02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Haber CBT 1436/26 Eylül 2014 15 Kırmızı nesnelere dokunmak garip biçimde serinlik duygusu yaratıyor Ulusların geçmişi, bugünü, geleceği Baştarafı 1011. sayfadan devam Etnisite, dil veya dinden daha önemli olan faktör ekonomik ölçektir. Gelişmiş ulusların arasında yer almak için gereken ölçek teknoloji ile değişir; ancak küçük bir devlet rekabete katılmak için yeterli ekonomik güce sahip olmayabilir. Buna istisna Estonya’dır. Bu kadar küçük olmasına karşın Estonya ileri bir teknoloji merkezidir ve AB’ye üyedir. 20.yüzyılın yıkıcı savaşlarından sonra Avrupa ülkeleri başka savaşları önlemek için temel sanayilerini birleştirme yoluna gitti. Daha sonra Avrupa Birliğini oluşturacak olan bu proje, üye ülkelerine kârlı ölçek ekonomileri fırsatı sundu. Oxford Üniversitesi’nden Jan Zielonka, AB’nin tek başlarına rekabet edecek gücü olmayan Avrupa ülkelerini kurtardığına inanıyor. Ancak bu arada başka bir soruna da dikkat çekiyor. Ulusdevletler sanayi devriminin yarattığı kompleks hiyerarşilerden doğmuştur. Şimdi AB yeni bir hiyerarşik katman ilave ediyor. Ancak bunu yaparken temelde bulunması gereken nihai güç birliğini kuramıyor. Başka bir deyişle milliyetçi bir ideoloji ve yaygın/birleştirici bir bürokrasi oluşturamıyor. Y eni bir araştırma insanların duyular ve renklerle ilgili genel algılarını tersyüz ediyor. Konu musluklarda gördüğümüz denli basit: kırmızı sıcak, mavi soğuk anlamına geliyor. Ancak Scientific Reports dergisinde yayımlanan ve mavi nesnelere dokunmanın insanlarda aynı sıcaklıktaki kırmızı nesnelere dokunmaktan daha sıcak bir duygu yarattığını ortaya koyan yeni bir araştırma bu basit gerçeği karmaşık bir duruma getirdi. Araştırma kapsamında denekler içine sıcaklık denetimli mavi ya da kırmızı ışık yanan bir levha yerleştirilmiş zifiri karanlık bir odaya alındılar. Deneklerden levhaya dokunduklarında bir sıcaklık duyumsayıp duyumsamadıkları soruldu. Sonuçta, kırmızı yüzeylerin dokunulduğunda sıcaklık duygusu yaratabilmeleri için mavi yüzeylerden yaklaşık 0,5 C derece daha sıcak olmaları gerektiğine tanık olundu. Araştırmayı yürüten Nippon Telegraf ve Telefon Şirketi iletişim uzmanlarından HsinNi Ho, “Çok şaşırmıştım, çünkü çoğu insan gibi ben de kırmızı nesnelerin bizde sıcaklık, mavilerin de serinlik duygusu yaratmasını bekliyordum. Oysa, tam tersi bir sonuçla karşılaştık. Önceleri bunda bir terslik olduğunu düşündüm,” diyor. Araştırmadan elde edilen bu sonuç görünürde insanların kırmızı ve mavi renklerle ilgili önsezilerini tersyüz ediyor, renklerle sıcaklık arasındaki ilişkinin irdelendiği başka çalışmalardan elde edilen bulgulara tümden ters düşüyordu. Örneğin, daha önceki araştırmalar odanın kırmızı ya da mavi bir ışıkla aydınlatılmasının kişinin kendini daha sıcak ya da soğuk duyumsamasına neden olabileceğini ortaya koymaktaydı. Ho elde ettikleri sonuçların öteki araştırma sonuçlarına görünürde ters düşmesinin, önceki çoğu araştırmaların tersine, bu araştırmada uygulanan deneylerde doğrudan dokunduğumuz nesnelerin sıcaklığını nasıl algıladığımızın anlaşılmaya çalışılmasından kaynaklandığına dikkat çekiyor. Ho, dokunma söz konusu olduğunda, duyumsadıklarımızın büyük ölçüde beklentilerimizden etkilenebileceğini ve kişinin bu konuda önceden bir düşünceye sahip olduğunu belirtiyor. Kişinin beklentisiyle gerçek sıcaklık algısının çelişmesi yaşanan duyguyu etkiliyor. İnsanlar kırmızı bir nesnenin genelde sıcak olmasını beklediklerinden, bir nesnenin olağanüstü sıcak olduğuna inanmamız için çok daha yüksek bir sıcaklığa gerek duyuluyor. Ho ve arkadaşları beklentilerle ilgili görüşlerini doğrulamak için ikinci bir deney uyguladılar. Bu deneyde ısıtılmış yüzeyi renklendirmek yerine, uzmanlar deneklerin ellerine kırmızı ya da mavi bir ışık tuttular ve bu kez kırmızı ellerin mavi ellerden daha düşük sıcaklıklardaki yüzeylerde sıcaklık duygusu yarattığına tanık oldular. Ho’ya göre, insan beyninde kırmızı bir elin sıcak olduğu yönünde bir beklenti zaten var. Bu yüzden insanlar azıcık sıcak bir nesneye dokunduklarında onu gerçekte olduğundan daha sıcakmış gibi algılıyorlar. (RU, Scientific American Online/ 3 Temmuz 2014) Yine de AB, ulusdevlet sonrası dünyasının neye benzeyeceği yolunda ipuçları içeriyor. Zielonka’ya göre ekonomiler bağımsızlaştıkça, Avrupa’nın idari sistemleri arasında daha fazla işbirliğinin kurulması gerekiyor. Ancak Avrupa’nın sıklıkla felç olan hiyerarşilerinin bunu sağlayacağı biraz kuşkulu. Dolayısıyla hiyerarşinin yerine kentler, sivil toplum örgütleri ve bölgeler arasında daha fazla iletişimin kurulmasını öneriyor. Sistemi destekleyenler buna YeniOrtaçağ dönemi adını uygun görüyorlar. Zielonka bu geleceği şöyle yorumluyor: “Gelecek yapı ortaçağ modeline benzeyecek. Yeni Ortaçağ Modeli şöyle olacak: Yetkiler birbiri içine geçecek, egemenlik bölünecek, çoklu kimlikler ve idari kurumlar ve kesin olmayan sınırlar oluşacak.” Princeton Üniversitesi’nden AnneMarie Slaughter hiyerarşilerin yerini, ulus devlet bürokratlarının ve uzmanların oluşturduğu küresel bir ağın alacağına inanıyor. Örneğin hükümetler şu anda küresel sorunları çözmek için BM hiyerarşisi yerine G7, G8, G20 gibi esnek ağlar üzerinden çalışmayı tercih ediyor. Oxford Martin School’dan Ian Goldin küresel sorunlar söz konusu olduğunda bu tür ağların ortaya çıkmasının şart olduğunu düşünüyor. Goldin’e göre ekonomik istikrarsızlık, salgın hastalıklar, iklim değişikliği ve sibergüvenlik gibi küresel sorunları şu anda BM’e bağlı kurumların ve Dünya Bankası’nın çözme olasılığı çok düşük. Çünkü üye devletlerin pek çoğunun kendisi bu sorunlar karşısında aciz. Goldin, “Bir ağ üzerinden birbirine bağlı sorunlar, ancak birbirine ağlarla bağlanmış kurumlar tarafından çözülebilir” diyor. ULUSDEVLETİN GELECEĞİNİN İPUÇLARI AB’DE ton Üniversitesi İleri Çalışmalar Enstitüsü’nden Dani Rodrik, bu ağların ortaya çıkmasına küreselleşmiş ekonominin izin verdiğine dikkat çekerek, kuralları yazması ve uygulaması için güvenilir bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Şu anda bunu yapabilecek tek varlık ulusdevletler. Ancak bunların küresel ve yerel sorunlara çözüm getirme konusundaki kapasiteleri de belli. Çözümlerden biri hükümet ölçeğine daha fazla önem vermek. Kaldı ki bu, AB’nin de temel ilkesi. Ve şu anlama geliyor: Hükümetler en etkili olduğu düzeyde harekete geçmeli. Yani yerel sorunlarda yerel hükümetler, daha yüksek ölçeklerde daha yüksek güçler. Bu bağlamda şu gerçeği de göz ardı etmemek gerekiyor: Sosyal ve ekolojik sistemler, kullanıcılarının kendi aralarında organize olmaları durumunda daha iyi yönetilirler. Dışarıdan müdahale eden liderlerle bu kadar başarılı sonuçlar alınamaz. Yine de siyasi sistemlerin bu yönde nasıl evrileceklerini öngörmek zor. Bugün ulus devletler yerel sorunlarda da küresel sorunlar karşısında da evrilmek bir yana, geriye gidiyor. Buna en iyi örnek iklim değişikliğinde alınan önlemler. Küreselleşen dünyaya doğru evrilmenin bir alternatifi var. Bu da çöküş. Hollanda’daki Wageningen Üniversitesi’nden Marten Schaffer çöküş kavramını şöyle açıklıyor: “Hiyararşik sistemlerin pek çoğu hantallaşma, pahalılaşma ve değişikliğe karşı direnç kazanma eğilimindedir. Sonuçta ortaya çıkan gerilim, kısmi çöküş ile hafifletilebilir” Bazı uzmanlar da çöküşü “yaratıcı yok oluş” olarak değerlendiriyor. Böylece yeni yapıların ortaya çıkmasının yolu açılabilir. Beğenin veya beğenmeyin, toplumlarımız şu anda bu geçişi yaşıyor. Şimdiden ülkelerin olmadığı bir dünyayı hayal etmek için çok erken. Ancak ulusdevletlerin, tarihin özel koşullarına uyum sağlamak üzere ortaya çıkan geçici çözümler olduğunu düşünürsek, yeni çözümlere de hazır olmamız gerektiğini kabul edebiliriz. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 6 Eylül 2014 http://bit.ly/1uj6qY9 http://bit.ly/1v0dI3O http://bit.ly/1txi1oB *Anakronizm, herhangi bir olay ya da varlığın içinde bulunduğu zaman dilimi (dönem) ile kronolojik açıdan uyumsuz olması.  **Ölçek ekonomileri sabit maliyetler değişmediği sürece artan üretimle birlikte birim maliyetin düşmesidir ALTERNATİF ÇÖZÜM: ÇÖKÜŞ SORUNLARDA BAŞARISIZ Bu tür sorunlar ulusdevleti nereye sürükler? Prince
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle