02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tartışma CBT 1450/2 Ocak 2015 19 Dünyanın Büyüklüğünü İlk Kim(ler) Nasıl Hesapladı? Fuat İnce [email protected] 28 Aralık 2014 tarihli haberlerde, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın “Dünya’nın bir küre olduğunu ilk kez Müslümanlar buldu” dediği bildiriliyordu. Durumun böyle olmadığı, Dünya’nın yuvarlaklığının Antik Yunan’da birçok düşünür tarafından iddia ve kabul edildiği bilinir. Sayın Bakanın söylediklerini düzeltici bir yazı www.bilimania.com sitesinde Fuat İNCE tarafından yazıldı. Bilahare 12 Aralık 2014 tarihli CBT 1447 sayılı nüshasında da Osman Bahadır tarafından konuyu aydınlatan bir yazı yayımlandı. Bu yazılara göre Dünya’nın yuvarlaklığını ilk kez iddia eden Samos’lu Pisagor (MÖ 570 – MÖ 495) ve onun düşüncelerini izleyen akımın temsilcileri olmuştur. Daha sonra Aristoteles (MÖ 384 – MÖ 322) kanıt olarak üç değişik biçimde düşünce ortaya koymuştur. Ancak bu kürenin büyüklüğünü ilk kez kim ve nasıl hesapladı? Bu sorunun yanıtı başka bir matematik ve fizik zekâsı gerektirirdi. Yazılı kayıtlara göre bu işi ilk başaran MÖ 276 – MÖ 195 yıllarında yaşamış olan Eratostenes’tir. Eratostenes, Kuzey Afrika’da bugünkü Libya sınırları içinde doğmuş ve İskenderiye’de çalışmalarını sürdürmüştür. Yılın en uzun gününde (21 Haziran) Mısır’ın güneyinde bir kasabada Güneş’in tam tepeden geldiğini, kuyuların dibinde gölge olmadığını, sallanan bir ipin gölgesinin bir nokta olduğunu duymuş. Bugün 23,5 derece kuzey olarak bildiğimiz bu enlemdeki kasabaya gitmiş. Aradaki mesafeyi günler süren bir yürüyüşle adımlarını sayarak ölçmüş. Aynı tarihte (21 Haziran) İskenderiye’de Güneş’in en dik olduğu açıyı da ölçmüş ve bugün geometrik / trigonometrik diyeceğimiz yöntemlerle Dünya’nın çevresinin 250.000 stad olduğunu hesaplamış. iki şeye ihtiyaç vardır: Teg (değmek) ve tog (dokunmak) ile değişim başlar: Togru/doğru olan iki karşıtın birbirine değmesi ve birbirini değiştirmesidir. Eski türkçede togru, eli ‘kesmeyen kabza’ –yani uzlaşan ile bıçağın ‘kesen bölümünü’ yani çatışanı birbirine bağlayan ‘düz’ ince demire verilen addır. Düz/doğru ince demir ‘iki karşıt’ın (içgüdüsel kesme ile yaratma) arasındadır. Bıçak yaratıcı nesneler yapmak ya da yok etmek için iki yönlü kullanılabilir. Doğ köküyle yapılan sözcükzincirindeki önerme “iyi ol”, “kötü olma” demek yerine “doğru ol” demektedir. Bu önemli bir farktır. Yıldırımın sesi, konuşma dilinde tog işitim kodunu ortaya çıkarmış ve togru/doğru kavramına –asla unutulmayacak bir sesle yıldırımın sesiyle; ayrıca –asla unutulmayacak muhteşem bir O tarihlerde İskenderiye’de ve Atina’da stad ölçüsünün biraz farklı olduğu bilinmekte. Eratostenes’in bulduğu Dünya çevresi, İskenderiye ölçüsü ile 39.000 km, Atina ölçüsü ile ise 42.000 km olarak ortaya çıkar. Okuyucuların bildiği gibi bugün bu rakam yaklaşık 40 000 kilometredir. Dünya çevresini hesaplayan ikinci kişi bambaşka bir yöntem kullanan Posidonius (MÖ 135 – MÖ 51) olarak bilinir. Aristoteles’in Dünya yuvarlaklığı kanıtlarından biri yeryüzünde Kuzey – Güney yönünde yol aldıkça gökteki yıldızların görünürlüğünün değiştiğidir. Posidonius, bu gerçekten hareketle Canobus adı verilen parlak bir yıldızın Rodos’ta ancak tam ufukta görünüp kaybolurken, daha kuzeyde hiç görünmüyor ve İskenderiye’de ise belli bir açıda ufkun üstünde görünüyor olduğunu gözlemlemiş. Rodos adasından ara sıra İskenderiye’ye gidip gelirken bu iki yerin Dünya üstüne aynı meridyende olduğunu kabul etmiş, aradaki mesafeyi de iyi kestirmiş. Posidonius İskenderiye’de Canobus adlı yıldızın en yüksek olduğu açıyı ölçmüş. Bu açının Rodosta sıfır derece olduğunu ve Rodos – İskenderiye mesafesini de kullanarak, Dünya çapını 240 000 stad olarak, doğruya çok yakın bir biçimde hesaplamış. Böyle dâhiyane diyebileceğimiz fikirleri ve keşifleri elbette yalnız Antik Yunan’da görülmüş değildir. İslam bilim tarihinde, Rönesasla birlikte Avrupa’da ve günümüzde tüm Dünya’da çok sayıda benzer örnekler görmek mümkündür. Bunları bir halka veya gruba mal etmektense, tüm insanlığın başarısı olarak görmek gerekir. Kaynaklar: Dilimiz Türkçeyi koruyalım ama nasıl? Mümtaz Başkaya E. Öğretmen, [email protected] CBT dergisinde Sayın Tarık Konal’ın “Bize Öz Türkçe Yaraşır” adlı kitabı tanıtıldı. Konu öz Türkçe olunca ilgimi çekti ve ilgili tanıtım yazısını okudum. Kitabı edinip ilgiyle okuyacağım. Anladığım kadarıyla, Sayın Konal, öz Türkçeye uygun saydığı yeni sözcükler öneriyor ve dilimizi, yanlış sözcükler kullandığını düşündüğü kişileri konu ediyor olmalı. Sayın Konal’ın yaşamı boyunca hiç erinmemiş olduğunu, şu anlatımlarından anlıyoruz: “Bize Dil Devrimi gibi olağanüstü bir kalıt bırakmış bilge devrimci Atatürk’e olan borcumuzun hiç değilse bir bölümünü Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca sözcükler yerine Türkçe sözcükler kullanarak ödemeyi neden düşünmüyoruz”. Selçuklu ve Osmanlı saraylarında ve o günün saray çevresindeki aydınları Arapça, Farsça ve Türkçe karışımlı bir dil kullanırlarken, Anadolu içlerinde, kıyısında, köşesinde duru bir dil kullanıyordu ve bu özelliğini de halen daha sürüyor. O yüzden Anadolu insanı Türkçemizi sözlü edebiyat ürünleri olarak tanımlayabileceğimiz ağıtlarında, türkülerinde, masallarında, oyunlarında, anlatılarında, şiirlerinde hep yaşattı. Halk ozanların sazında, Yunus Emre’nin sözünde tarihten bu yana süzülüp geldi… Evet, günümüzde hiçbir ayrım gözetmeden dilimizi tüm yalınlığı ile yaşatmalıyız. Bizde her vatansever ayrıca dilimiz Türkçenin de sevdalısıdır. Atatürk’ün bizlere bıraktığı emanetleri koruma azmindedir. Bunların içinde dilimizi özünden ayırmamak ve doğru biçimde yaşatmak da vardır. Ancak Cumhuriyetin ilk yıllarında 21 Kasım 1928 yılında kabul edilen Harf Devrimi ile sonrasında Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin bu görevi sürdürdüğünü biliyoruz. 1981 yılından sonra 12 Eylül darbesi ile Türk Dil Kurumu’nun başına gelenler, geçmişteki başarıların durmasına, gerilemesine neden oldu. Özerk yapı yitirildi ve kimlik değişimlerine uğratıldı. Kimi dernekler ve kişiler büyük çaba harcasalar da yabancı sözcüklere açılan kapıdan birçokları yeniden geri döndü ve bu olumsuzluk sürüyor. Tam bir özerk kurumsallık gelişemediği için, çeşitli engellemeler ve özentilik arttığı için nasıl bir öz Türkçe olması gerektiği kavranamadı. Bilim insanları, öz Türkçeleşmeye çaba gösterenler yeterince bir araya gelemedi. Ayrıca Anadolu’nun dildeki duyarlılığı örnek alınamadı. Böyle olunca da karmaşa oluştu. Bir dilin oluşması kimi zaman bin yıllara ulaşan bir süreci kapsayabilir. Yani hiçbir uygarlık kısa sürede bir dile kavuşamaz. Zenginleşmesi de tarihsel, kültürel, http://www.bilimania.com/yazarlar/4334dunyaninyuvarlakoldugunuilkkimkesfetti CBT 1447 12 Kasım 2014 sayfa 12 Heath, Sir Thomas., Greek Astronomy, Dover Publications, 1991 1)S. N. Kramer, Sumerlerin Kurnaz Tanrısı Enki, Kabalcı, 2000, s. 163 2)Jolande Jacobi, C. G. Jung Psikolojisi, İlhan Yayınları, İstanbul, 2002, s. 163 3)Jolande Jacobi, C. G. Jung Psikolojisi, İlhan Yayınları, İstanbul, 2002,s. 164 görsellikle, Güneş’in doğuşunun imgesiyle damgasını vurmuştur. Bu doğru her yerde herkes için doğru olduğundan evrenseldir: Her varlığın doğrulma (dik durma, onurlu yaşama) hakkı vardır; bu eşitlik ve adalet üzerinde uzlaşmakla aynı anlama gelir. Ama bir de gecenin/karanlığın içinde gözle görülmeyen tuzaklar veya değerler vardır: O gerçekleri ise ‘karanlığın içindeki ışık’ olan ‘Ay’ ve bilge aydınlar sezer, söyler (ay, söylemek; aydur, söyler). Türkçenin derin yapısına kaydedilen bu önerme ise bir başka yazının konusudur. Dipnotlar: ekonomik gelişmelere, gelenek ve göreneğe, halk içinde yaygın kullanımına, coğrafi yerleşimlere ve daha birçok nedenlere bağlıdır. Aynı dilin kullanımında yapılan değişimlerin yavaş yavaş ve sistemli olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Genelgelerle, çeşitli zorlamalarla ne yazımı, ne de yazım biçimi değişir. Önerilen sözcükler, eğer eskisinin yerini alacaksa zaman ve sabır gerekir. Ayrıca her alanda kullanımda olmalıdır. Asıl hedef kitle Anadolu insanı olmalıdır. Eğer dar alanda kalırsa kullanıma girmesi ya güçleşir, ya da gerçekleşemez. Yabancı dillerden geçen sözcükler bir çırpıda kaldırılması mümkün olmadığından, zamana bağlı bir süreç olduğu, olması gerektiği unutulmamalıdır. Özellikle dilimizin bir tınısı var, müziksel ses uyumluluğu ve bizim gırtlak yapımıza, hançeremize uygun tarihsel bir gelişimi var. Son ekli olmasıyla dil kurallarımıza uygun yapısı ve daha başka birçok özelliği var. Sayın Konal’ın bazı önerdiği sözcükleri henüz anlayabilmiş ve anlamlandırabilmiş değilim. Hece sözcüğü Arapça kökenli. Ancak yerine önerdiği ‘seslem’, asıl anlamını karşılamıyor. Heceye bölelim derken, ‘seslemye’ye bölelim mi diyeceğiz?. Ayrıca tınısı bozuk ve son ek alması güçleşiyor. Harf için ‘yazaç’ diyor. Eskiden bu sözcük yanlış anımsamıyorsam, kalem için önerilmişti. Harf sözcüğüne ‘yazaç’ demek anlam sapmasına yol açar. Sesli konuşmamızdaki harf ayrımlarını da ‘yazaç’ sözcüğü ile mi tanımlayacağız? Bana göre en yanlış karşılık bulmayı inatçı sözcüğü için önermiş. Ona göre ‘gemalmaz’ demeliymişiz. Herkes iyi bilir ki gem, at ve katırların ağzına takılan bir demir. Bu demir parçası, sürücünün elindeki kayışlara bağlanır ve durdurmak istediğinde de sürücü kayışları asılır. Hayvan acı duyacağı için durur. Şimdi inatçı kişilere böyle bir tanımlama uygun düşer mi? Bu yeni önerdiği sözcük aşağılama içermez mi? Daha başka uygun düşmeyen, sözcüğün asıl anlamından uzaklaşılan başka sözcükler de var. Kitap / ‘okunca’. Şimdi, her okunan kitap olmayabilir. Çünkü gazete, dergi olabilir, mektup veya kâğıda yazılan yazılar da olabilir. Söz etmek: ‘anılmak’. Bu önerdiği sözcük de gerçek anlamını vermiyor. Daha böyle yanlış anlamlı, asıl sözcüğü karşılamayan daha çok önerileri var. Eğer dilimizi öz Türkçe çabalarımızı böyle köksüz, anlamsız veya gerçek anlamından uzaklaştırır isek, dilimize en büyük kötülüğü yaparız. Bence kişilerin iyi niyeti, bilgisi ve algısı dilimizi öz Türkçeleştirmeye yetmeyebilir. Kimsenin kabul edemeyeceği önerilerin dilimize yarardan çok zarar getireceğini düşünüyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle