Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3. havaalanı ile 3. köprü ve bağlantı yolları dolayısıyla korunamayan değerler... İstanbul, 800.000 yıla varan uzak geçmişi, 8500 yıllık tarihsel birikimiyle, hiçbir yerde olmayan kültürel ve doğal çevre değerlerine sahip bir yerdir İ Nezih Başgelen, ArkeologEditör, nezihbasgelen@gmail.com stanbul’da bilebildiğimiz en eski insan izleriyle ilgili somut veriler, 800.000 yıllarına tarihlenen Küçükçekmece Gölü yakınındaki Yarımburgaz Mağarası’nın Orta Pleistosen katmanlarından gelmektedir. Söz konusu yerdeki kazılarda Afrika çıkışlı Olduvan çaytaşı alet geleneğine ait somut veriler ele geçmişti. Öte yandan aynı yerde Orta Avrupa’da Tata ile Vertesszöllös’den ayrıntılı olarak bilinen, Tayac türü yonga aletlerin yoğunluğu da dikkati çekmiş ve bu çok uzak geçmişte İstanbul’un daha çok Orta ve Doğu Avrupa teknokültürel bölgesi ile bütünleştiğini göstermişti. Bu açıdan İstanbul ve çevresindeki yeni projelerin (3. köprü3. havalanı vd.) hafriyatları dikkat edilebilirse bu ilginç sorunu daha iyi aydınlatacak sonuçlar verebilir. Rahmetli hocam Prof. Dr. Ufuk Esin’in iki ciltlik “İlk Üretimciliğe Geçiş evresinde Anadolu ve Güneydoğu Avrupa” eserinde İstanbul bölgesinin Mezolitik dönemini yansıtan çok sayıda buluntu yerine değinilmiştir. Özellikle “Ağaçlı kültürü” olarak tanımlanan Mezolitik Çağ buluntu yerlerinin büyük bir kısmı Karadeniz kıyı şeridi üzerinde bilinmektedir. Şimdiye kadar bu tür buluntu veren yerlerin hiçbirinde kazı yapılmadığı için, bu önemli mezolitik buluntu topluluklarını kesin olarak tarihleme olanağına sahip değildik. Ağaçlı buluntu topluluklarında genel olarak Gravette gelenekli aletlerin görülmesi bu sorunu daha da ilginç hale getiriyordu. 3. köprü ve bağlantı yolları , 3. havaalanı ile ilgili hafriyatlar tam da bu kültürün olduğu alanda yer almaktadır. Ama görünen o ki tüm bu veriler adeta kürtaj edilme tehlikesi ile karşı karşıya. Doğal değerlerin kazınması yanı sıra bu arkeolojik değerler açıdan karşı karşıya olduğumuz yok oluş tehlikesinin farkında mıyız? Kamusal yatırımlar şüphesiz bir ülkenin kalkınması açısından önemli büyük projelerdir. Günümüz dünyasındaki çağdaş devletler 3. köprü ve bağlantı yolları, 3. havaalanı gibi büyük yatırımlar söz konusu olduğunda kültürel ve doğal mirasa en az zarar verecek şekilde yapılmasını ön görmekte ve projeler de bu yönde hayata geçirilmektedir. Köprü yollarının geçeceği alan bugüne kadar (bir kesimi askeri bölge olduğundan) yeterince araştırılmadığından, bu bölgenin kültürel ve doğal miras açısından neleri barındırdığı bilinmemektedir. Eskiçağ kaynaklarından 3. köprünün Rumeli ayağının olduğu kesimde antik bir fenerle bağlantılı Phosphoros mevkiinin, Efes ve Likyalılara ait limanların ve bir Afrodit tapınağının olduğu bilinmektedir. Bugünkü Garipçe de yer alan Myrileion Koyu ve çevresinde ise antik çağlara ait önemli eserler yer alıyordu. Köprünün Anadolu ayağının olduğu kesimde ise Zeus, Poseidon başta olmak üzere 12 Tanrıya adanmış sunaklar ile bazı tapınakların yanı sıra, Romalı ünlü hatip Cicero’ya göre de bu kıyıda Roma döneminde dünyadaki üç görkemli Zeus Ourios heykellerinden biri yer alıyordu. Geçtiğimiz yüzyıllardaki seyyahların gözlemleri de dikkate alınarak bunların iyi araştırılması gerekmektedir. Boğazın girişinde iki yakada yer alan Kyaneai Adaları ise gerek Boğaz’la ilgili söylenceler gerekse eskiçağ tarihi açısından çok önemli olaylara sahne olmuştur. Üçüncü köprüyle bağlantılı yolların geçeceği alanlarda ise tarihöncesine ve dalörgü Thrak yerleşimlerine ait önemli izlere de rastlanabilir. Ülkemizde kültürel ve doğal varlıkların sağlıklı bir envanteri olmadığı için 3. havaalanı, 3. köprü ve yolları gibi büyük yatırımların hangi değerleri etkileyeceği çoğu kez uygulamaya geçildikten sonra kısacası fil züccaciye dükkânına girip ortalığı birbirine kattığında anlaşılabilmektedir. Öte yandan 3. havaalanı, 3. köprü ve bağlantı yolları kuşların göç mevsimleri olan ilkbahar ve sonbahar aylarında 4 aylık süre boyunca, yaklaşık 1 milyon kuşun tam üzerlerinden geçeceği bilimsel olarak tespit edilmiş bir bölge üzerinde yapılmaktadır. 3. köprü ve 3. havalimanının kuşların göç bölgesinde inşa edilmesi kuzey yarımküredeki kanatlı dostlarımızın doğal yaşam döngüsüne büyük zarar Gerek İstanbul gerekse Boğaziçi tarihi açısından bu değerlerin neler olduğunu tam anlamıyla bilme, koruma ve geleceğe aktarma sorumluluğumuz hiçbir gerekçe ile göz ardı edilmemelidir. Öte yandan başta Malta Sözleşmesi olmak üzere, ülke olarak uluslararası düzeyde taraf olduğumuz antlaşmalar da, arazi üzerinde yapılacak bu tarzdaki yatırımların, kültürel ve doğal mirası yok etmeden gerçekleştirilmesini temel ilke olarak kabul etmektedir. buhar fazı, kolloidal ya da likit fazı ile mekanik aşınma işlemleri. Çalışanların NP’lerin bu fazlarına göre risklerinden korunması konusunda önlemler alınması öneriliyor. Bu konuda Güney Afrika’da değişik nanonoteknoloji birimlerinde çalışanlardaki kısa ve uzun süreli etkileri saptamak için OECD değişik ülkelerin ilgili birimleri ile ortak bir pilot çalışma başlattı. DSÖ, nanoteknoloji üretim aşamalarında çalışanların cilt ve solunum temasının önlenmesi için tam bir solunum ve cilt korunması öneren kısa bir rehber hazırladı. DSÖ, deneysel hayvan çalışmalarındaki inflamasyon, fibrozis, kanser vb. bulgularını ciddi bularak dikkat çekti. Bu teknolojide çalışan kişilerin izlenmesi konusunda uyarıda bulundu. DSÖ’ye üye 194 ülkenin tümünü de kapsayacak küresel bir eylem planına geçilmesi gerektiğine dikkat çekti. Sonuçta her durum ve olguda olduğu gibi madalyonun öbür yanını da göz önüne almalı. Evet, nanoteknolojinin, günümüzde birçok faydalı yönü ile çok büyük avantajları var. Ancak “her nimetin bir külfeti de vardır” gerçeği ile bu teknolojinin ana maddesi olan NP zararları konusunda TARİHİ VE UYGARLIK SORUMLULUĞUMUZ verecektir. Oysa ki İstanbul, 800.000 yıla varan uzak geçmişi, 8500 yıllık tarihsel birikimiyle, hiçbir yerde olmayan kültürel ve doğal çevre değerlerine sahip bir yerdir. Bugüne kadar Istanbul’u tüm dünyaca ünlü ve çekici kılan, bu sıra dışı değerlerdir. İstanbul için yadsınamaz övünç kaynağı olan bu özellikleri ayni zamanda vazgeçilemez yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Böyle zengin bir kültürel ve doğal mirasa sahip olmak, aynı zamanda bunu tam anlamıyla tanıma, bilme, koruma, geleceğe aktarma sorumluluğunu da vermektedir. Binlerce yılın birikiminden gelen bu kültürel ve doğal mirası azaltmak değil akılcı artı değerler katarak gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak üzerimizdeki önemli bir görevdir. dikkatli olmak zorundayız. Seçilmiş bazı kaynaklar CBT 1424 15 /4 Temmuz 2014 erken ölümlerin nedenini izah edici boyutta olduğunu düşündüren bulgular vardır. Günlük yaşamda kullanılan nanoteknolojik ürünlerin zamanla aşınması sonucu ortama saçılmasının, kullananlar üzerine bir etkisinin olup olmayacağı konusu tam bir kâbusu düşündürtüyor. Ancak bu aşamaya gelinceye kadar NP beklenen en önemli riski öncelikle bu teknolojide çalışanlar olacaktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre tüm dünyada 2010 yılı itibarıyla 400 bin kişinin değişik nanoteknoloji birimlerinde çalıştığı, bu sayının 2020 itibarıyla 6 milyon kişiye ulaşacağı tahmin edilmekte. Özellikle kozmetik, giysi, dezenfektanlar, boya maddelerin yapımının giderek tamamen nanoteknolojiye kaydığı belirtilmekte. İşin ilginç yanı zararlı etkileri ile ilgili yayınlar arttıkça bu tip üretimlerin giderek düşük gelir seviyesindeki ülkelere kaymaya başladığı DSÖ’nün de bir saptamasıdır. Bu teknoloji ile çalışan kişilerde ise NP’lerin sağlık üzerine etkileri henüz tam olarak bilinmiyor. Ancak nanoteknolojinin değişik üretim basamakları var: Yoğunlaşmış gaz fazı, 1 Musluoğlu E. Nanoteknolojilerin gelişimi. Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi 30 Mayıs 2014, sayı 1419 2 Akkurt İ, Şimşek C. Nanopartikül: gelecekte asbesti de aratacak bir kabus mu bekliyor insanlığı? Önlem Dergisi Mart/Haziran 2013; 28: 4447 3 Berk S, Akkurt İ. Nanopartiküller: geleceğin korkulu rüyası. Tuberküloz ve Toraks 2012; 60(2): 1804 4 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/diger/396550/Nanopartikullerkanseryapabilir.html# 5 Murashov V. WHO guidelines on nanomaterials and workers’ health. African Newsletter on Occupational Health and Safety 2012; 22(3): 64 6 OECD Report: Current developments/activities on the safety of manufactured nanomaterials. Tour de Table at the 9th Meeting of the Working Party on Manufactured Nanomaterials Paris, France 79 December 2011. Series on the Safety of Manufactured Nanomaterials No. 34 Cancels & replaces the same document of 25 May 2012 7 Masoka X, Utembe W, Sekobe G, Gulumian M. Nanotechnology research and occupational health and safety in Africa. African Newsletter on Occupational Health and Safety 2012; 22(3): 569 8 Schulte PA, Iavicoli I. New ICOH Scientific Committe on Nanomaterial Workers’ Health. African Newsletter on Occupational Health and Safety 2012; 22(3): 689 ÇEVRE