22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İklim CBT 1436 /26 Eylül 2014 3 Kuraklıkla yüzleşme vakti geldi de geçiyor “Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur” Birçok atasözümüz gibi bu atasözü de tarihe karışmak üzere... Ülkemizde 7 yıllık periyotlarla kuraklık sorununun yoğunlaştığı somut bir gerçek artık. Kaynak: DSİ 2013 yeraltı suyu rezerv miktarı raporu. (http://www.dsi.gov.tr/dsiresmiistatistikler) Baran Bozoğlu, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Öyle ki, Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü “2013 Yılı Yağış Değerlendirmesi” raporuna göre, 2013 yılında küresel ortalama yağışlar 1961–1990 normalleri civarında (1033 mm) gerçekleşti. Ülkemizin yıllık yağış normali 646 mm civarında olmakla birlikte, 2013 yılında ortalama 564,1 mm olarak kayıt edilen yağış miktarı, ülke normalinin yaklaşık 80 mm altında kaldı. 2013 EkimAralık döneminde yağışlar, 2012 yılının aynı dönemine göre yüzde 41,2 azaldı. En fazla yağış azalması yüzde 49,4 ile İç Anadolu ve yüzde 47,7 ile Akdeniz bölgelerinde oldu. 19712000 yıllarını kapsayan yağış normali 646 mm iken 19702013 yıllarını kapsayan yağış ortalaması 624,2 mm… Yani son 13 yılda 22 mm’lik bir yağış kaybı söz konusu… Meteorolojik kuraklık ülkemizin bir gerçeği… Kuraklığın evreleri sırasıyla; meteorolojik kuraklık, hidrojeolojik kuraklık ve tarımsal kuraklık. İlk evreyi tamamlamış durumdayız. Bazı bölgelerde hidrojeolojik kuraklık başlamış durumda. Tarımsal kuraklık ise son aşama ve sosyal, ekonomik etkileri geri dönüşü olmayan süreçler yaratabilir. porda da 2030 yılında Türkiye`nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacağına dikkat çekilmektedir. Tabii bu sayılar, nüfusa göre değerlendirilmiş ve AKP hükümetinin gerek çevre alanındaki bilim dışı çok başlı yönetim anlayışı gerekse ormanları, sulak alanları yok eden projeleri kapsamadan hesaplanmıştır. ler buraya yazabildiklerimden çok daha fazla… Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2.000 m3‘den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3‘ten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. Ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3‘tür ve Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. TÜİK 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.000 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Avrupa Çevre Ajansı`nın hazırladığı ra SU FAKİRLİĞİNE DOĞRU kuraklık evresine girdi. • Kızılırmak Nehri’nin debisinde 7 kat azalmanın olduğu açıklandı. • Nazar boncuğu olarak da adlandırılan, nadir olarak bulunan ve volkanik olan Konya’daki Meke Gölü kurudu ve Bafa Gölünde oksijen tükendi. • Sapanca Gölü tarihin en düşük seviyesinde. • Ergene Havzasında su miktarının azalması nedeniyle su kirliliği ve koku problemi daha da belirgin hale geldi buna rağmen Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ndeki kirletici parametrelerden olan Kimyasal Oksijen İhtiyacına (KOİ) dair belirlenen limit değeri daha da aşağılara çeken genelgenin yürürlüğü 2 yıl daha ertelendi. • Alakır vadisinde, 70 km lik dereye 4 HES yapılmış durumda, 4 HES de proje aşamasında. • Türkiye’de 69 ilde 478 HES var, 61 ile 534 HES daha yapılması planlanıyor, planlananların gerçekleşmesi durumunda 71 ilde 1012 HES olacak. • Keban Barajında elektrik üretimi %30 azaldı. • Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Sn. Taner Yıldız kuraklık nedeniyle HES’lerde elektrik üretiminin azaldığını ve yurtdışından enerji ithal edileceğini açıkladı. • İstanbul’a su sağlaması gereken barajlarda su oranı %14’e düştü. Buna rağmen İstanbul’un su kaynağı olan Terkos’u yok edecek, 70 gölü, 8 dereyi kurutacak bir havalimanı projesi hayata geçirildi. Terkosu, yeraltı sularını besleyen göl suları denize boşaltılmaya başlandı. Ne yazık ki örnek HAFIZALARIMIZI TAZELEYELİM • Kapalı Konya Havzası’nın hidrojeolojik Yeraltı suları bir ülkenin en önemli zenginliğidir. Ancak tüm bilimsel bilgilere rağmen ülkemizde yeraltı suları kontrolsüzce tüketilmektedir. Bu tükenişi gözler önüne koyan veri ise Devlet Su İşlerinin (DSİ) kendi raporlarında yer almaktadır. Ülkemizde belirlenen yeraltı suyu rezervi 21,54 milyar m3 olup emniyetli işletme rezervi 16,95 milyar m3 ‘ tür (2013). Belgeli olarak kullanıma tahsis edilen yer altı suyu miktarı ise 13,56 milyar m3. Bu miktarı DSİ nasıl tespit ediyor? Belgeli yani DSİ’den izin alınarak kullanılan kuyulardan… Bu kuyulardan ne kadar su çekildiğinin anlık olarak izlenmediğini ve varsayımlar üzerinden değerlendirildiğini şimdilik bir tarafa koyalım. Yani daha fazla su çekiliyor olabilir belgelilerden… Şimdi sıkı durun! Türkiye’de DSİ’nin 2013 raporuna göre 206.451 adet belgeli kuyu var. Bu kuyulardan 13,56 milyar metreküp su çekiliyor. DSİ’nin tahminine göre 180.000 belgesi yani kaçak, izinsiz, kanunsuz kuyu var. Neredeyse belgeliler kadar. Tabi bu sayı DSİ’nin tahmini, gerçek sayı hiç kuşkusuz daha fazla… YERALTI SULARIMIZ VİCDANLARA EMANET! Yani rezervler, bu değerli su kaynağı izinsizce birileri tarafından tüketiliyor. Denetim var mı? Denetim olsa izinli kadar izinsiz kuyu oluşabilir mi? Yeraltı sularının denetlenmesinde çok başlı çevre yönetimi, su yönetimi anlayışı karşımıza çıkıyor. Mevcut idari yapıda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetçileri fabrikalara, tesislere denetime gittiklerinde yeraltı suyu kullanımını denetleyemiyor, bu konuda herhangi bir cezai işlem yapmıyorlar. Çünkü yeraltı suyu mevzuatı ve idari yapısı Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na ve DSİ’ye bağlı… Bu çok başlı yapı da imkân olmasına rağmen yeraltı sularının sıkı denetlenmesini engelliyor. Yer altı suyu gözlem kuyularının sayısı ise 900, 6 ayda bir ölçüm alınan kuyu sayısıysa 2500 adet… 783.577 km2 lik alana sahip olan ülkemizde bu sayıların ne kadar yetersiz olduğu da görülmektedir. Aslında ülkemizde hali hazırda bir su kanunu bulunmaktadır. 10/05/1926 tarihinde resmi gazetede yayımlanan Sular Hakkında Kanun, 831 sayılı kanunumuzdur. İlk kanunlarımız arasında yer alan bu düzenleme şuanda günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Yukarıda da bahsedilen sorunları çözebilecek bir Su Kanunu hiç kuşkusuz bir ihtiyaçtır. Nehir tipi HES’lere dair tartışmalara, su tahsislerindeki belirsizliklere, su kaynaklarının durumuna dair bilginin toplumdan gizlenmesine, su yönetimindeki çok başlılığı ortadan kaldırmaya yönelik bir çerçeve çizmesi durumunda Su Kanunu bir fırsata da dönüştürülebilir. Önümüzdeki aylarda TBMM gündeminde yer SU KAYNAKLARI POTANSİYELİ alacak olan bu düzenlemenin kamuoyunda tartıYıllık ortalama yağış 643 mm/yıl Türkiye’nin yüzölçümü 783.577 km2 şılması, ortak akılla düzenYıllık yağış miktarı 501 milyar m 3 lenmesi bir zorunluluktur. Buharlaşma 274 milyar m 3 Doğanın bize yüklediği bir 3 Yer altına sızma 41 milyar m  sorumluluktur. Hepimizin Yüzey Suyu aynı gemide olduğu bir Yıllık yüzey akışı 186 milyar m 3 Kullanılabilir yüzey suyu 98 milyar m 3  konuda, siyasi iradenin Yer Altı Suyu de hassas davranması, Yıllık çekilebilir su miktarı 14 milyar m 3  endişeleri göz önünde bu3 Toplam Kullanılabilir Su (net) 112 milyar m  lundurması ve ülkemizin Gelişme Durumu DSİ Sulamalarında Kullanılan 32 milyar m 3  su, kuraklık sorununun önüİçmesuyunda Kullanılan 7 milyar m 3  müzdeki yüzyılları kapsaSanayide Kullanılan 5 milyar m 3  yarak çözecek bir Kanun Toplam Kullanılan Su 44 milyar m 3  derdinde olması gerekir. Kaynak: DSİ KANUN FIRSAT OLABİLİR Mİ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle