Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Sağlık Güneşin bizi rahatlatıcı, mikropları öldürücü, kemikleri güçlendirici yararlarının yanında, derimize zararları da bulunmaktadır. Deriyi kırıştırması, lekelendirmesi ve deri kanserlerine neden olması güneşten çok ciddi korunmamızı gerektirmektedir. Dr. Buket Pençe – VKV Amerikan Hastanesi Dermatoloji Bölümü üneş ışınlarının deride leke yapan grubu, ultraviyole (mor ötesi) ışınlarıdır. Ultraviyole A(UVA), bu grubun en uzun dalga boylu ve en çok bronzlaştıranıdır (pigmentojen). Yaz ve kış aylarında tüm gün UVA’ya maruz kaldığımız için, güneşle derimize renk veren melanin maddesinde değişiklik, bu maddeyi yapan melanosit dediğimiz renk hücrelerimizde artış ve buna paralel olarak melanin yapımında da artış olmaktadır. Böylece derimizin rengi koyulaşmaktadır (hiperpigmentasyon). Renk koyulaşması sırasında deri kalınlaşarak ışıktan korunmaya çalışmakta, bu da deri altındaki yağın akamaması nedeniyle akne (sivilce) artışına ve terin akmaması nedeniyle ise isilik (miliaria) oluşumuna yol açmaktadır. İsmi Hipokrat, tıbbın babası, Anadoluluların 2500 yıl önceki hemşerisi. Hayatında hiç Atina’yı görmemiş, mesleğini Bodrum’un karşısındaki Kos adasında ve Ege’de sürdürmüş biri. Tüm dünyada, yeni mezun olan hekimler onun andıyla ilk adımlarını atarlar meslek yaşamlarına. Özgün Hipokrat Andı şöyle başlar. “Hekim Apollon, Asklepius, Higiya, Panacea üzerine ve bütün Tanrı ve Tanrıçaların huzurunda yemin ederim ki, yeteneğim ve gücüm elverdiğince bu ant ve sözleri tutacağım...” İsmi Haydar Şahinoğlu, Profesör Doktor, Anestezi Uzmanı, On dokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı. Hastane ve okul yatırımları olan biri, eşi Binnur Şahinoğlu eski AKP milletvekili. Prof. Dr. Ferit Bernay’ın döneminde sinek kaydı traşlı, şimdi çember sakallı, uyumlu bir öğretim üyesi. Eşi AKP milletvekili olmasına karşın kendi deyimiyle “ hizmet anlayışının sonucu olarak hastane ve okul yatırımlarından hep zarar etmiş” birisi. Hipokrat ile hemşerisi Şahinoğlu’nun yolu 2500 yıl sonra kesişti. Çünkü 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu, 2500 yıllık Hipokrat Andını değiştirdi. Dekan, yeminden “Din, Milliyet, Irk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime” cümlesini çıkarttı ve “Allah’ın huzurunda ant içerim” cümlesini ekledi. Dekan bey andı neden değiştirdi? Belki de iki mesaj veriyor. İlki “fikri size uymayan birine hekimlik bilginizi kullanmanız gerekmiyor...” İkincisi “ben çok dindarım...” Gezi olaylarında göstericilere yardım eden hekimleri sorgulayan, dindar olmanın “adam” olmaya yettiğini dayatanlara “sadakat” mesajı daha güzel iletilebilir mi? Esenler İlçesi… Kos adasına 1000 km’den daha yakın, İstanbul’un ilçelerinden biri. Geçtiğimiz günlerde Esenler Kaymakamlığın Hukuk İşleri Şefliği’nden bölgede çalışan hemşire ve doktorların şikâyet edilmesi üzerine soruşturma izni istendi. Hukuk İşleri Şefliği, Hipokrat Andının metninde değişik yaptı ve izni bu değişikliğe dayandırdı. Anda, metnin aslında yer almayan “hastalarımı memnun edeceğime” şeklinde bir ifade ekledi. Kaymakam; değiştirilmiş metne dayanarak, hastalar haksız taleplerde de bulunsalar doktor ve hemşirelerin onları memnun etmeleri gerektiğini düşünüp soruşturulmalarına izin verdi. Hipokrat’ın Anadolu’sunda, Ali İsmail Korkmaz isimli bir vatandaş daha bir yıl önce Gezi Parkı olayları sırasında feci bir biçimde dövülüp beyin kanaması geçirdi. Acil servise başvuran Korkmaz’ı Dr. Hasan Gülcü gördü. Dr. Gülcü’nün Ali İsmail Korkmaz’ı başından savdığı, “sen önce bir git karakolda ifade ver” dediği ileri sürüldü. Tıbbi yardım alamayan Ali İsmail Korkmaz yaşamını yitirdi. Peki sonra ne oldu? Hipokrat’ın doğduğu Kos adasından yaklaşık 600 km uzaklıktaki Eskişehir Tepebaşı Kaymakamlığı, Dr. Hasan Gülcü hakkında soruşturma izni vermedi. Yazdıklarımdan Hipokrat Andının değiştirilemeyecek bir metin olduğuna inandığım sanılmasın. Sonuçta bu ant semboliktir, insanları ve hekimleri mesleğin köklerinden haberdar eder, sorumluluklarımızı hatırlatır. Üstelik Hipokrat’ın özgün metni zaman içinde defalarca değiştirilmiştir. Günümüzde hekimlerin “Tıp Tanrısı Asklepeion” üzerine yemin etmeleri beklenebilir mi ? Yeni mezun hekimlerin kutsal inançları üzerine veya namus ve şerefleri üzerine yemin etmelerini yadırgamıyorum, eninde sonunda göstermelik bir törendir bu. Önemli olan kimlerin, ne zaman ve neden bu yeminin metni üzerinde değişiklik yapıyor olduklarını ve amaçlarını görebilmektir. Hekimliğin değerleri evrenseldir, barışçıldır, koşulsuz biçimde insanı ve insan sağlığını esas alır. Bu değer ve amaçlar ile çelişen “Hipokrat Andı” müsveddeleri hükümsüzdür. Güneş Lekeleri Hipokrat ve Hemşerileri G tikler (klorhexidin), mantar kremleri (buclosamide), ağrı kesici kremler, anti bakteriyel ve anti viral (asiklovir) kremler, kolonya, katran ve bazı bitkiler (incir, limon, maydanoz, çimen) deriye temas ettikten sonra bu bölgeler güneş görürse temas bölgesine uyacak şekilde önce kızarma, bazen sulanma ve sonra koyu renk lekelenme olmaktadır. Korunmak için yapılabilecek en önemli şey, gün boyunca en az SPF=30 koruma faktörlü güneş koruyucu krem kullanılmasıdır. SPF’nin ultraviyole B’ye karşı koruyuculuğu gösterdiği ve ultraviyole A’ya karşı da koruyuculuğu olan ürünlerin kullanılmasının gerektiği unutulmamalıdır. Foto sensitif kişilerde en etkili güneş kremleri çinko oksit ve titanyum dioksit içeren fiziksel koruyucu kremlerdir. Güneş koruyucu kremleri 34 saat aralarla ve terledikten, havuz ya da deniz sonrası tekrarlamak çok önemlidir. Ayrıca şapka kullanmak, güneş koruyucu giysiler giymek, güneşe çıkmamak da korunma yöntemlerindendir. Bu önlemler çocukluk yaşlarında başlamalı ve ömür boyu sürdürülmelidir. KORUNMA VE TEDAVİ CBT 1424 17 /4 Temmuz 2014 1. Çiller: Özellikle yüzde görülmekle birlikte güneş gören tüm vücut bölgelerinde oluşan küçük, kahverengi lekelerdir. Genellikle açık tenli ve açık göz rengi olan kişilerde görülür. Sıklıkla ilk 3 yaşta ortaya çıkarlar. Genetik yapımız, yani aile büyüklerinde böyle lekeler olması bizde de çil görülme olasılığını artırmaktadır. Kış aylarında renkleri açılmakta, sayıları azalmaktadır. Açık ten rengi, kızıl saçla birlikte çillerin bulunması da bir kişide deri kanseri riskini artırmaktadır. 2. Lentigolar: Yine güneş veya ışık gören yerlerde oluşan ancak çillerden daha büyük lekelerdir. Kışın sayıları azalmamaktadır. Yani, çiller gibi güneşten uzak kalmakla kaybolmamaktadırlar. Kenarları düzensiz, renkleri homojendir. Zamanla koyulaşabilirler. Karaciğer lekeleri, yaşlılık lekeleri de denmektedir. Fakat, lekelerin karaciğerle hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Açık renk derililerde, sarışınlarda, orta yaş üstünde daha çok görülmektedir. Çok sayıda lentigosu olan kişilerde melanom riski 34 kat artmaktadır. 3. Açık renkli lekeler (Hipomelanoz): Kol ve bacakların alt kısımlarında yuvarlak, birkaç milimetre çapında, beyazımsı lekelerdir. 4. Melazma (Kloazma): Gebelik maskesi de denen, yüzde görülen, yaygın, değişik şekiller gösteren koyu renkli lekelerdir. Daha çok ergenlik sonrası ve kadınlarda görülür. Koyu renkli kişilerde daha sıktır. Güneşe maruz kalınca renkleri koyulaşır, güneşten uzaklaşınca açılırlar. Çok sık görülen ve önemli bir kozmetik sorun olan melazmada kişinin derisini ışığa karşı duyarlı hale getiren iç veya dış çeşitli nedenler bulunmaktadır. Bu nedenlere foto duyarlandırıcılar denmektedir. Gebelikteki hormonal değişiklikler, menapozda östrojen kullanımı, yumurtalık ve tiroid hastalıkları, kozmetikler, yiyecekler, bazı ilaçlar deriyi ışığa duyarlı hale getirirler (fotosensitivite). Işık duyarlılığı yapan ilaçlar şu gruplarda bulunmaktadır: Doğum kontrol hapları, sakinleştiriciler, anti kanser ilaçlar, idrar söktürücüler, mantar ilaçları, antibiyotikler, kalp ilaçları, şeker ilaçları, sivilce ilaçları, sıtma ilaçları, vitaminler(B6) ve ağrı kesicilerdir. Işık duyarlılığı yapan besinler ise; havuç, kereviz, dereotu, limon, bergamut, baklagillerdir. 5. Dıştan bazı maddelerin temasıyla oluşan lekeler: Bazı kozmetikler, parfümler, güneş koruyucular (PABA, Parsol, cinnamat, benzofenon), sinek kovucular, antisep GÜNEŞİN NEDEN OLDUĞU LEKELER ÇEŞİTLİDİR İlaçlar, besinler, kozmetikler ve gebelik gibi nedenlerle oluşan lekelerin tedavisinde glikolik asit, retinoik asit, askorbik asit, hidrokinon, azelaik asit, kojik asit gibi maddeler içeren kremlerden yararlanılmaktadır. Kremlerin deriyi tahriş etmemesine (kızartmaması, soymamasına) dikkat etmek gerekmektedir. Çünkü, tahriş olmuş deri güneşe karşı duyarlı hale gelerek yeniden leke oluşmasına müsait hale gelmektedir. Kremlerin soyarak değil, lekeyi soldurarak tedaviyi sağlamaları tercih edilmelidir. Bu lekelerin tedavisinde peeling veya lazer kullanılması bazen lekenin koyulaşmasına yol açabilmektedir. Tüm çabalara rağmen foto duyarlanma sorununun nedeni bulunup bu sorun ortadan kaldırılmadıkça lekelerin tekrarlama riski bulunmaktadır. Çil ve lentigo tedavisinde ise asitlerle (triklor asetik asit, fenol gibi) soyma, lazer ve kriyoterapi (dondurma yöntemi) kullanılmaktadır. Ancak tedavi sonrası güneşten korunulamazsa çiller ve lentigolar tekrar oluşabilmektedir. Lazerlerden Erbium YAG ve karbondioksit lazer lekeleri soyarak gidermektedir. KTP, Nd:YAG, Alexandrite gibi kalite anahtarlı (Q switched) lazerler ise deriye zarar vermeden pigmenti patlatıp küçük parçalara ayırarak lekeleri tedavi etmektedir. Bu lazerlerin diğerlerinden üstünlüğü çok kısa (nano saniye) atış sürelerine sahip olmaları, lekenin derinliğine ve rengine göre dalga boyunun değiştirilebilmesidir. Intensive Pulse Light (IPL) cihazları da tedavide kullanılmaktadır. Güneş lekelerinin tedavisinden önce ve sonra en az 1’er ay güneşten uzak kalmak sonucun daha iyi olmasını sağlamaktadır. Lekelere lazer tedavisi uygulandığı anda hastanın lekesi koyulaşmakta, ince bir kabuk oluşabilmekte, ortalama 15 gün sonra açılma başlamakta ve sonuç 6 8 hafta sonra ortaya çıkmaktadır. Lazer tedavilerinin seans sayısı lekenin koyuluğu arttıkça artmaktadır. Yani açık renk lekeler 1 seansta kaybolabilmekte ancak koyu renk lekeler için 4 6 kez lazer uygulanması gerekebilmektedir. TEDAVİDE KREM, SOYMA (PEELİNG) VE LAZER