18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1467/1 Mayıs 2015 Eski Mısır efsanelerine göre bu bölgede tanrılar doğdu: Heliopolis kenti Mısırlılar için Eski Krallıkta bile kutsaldı. Mısır mitolojisine göre burası dünyanın yaratıldığı yer ve Mısır’ın teolojikdini merkezidir diyor Leipzig Üniversitesi’nden Dietrich Raue. Ancak bu bölgedeki tapınaklardan bugüne kadar hiçbiri gün ışığına çı karılma dı. Raue bu yüz den Mı sır Tarihi Eserler Bakanlığı’nın arkeologları, çizimcileri, jeoarkeologları ve yapı araştırmacılarıyla birlikte yok olan çok ünlü bir tapınağın çevre duvarlarını aramaya başlamıştı ve ekip gerçekten de beklediği gibi 17 metre uzunluğunda ve aynı yükseklikteki tapınak duvarlarına rastladı. Fakat uzmanların kısmen yasadışı inşa edilen evleri ve çöp yığınlarının arasında buldukları sürpriz oldu: İki ila üç metre derinlikte, İ.Ö. 12131203 yıllarına ait, pembe granitten yontulmuş büyük bir kral heykeliydi bu. Ayrıca birkaç metre daha derinde 2400 yıllık bazalt kabartmalarda I.Nektanebo zamanında gerçekleştirilen, Nil tanrısına ait bir dini tören tasvir ediliyor. İ.Ö.380363 yıllarında hüküm süren bu kral özellikle de Pers saldırılarını engellemişti. Değerli buluntular 500 metre uzaklıktaki Matariya açık hava müzesinde sergileniyor. Kahire’de sürpriz buluntu Çin sınırına yakın bir bölgede modern uzay istasyonu Vostoçni uzay istasyonunu kuruyor. İnsanlı uçuşlar 2020 başlayacak. Vostoçni’de insanlı Sojus roketleri için değil sadece; Rus uzay yolculuklarının umudu olan Proton roketleri için kalkış yerleri yapılıyor. Vladimir Putin, 2023 yılına dek dünyanın yörüngesine bir Rus uzay istasyonunun kurulacağını açıkladı. Şu anda uzayda dönen Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (UUİ) sadece yüzde beşi Ruslara ait. Fakat dev ülkemizin tüm alanını kontrol edebilmemize izin verecek kendi istasyonumuza ihtiyacımız var diyor. Rusya ve ABD kısa bir süre önce Uluslararası Uzay İstasyonu’nu en az 2024’e dek birlikte çalıştırmak ve fifinanse Rusya, kendi uzay istasyonunu kuracak Feromonlar hayvanlar dünyasında bir tür doğal iletişim aracı görevini görür. Koku maddelerinin insanda da aynı görevi görebileceğini şimdi bilim insanları yaseminmanolya kokusuyla kanıtladı. Uzun bir süredir feromonlar yardımıyla sadece hayvanlar dünyasında iletişim kurulabildiği, insanların bunun için artık gerekli donanıma sahip olmadıkları düşünülüyordu. Bochum Ruhr Üniversitesi bilim insanları şimdi bir kokunun bir feromon reseptörünü etkinleştirebileceğini buldu. İnsan, feromon reseptörü oluşturabilecek sadece beş gene sahip. Oysa farede bunlar gibi 300 gen bulunur. Araştırmacılar laboratuarda bu beş geni yalıttıktan sonra hücrelere aşılamışlar. Hücreler daha sonra çeşitli kokulara maruz bırakılarak, feromon reseptörlerinin hangi kokularda etkinleştikleri kontrol edilmiş. Yumuşak ve taze yaseminmanolya kokusunu taşıyan hedion, feromon reseptörlerinden birine reaksiyon gösteren tek koku olmuş. Hedion adını Yunancada zevk ve eğlence anlamına gelen “hedone”den alıyor. Birçok parfümde kullanılan hedion, başarının kokusu olarak da tanımlanır. İkinci İnsanda feromon reseptörü etkinleştirildi bir deneyde katılımcılara hedion feromonu ve karşılaştırmak için de gül kokan bir koku maddesi (fenil etil alkol) koklatılırken, beyinlerindeki etkinlik izlenmiş. İki koku maddesi de limbik sistemdeki bölgeleri etkinleştiriyor. Limbik sistem, duygular, bellek ve güdülerle ilişkilendirilir. Ancak hedion ek olarak hipotalamusta, cinsellik hormonunun ayarlanmasında çok önemli olan özel bir bölgeyi de etkinleştirdi. İlginç bir şekilde kadınlarda daha güçlü bir etkinlik fark edilmiş. Köpek ve sahipleri arasındaki bakışmalar, karşılıklı ilişkiyi güçlendiriyor. Köpek sahibi, ev hayvanının bakışını yakaladığında bedenindeki ilişki hormonu oksitosin seviyesi yükseliyor. Aynı şey sahibiyle göz göze gelen köpek için de geçerli diyor Japon araştırmacılar Science dergisinde. Kurt ve insan arasındaki bu hormonsal ilişki güçlendiricisi bulunmuyor. Bu da gözlere bakmanın köpeğin evcilleştirilmesi sırasında sosyal iletişim olarak geliştiği tahminini ortaya koyuyor. Göz teması insanlar arasındaki anlaşmalarda çok önemli bir rol oynar. Mesela anne ve bebek arasındaki karşılıklı göz teması ilişki kurulmasında yardımcı olur; annenin emzirme sırasında bebeğiyle yakınlaşmasında bebekteki oksitosin seviyesi artar. Azabu Üniversitesi’nde Miho Nagasawa ve ekibi, benzer pozitif etkileşimlerin mesela kö Annelik ve babalık duygusu, tür tanımıyor pek ile de yaşanıp yaşanmadığını araştırdı. Otuz köpek sahibinden her birini yarım saat kadar, köpeğiyle konuşurken, bakışırken veya dokunurken izlediler. Köpek sahiplerinden bir kısmına hayvanlarıyla yoğun göz teması kurmaları istendi. Hem köpekte hem de insanda oksitosin seviyesinin arttığı saptandı. Kurtlarla ve insanlar bir araya getirildiğinde bu tür bir ilişki ortaya çıkmadı. Diğer bir deneyde de bir grup köpeğin burnuna oksitosin, diğer grubun burnuna ise tuz çözeltisi püskürtüldü. Burunlarına oksitosin püskürtülen köpekler, ısrarla sahiplerinin bakışlarını aradı. Köpek sahiplerinde de oksitosin aynı işlevi gördü. Fakat oksitosin sadece dişi köpeklerde etkili oldu. Sonuçlar, köpek ve insan arasındaki oksitosin döngüsünün, anne ve çocuk arasındakine benzediğini gösteriyor. Göz teması sırasında, insanda sosyal ödüllendirme ve önemseme duyguları açığa çıkıyor. Fukuşima’da artık kuş sesi duyulmayacak Çernobil veya Fukuşima gibi nükleer kazalar sadece o bölgede yaşayan halkı etkilemiyor, doğa da değişiyor. Özellikle de hayvanların yüksek ışın dozuyla ne şekilde başa çıktıkları bugüne kadar sadece kısmen araştırıldı. Çernobil’deki bazı kuşlar radyoaktiviteye uyum sağlamış gibi görünüyor. South Carolina Üniversitesi’nden Tim Mousseau nükleer kazadan sonraki Nisan (2011) ayından sonra her yıl yasak bölgedeki kuşları saydı. Ayrıca bazı kuş türlerinin kanları analiz edilerek, yüksek ışın dozunun hayvanlar üzerindeki fizyolojik sonuçları öğrenildi (Journal of Ornithology). İlk sonuçlara Yanomamilerin mikrobiyomlarından sürpriz çıktı Hepimiz bedenimizde hücreden çok mikrop taşıyoruz. Bu mikropların çoğu zararsızdır hatta sağlığımız için gereklidir de. Bunlar bağışıklık sistemimizi etkiler, sindirime yardımcı hatta yediklerimiz üzerinde bile etkili olurlar. Bağırsak florası hastalık etkenlerine karşı dirençliğin aktarılmasında bile önemli bir rol oynar. İnsanlarda mikrobiyom, endüstriyel gıda, antibiyotik veya benzeri ilaç kullanımı gibi tipik uygarlık etkileriyle de biçimlenir. Ancak insan mikrobiyomunun modern yaşam biçimiyle ne derece değiştiği bugüne kadar pek bilinmiyordu diyor Mount Sina Hastanesi, İcahn Tıp Okulu’ndan Jose Clemente. Araştırmacı ekibiyle birlikte ilk kez Yanomamamilerin mikrobiyomunu incelediş. 1960’lı yıllarda keşfedilen bu halk, Amazon bölgesinde avcı ve toplayıcı olarak yaşıyor. Venezuela’da hâlâ modern uygarlıktan izole bir şekilde yaşayan yarı göçebe Yanomami grupları var. Bu köylerden birinde yaşayan 34 kişiden araştırmacılar tükürük ve dışkı örneği aldıktan sonra mikrop bileşimleri Amerikalılar ve modern yaşam biçimini benimsemiş Amazon kabilelerinin mikrobiyomuyla karşılaştırdı. Sonuçlara göre Yanomamiler, bilinen tüm halklara kıyasla daha çeşitli ve daha fazla mikrop taşıyor. Tipik Batı toplumlarında yaşayan insanların mikrobiyomu yaklaşık yüzde kırk daha az bakteri çeşidi taşıyor. Ayrıca Yanomamilerde hiçbir bakteri grubu belirgin bir şekilde baskın değil. Oysa ABD’li insanlarda tipik olarak stafilokok, Corynebacterium, Neisseria ve Propionibacterium mikropları daha çok görülmekte. Ancak dışkı ve tükürük örnekleri analizleri, Yanomamilerin yarı sentetik ve sentetik etki maddelerine karşı etkili olanlara da sahip olduklarını gösteriyor. Bu direnç genleri arasında üçüncü ve dördüncü kuşakta bile Cephalosporine maddesine karşı etkili olanlar var. Ve bu halkta bu genleri bulmuş olmak çok şaşırtıcı oldu bizim için diyor Gauta Dantas. Hiç antibiyotik kullanmamalarına rağmen söz konusu teki maddelerinin Amazon halkının mikrobiyomunda ne şekilde oluştukları bilinmiyor. Ancak araştırmacılar bu konuda çapraz dirençliğin rol oynadığını düşünüyor. Yani bu bağışıklık sisteminin sentetik maddelere tamamen rastlantısal ve aslında doğal antibiyotik maddelere karşı oluşan direnç mekanizmalarının bir yan etkisi olarak ortaya çıktığı anlamına geliyor. etmek için anlaşmıştı. Ancak iki ülke arasındaki siyasi gelirim arttı. Dünyanın yaklaşık 400 km üzerinde bulunan istasyonda Rusya 1998’den bu yana Avrupa ve Japonya ile de birlikte çalışıyor. Rus uzay yolu dairesi Roskosmos da birkaç gün önce, kırk milyon Avro’nun yatırım için hazır olduğunu açıklamıştı. Rusya şu sıralar,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle