24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Hacettepe’de tıp öncesi iki yıl yüksekokul vardı Mehmet Doğan Orhan Bey, tıp öncesi Temel Bilimlerle ilgili bir üniversite bitirme gereği konusuna sonra da hukuk eğitimine başlayabilmek için de bir yükseköğretim kurumunu bitirme gereği konusuna değiniyorsunuz. 4850 yıllık üniversite yaşantımın bir yılını tıp öğrencilerinin FKB öğrenimi ile aynı anfilerde Ankara Fen Fakültesinde öğrenci, 196568 arası tıp öğrencilerinin kimya laboratuvar sorumlusu 197184 ve 19962000 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerine kimya dersi veren bir kimya hocası olarak izlenimlerimle katılmak istedim. Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinin kurucusu merhum Prof. Dr. İhsan Doğramacı Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesinin 1965/67 ders yılı açılışında Ankara Üniversitesi Rektörü olarak, 1967 yılında Hacettepe Üniversitenin ilk açılışında Hacettepe Rektörü olarak, Hacettepe de yeni bir anlayışla tıp eğitimi başlattıklarını belirtiyor ve “Bir öğrencinin tıp eğitimine başlaması için ideali, önce 4 yıl kimya veya biyoloji bölümü mezunu olmalarıdır. Ancak biz ülkemiz koşullarını düşünerek en az 2 yıllık temel bilimler yüksekokulundan (TBYO) mezun olmalarını istiyoruz,” diye konuşmuştu. Nitekim ilk yıllar Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencileri ilk 2 yıl tamamen TBYO’da okuyor ve önlisans diploması aldıktan sonra asıl tıp eğitimine başlıyordu. Bu 2 yılda 4 ayrı kimya dersi (anorganik kimya, organik kimya, fizikokimya ve analitik kimya) derslerini hem de her bir dersin 68 saat/hafta laboratuvarını da yaparak okuyorlardı. Kimya dersi dışında ilk 2 yılda fizik, biyoloji, istatistik, matematik ve sanat tarihi, sosyoloji, felsefe dersleri de okuyorlardı. Bu yüklü kimya derslerini başararak tıp hekimi olan ilk öğrenciler, ülkemizde ve ABD başta olmak üzere yurtdışında da başarılı oldu. Birçoğu akademisyenlik hayatında da çok başarılı araştırıcı hekim oldular. Hocalığımın son 4 yılında (19962000 yıllarında) ise Hacettepe Tıp Fakültesi öğrencileri ilk 2 yılda aldıkları derslerden önce felsefe, sanat tarihi ve sosyoloji, sonra matematik ardından biyoloji ve fizik dersleri kaldırıldı. Sadece 2 ay süre ile yoğun kimya dersi devam etti ve ben de yoğun olarak kimya derslerini verdim. Bu dört yılın sonunda kimya dersleri de kaldırıldı. Artık probleme dayalı tıp eğitimi (Hasta başında) başlatıldı. Tıp öğrencileri de fiziği gerektiği kadar biyofizikte, biyolojiyi de tıbbi biyoloji, istatistiği tıbbi istatistik derslerinde, kimyayı da sadece gerektiği kadar biyokimya dersinde öğreneceklerdi. Aynı Doğramacı 1982 yılı ders yılı başında tıp eğitiminin uzun olduğunu, “Bu nedenle pratik yönü iyi, fakat çok bilimsel olmadan da tıp eğitimi verilerek hekim açığı kapatılmalı. Çin ve Brezilya gibi ülkeler probleme dayalı hasta başında eğitim yapıyor, bu tıp eğitimi de tartışılmalı,” demişti. Yoğun kimya dersi alarak mezun olan tıp hekimleri ile meslek yaşamımda birçok başarılı ortak çalışmalar (Behçet Hastalığı ve kimya, Silikozit, asbestos türü kanserlerin kimyası, idrar ve anne sütünde diet te dokularda kimyasal maddelerin sebep olduğu deformasyonlar, safra ve böbrek taşlarının kimyasal incelenmesi gibi) yaptık. Probleme temel bilimler dersi almadan probleme dayalı tıp eğitimi alarak mezun olanlar da benzeri araştırmaları yapabiliyorlar mı bilemiyorum. Mentor Kime Denir? Cerrahide Önemi Nedir? “Bizim bilgili olmamız çok önemli. Çünkü bizim öğrencilerimize sunabileceğimiz tek şey kendimiziz. Bunun dışında her şeyi kitaplarda okuyabilir veya internette bulabilirler.” Daniel Tosteron M.D. Harvard Tıp Fak. Dekanı (1979) Prof. Dr. Rıfat Yalın, Genel Cerrahi, Academic Hospital (MÜTF Vakıf Hast.), drrifatyalin@gmail.com bir mentorluk iki yönlüdür. Mentor’un sorumluluklarını bilmesi kadar, öğrencinin de üzerine düşen görev ve sorumlulukların bilincinde olması gerekir. Etkili ve başarılı bir mentorluk tıbbın her alanında önemlidir. Fakat cerrahi bilimlerde mentorluk çok daha fazla önem kazanır. Cerrahlar her geçen gün, multidisipliner tedavi ekiplerinde, araştırma projelerinde ve klinik araştırmalarda yer alırken, yeni teknolojik gelişmeleri de öğrenmek ve uygulamak zorundadır.Cerrahi ortam tıbbın diğer dallarından çok farklıdır.Genç cerrahlar öğrenmeleri gereken pek çok cerrahi beceriyi kitaplardan öğrenemezler, bunun içinde cerrahide mentorluk çok önemlidir. Cerrahide ilk mentorları XIX yy. Orta Avrupası’nda görüyoruz. Bu dönemde her ne kadar gerçek bir mentorluk sayılmasa da, tanınmış ve önemli cerrahlar, yanlarında genç cerrahları yetiştiriyorlar ve bazanda çok sert davranıyorlardı.. Süresi belli olmayan, genç cerrahın çok az bir para aldığı eğitim, mentor “tamam sen oldun” diyene kadar devam ediyordu.. Theodore Billroth (18241894) belki de XIX. yy’ın en büyük cerrahi mentoruydu. Mide kanseri olan hastasına ilk gastrektomiyi yapmış ve ünü tüm dünyaya yayılmıştı. Modern karın cerrahisinin babası sayılan T. Billroth, Johan Brahms’ında çok yakın arkadaşı ve iyi bir müzisyendi. Viyanadaki Kliniğinde, ilk kolesistektomiyi yapan Carl Langenbuch, tiroid cerrahisiyle ünlenen ve ve 1909 yılında Nobel kazanan İsveçli cerrah Theodore Kocher’e mentorluk yaptı. Billroth’un öğrencisi olan John B. Murphy (18571916) ve diğerleri John Hopkins Üniversitesi’nde (ABD) başlatılan cerrahi eğitimin gelişmesinde önemli rol oynadılar. İlk cerrahi eğitimin temeli ve mentorluk, ABD de John Hopkins Tıp Okulunda William Steward Halsted (18521922) tarafından atıldı. Cerrahide mentorluğa Halsted’in en büyük katkısı, klinik kararların bilimsel kanıtlara dayandırılmasıydı. Bu yaklaşım hastanın bakım ve tedavisindeki uygulamaların, anatomik ve fizyolojik ilkelere ve hatta deney hayvanlarında yapılan araştırma sonuçlarına göre düzenlenmesiydi. Halsted, öğrencisi olan Harvey Cushing’i cerrahi bilimler ve hasta bakımı gibi konularda destekleyerek onu Nöroşirürjiye yönlendirmiştir. Ayrıca o dönemin en büyük hekim ve mentoru olan William Osler ile tanışmasını sağlamıştır. Halsted’in kurup geliştirdiği cerrahi eğitimin temelleri, günümüzde hâlâ önemini korumaktadır. Her ne kadar cerrahide mentorluğun teknik yönü Halsted zamanından beri değişmemiş olsa da, XXI.yy’da cerrahi asistanın eğitim programı, ağır çalışma koşulları, teknolojik gelişmeler, klinik ve deneysel araştırmalar, mentoröğrenci ilişkisini daha kompleks ve karmaşık duruma getirmiştir. Cerrahların profesyonel ve sosyal beklentileri değişirken, bu değişiklik başarılı bir mentorluk uygulamasını da zorlaş G elişmiş Batı ülkelerinde (başta ABD olmak üzere) “Mentor’luk” pek çok alanda üzerinde önemle durulan bir kavram ve uygulamadır. Tıp eğitiminde, uzmanlık alanında ve akademik kadroların yetiştirilmesinde mentorluğun önemi çok belirgin olarak ortaya konulmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Ülkemizde ilk kez Kocaeli Üniversitesi’nde, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şükrü Hatun ve Prof. Dr. Emin Kansu’nun önderliğinde, pek çok Üniversite öğretim üyesinin katılımıyla “Mentorluk Çalıştayı” düzenlendi. Mentorluk kavramı ve Tıp eğitimindeki yeri tartışılarak ayrıntılı bir rapor düzenlendi. Mentor kelimesinden ilk kez eski Yunanda Homer’in Odyssey kitabında söz edilmiştir. Ithaca kralı Odysseus (Ulysses) 20 yıl sürecek olan Trojan savaşlarına giderken, küçük oğlu Telemachus’un eğitimi ve bakımını, çok güvendiği ve akıllı bir insan olan Mentor’a bırakmıştır. Telemachus’un yetişmesinde, eğitiminde, sosyal yaşamında bilmesi gereken her şeyi öğreten, yol gösteren ve destek olan Mentor olmuştur. Mentor’un çok değişik tanımları yapılmıştır. Mentor bir öğretmenin ötesinde, danışman, akıl hocası, yol gösterici, her konuda destek ve yardımcı olan, örnek kişidir. (Her mentor aynı zamanda iyi bir öğretmendir, fakat her öğretmen bir mentor değildir). Etkin ve başarılı bir mentor’un “sabırlı, coşkulu, bilgili ve deneyimli, mizah duygusuna sahip olması gerekir. Başarılı bir mentor’un üç özelliğe sahip olması gerekir; Yeterlilik, Güven ve Bağlılık. Mentor ve öğrencisi arasındaki ilişkinin zekâ, siyasi bağlantılar, ırk, etnik kökenler ve hatta cerrahi ilgi alanıyla dahi, ilgisi olmamalıdır. Murray F. Breman’a göre “Gerçek bir mentor, siyasal renk körü olmalıdır.” E Kansu’ya göre, mentor; “Bireyin eğitiminde, yönlenmesinde, yaşamını planlamasında, motivasyonunda etkili olabilen ve örnek alınan kişi olarak düşünülebilir. Mentor; “öğrencinin profesyonel ve akademik gelişimine ilgi duyan, danışmanlık görevini gönüllü kabul eden deneyimli bir öğretim üyesi veya elemanıdır”. Mentor’luk gönüllülük temeline dayanan ve öğrencinin kendisine mentor’luk yapacak kişiyi seçtiği bir uygulamadır. Mentor kendi bilgi ve deneyimlerini aktarırken, sabırlı, anlayışlı olmak, düşüncelerini kabul ettirmek yönünde değilde, onun çözüm yollarını bulmasına yardımcı olmak zorundadır. İyi bir mentor, öğrencisinin kendisini tanımasını, diğer arkadaşlarıyla ilişki kurmasını ve profesyonel anlamda sorumluluk almasını öğretmelidir. Kuşkusuz başarılı CERRAHİDE MENTORLUĞUN ÖNEM MENTOR KİME DENİR? CBT 1424 18 /4 Temmuz 2014 XXI. YY.DA CERRAHİDE MENTORLUK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle