02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sosyoloji Gıda ve Teknoloji AROMSA ARGE ve uygulama laboravarı ve kurucusu Murat Yasa CBT 1457/20 Şubat 2015 9 BİLİMİN EN ÇOK TARTIŞILAN 13 TEMEL KAVRAMI önemli faktör kaliteli eleman. layabileceğini tahmin etmiyorum. Bana güvenen gıda sanayiindeki iş ortaklarımızı da yarı yolda bırakmak bir gün bile aklımdan geçmedi. Bu ülkede, AROMSA yerli üretimle piyasaya girince, o zamanın parası ile 13.800 TL olan 1 kg çikolata aroması, 2.300 TL’den satılmaya başladı. Rakiplerimiz, AROMSA’yı satın alma umutları kalmayınca, Türkiye’de AROMSA benzeri şirketler kurmaya başladı. Onlar bizim bugünkü seviyemize gelince, onların en az 10 yıl önlerinde olmak için bir atılım yapmamız gerekiyordu, AROMSA 5 dediğimiz binayı kurduk. Bu bina sadece ARGE ve uygulama laboratuvarlarından ve geleceğin projelerini yürüttüğümüz kısımlardan oluşuyor. Soru: Çalışanlarınız eğitimi, niteliği nasıl? Yanıt: AROMSA’da çalışanların sayısı 260 ve bunların yüzde 53’ü kadın.. 150 çalışan ise üniversite mezunu. Bu son binamızda toplam 110 kişi var bunların 75’i, ARGE laboratuvarlarında çalışıyor. ARGE laboratuvarlarında çalışanlar gıda, kimya mühendisleri, eczacılar, 4 tane de doktoralı arkadaş. Geleceğin projeleri laboratuvarlarımızda ise 5 arkadaş çalışıyor. Soru: Geleceğin ürünlerini araştırdığınız laboratuarda neler yapıyorsunuz? Yanıt: 3 doktoralı ve iki kimya mühendisi burada yeni tip ürünler geliştiriyor. Hizmet verdiğimiz firmaların ürünlerini çeşitlendirebilmeleri için yeni koku ve tad tasarımları geliştiriyoruz. Bu aromaların ürünler içinde salınım zamanları ile ilgili araştırmalar yapıyoruz. Aslında içecek ve gıda şirketlerinin gönüllü bir ARGE fabrikası gibiyiz. Diğer taraftan bu laboratuvarlardaki arkadaşlarımız ile hali hazırda, tarım ürünlerimizin sanayide nasıl daha etkin bir şekilde kullanılabileceğine, yurtdışı piyasalarda daha değer bulacağına dair profesyonel zihniyetle, amatör çalışmalar da gerçekleştiriyoruz. Soru: AROMSA’nın dünyada aroma sektöründeki yeri nedir? Yanıt: Tonaj üretim açısından ele alırsak ilk 20 arasındayız. Kalite açısından dünyanın en büyük ilk 3 veya 4 şirketi ile mücadele halindeyiz; AROMSA dendiği zaman kalite ve hızlı servis, yani amatör ruhla profesyonel hizmet anlayışı akla gelir. Kalite derken, ulusalararası standartlar düzeyinde hatta üzerinde bir üretimimiz var. Tonaj üretimi açısından ilk 15 içine girmeyi hedefliyoruz. ARGE olmazsa bir şirketin ömrü en fazla 5 yıldır. Bir aroma şirketi sürekli yeni ürün tasarımları yapmak ve şirketlere önermek zorunda. Bizim 30 bin aşkın formülasyonumuz var.... Laboruvarlamız, doğal ekstrelerden ilaç sanayi ve nargile tütünü aromalarına kadar uzanan geniş bir araştırma yelpazesini kapsıyor. Bizim gibi ürün üreten 600’e yakın şirket var dünyada. Bunların arasından sıyrılmak için ARGE ve bunun için de en Soru: Yurtdışında şirketiniz var mı ve kaç ülkeye mal satıyorsunuz? Yanıt: 5 yıl önceye kadar 40 ülkeye mal satıyorduk. Ama 5 yıl önce, Türkiye’deki müşterilerimize verdiğimiz hizmet kalitesine ulaşamadığımız hiç bir ülkeye mal satmamaya başladık. Ülke sayısını indirdik. İhracat miktarımız ise aynı yıl iki katına çıktı. Seçtiğimiz ülkelere yoğunlaştık ve ihracatımızı arttırdık. Bu ülkeler cografi açıdan Türkiye’nin çevresindeki ülkeler, Rusya ve Türki Cumhuriyetleri, bir de kalitemizi kanıtladığımız Almanya ve Benelüks ülkeleri ile Kuzey Afrika ülkeleri. Almanya’da bir ARGE ve üretim fabrikamız var. Soru: AROMSA’nın iş hayatında ilkeleri ne? Yanıt: Ürünlerimizi kullanan müşterilemizin üretim alanına girmeyiz. Mesala tanınmış bir çokuluslu firma, bizden satın aldığı ürünleri, her ay Almanya’da diğer tedarikçilerin ürünleri ile teste tabi tutuyor.. Nerede ise her ay kendilerine sattığımız 11 ürünün en az 9’u en üstün üstün not alıyor. Bu durum, bisküvi üreticisi meşhur bir Alman şirketinin dikkatini çekti ve bize Türkiye de kendi gofretlerini ortak üretmemiz teklifinde bulundu. Hiç düşünmeden red ettik. Çünkü bisküvi alanında çok sayıda şirketin aroma tedarikçisiyiz. Kendi müşterimize rekabet, ona ihanet olur. Biz hep kendi işimizi en iyi yapmaya odaklandık. Diğer ilkelerimiz, düzgün ve namuslu çalışmak, kendi özkaynaklarımızla büyümek, çalışanlarına karşı dürüst olmak ve onların eğitimlerine katkıda bulunmak. Çevreyi kirletmemek. Ülkeye ödediğimiz vergi ve yarattığımız katma değerle yararlı olmak. Ayrıca çalışanlarımızın, refahını ve en yüksek oranda güvenliğini sağlamak. Soru: Ne gibi zorluklar yaşadınız bugüne gelinceye kadar? Yanıt: Başlangıçta Türk firması olmak büyük dezajantajdı. Ancak şimdi Aromsa dendiği zaman gıda sanayinde kalite ve müşteriye saygı akla geliyor, ama Türkiye’de halen yabancı mal hayranlığı sürüyor. Büyük ulusararası firmaların yatırım yaptıkları ülkeye teknolojinin gelişmesi açısından katkılarının olmadığına, o ülkeye yatırım yaparken tek amaçlarının sömürü olduğuna inanıyorum. Zira piyasadaki uluslararası firmalar teknolojiye dayanan aroma gibi hammaddelerini Türkiye’den almaz, yurtdışından tedarik eder. Türkiyeden ancak şeker, un gibi harcıalem malları satın alır. Bunların bir kısmı, burada daha kaliteli üretim olmasına rağmen, dışarıdaki tedarikçilerden aroma ithal ediyor... Soru: Aromaların insan sağlığına bir zararı var mı? Yanıt: Aromaların sentezinde kullanılan moleküller ve özütlerin insan sağlığına olan etkisini, ABD de FDA, Avrupa da JECFA gibi kuruluşlar denetliyor. Türkiye dahil tüm dünyadaki aroma firmaları bu yönetmeliklere uymak zorunda. Türkiye’de aroma üretimi veya ticareti yapan firmaların oluşturduğu AREP isimli derneğimiz vasıtası ile, AB aroma üreticileri kuruluşu EFA’ya üyeyiz. Dolayısı ile, yönetmeliklerde yapılan tüm değişiklikleri hem üyelerimize hem devlet kuruluşlarına iletiyoruz. Yeni bir aroma maddesinin izin verilen listelerde yer almadan önce yapılması gereken analiz masrafı 2 000 000 € civarında ve bu analizler az 45 yıl sürüyor. TÜRKİYE’DEKİ AYNI HİZMET KALİTESİ HER YERDE 7. KAVRAM: BÜYÜK PATLAMA Ünlü İngiliz yazar Douglas Adams, “Otostopçunun Galaksi Rehberi” isimli kitabında uzayın büyüklüğünü şöyle anlatır: “Gerçekten muazzam büyük, insanın aklını başından alabilecek kadar engin.” Bilim insanları da Douglas’la bu görüşü paylaşıyor. Gözlenebilir uzayın sınırı 46 milyar ışık yılı uzaklıkta. Bu hacmin içine 100 ile 200 milyar galaksi sığabilir. Ve bu galaksilerin her biri yüz milyarca yıldız içerir. Bu, insanın aklını yeterince başından alacak kadar muazzam değilmiş gibi, bir de her şeyin nasıl varolduğunu anlamakta en iyi çare olarak, bunların hiç yoktan 13.8 milyar yıl önce büyük bir patlamayla ortaya çıktığını kabul etmemiz isteniyor. Büyük patlama kuramına göre sonsuz küçük, iğne deliği kadar bir yerde inanılmaz bir ısı ve yoğunluk, yavaş yavaş genişleyip soğumuş ve bugün bildiğimiz kozmosu meydana getirmiş. Bunun gibi akıl almaz bir kuramı nasıl kabullenebiliriz? Cambridge Üniversitesi’nden kozmolog Martin Rees bunun için iki strateji olduğunu düşünüyor: Ya kendinizi denklemlerin içine gömeceksiniz, ya da resimler çizeceksiniz. Rees, “Ben resim cephesini tercih ettim” diyor. Rees genişleyen evreni zihninde şöyle canlandırıyor: Kendisini üç boyutlu bir kafesin bir düğümüne1 yerleştiriyor. Kafes, akıl edemeyeceğimiz uzaklıklara kadar uzanıyor. Bu arada düğüm, çubuklarla kafese bağlı. Bunların hepsi birlikte genişliyor. Bu şekilde evren her yöne doğru sizden uzaklaşıyor.. Aynı zamanda tüm düğümlerden aynı şeyi görebilirsiniz. Rees, “Evrende merkezi bir konum yoktur ve hiçbir düğümün merkez olamayacağını anlıyorsunuz” diyor. Ayrıca gözle görülebilir bir kenar da yoktur. Evrenin ilk anlardaki ivmeli genişleme2 dönemlerinde ve uzun süren görece daha yeni çağlarda görülebilen ufukları her şeyin sonu değildir. Bunun ötesindeki hiçbir zaman göremeyeceğimiz galaksiler vardır, çünkü aradaki uzay o kadar hızlı bir şekilde genişliyor ki bunların ışığının bize ulaşması imkânsız hale geliyor. Rees, “Bunların, ışık hızından daha çabuk olarak bizden uzaklaştığını söylemek yanlış olmaz” diyor. Daha da zor olanı, büyük patlamadan önce neler olduğunu hayal etmek. Bugünkü fizik kavramları ile düşündüğümüzde bu anlamsız bir sorudur3. Zamanı ilk anlarına geri sardırırsak, enerjinin yeğin yoğunluğu uzay ve zamanı bile allak bullak eder. Rees bu duruma şöyle bir açıklık getiriyor: “Zamanın yönü yoktur, dolayısıyla önce ve sonra da yoktur. Bu, Kuzey Kutbu’nda kuzeyinin neresi olduğunu sormaya benzer.” Ancak bu açıklama bazı fizikçileri araştırmaktan alıkoyamıyor. Sürekli şişme kuramına göre evren, büyük patlama ile başladığı zaman, daha büyük bir oluşumdan üreyen çok sayıda tomurcuktan biri olabilir. Ve diğer evrenler de sürekli olarak tomurcuk üretiyor olabilirler. Rees bu noktada şu soruyu soruyor: “Bu kuramda bir başlangıç var mı? Eğer evrenler tomurcuk veriyorsa ve farklı fizik yasaları tarafından yönetiliyorlarsa ne olacak? İşte bu noktada benim sezgilerim tümüyle iflas ediyor4.” Reyhan Oksay, Prof. Dr. Ömür Akyüz’ün danışmanlığında Kaynak: New Scientist, 13 Aralık 2014 Gelecek hafta: 8. KavramOlasılık 1 Ç.n. Kafesi oluşturan ve sağdan sola, önden arkaya, yukardan aşağıya uzanan sonsuz sayıda çubuğun kesişme noktaları. 2 Ç.n. Buna “şişmeenflasyon” denir. 3 Ç.n. Dahası, “başlangıç”tan sonraki 1/1000 ... 000 (43 sıfır) saniyelik süre içinde fizik yasalarının nasıl olduklarına ilişkin hiç bir fikrimiz yok. 4 Ç.n. Bu olgu Lee Smolin’in yakında ALFA yayınlarından çıkacak “Kozmosun Yaşamı” adlı kitapta derinliğine inceleniyor. Zihninde canlandırılması en zor kuram
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle