16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Son Araştırmalardan Kemik erimesinden koruyan yeni strateji Matematik CBT 1471/29 Mayıs 2015 7 Belli başlı bir meme kanseri türünde hastalar birkaç yıldan bu yana kemoterapi yerine antihormon tedavisi görüyor. Gerçi bu tedavi yöntemi kanserin nüksetmesini önlüyor ama buna karşın kemik erimesi riskini yükseltiyor. Avusturya’da ABCSG’nin (Austrian Breast & Cancer Study Group), araştırmasına, menopoz sonrası hormona bağlı meme kanseri olan 3000’i aşkın hasta ve Avusturya’daki 65 tedavi merkezinden yüzlerce doktor katılmış. Hormonlara bağlı meme kanseri antihormon tedavisiyle iyileştiriliyor. Beş yıl boyu alınan ilaçlar kadınlardaki östrojen üretimini durduruyorlar. Bu şekilde kanser hücreleri daha yavaş büyüyor ve tekrarlama riski de önemli ölçüde düşüyor. Fakat antihormon tedavisi hastalık derecesindeki kemik erimesini (osteoporoz) tetikliyor ki bu kalça kırıkları, omur çatlamaları ve düşmeye bağlı kol kırıkları demek. Bu durum meme kanseri hastalarının yüzde on beşinde ortaya çıkıyor, bu yüzden bir karşı strateji arayışı var. Bu tür hastalardan 3.426 tanesi iki gruba ayrıldıktan sonra bir gruba yılda iki kez, osteoporoz tedavisinde kullanılan bir madde (Denosumab) aşılanırken, diğer gruba etkisiz ilaç plasebo verilmiş. Bu aşıyı olan hastalarda kemik fraktürleri yüzde elli oranında azalmış. Ayrıca omurilikteki kemik yoğunluğu yüzde on, kalçadaki yoğunluk yüzde sekiz ve üst baldır kemiğinde ise yüzde altı oranında artmış. Pokrovski okullarda HIV ve AIDS hakkında bilgiler verilmesinin, yasadışı seks işçiliğinin önlemesinin ve uyuşturucu bağımlıları için açılan programların işe yarayacağını söylüyor. Gerçi Rusya’da son olarak bir bilgilendirme kampanyası için 3.5 milyon Avro harcanmış, fakat düşük maliyet yüzünden kampanya neredeyse hiç dikkat çekmemiş. HIV taşıyan hastalar hep ilaç kıtlığından şikâyet ediyor. Resmi açıklamalara göre 140 milyon nüfuslu ülkede 930.000’in üzerinde HIV virüsü taşıyıcısı bulunuyor. Bu sayının çok daha yüksek olduğu sanılıyor. Çünkü kuşkulu olanların hemen hemen hiçbiri HIV testi yaptırmıyor. Rusya’da 2014’te AIDS’ten ölenlerin sayısı bir yıl öncesine göre yüzde on artarak 24.416’ya yükselmiş. saydı, gruplar çok daha fazla organize olmuş olurlardı diyor uzmanlar Science dergisinde. Antropologların model hesaplamaları erkeklerin baskın olduğu grupların neredeyse tamamen yakın akrabalardan oluşması gerektiğini göstermiş. Fakat durum böyle değil. Kadınların eşit oranda söz sahibi olmaları grupların çok daha hetereojen hale gelmesine neden olmuş. Erkeğin egemenliği tarımla birlikte, yani erkeklerin ilk kez birden fazla kadına sahip olmaya başladıklarında ortaya çıkmış. Bu da kaynakların çoğalmasıyla mümkün olmuş ki bu da erkeğin akrabalık ilişkilerini dolayısıyla da erkeğin egemenliğini güçlendirmektedir diyor bilim insanları. Ünlü matematikçi John Nash trafik kazasında öldü Nobel Ödüllü matematikçi John Nash New Jersey’de bir araba kazasında eşi ile birlikte yaşamını yitirdi. Uzun süre psikiyatrik bozukluklarla mücadele eden Nash “Akıl Oyunları” isimli filme esin kaynağı olmuştu. Polis kayıtlarına göre ünlü çiftin içinde bulunduğu taksi New Jersey kavşağında kontrolü kaybederek bariyerlere ve başka bir araca çarptı. Çarpışma sonucu araçtan 86 yaşındaki Nash ve eşi 82 yaşındaki Alicia olay yerinde yaşamlarını yitirdi. John Nash 1994 yılında oyun kuramı ve kararvermenin matematiği konularında ekonomi dalında Nobel ile ödüllendirilmişti. Kadın ve erkek eşitliği yeni olduğu kadar tam olarak gerçekleşmeyen bir fenomendir aslında. Peki ama taş devrinde veya avcı ve toplayıcı topluluklarda durum nasıldı? İlkel toplumlarda fiziksel açıdan güçlü erkeklerin dominant olduğuna dayanan düşüncemiz doğru mu? Bu soruların yanıtlarını bulmak isteyen İngiliz antropolog Mark Dyble, Kongo ve Filipinlerdeki iki avcı ve toplayıcı topluluk hakkında veriler toplayarak, dolaylı yoldan gruplarda kimlerin sözü geçtiğini araştırmış. Araştırmacılar her biri yirmi kişiden oluşan grupları çok yakından gözlemleyerek eşitlik hakkında bilgilere ulaşmaya çalışmışlar. Eğer sadece erkeklerin sözü geçiyor ol Eski toplumlarda kadın ve erkek eşit Çin’deki gıda ürünleriyle ilgili hep ilginç gelişmeler duyar olduk. Son yenilik Yangling kentindeki bir üniversitenin laboratuvarından ve “ulusal sığır eti iyileştirme merkezi” ebenda’dan geldi. Bilim insanları ilk kez bol miktarda yağ asidi içeren sığırlar yetiştirdiler. Biotechnology Letters dergisindeki makaleye göre araştırmacılar Çin’deki Luxi cinsi sığırlara ipliksi solucanın yağ 1genini aşılamışlar. Bu genin özelliği, yağ asitlerini, sağlıklı doymamış yağ asitlerine dönüştürmesi. İlk kez yağ asitleri sayesinde daha sağlıklı bir sığır ırkının yetiştirilebileceğini kanıtladık diyor Yangling Hayvan bilimi ve Teknoloji Koleji’nden Linsen Zan. Ne var ki yağ 1genini alan on dört danadan on biri dört ay içinde, sığırlarda çok görülen bir enfeksiyon yüzünden ölmüş. Araştırmacılar ölüm nedenlerinin kesin olarak açıklanabilmesi için yeni çalışmaların yapılması gerektiğini söylüyor. Sebeplerden biri hücrelerinin yeniden programlanışının tam olarak gerçekleşmemesi, diğeriyse genlerin embriyonun gelişimi sırasında bir dereceye kadar açılıp, kapatılması olabilir. Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] Sığır etinde Omega 3 yağ asidi Nash 1950 yılında Princeton Üniversitesi’nden doktora derecesini aldıktan sonra uzun süre bu üniversitede ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) çalıştı. Nobel internet sitesinden bildirildiğine göre Nash’ın psikiyatrik sorunları 1959 yılında Alicia ile evlendikten sonra ortaya çıktı. Sitede kendisiyle yapılan bir söyleşide, 25 yıl gibi uzun süre bu hastalık ile mücadele ettikten sonra zaman içinde ilaçları keserek normal faaliyetlerine ve bilimsel çalışmalarına geri dönebildiğini ileri sürüyor. Ancak yaşı 50’lerer yaklaşmış ve en verimli yıllarını hastalıkla mücadele ile geçirmişti. “AKIL OYUNLARI” FİLMİ İSE NASH’IN ŞİZOFRENİ İLE MÜCADELESİNİ ANLATIYORDU. Saf matematik penceresinden bakıldığında Nash’in çalışmaları dahicedir ancak iyi bilinen yöntemlerin şaşırtıcı bir uygulaması olduğu söylenemez. Yine de diğer alanlara uygulanışında öne çıkan işbirliksiz oyun kuramı devrim niteliği taşır. Oyun kuramı satranç veya poker gibi oyunlardan esinlenerek geliştirilmiştir. Bu oyunlarda oyuncular diğer oyuncunun olası karşı hamlesi üzerine stratejilerini kurarlar. Bu tür stratejik etkileşimi yaşamın pek çok anında da görmek mümkündür. Dolayısıyla oyun kuramı pek çok alanda taraflara yarar sağlar. Kuramın temelleri 1944 yılında John von Neumann ve Oskar Morgenstern’in anıtsal yapıtı Oyunlar ve Ekonomik Davranış Kuramı üzerine dayanır. Nash, von Neumann ve Morganstern tarafından analiz edilen işbirliğine dayanan oyunlar (oyun sırasında oyuncular birbirleri ile pazarlık eder) ile işbirliksiz oyunlar (oyuncular birbirleriyle görüşmezler) arasındaki farklılığa işaret eden ilk bilim insanıdır. Nash ayrıca Neumann’nın “saf rekabet”e dayalı oyun kuramından (bir tarafın kazancının, diğer tarafın kaybı olması hali) ayrılarak katılımcıların karşılıklı kazanç sağlayabildiği oyunlara yönelmiştir. ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ Nash ayrıca bir denge noktasının varlığını da ortaya çıkartmıştır. Bu noktada oyunculardan hiçbiri yalnızca kendi stratejisini değiştirerek sonucu kendi lehine döndüremez. Matematiğin çok zekice bir şekilde uygulanmasıyla bir denge noktasının her zaman varolduğunu ortaya koymuştur. Bu noktada oyunculardan hiçbiri diğerlerinin yaptığından bağımsız olarak daha kârlı bir sonuç elde edemez. Yıllar içinde Nash’ın kuramı ekonomi ve siyaset biliminde temel farklılıklar yaratmıştır. Bunlara örnek nükleer stratejilerin belirlenmesi ve sporda oyuncu alımındaki pazarlıklardır. NASH DENGESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle