24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Son Araştırmalardan göre bir zamanlar zengin bir kuş dünyası olan Fukuşima radyoaktif kirlilikten büyük bir darbe aldı. Birçok tür azalmış hatta bazıları çok daha fazla etkilenmiş. Mesela kazadan önce burada yüzlerce kır kırlangıcı bulunuyormuş, oysa sadece birkaç yıl sonra geriye bir iki düzine kalmış. Azalma gerçekten de çok büyük. Işın değerleriyle yapılan karşılaştırmalar sonucunda da ötücü kuşların özellikle de radyoaktif kirliliğin yoğun olduğu bölgelerde azaldığı ortaya çıkmış. Bilim insanlarının tespit ettikleri gibi kuşlar daha az yumurtluyor ve yuvalar git gide boşalıyor. Küçük ötücü kuşların göreceli olarak daha fazla enerjiye dolayısıyla da daha fazla yiyeceği ihtiyaçları olduğu için büyük türlere kıyasla daha çok azalmış. Fakat uzmanları asıl endişelendiren, radyasyonun önemli ölçüde düşmüş olmasına rağmen durumda bir değişiklik olmaması. Hatta tam tersi bir gelişme söz konusu. Kuş sayısı ve türlerindeki azalma son yıllarda daha büyük bir ivme kazanmış. Bilim insanları olumsuz gelişmeyi, radyasyonun etkili olduğu akut evrede, bedende radyonüklid birikmesine ve buna bağlı olarak da zehirleme etkisinin güçlenmesine bağlıyor.. CBT 1467/1 Mayıs 2015 7 Kitap/Dergi BİYOCOĞRAFYA Bir Paleocoğrafya ve Ekoloji Yaklaşımı Prof. Dr. Murat Türkeş’in yazdığı Biyocoğrafya’ı tanımlayacak olursak: “çok genel olarak, bitki ve hayvanların yeryüzündeki alansal dağılışları, ilişkileri ve etkileşimleri ile, zaman içindeki değişim ve evriminin alansal ve zamansal desenlerinin neden ve sonuçlarını inceleyen bilim dalı.” Çok uzun bir geçmişi olan bilim dalıdır. “Kökeni, biyoloji, coğrafya, toprak bilimi, klimatoloji, paleontoloji, paleocoğrafya, ekoloji, genetik, moleküler biyoloji ve evrim bilimi ile yakından ilişkili bir derinliğe sahip.” Charles Darwin, Beagle gemisiyle çıktığı gezide topladığı biyocoğrafya ile ilgili birçok sayıda örneği, bilgi ve veriyi inceleyerek ve üzerlerinde düşünerek, canlıların kökeni üzerine ünlü Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Evrimi kitabını yazdı. Amacı,“en geniş anlamıyla coğrafi bilimler, biyolojik bilimler ve doğa bilimleri lisans ve lisansüstü öğrencilerinin yanı sıra, konuyla ilgili bilim ve meslek dallarında bilimsel çalışmalar yapan genç akademisyen, uzman ve araştırmacıların, yeryüzündeki organizmaların (hayvanlar, bitkiler, mantarlar, yosunlar, algler, likenler, bakteriler, vb.) popülasyon, topluluk ve komünitelerinin (yaşam birliği) coğrafi dağılış desenlerinin ve dinamik özelliklerinin arkasındaki tarihsel, evrimsel ve ekolojik neden, etmen ve süreçlerin ya da düzeneklerin neler olduğunu öğrenmelerini ve bu bilgileri hem doğal ekosistemleri ve biyolojik çeşitliliği anlamak hem de onların korunması amacıyla kullanabilmelerini” sağlamak olarak belirtiliyor. Kitabın ilk 5 konusu, şöyle: 1. Konu: Biyocoğrafyanın tanımı, amacı, gelişimi ve konuları).. 2) Biyocoğrafyaya giriş. 3) Biyosferdeki döngüler ve etkileşim tipleri, 4) Ekolojik etmenler ve ilişkiler. 5) Karasal flora ve faunanin coğrafi dağılış ilkeleri… A l manlar (Göttingen Üni versitesi) )pazar gibi geleneksel alışveriş yerlerinin yerini alan modern marketlerin fazla kilolar üzerinde etkili olup olmadığını araştırdı. araştırmacıları bu amaçta markete sahip olan veya olmayan Kenya kentlerinde 450 haneyi inceledi. Tüketim alışkanlığı, gelir ve eğitim düzeyi dışında hane üyelerinin beden boyları ve ağırlıkları da dikkate alındı. Modern marketlerden yapılan alışveriş gerçekten de beslenme alışkanlıklarını değiştiriyor diyor Matin Qaim ve Stephan Klasen. Düzenli marketten alışveriş yapanlar daha fazla işlenmiş ürün tüketiyor, dolayısıyla daha fazla kalori alıyor. Bu kişilerde şişmanlama riski, geleneksel dükkanlardan ve pazarlardan alışveriş yapanlara kıyasla yüzde 13 daha yüksek. Veriler, kalorilerin markette daha ucuz olduğunu ve düzenli market alışverişinin beslenme alışkanlığını gerçekten de değiştirdiğini gösteriyor. Fakat düzenrli marketten alışveriş yapan ailelerin çocuklarında yetersiz beslenme daha az görülüyormuş. Marketler de şişmanlatıyor ğını tahmin ediyor. Peki Neandertaller ölülerin bedenlerini niçin parçalıyordu? Üstelik bu tür kalıntılara sadece MarillacleFranc’ta değil Neandertallere ait diğer buluntu yerlerinde de rastlanılmış. Bu bir ritüel ya da kültüre dayanan yamyamlık olabilir. Fakat aç kalmış olmaları pek mümkün değil. Sonuçta paleontologlar ve antropologlar MariacleFranc bölgesinde daha önceleri bu döneme ait çok sayıda hayvan fosili buldu. Yani yiyecek kıtlığı söz konusu olamaz diyor Garralda. Bununla birlikte Neandertallerin yamyamlığa eğimli oldukları da bugüne kadar bilinmiyordu. Yamyamlık Homo sapiens’ın geç kültürlerinde ortaya çıkmıştı. Bugüne kadarki bilgilere göre Neandertaller hemcinslerini yememişlerdi. Ölülere uygulanan şiddet yamyamlıkla ilgili olmayabilir. Örneğin Amerika’da 1500 yıllık bir mezar yerinde, ölüler mezar armağanlarıyla birlikte gömülmüştü. Fakat kemikler mezara konmadan önce parçalanıp, yok edilmiş. Sadece kafatası, bacaklar ve kollar gömülmüş. Anlaşıldığı üzere bu bir ritüeldi diyor uzmanlar. Madrid Complutense Üniversitesi’nden Maria Dolores Garralda ve ekibi, incelemiş oldukları iki yetişkin ve çocuk kemiğinin parçalara bölünmüş olduğunu anlatıyor (American Journal of Physical Anthropology). Kemikler 57.000 yıl önce Güney Fransa’da yaşayan Neandertallere ait. Araştırmacılar kemiklerin üzerindeki kesik ve kırılma izlerinin ne şekilde yapılmış olabileceğini bulmaya çalışıyor. Garralda, on yaşındaki çocuğa ve yetişkinlere ait kemiklerin ölümden sonra parçalandı Neandertal insanı ölülerini parçalıyormuş Evrendeki kütlenin önemli bir kısmını oluşturan karanlık madde görünmezdir ve varlığı sadece kütle çekimsel etkileriyle kanıtlanabiliyor. Fakat İngiliz astrofizikçiler şimdi dört galaksinin çarpışması sırasında karanlık madde parçacıklarının başka bir zayıf kuvvetle birbirlerini etkilediklerini buldu. Halihazırdaki kanıya göre tüm galaksiler karanlık maddenin topakları içinde yer alıyor. Karanlık maddenin çekici ve dolayısıyla da bir arada tutan kütle çekimi olmadan Samanyolu gibi galaksiler dönmekteyken “dağılabilirlerdi”. Bunun olmaması için evrenin yüzde seksen beşi karanlık maddeden oluşması gerekiyor. Ancak yine de karanlık maddenin gerçek doğası gizemini korumakta. Durham Üniversitesi astronomu Richard Massey, Avrupa Uzay Ajansı’nın Şile’deki VLT teleskopunun MUSE enstrümanıyla Abell 3927 galaksi kümesindeki dört galaksinin çarpışmasını inceledi. Bu şekilde kütlenin sistem içindeki yeri belirlenebilmiş ve karanlık maddenin dağılımı, parlak ışıyan galaksilerin pozisyonlarıyla karşılaştırılabilmiş. Karanlık madde görülebilir olmamasına rağmen ekip, dağılımını kütle çekimi mercek etkisine Nilgün Özbaşaran Dede göre nilodede@hotmail.com Karanlık madde, sanıldığı kadar karanlık değil mi? Derin Yalnızlık AKP’nin Dış Politikası ve Elit Politikaları Vahap Polat Kaynak Yayınları Bu kitapta elit teorileri ve elit iktidar ilişkileri çerçevesinde Türkiye’nin siyası tarihinin ve dış politikasının evrimi incelenmektedir. Dr. Vahap Polat”elit teorileri milli ve uluslararası siyaseti anlamaya yardımcı olur” diyor ve ekliyor: “Bir toplumun elit profiline bakarak gelecekteki siyasi gelişmeleri analiz edilebilir.” Osmanlı dönemi, Cumhuriyet devrimi ve sonrasını elit teorileri ışığında inceleyen yazar, 2002 sonrası AKP iktidarı döneminde yaşanan değişimi ve kırılmayı ayrıntılı olarak ortaya koymaktadır. “Bu kitap, Türk elitlerinin köklerine inerek, Osmanlı’dan günümüze Batılılaşma hareketlerinin, bugün hayalprest siyasal islamcı elitler tarafından nasıl rayından çıkarıldığını gözler önüne seriyor; tespitleri ile, milli güçler bir an evel birleşmezlerse Türkiye’nin toprak bütünlüğünün ve laik rejimin korunacağı, geri dönülmez bir yola girildiği konusunda bir uyarı niteliği taşıyor.” Derginin Nisan sayısının kapak konusu “Ortaçağda Kıbrıs”. Adada Lusignan Krallığı döneminde farklı dini gruplar arasında sosyokültürel ilişkiler. Denizaşırı köle ticareti, avcılık ve 7. yüzyılda Bizans Arap ilişkileri (Bir dosya konusu). Diğer konular arasında Büyük Savaş’ta üç şehrin hikâyesi: İmar ve imha.. Antalya’da efkâr, müzik ve çalgılı kahvehaneler. Evren’den Erdoğan’a: Cumhurbaşkanlığı forsu ve “16 Türk Devleti Efsanesi”nin ihyası. Güncel” sayfalarında M. Sabri Koz’un “Bir Folklor Derleyicisi Olarak Yaşar Kemal”, Bülent Bilmez’in “Yüzüncü Yılda Soykırımla Yüzleşme ve Tarihçinin Görevi Meselesi”, Ahmet Akşit’in “İşte Benim Zeki Müren: Sergi, Kitap”, Akın Öge’nin “İnegöl Kent Müzesi” başlıklı yazıları yer alıyor. Zerrin İren Boynudelik ve Emine Önel Kurt “Günlük Hayatı Resmetmek” dizisinde, yeme içme konusuna odaklanıyor ve resimlerdeki mutfak sahnelerini, yemek hazırlıkları tasvirlerini örnekliyor. Toplumsal Tarih: Ortaçağda Kıbrıs
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle