25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker harunaykutgoker@gmail.com 8 EkonomiPolitika CBT 1467/1 Mayıs 2015 “21 Yüzyılda Denizcilik Gücü ve Türkiye”... Bütün olumsuzluklara rağmen yaşanabilir bir gelecek inşa etme umudunu yitirmeden bunun için çaba gösterenlere saygıyla... Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un öncülüğünde, SBF Kamu Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi KAYAUM’un da katkılarıyla 2011 Mayıs’ından bu yana düzenlenmekte olan “Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Planlama” Kurultaylarının dördüncüsü 2014 Ekim’inde yapılmıştı. Bu yıl, kurultay etkinliğinin devamı olarak, seçilen uzmanlık konularında seminerler düzenlemekte... Bunlardan, 17 Nisan 2015 günü yapılan ikinci seminerin konusu (ilkini ne yazık ki izleyemedim) “21. Yüzyılda Denizcilik Gücü ve Türkiye” idi... Hepimizin bir gelecek özlemi var. Ama bazılarımızda bu özlem yaşanası bir Türkiye özlemiyle iç içe geçebiliyor. ‘21. Yüzyıl için Planlama’ kurultayları, seminerler bu özlemi duyanların arayışlarını yansıtıyor. Öyle ya, Türkiye için kafamızda şekillendirdiğimiz bir gelecek özlemi/tasavvuru var ki, planlamayı da bu tasavvuru gerçekleştirmek kuvveden fiile çıkarmakiçin yapmak istiyoruz. Bugüne dek kurultaylarda, geleceğin Türkiye tasavvuru ile bunu gerçekleştirmenin aracı olarak yapılması gereken planlama iç içe şekillenmeye başlamıştı. Görebildiğim kadarıyla o tasavvur, giderek daha somut bir tabana oturacak ve erişilebilir bir gelecek öngörüsüne (foresight) dönüşecek. İzlediğim seminer de bir yönüyle, iyi bir gelecek öngörüsü çalışması oldu. Akşam toplantıdan çıkarken kafalarımızda üç tarafını saran denizlerden sağladığı ekonomik ve toplumsal faydayı en çoğa çıkarma beceri ve gücüne kavuşmuş bir 21. Yüzyıl Türkiye’si resmi vardı. Bu resmin oluşmasında, farklı disiplinlerden gelen uzman katkıları elbette belirleyici oldu. Onları ismen de saymaya değer: İlk sunuşunda ‘deniz jeopolitiği ve deniz savunma gücünü’; ikinci sunuşunda ‘deniz kültürü, deniz ekonomisi ve denizcileşme’ konularını ele alan Amiral Cem Gürdeniz ve bu konulardaki yorumlarıyla Amiral Ergun Mengi (Dr. [Uluslararası İlişkiler, SBF]), Amiral Can Erenoğlu, Em. Dnz. Kur. Alb. Emin Erol ile konuya farklı açıdan bakan Doç. Dr. Erdem Denk... Türkiye’nin geleceği için yaşamsal önemdeki Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’le ilgili meseleleri uluslararası deniz hukukunun normları ve bu disipline özgü bakış açısıyla tarihsel gelişim çerçevesinde ele alan ve gelecek için seçenekler sunan Prof. Dr. Sertaç H. Başeren ve konuya ilişkin yorum ve katkılarıyla Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı... Özellikle Ege’de çözüm meselesini deniz hukuku ve dış politika açısından değerlendiren Büyükelçi (E.) Deniz Bölükbaşı... Oturumları yönetmenin yanında farklı mühendislik ve bilim disiplinlerindeki zengin bilgi ve deneyim birikimiyle tartışılan konulara katkılarda bulunan Prof. Dr. Sencer İmer... Amiral Cem Gürdeniz’in kavramlaştırmasıyla ‘denizcileşme’ kanımca seminerin ana eksenlerinden biriydi. Gürdeniz bu kavramı “denizcilik gücüne hayat veren tüm alanlarda katma değer yaratma süreci” olarak tanımlıyor. Bu değerin yaratılabilmesi, hiç kuşkusuz, denizler ve denizaltı kaynaklarından elde edilen ekonomik ve toplumsal faydayı ‘maksimize ederek’ sürdürülebilir kılmak için gerekli bilgi ve deneyimle donanmak; konuya özgü bilim ve teknoloji alanlarında yetkinlik kazanmak; bu kültürü edinip özümsemekle mümkün... ‘Denizcileşme’ kavramı bana, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 1997’de aldığı, “Deniz Bilimleri ve DenizlerdenDenizaltı Zenginliklerinden Yararlanma Teknolojilerine Yönelik Politika Araştırmaları ve Ulusal Politikanın Belirlenmesi” kararını anımsattı. TTGV’nin inisiyatifiyle 1992’de oluşan, o zamanki TÜBA ve TÜBİTAK’ın kurumsal desteğini alarak etkinliğini 2002 ortalarına kadar sürdüren BilimTeknolojiSanayi Tartışmaları Platformu da bu karardan kendisine görev çıkartarak Deniz ve Denizaltı Kaynaklarından Yararlanma Teknolojileri Çalışma Grubu’nu kurmuş ve bu grup 7 rapor (tamamı 516 sayfa; 20012002’de yayımlandı) hazırlamıştı. İki hafta sonra hem semineri hem de bu anıyı biraz daha konuşuruz. Kalkınma Dinamikleri Tahrip Olan Türkiye Ekonomisi ve Çözüm Türkiye son yıllarda 10 bin dolara saplanan kişi başı gelir düzeyi ile gelişme dinamiklerini büyük ölçüde kaybetmiş bir ekonomi görünümünde (Tablo 1). Türkiye’nin halen uygulanmakta olan büyüme modelinde ısrar etmesi halinde on bin dolara takılmış gözüken ve giderek yapısal nitelikler kazanan açmazlardan kurtulmasının imkansızlığını belirtmek gerekiyor. Bayram Ali Eşiyok D üşük tasarruf ve yatırım oranları, imalat sanayinin giderek aşınan payı ve düşük teknolojilere dayalı bir ihracat yapısı, Türkiye ekonomisinin nasıl bir açmazla karşı karşıya kaldığını, kalkınma dinamiklerinin tahrip olduğunu gösteren belli başlı parametreler... riliyor (bkz Grafik 1). Oysa Türkiye ile aynı kategoride yer alan Asya’nın gelişmekte olan büyük ekonomilerinde tasarrf ve yatırım oranları Türkiye ile kıyaslanmayacak düzeyde yüksek gerçekleşiyor (bkz. Tablo 2 ). Türkiye’de %20’ler eşiğini aşamayan yatırım oranı ve %10’lar gibi son derece düşük tasarruf oranı ekonominin büyüme potansiyelini olumsuz etkiliyor. Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda tasarruf ve yatırım oranlarında 2012 10.459,2 2013 10.821,7 2014 10.404,1 Tablo 1: Türkiye’de Kişi Başına GSYH ($) 2010 Kişi Başına GSYH ($) Kaynak: TÜİK. 2011 10.427,6 10.002,6 Türkiye’nin ekonomide sıçrama Grafik 1:Türkiye’de Tasarruf ve Yatırım Oranları (%)(19802014) gösterip on bin dolara saplanan kişi başına gelir düzeyini yükseltmesinin en temel ögelerinden birisini giderek aşınan tasarruf ve yatırım oranlarını artırmasına bağlı gözüküyor. Ancak Türkiye ekonomisinde tasarruf ve yatırım oranlarındaki aşınma büyüme hızlarını, dolayısıyla gelir artışını olumsuz etkiliyor. Uygulamalı araştırmaKaynak: IMF. ların gösterdiği üzere, GSYH’nın büyüme oranı ile yatırım oranı (yaiçerilmiş teknolojik gelişmede) önemli gelişmetırımlar/GSYH) arasında güçlü bir ilişki söz ler sağlayamayacağını özellikle vurgulamak konusu. Bu perspektifte bakıldığında Türkiye gerekiyor. ekonomisinin kalkınma dinamiklerinde önemli Kalkınma İçin Yeniden Üretim Ekonomisi, zaaflar gözleniyor. Yeniden İmalat Sanayi... Türkiye’nin ekonomi1980 yılında %23.2 olan tasarruf oranı de sıçrama gerçekleştirebilmesi için spekülatif 1990’lı ve izleyen yıllardan itibaren dramatik sermaye birikimine dayalı ekonomi modelindüzeyde aşınıyor ve 2014 yılında %14’e ka den hızla uzaklaşarak yeniden imalat sanayi dar geriliyor. Tasaruf oranlarının aşınmasında gibi ticarete konu olan üretken sektörlerde yo1989 yılında gündeme gelen ve her türlü ser ğunlaşması gerekiyor. Zira imalat sanayi ihramaye hareketlerini liberalize eden 32 Sayılı catın (ülkenin döviz yaratma kapasitesinin) en Karar’ın etkisini belirtmek gerekiyor. Başka bir temel bileşenini oluşturuyor. ifadeyle, kısa vadeli sermaye girişleri tüketimi Sanayinin ekonomi içerisindeki yerini pompalayarak iç tasaruflar üzerinde baskı anlamak için öncellikle imalat sanayinin uluoluşturuyor. Diğer yandan aşınan tasarruflar sal katma değer içerisindeki (GSYH) yerine yatırım oranlarını da baskılıyor: 1980 yılında bakmak gerekiyor. Bu bağlamda hazırlanan %26.5 olan yatırım oranı (yatırımların GSYH Tablo 3 incelendiğinde, imalat sanayiinin uluiçerisindeki payı) 2014 yılında %19.9’a ge sal katma değer (GSYH’dan) payında son yıl TÜRKİYE DÜŞÜK TASARRUF VE YATIRIM TUZAĞINDA anlamlı artışlar sağlayamaması halinde on bin dolara saplanan kişi başına gelir düzeyini aşamayacağını ve teknolojide (yatırımlara
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle