Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Siyaset Bilimi Ne Biliyoruz? CBT 1467 1 Mayıs 2015 11 Politikacıların meydanlarda bağırmalarına gerek kalmadı! Giderek daha fazla sayıda politikacı, seçim propagandalarını sosyal ağlar üzerinden yürütmeyi tercih ediyor. ABD’de Obama ve Hindistan’da Modi gibi liderler son seçimlerde meydanlara çıkmak yerine dijital platformlarda boy gösterdiler. Ve büyük başarı kazandılar. Şimdi politik bilimciler dijital platformlar sayesinde gelecekte politik yapılanmanın temelinden değişeceğini düşünüyor. SEÇİM PROPAGANDALARI ARTIK SOSYAL AĞLAR ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLECEK: Nükleer Kazalar hakkında Bilmediklerimiz... ti en feci nükleer kaza olarak tarihe damgasını vurdu o dönemde Sovyetler Birliği sınırları içinde kalan Ukrayna’daki bu kazanın yarattığı radyoaktif kirlilik 300 yıl boyunca yaklaşık 40 bin km2’lik bir alanı ciddi biçimde etkilemeyi sürdürecek. u Kazanın hemen ardından nükleer santralı çevreleyen yaklaşık 4 kilometre karelik bir alanda yer alan çam ağaçlarının iğne yaprakları kızıl renge büründü. Şimdilerde aynı bölgede yetişen ağaçlar ana bir gövdeden yoksun, eğri büğrü çalılıkları andırıyorlar. u19912006 yılları arasında Çernobil yakınlarındaki kır kırlangıçlarını araştıran bilim insanları, aralarında kusurlu gagalar ve biçimsiz tüyler gibi özelliklerin de yer aldığı, 11 farklı türde anormalliğe tanık oldular. uÇernobil çevresinde yaşayan 48 kuş türü incelendiğinde, ışınımdan kaynaklanan ve bir olasılıkla bilişsel etkinliği de azaltan oksidatif strese bağlı olarak, kuşların beyinlerinde ortalamaya kıyasla yüzde beşlik bir küçülme meydana geldiği görüldü. u Araştırmacılar 2011 yılında yaşanan erimenin ardından Japonya’daki Fukuşima Daiçi nükleer santralı çevresinde yaptıkları ölçümlerde ortalama ışınım düzeyininÇernobil felaketinden sonra elde edilen değerlere kıyasla daha yüksek ve daha az değişken olduğunu ortaya koydular. u Fukuşima’daki erimeden 6 ay sonra çevrede yaşayan mavi kelebeklerin %28’inin kanat, bacak ve duyargalarında yapısal birtakım farklılıklara tanık olundu. u Fukuşima felaketi görünürde çevresindeki örümceklere de yaradı. Örümceklerin sayısında, bir olasılıkla ışınımın örümceklerin avladıkları böceklerin hızlarını yitirmelerine ve çok daha kolay yakalanmalarına yol açmasından ötürü, bir artış meydana geldiği görüldü. u Bilim insanları geçimlerini Pasifik mavi kanatlı orkinos avcılığıyla sağlayan Japonya ve Kaliforniya’daki balıkçıların Fukuşima’nın yol açtığı ışınım fazlası karşısında çok da önemli sorunlarla karşılaşmayacakları, yaşamları boyunca her 10 milyon kişide yalnızca fazladan iki kişinin kanserden öleceği yönünde bir kestirimde bulundular. u Çernobil’den sonra İsveç hükümeti özel bir uygulamalaİskandinavya’nın kuzeyinde yaşayan ve geçimlerini ren geyiğinden sağlayan Sami halkının güvenle u1986 yılında yaşanan Çernobil felake B arack Obama’nın 2008 yılındaki başkanlık yarışındaki başarısı, sosyal ağlara temkinli yaklaşan dünya liderlerini cesaretlendirdi. 2012’de yeniden seçilmesi ise parti propagandasında sosyal ağların gücüne olan inancı pekiştirdi. Obama’nın son seçim kampanyasında dijital içeriğin payı hiç olmadığı kadar yüksekti: Facebook’ta kendisini beğenenler 45 milyonu, Twitter’da izleyenler 23 milyonu ve Facebook’taki uygulamalarını indirenler bir milyonu buluyordu. Kısaca Obama popülaritesini arttırmak için sosyal medyanın hemen hemen tüm olanaklarından yararlandı. Örneğin seçim kampanyası kapsamındaki 358.000 etkinlik internet üzerinden organize edildi, bağışların yarısı –690 milyon dolarweb üzerinden toplandı. sosyal medyada “Hayır” oylarının önünde gidiyormuş gibi duruyordu ama sonuçta “Hayırcılar” kazandı. Kampanyaları hazırlayanlar, sosyal medya üzerinden sağlanan desteğin önemini bilmekle birlikte, burada esas olanın bunları oya ve paraya dönüştürmekten geçtiğini kabul ediyor. SOSYAL MEDYANIN ETKİSİ Hindistan’da 2014 seçimlerinde Narendra Modi benzer şekilde 2.2 milyon gönüllüyü internet üzerinden örgütledi. Ve partisi BJP’nin (Bharatiya Janata Party) seçim bildirgesini kitle kaynak (crowdsource) yöntemiyle hazırladı. Başbakan seçilmesini sosyal medyaya borçlu olduğunu açıklayan Modi, Facebook’taki Şimdi gözler Mayıs ayında İngiltere’de yapılacak olan genel seçimlere çevrilmiş durumda. Kampanyalar son hız devam ederken politikacılar, çoğunlukla istemeye istemeye, başta Twitter olmak üzere dijital platformlarda boy göstermeye gayret ediyor. Milletvekili adaylarının yaklaşık % 80’i haftada toplam 10.000 tweet atarak seçilme şansını yükseltmeye bakıyor. Muhafazakârların Facebook’taki etkinlikleri için ayda yaklaşık 100.000 Sterlin harcadıkları kaydediliyor. İNGİLTERE’DE ADAYLARIN UMUDU TWITTER’DA Bilgisayarlardaki Vote (oy ver) tuşu sizin seçim nizi kolaylaştırıyor 21.8 milyon takipçisi ile Barack Obama’dan sonra ikinci sırada. Sosyal medyanın seçim sonuçları üzerindeki katkısı bugün hâlâ tartışma konusu. 2009 yılında Alman Korsan Partisi (Almanca: Piratenpartei Deutschland; kısaca: PIRATEN) sosyal medyanın tüm kanallarından yararlanmasına karşın, seçim sandığında beklediğini bulamadı. İskoçya Bağımsızlık Referandumu’nda ise “Evet” kampanyası, Dijital medyanın politikayı değiştirdiği konusunda herkes hemfikir. Sosyal ağlar kürsülerden nutuk atma geleneğinin sonuna gelindiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Onlarca yıldır partilerin merkezi organları, politikacıların kamuoyu önünde yaptıkları açıklamaları çok sıkı bir şekilde kontrol altında tutuyordu. Bu merkezi kontrol, haberlerin gündemini belirliyordu; mesajların tek bir ağızdan çıkmıştercihleri çasına tutarlılık içermesine özen gösteriyordu ve sözcülerin konuşma metinlerine sıkı bir sansür uyguluyordu. Şimdi bütün bu yaklaşımlar, tüm dünyayı etkisi altına alan tweet dalgasıyla tarihe karışmak üzere... İngiltere’de milletvekili adayları parti sloganlarını artık Twitter üzerinden seçmenlerine ulaştırmaya bakıyor. Öyle ki tweet’lerinde parti liderlerinin adını bile anmaya gerek görmüyorlar. Muhafazakâr Parti milletvekili adaylarının gönderdiği 15.000 tweet’in içinde yalnızca 69’unda David Cameron’un PARTİ MERKEZİNİN KONTROLÜ ZAYIFLIYOR adı geçiyor. Parti hiyerarşisi şimdi çok önemli bir karar arifesinde; ya bu durumu kabul edecek, ya da milletvekillerinin sosyal medya üzerinden gönderdikleri mesajları sıkı bir dijital düzene oturtacaklar. Ancak bu ikinci seçeneğin kur yaptıkları kesimin tepkisini çekmesi çok büyük bir olasılık, zira bu etkilemek istedikleri kesim için sosyal medyada doğallık ve samimiyet ön planda. SOSYAL MEDYA DUVARLARI YIKIYOR Sosyal medya ayrıca, kamu hayatına dahil olmayı ve siyasi tartışmalara katılımı engelleyen duvarları şimdiden yıkmış durumda. Şu anda İngiltere’de halkın büyük bir kısmı dijital platformda sesini duyurabiliyor; politikacılara tepki olarak haftada yaklaşık 300.000 tweet atıyor. Bir kampanyadaki en ufak bir gaf, çelişkili bir beyan, öfke uyandıran bir bildirim dijital platformda inanılmayacak kadar büyük tepkilere yol açabiliyor. İnsanlar güncel olaylarla ilgili görüşlerini artık içinde tutmuyor; anında sosyal medya üzerinden dışa vuruyor; ilgililerin ağzının payını veriyor. ların yeni siyasi kimliğini belirliyor. Bu yeni yöntem ayrıca destek sağlamanın başka bir yolu. Ne var ki bu destek, resmi parti üyeliği gibi değil; daha spontan ve her an değişmeye hazır. Bu zayıf bağlar yaygınlaştıkça, siyasi parti taraftarlığı ve lidere sadakatin pabucu dama atılıyor. Dijital kampanyalar ayrıca hangi seslerin daha fazla çıkması gerektiği konusunda da belirleyici. Ana akım partiler, şimdi dijital platformlarda dikkati çekmek için daha büyük ve daha kozmopolit gruplarla yarışmak zorunda. Ve genellikle kazanan taraf kendileri olmuyor. İngiltere’de eski komedyen, yeni aktivist Russel Brand, Twitter’da tüm İngiliz milletvekillerinin toplamından üç misli daha fazla izleyici sayısına sahip. Benzer şekilde dijital platformlardaki güçlü muhalif sesler, politikacıların seslerini bastırıyor. Örneğin İngiltere’de sol kanattan Occupy ve Anonymous, aşırı sağ kanattan İngiliz Savunma Ligi (EDL English Defense League) üye edinmek için yalnızca sosyal medyadan yararlanıyor ve başarılı da oluyorlar. Hiçbir siyasi geçmişi olmayan kır saçlı, öfkeli İtalyan komedyen Beppe Grillo’nun beklenmeyen yükselişi tamamen dijital ortamla gerçekleşti sına dahil olmadıklarını söylerler. Hareketin ismi “beş yıldız”da beş temel konuya referans vardır: Kamusal su, sürdürülebilir ulaşım, kalkınma, internet erişimi ve çevrecilik. Grillo ana akım medya ile konuşmayı reddeder ve hareketinin kurucuları arasında büyük sanayi devleri yoktur. Kaldı ki çok paraya da ihtiyaç söz konusu değildir; örneğin toplantılarını Meetup adı verilen online bir ağ üzerinden düzenler. Bugün bu yolla çok sayıda gönüllü ile bağ kurabilmiş, blog’u aracılıyla da İtalyan halkı ile aralarında yakın bir iletişim oluşturmuştur. Bir yıl içinde, sıfırdan geldiği politikada 2013 yılında 4 oydan birini alacak düzeye çıkmıştır. ANA AKIM PARTİLER KRİZE Mİ SÜRÜKLENİYOR? İngiltere’de eski komedyen, yeni aktivist Russel Brand, Twitter’da tüm İngiliz milletvekillerinin toplamından üç misli daha fazla izleyici sayısına sahip. şi olmayan kır saçlı, öfkeli İtalyan komedyen Beppe Grillo’nun beklenmeyen yükselişidir. Grillo bugün milyonları bulan sosyal medya izleyicisine ve İtalya’nın en popüler blog’una sahip. Bu durumdan yararlanma becerisini gösteren Grillo, Beş Yıldız Hareketi (M5S) adını verdiği bir parti kurdu. Bu parti, popülist, yolsuzlukla mücadeleci, çevreci ve kısmen AB karşıtıdır. Parti, ayrıca katılımcı ve doğrudan demokrasi, Edemokrasi, internete ücretsiz erişim ve devletin küçülmesi taraftarıdır. M5S parti programı, sağcı popülizm ve Amerikan tarzı liberalizm unsurları içerir. Parti üyeleri M5S’ın bir parti değil, “hareket” olduğunu savunur ve geleneksel sol ya da sağ paradigma POLİTİK İLİŞKİLERDE KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER İnsanlar bu yeni arenaya adım attıkça politika ve politikacılarla farklı ilişkiler kuruyor. Şu arda partilerin Twitter’daki izleyici sayısı, partilerin resmi üye sayısından daha fazla... Beğeniler, izlemeler, retweet’ler artık insan Bu gidişat geleneksel politikaya girenlerin yapısında büyük değişiklik yaratabilecek. Örneğin 2020 yılında dijital platformda güçlenen sıradan insanların arasından bazı bireyler ve gruplar ana akım partilerle yaptıkları yarışta ipi göğüsleyebilir. Buna en güzel örnek, hiçbir siyasi geçmi SİYASETE KİMLER GİRECEK? Bugün gelinen noktada, düzenkarşıtı partilerin yükselişe geçmesiyle, ana akım partilerin bir krizin içine girmek üzere oldukları görülüyor. Bu gidişat ile sosyal medyanın yükselişi birleşince, politikada çok büyük değişiklikler kaçınılmaz olabilir. Karizmatik, öfkeli, isyankâr ve özgür ruhlu seslerin oluşturduğu koro, ana akım partileri kökünden söküp atacak bir güce ulaşmak üzeredir. Bu akım, dijital platformlardan yararlanarak örgütleniyor, para topluyor ve seçmenle doğrudan ilişkiye giriyor. Büyük bir olasılıkla 1824 yaşları arasındakiler bu yeni politik yapılanmayı eskisine tercih edecek. Politik bilimciler sosyal medyanın temellerindeki bu küçük sallantıların büyük depremlerin habercisi olduğuna dikkat çekiyor. Bu titreşimler 2015 yılına kadar pek hissedilmedi, ancak 2020 yılında siyaset arenasında şiddetli depremler bekleniyor. Reyhan Oksay New Scientist, 21 Mart 2015 http://www.theguardian.com/medianetwork/2015/mar/05/politicalpartieswooyoungvotersgeneralelection tüketebileceği ışınımlı ren geyiğindeki ışınım düzeyini kilo başına 1500 bekerel olarak belirledi. Bu değer ülkenin geri kalanına uygulanan ölçütün beş katına eşitti. u Bu özel uygulama bile İsveç’in Sami topraklarında yetiştirilen ren geyiklerinin yüzde 29’unun güvenli olmadığı gerekçesiyle 1987 yılında telef edilmesinin önüne geçemedi. u Ukraynalılar da Çernobil’in ardından radyoaktif et konusunda kaygıya kapıldılar ve kazadan topu topu birkaç gün sonra ışınımdan etkilenmiş olabilecekleri düşüncesiyle 150 bin ineği imha ettiler. u Küba besin gereksiniminin yüzde 60’ını eski Sovyetler Birliği’nden karşılamaktaydı; kimi uzmanlar Çernobil kaynaklı ışınımın Küba’daki doğum oranlarında çarpıcı bir değişime yol açtığına inanıyorlar. Onlarca yıl hiç değişmeyen doğum oranlarında kazanın ardından ciddi bir değişiklik olduğu ve 1996 yılında 100 kıza karşılık 118 erkekle erkek doğumlarının doruk noktaya ulaştığı belirtiliyor. u Hayvanlar için geliştirdiğimiz bir ürün bizleri de nükleer felaketlerden koruyabilir. Kedi kumu, çoğu zaman nükleer atık tesislerinde toplanan uçucu radyoaktif kimyasalların soğurulması ve dengede tutulmasına da yarıyor. u 2013 yılında, New Mexico’daki bir nükleer atık tesisinde farklı türde bir kedi kumundan yararlanılması beklenmedik bir kimyasal tepkimeye yol açarak, atıkların toplandığı bidonların çatlamasına ve radyasyonun dışarıya sızmasına neden oldu. u Bir başka sıradışı nükleer olay da 2010 yılında Hindistan’ın Mayapuri yöresinde yaşandı. Çalışanlar yanlışlıkla araştırma malzemeleri arasında unutulan radyoaktif kobalt60 maddesini öteki madenlerle birlikte parçalayıp hurdalığa attılar. Sekiz işçi ışınım zehirlenmesi yüzünden hastanelik olurken, bunlardan biri yaşamını yitirdi. u Söylentilere bakılırsa, işçilerden biri söz konusu izotopun bir parçasını yaratabileceği tehlikenin ayırdında olmadan günlerce yanında taşıdı. u Ölümcül olmayan nükleer kazalardan sağ kurtulanlar bir başka şeyi beraberlerinde taşıyabilirler: Kaygı. Araştırmacılar ABD’nin Pennsylvania eyaletinde yaptıkları bir çalışmada söz konusu bölgenin yakınında yaşayanlar arasındaki stres düzeylerinin bölgenin dışında yaşayanlara kıyasla çok daha yüksek olduğunu ortaya koydular. Rita Urgan, Kaynak Discover