Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Son Araştırmalardan yor. Avrupa genelindeki bu gelişme de çevre ve ekoloji hareketi etkili olmuş. Bu gelişme den bakış açısının değişmesi sorumlu. Eskiden hayvanlar tehlike olarak görülüp takip edilirken, daha sonraları bakir doğanın zenginliği ve sembolü olarak kabul edildiler. Bunun sonucunda ise yabanıl yaşamı koruyan Bern Konvansiyonu ve FaunaFlora Habitat Yönetmeliği gibi Avrupa genelinde yasa çalışmaları oluşturuldu. Bu önemli gelişmenin dışında ormanlık alanların geçen on yıllara kıyasla büyümesi de toynaklı hayvanların yeniden çoğalmalarına izin verdi, diyor uzmanlar. Son araştırma için 26 ülkeden, 76 bilim insanı “Large Carnivore Initiative for Europa” bünyesinde boz ayı, vaşak, kurt ve porsuğun Avrupa’daki dağılımlarını araştırmış. Geçen yüzyılın ortalarına kıyasla hayvanların durumları çok daha iyi diyor uzmanlar. Avrupa’nın üçte birinde (Belarus, Ukrayna ve Rusya hariç) yani 1,5 milyon kilometrekarelik bir bölgede artık en azından dört büyük yırtıcıdan biri yaşıyor. Hatta 600.000 kilometrekarede bu dört hayvan türünden üçünü görmek mümkün. Büyük etçil hayvanlar Avrupa’da genelde ulusal parklarda değil, insan eli değmiş doğal alanlarda yaşıyorlar. Vaşak, kurt veya ayıların kayda değer bir miktarda yaşatılması için ulusal parklar zaten yeterli olamazdı. Yüz kilometrekarelik bir park tek bir vaşağa ya da yarım kurt sürüsü için yeterli olurdu diyor Kaczensky. CBT 1450/2 Ocak 2015 7 Kitap Osmanlı Bilimi Araştırmaları İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü’nün yayın organı olan (Editörü Prof. Dr. Feza Günergun) Osmanlı Bilimi Araştırmaları dergisinin Cilt XV, Sayı 2, 2014 tarihli yeni sayısı çıktı. Derginin bu sayısında şu makaleler yer almaktadır: 1 Afife Mat – Halil Tekiner: Türkiye’deki eczacılık tarihi müzeleri s.120, 2 Eyüp Talha Kocacık – Afife Mat: İstanbul’da zehirler ve zehirlenme vakaları(18461917) s.2138, 3 Volkan Çeşme: Osmanlı’da ziraatı modernleştirme sürecinde Halkalı Ziraat Mektebi (18921928),s. 3980, 4 Melike Taşçıoğlu Şinasi Acar: Bir hattatın dönüşümü: Alfabe Devrimi’nin Halim Efendi’nin çalışmaları üzerinden incelenmesi s.8198, 5 Şinasi Acar: Türkçe okuma yazma öğrenmek açısından Arap ve Latin alfabelerinin karşılaştırılması s.99112. bölgesi yavaş yavaş kıyılardan içlere doğru yayıldı. Şu sıralar buzul gölleriyle kaplı kıyı şeridi 56 kilometre genişliğinde ve 2060 yılına dek 110 kilometre olması bekleniyor. Grönland buzulunun erimesi, iklim değişimine bağlı deniz seviyesi yükselmesi hesaplamalarında önemli bir faktör olarak kabul ediliyor. Grönland’da eriyen buzulların deniz seviyesini 2100 yılına dek 22 santim yükseltmeleri bekleniyor. Paskalya Adası’ndaki palmiye kalıntılarının gizi çözüldü Paskalya Adası’nın eski sakinleri, o zamanlar adada palmiye bulunmamasına rağmen nasıl palmiye meyvesi yemişler? Rapa Nui insanları aslında bambaşka bir şey yemişler. Paskala Adası kültürü gizlerle doludur. Mesela Moai olarak isimlendirilen anıtsal taş heykellerinin ne işe yaradıkları veya neyi temsil ettikleri hâlâ bilinmiyor. Sadece adanın en geç 13.yy’dan bu yana yerleşilmiş olduğu ve yeni sakinlerin eski man Topkapı Sarayı ve Türkİslam Sanatları Kemal Çığ, Kaynak Yayınları, 2011, 272 sayfa. Kemal Çığ, Topkapı Sarayı Müzesi’nin 197078 yılları arasındaki müdürüdür. Müdürlüğü öncesinde de müzede 26 yıl süreyle kütüphane şefliği ve müdür yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Ke mal Çığ, 70 yıllık hayatının 34 yılını Topkapı Sarayı’nda geçirmiş, Türkiye’nin yetiştirdiği büyük müzecilerden biridir. Çığ, Türkiye’de çağdaş müzeciliği olduğu kadar, Türkiye müzelerinin en büyük ve en önemlilerinden olan Topkapı Sarayı Müzesi’ni ve bu müzedeki Türk İslam sanatı eserlerini de çok iyi bilen sayılı müzecilerimizdendir. 25 Aralık 1983 tarihinde vefat eden Kemal Çığ’ın eşi Muazzez İlmiye Çığ, bu kitaptaki yazıları, eşinin Topkapı Sarayı Müzesi’ne atandığı 1944 yılı ile müdür olarak emekli olduğu 1978 yılları arasında yazdığını söylemektedir. Kitapta yer alan bazı konu başlıktları şunlardır: Fatih, Topkapı Sarayı’nı niçin yaptırdı? Hazreti Osman’ın Kur’an’ı. Vahdettin’in firarından sonra Hazine Dairesi’nde yaşananlar. Topkapı Sarayı Hazine Dairesi’nde teşhir edilen Kaşıkçı Elması mı? Topkapı Sarayı Müzesi’nin dünya müzeleri arasındaki yeri ve önemi. Müzede Hazreti Muhammed’e ait kaç mektup var? OsmanlıTürk hattatları. Hattat padişahlar. Kadın hattatlarımız. Eriyen buzulların suları, buz tabakalarının üzerindeki çukurluklarda göl olarak birikiyor. Bu birikimlerin bugüne dek zararsız oldukları sanılıyordu. Buzul gölleri, erimeyi tetikleyebilir… Fakat yeni bir araştırma, iklim değişimine bağlı göl oluşumlarının, buzulların yok oluşunu hızlandırdığını ve dolayısıyla da da deniz seviyesini daha hızlı yükselttiğini ortaya koydu (Nature Climate Change). Adanın buzul gölleriyle kaplı kısmı 2060 yılına dek ikiye katlanacak. Oysa bilim insanları bu tür göllerin çok az etkili olduğu düşünüyordu. Leeds Üniversitesi uzmanları, şimdi buzulların göller yüzünden daha hızlı eriyebilecekleri konusunda uyardı. Yetmişli yıllardan bu yana adadaki erime zarayı hızla değiştirdikleri kesin. İnsanlar tarlalara yer açmak için adadaki palmiyelerin neredeyse hepsini kesmişler. Ancak Rapa Nui insanlarının tam olarak ne ektikleri ve ne yedikleri belirsiz kalırken, kısa bir süre önce gerçekleştirilen bir araştırma şaşırtıcı bir sonuç vermişti. Adada bulunan bazı iskeletlerin diş taşı analizlerine göre Paskalya Adası sakinleri daha çok palmiye ürünleri yemişler. Fakat palmiyenin soyu adanın kolonileştirilmesinden önce tükenmişti. Peki o halde palmiye kalıntıları insanların diş taşlarına nereden gelmişti? Bu sorunun yanıtını bulmak isteyen Otago Üniversitesi’nden Monica Tromp ve Idaho Eyalet Üniversitesi’nden John Dudgeon, Paskalya Adası sakinlerinin diş taşlarını yeniden mercek altına alarak, otuz dişin diş taşında biriken bitkisel mikrofosilleri ve minik nişasta tanelerini analiz ettiler. Bu şekilde mikrofosillerin çoğunun gerçekten de palmiyeye ait olduğu çıkmış. Nişasta taneciklerinin önemli bir kısmı patates nişastasına ait. Araştırmacılar tatlı patatesin temel besin olduğunu sanıyorlar. Peki ama palmiye kalıntıları nereden gelmiş olabilirdi? Bu sorunun yanıtı son derece basit bir deneyle bulunmuş. Bilim insanları Paskalya Ada’sında tatlı patates yetiştirip, kabuklarını inceledi. Böylece patateslerin, minik toprak parçalarını kabuklarına aldıkları ortaya çıkmış ki Paskalya Adası toprağında palmiyelerin yok olmasından yüz yıllar sonra bile hâlâ sayısız miktarda minik palmiye kalıntıları bulunuyor (Science). Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com İNSANCIL Kuşatmaya karşı 25 yıl 2014, 482 sayfa. İnsancıl dergisi 25. yılını tamamladı. İnsancıl dergisi, bir kültür sanat dergisi olmasının yanı sıra, ülkemizde olup bitenleri de yakından izleyen bir dergi oldu. Bu yönüyle İnsancıl’ın 25 yıllık yolculuğuna bakış, aynı zamanda Türkiye’nin 25 yıllık tarihine de bir bakış anlamına gelmektedir. Türkiye gündeminin dergiye nasıl yansımış olduğu, 25. yıl kitabının “25 Yıla Bir Kuşbakışı” bölümünde izlenebilir. İnsancıl dergisinin ilk kuruluş öyküsünün bir özeti de, “Kuşbakışı”’nın 1990 Kasım bölümünde bulunabilir. İnsancıl dergisi, Kasım 1990 tarihinde, ülkemizin bilim, kültür ve sanat ortamına karşı düzenlenen çeşitli tipteki saldırılara karşı kuşatmayı yarma amacıyla yayın hayatına başlamıştı. Bu kitapta, işte bu 25 yıl içinde, “İnsan için” diyerek yola çıkan İnsancıl dergisinin 25 yıllık serüveninden çeşitli sahneler bulacaksınız. Ülkemizin özgün dergilerinden İnsancıl’ın 25. yılını kutlar, nice başarılı yeni yayın yılları dileriz.