Bir milletvekilini onu tanıyan insanlar seçmelidir. “Bul karayı al parayı” sistemi ile sadece Cumhuriyet değil, devlet de yaşayamaz. Eskiden insanların böyle durumlar karşısındaki tavrı ve sözü ‘Ört ki ölem!’ idi. S Seçim Uyarısı irkaç gün sonra, seçim sandığında ülkemizin geleceğini belirleyen bir karar vereceğiz: Başkanlık mı? Cumhuriyet mi? Kararını vermiş ya da vermemiş olsun, yazıp çizenler bu seçimin hayati olacağı, laik Cumhuriyet’in kaderini belirleyeceği görüşünde anlaşıyor.. Gizemini koruyan ve beklenmeyen sonuçlarla dolu bir geleceği önceden bilemeyiz. Ancak, yapılan tahmin ve yorumlarla ve tutum ve davranışların, toplumun ve çocuklarımızın hayatını etkileyeceğini söyleyebiliriz. Seçimi kimin ya da hangi partilerin kazanacağı üzerinde yapılan yorumlar, spor karşılaşmaları gibi, üç sonuçta toplanıyor: 1 AKP veya RT Erdoğan, süregelen sandık başarısını koruyabilir. 2 Azınlık hükümeti kuramayan AKP, bir koalisyona razı olabilir. 3 Çoğunluğu sağlayan muhalefet cephesi hükümeti kurabilir. Yazımın amacı bu olasılıklardan birini ötekilere karşı savunmak veya hangisinin en iyisi olacağını irdelemek değil, sadece seçim sonrasını gündeme getirmektir. Seçim sorunlarını gözardı eden veya yeterince dikkate almayan seçmen yurttaşların, ilerde telafisi mümkün olmayan ağır bedeller ödeyeceğini düşünüyorum. AKP’nin kazanma olasılığı azalmakla birlikte, AK Parti veya RTE kazanırsa, iktidarı belki koruyabilir ama sürdüremez. Parti içi hizipler ve liderlik çekişmeleri partiyi bölebilir. İlk erken seçimler sonucunda, AK Parti adını ve tüzel kişiliğini korusa bile siyasal gücünü büyük ölçüde yitirebilir. Seçimlerin yitirilmesi ise korkulan sonucu sadece hızlandırabilir gibi görünüyor. Tek başına iktidar olamayan Ak Parti ise, Başkan RT Erdoğan’ın katılmak istemediği bir koalisyona katılarak, siyasal varlığını sanki bir süre daha koruyup toparlanabilir. Muhalefet partilerinin seçimleri kazanarak hükümet kurması olasılığı giderek yükselmekle birlikte, yaklaşan ekonomik bunalımın önlenmesi, borçların ödenmesi ve seçim meydanlarında yapılan vaadlerin yerine getirilmesi, üretim ekonomisine geçiş, hukuk devletinin yeniden inşası hiç kolay görünmüyor. Başbakan adayı Kılıçdaroğlu, bu nedenle seçmenden –100 gün değil– 4 yıl (1460 gün) istemiş ve ilk bir yıl içinde yapılacak onarımları son derece sınırlı tutmuştur. Geciş sürecinde seçmen taleplerinin, muhalefetin yanında yeni hükümeti zorlaması beklenebilir. Özetle, seçimi kazansa da kazanmasa da, demokrasi cephesinin geleceği güvende değildir. Bu olasılıklar karşısında, özgürlük, refah ve güvence isteyen seçmen çoğunluğu, ülkenin geleceği ve barışın korunması için oyunu kullanmalı; seçim ertesinde sabırlı olmalıdır. Ekonomik Büyümenin Sınırları araştırması (Roma KlübüPotomac, İÜ. Ed F,1978), insanların, bugünden yarına erişmek istediği hedefler ve gelecek kaygısının zaman mekânda azaldığı gerçeğini sergiliyor. 1945 Demokrasi Hareketi’nin ülke sorunlarına hemen çözüm bulacağı umuduna kapılmıştık. Oysa, yıllardan sonra bugün, demokrasi ülküsü hâlâ ülke gündemindedir. Demokrasinin ekonomik kalkınma veya büyümeyle geleceğine umut bağladık; büyüdük ama toplum varlığının temeli olan adaleti ve hukukun üstünlüğünü koruyamadık. Bu yüzden düşünürler, demokrasiyi bir “eğitim sorunu” olarak görüyor. İnançlar ötekileştiriliyor; “seçimle gelen, seçimle gider” deniyor; ama, toplumun gelişmesi, bilinç kazanması ve varlığına sahip çıkması zaman alıyor. Bu konularda acele edilmesi çözümü sadece geciktiriyor. Bu açıdan, “Gerçek veya gelişmiş demokrasi” söylemi yaygın bir yanılsamadır. Gelişmiş demokrasilerin, “Kanun devletinden hukuk devletine geçiş” gibi, ciddi sorunları var. İnsan türününün diğer canlılılara üstünlüğü, yani kendi icadı “Zaman’ın Efendisi” olması; geçmişten geleceğe yaşadığı olayları, hayale kapılmadan, kendini aldatmadan, bilgi ve bilinçle değerlendirmesi şartına bağlı görünüyor. B