Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tartışma CBT 1471 /29 Mayıs 2015 15 GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner dr.m.cetiner@gmail.com MaviBeyaz Yaka ayrımında yeni dönem.. Tınaz Titiz  limler ve Medreseler Birliği web sitesinde (http://bit.ly/1F0rlHQ) duyurulduğuna göre, Van ilimizde 11 âlime bayan diplomalarını almışlar. Sitede bu olayın niçin önemli olduğu, âlim ve âlimeler yoluyla ne gibi toplumsal yararlar sağlanacağı anlatılıyor. Ne diyeyim vatana millete hayırlı olsun. Aynı tarihli bir gazete haberinde ise, pingpong oynayan robotun, Dünya 1 numarası karşısında 20 oyunun 9’unu alarak nasıl zorladığı video kanıtlı (http://bit.ly/1zOfWL2) duyuruluyor. Bu iki haberi peş peşe okuyunca aklıma ister istemez şunlar geldi.. Açık mavi – kirli beyaz! Yakın geçmişe kadar mavi renk bedensel yönü ağırlıklı zihinsel yönü hafif işlerin simgesiydi. Beyaz ise tam aksi. Henüz içinde bulunduğumuz çağa net bir isim konulmadı ise de “bilgi çağı” gibi bir niteleme yerleşiyor gibi. Bu çağın simgeleri ise, bilgileri giderek daha hızlı işleyen “işlemciler” ile daha çok bilgiyi daha küçük hacimlerde –atomik düzeydedepolayabilen “bellekler”. Bu iki öğenin otomatik bileşimi ise yapay zeka yazılımlarının giderek gelişmesi ve onun da bir türevi olan robotlar. Masa tenisi oynayan robot videosu bu gelişim sürecinin an itibariyle en ileri aşaması gibi. Geleneksel mavi yaka – beyaz yaka skalasındaki yeri açısından teknolojinin bu son durumuna karşılık gelen iki renk var: Açık mavi ve kirli beyaz. İster halı süpürme, ister masa tenisi, isterse apandisit ameliyatı, hangi işi yaparsa yapsın, ro bot teknolojisinin birkaç öğesinden birisi o işlere ait modelleme (algoritma tasarımı), diğeri de oluşturulan modelleri uygulanabilir kılabilecek yazılım (programlama). Bu süreçteki algoritma tasarımı “kirli beyaz” renge, programlama (kodlama) ise “açık mavi” renge karşılık geliyor. Bu süreçteki iki işin ortak yanı ise, düşünme zincirinde iğne ucu kadar bile boşluğa yer vermeyen, her şeyi ama her şeyi sorgulayıp kuşku eleğinden geçirebilen düşünme biçimidir. Bu yeni düşünme içiminde âlim ve âlimelere yer yoktur; ama, nedensel (rasyonel) ve eleştirel (kritik) düşünmeyi konu alan kitaplar yazıp, nedensel düşünmenin “bir sonuca yol açan tüm nedenleri bir ağaç formunda ortaya koymak”; kritik düşünmenin ise, bu “çok sayıdaki nedeni, sonuç üzerindeki etkilerine göre sıralamak” olduğunu anlatamayan bilgin ve bilginelere de yer yoktur. Masa tenisi videosu birçok yönden göz açıcıdır. Hatta, modelleme ve kodlama işleri gün gelip bizzat robotlarca yapılmaya başlanacak, bu yeni yaka renklilere de ihtiyaç azalacaktır. Bu şu demektir: Geri kalan posalar (yani bu işlere yaramayan, herhangi bir değer üretemeyenler) temizlenecektir. Nasıl mı, şöyle: Bu acılı süreç âlim ve âlimelerce başlatılacak; kendisine sorgulamadan belletilenlerden başka şeyler düşünmesi imkânsız hale getirilenler –laik sandığımız okullarda ezber profesörü haline gelmiş çocuklardan büyüyenler de dahil, birbirlerini kıtır kıtır keseceklerdir. Herkes bildiği yolda devam etsin, yanlış olmuş ve olacak bir şey yoktur. Küfür Etmek Bilimsel Olarak İyidir... Özellik Merkür 2’sinde biz 21’inde Güneş’e en uzağız Güneş ışığı Merkür’de güney yarı küreye bizde kuzeye daha dik gelecek ve her iki gezegende yaz mevsimi yaşanacak Tarih (Haziran) 2 23 GÜNCEL HABER 3 güne 3 ilde 3 etkinlik sığdırdık 48 Mayıs 2015 tarihleri arasında Niğde Üniversitesi 1. Kariyer ve ArGe proje Pazarı Günleri’nde iki gün iki gece gündüzleri Güneş gözlemleri, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) standında Bilim Toplum Hizmeti ve akşamdan geceye de teleskoplarla astronomi gözlem şenliği gerçekleştirildi. Dönüş yolunda Karaman Ayrancı Yatılı Bölge Okulu’nda mola verildi; burada da öğrenci ve öğretmenlerimize Güneş gözlemi yaptırıldı, 2015 Gök Olayları Yıllığı dağıtıldı ancak kopan fırtına ile etkinlik kısa sürdü. 810 Mayıs arasında da Antalya Cam Piramit’te Benim Okulum Eğitim Fuarında okullarını arayan öğrenci ve velilerine Güneş gözlemi yaptırıldı ve TUG standında TÜBİTAK Bilim Teknik dergileri eşliğinde uzay bilgisi verildi. Güneş’ten Gezegenlere Bakış yor… Çevremiz, ne tarafa baksak ayaklarımızın yere bastığı hissini yaşatıyor ve uzay (adı üstünde gökyüzü) hep yukarıda!... Aşağ(alt)ımızın boş(luk) olduğu düşüncesi hep sönümleniyor/baskılanıyor… İyi ki Güneş’imiz var da limana demirli gemi misali Dünya’mız da Güneş iskelesine bağlı… Henüz varlığını 48 Mayıs 2015 tarihleri arasında Niğde Üniversitesi 1. Kariyer ve ArGe proje Pazarı Günlerinde iki gün iki gece gündüzleri Güneş gözlemleri, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) standında Bilim Toplum Hizmeti ve akşamdan geceye de teleskoplarla astronomi gözlem şenliği gerçekleştirildi. Dönüş yolunda Karaman Ayrancı Yatılı Bölge Okulu’nda mola verildi; burada da öğrenci ve öğretmenlerimize Güneş gözlemi yaptırıldı, 2015 Gök Olayları Yıllığı dağıtıldı ancak kopan fırtına ile etkinlik kısa sürdü. 810 Mayıs arasında da Antalya Cam Piramit’te Benim Okulum Eğitim Fuarında okullarını arayan öğrenci ve velilerine Güneş gözlemi yaptırıldı ve TUG standında TÜBİTAK Bilim Teknik dergileri eşliğinde uzay bilgisi verildi. Genel seçimler yaklaşıyor. Geçtiğimiz günlerde yakın bir arkadaşım “televizyonları izlerken ne yalan söyleyeyim, sürekli küfretme isteği duyuyorum” dedi. Aklıma Nâzım Hikmet’in o çok ünlü şiiri geldi. “Beyaz getrleri, beyaz eldivenleriyle o karşımızda Beyaz tırnaklı bir katır gibi dolaşırken Sen sopa çekmek istiyorsun Ben küfretmek istiyorum. ...Kızını, kısrağını, karısını sıradan geçirerek Rugan iskarpinlerinin deliklerine dek... Küfretmek istiyorum Ona bir an sövmesem Çişi gelmiş çocuk gibi sıkışıyorum. Neyleyim be? İçimden geliyor bu: Küfretmek istiyorum.” Küfretmek toplum içinde kabul edilemez bir şey, bu doğru ama bilimsel olarak durum nasıl? Dr. Richard Stephens, Neuroreport dergisinde 2009 yılında bir makale yayınlamış, makalenin ismi Ağrıya yanıt olarak küfretmek. Çalışmanın metodu basit aslında. Çalışmaya dahil edilen gönüllülerden ellerini buz dolu çok soğuk bir suya sokmaları istenmiş ve bu sırada ağrı algısı ve kalp hızı gibi parametreler değerlendirilmiş. Çalışmaya dahil edilenlerin yarısından, soğuk tolerans testi sırasında diledikleri gibi “küfür” etmeleri, diğerlerinden ise küfür olmayan nötral sözler söylemeleri istenmiş. Denekler, önce 3 dakika süre ile tek ellerini oda ısındaki bir su kovasına sonra da buz dolu bir kovaya sokmuş ve ikinci kovada başarabildikleri kadar uzun bir süre tutmaya çalışmışlar. Çalışma sonucunda küfür etmenin tüm diğer faktörlerden bağımsız olarak ağrı toleransını artırdığı, kalp hızını yükselttiği gösterilmiş. Küfür etmelerine izin verilen denekler, küfür etmeyenlere göre ellerini buzlu su kovası içinde 40 saniye daha uzun tutmayı başarabilmişler. Araştırmacılar, küfretmenin ağrı azaltıcı etkisinin “kaç veya kavga et” yanıtını başlatıyor olması ile ilişkili olabileceğini, ağrı algısı ile ağrı korkusu arasındaki ilişkiyi kesebileceğini ileri sürüyor. Çalışmayı yürüten Dr. Stephens, küfür eden kişilerin sinirlilik halinden, fiziksel acı ve ağrıdan kurtulduğuna inanıyor. Dr. Richard Stephens, eşinin kızlarını doğururken doğum süresince küfrettiğini, doğum sonrası ise büyük bir suçluluk duygusu yaşadığını, bu gözleminin çalışma için ilham kaynağı olduğunu söylemiş. Gerçekten de doğum sırasında kadınların önemli bir bölümünün Stephens’ın eşi gibi küfrettiği biliniyor. Stephens’a göre “düşmana karşı söylenen her küfür kişinin acılarına iyi geliyor.”Çalışmanın çarpıcı bulgularından biri de duygularını abartılı yaşayan ve ağrı eşiği düşük erkeklerin küfür etseler bile ağrı duyularının azalmıyor olması. Çalışma sonucunda küfreden kadınlarda ağrı duyusundaki azalmanın küfreden erkeklere göre daha belirgin olduğu sonucuna da varılmış. Bu durum duygularını abartılı yaşayan, ağrı eşiği düşük kadınlarda da böyle. Yani erkeklerde olduğu gibi abartmaya meyilli kadınlarda erkeklerin tersine küfür işe yarıyor. Bu durum belki de erkeklerin kadınlardan daha fazla ve olur olmaz küfretmeye alışkın olmaları, yani bir çeşit “duyarsızlık oluşması” ile açıklanabilir. Bu, bilimsel olmaktan daha çok eğlenceli çalışmanın sonucunda küfretmenin analjezik yani ağrı kesici bir özelliği olduğu sonucuna varılmış. Benim asıl merak ettiğim küfretmenin insan ruhuna da iyi gelip gelmediği? Yani küfretmek bir çeşit psikoterapi etkisi yaratır mı? Kişisel düşüncem küfretmenin insan ruhuna iyi geldiği ama elimde ağrı konusunda olduğu gibi bir bunu kanıtlayacak bir çalışma yok, ne yazık ki...!