02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMA “Yarı tropik” diye bir iklim tipi yoktur! Prof. Dr. Kasım Koçak İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü [email protected] Son günlerde gerek yazılı gerekse sözlü basında, yurdumuzda artık yarı tropik iklim koşullarının hakim olduğu sıklıkla ifade edilmektedir. İklim bilimi uzun yıllardır dünya iklimini doğru sınıflandırmak için uğraşmaktadır. Günümüzde kullanılan mevcut sınıflandırmalara öncelikle bir göz atalım. Bakalım “yarı tropik” diye bir iklim tipi var mı? İklim Biliminin en önemli ilgi alanlarından biri belki de birincisi iklimin doğru sınıflandırılmasıdır. Ancak bu görev sanıldığı kadar kolay değildir. Her şeyden önce iklimi karakterize edebilecek çok sayıda değişken vardır. Dolayısı ile dikkate alınan değişkene bağlı olarak farklı bir sınıflandırmanın ortaya çıkması doğaldır. İklim sınıflandırmasında dikkate alınan başlıca değişkenler ve bu değişkenlere bağlı olarak ortaya çıkan temel iklim sınıfları şunlardır: 1. Gelen Güneş radyasyonuna göre iklim sınıfları: Tam çöl, çöl kenarı, yarı kurak, yarınemli ve nemli 2. Hava sıcaklığına göre iklim sınıfları: Alçak enlemlerin kışsız iklimleri (tropikal ve ekvatoryal yaz iklimleri), Orta enlemlerin ve subtropiklerin belirgin yaz ve kış mevsimleriyle nitelenen iklimleri, Yüksek enlemlerin yazsız iklimleri (Polar kış iklimleri). 3. Yağışa göre iklim sınıfları: Evatoral yağış rejimi (her mevsim yağışlı), tropikal yağış rejimi (yazlar yağışlı, kışlar kurak), subtropikal çöl rejimi (her mevsim yağışsız), orta enlem yağış rejimleri (hemen her mevsim yağışlı olmakla birlikte, yağış bazı bölgelerde yazın bazılarında ise kışın daha fazla), polar yağış rejimleri (her mevsim az yağışlı), tropikal muson yağış rejimi (yazın yağışlı, kışın kurak). 4. Buharlaşmaterleme ve topraknem dengesine göre iklim sınıfları. Bu kategori içerisinde en kullanılan sınıflandırma Thornthwaite Nemlilik İndisidir. Bu indisin aldığı değerlere göre iklim sınıfları: A (çok nemli), B4 (nemli), B3 (nemli), B2 (nemli), B1 (nemli), C2 (yarınemli), C1 (kuruyarınemli), D (yarıkurak), E (kurak). Bu kategori içerisinde kayda değer diğer bir sınıflandırma da Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Savaşım Sözleşmesi kurak iklimler sınıflandırmasıdır. Bu sınıflandırmaya göre başlıca iklim tipleri şunlardır: Çok kurak, kurak, yarıkurak, kuruyarınemli, nemli, soğuk, su alanları. 5. KöppenGeiger iklim sınıflandırması. Bu sınıflandırmaya göre dünya beş büyük iklim grubuna ayrılır. A: Nemli tropikal (sıcak) iklimler, B: kurak iklimler, C: Nemli orta enlem iklimleri (ılıman), D: nemli soğuk orta enlem iklimleri (kışları şiddetli), E: polar iklimler. Bu iklim grupları kendi içinde ayrıca alt iklim tiplerine ayrılır. 6. Hava kütlelerine, büyük ölçekli cephe kuşaklarına ve hava sistemlerine dayalı iklim sınıflandırması. Bu sınıflandırma üç ana iklim grubuna ayrılır. 1 Ekvatoryal ve tropikal hava kütleleri ve sistemlerince denetlenen Alçak Enlem İklimleri, 2 Tropikal ve polar hava kütleleri ve sistemlerince denetlenen Orta Enlem İklimleri, 3 Polar ve Arktik hava kütleleri ve sistemlerince denetlenen Yüksek Enlem İklimleri. Bu ana iklim gruplarının her biri kendi içinde ayrıca beş alt iklim tipine ayrılmaktadır (ayrıntılı bilgi için bkz.: M. Türkeş, Klimatoloji ve Meteoroloji, Kriter Yayınları, 2010). Buraya kadar ana hatları ile verilen iklim sınıfları içerisinde “yarı tropik” iklim diye bir iklim tipi olmadığı görülmektedir. Daha önemlisi bugün içinde yaşadığımız iklim (hangi kritere göre sınıflandırılmış olursa olsun) binlerce yılda şekillenmiştir. Kuşkusuz iklim değişebilir (ve değişmekte), ancak bu değişim çok yavaştır. Oldukça kısa bir zaman dilimi içinde (sadece birkaç gözleme dayanarak) X ikliminden Y iklimine geçtik demek bilimsel bir yaklaşım değildir. Bilimsel araştırmalarda kuşkusuz gözlemin önemli bir yeri vardır. Ancak iklim, atmosferin kısa zaman peryodundaki davranışının (yani hava olaylarının) uzun zaman peryodundaki ortalamasıdır. Dolayısı ile uzun yıllara dayalı iklim verilerinin güvenilir yöntemlerle analizi önemlidir. Uç (ekstrem) değerler de bir bölgenin ikliminin önemli bir bileşenidir. Dolayısı ile bazı yıllar yaşanan bir kaç uç değere bakıp bir takım sansasyonel çıkarımlarda bulunmak kamuoyunu yanlış bilgilendirmekten öte bir anlam taşımaz. HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Şunu söylemeliyim: Bir “Hindenburg” seçmekle RTE’ye en büyük yardımı yapmış olacaksınız. Boş oyla bu oyunu (uzun vadede) bozabilirsiniz. Ayrıca, AYM’ye yaptığım bireysel başvurumda ileri sürdüğüm anayasaya aykırılık savımın karşılık bulacağını düşünüyorum. Kim Seçilirse Ne Olur? l Kitap yakmanın her zaman bir haklı nedeni vardır, insanları yakmada olduğu gibi! l Sözü önceden söylemiş olmalı insan! Değilse dönek derler ve bilirler ki, her dönek zamanı gelince aslına döner. l Birbirlerinin gölgesi yaratıklar halka gölge oyunu seyrettiriyorlar. Perdenin arkasını anlatanlara da çok fena kızıyorlar. Siyaset, babalarının malıymış gibi, bozuluyorlar, dediklerini yapmayınca! l Her inancın celladı olacak denli bağnaz ruhlu insanları siyasetten uzak tutmaya bakmalıdır. Bağnazlık kolay gelir, zor gider. Bu yüzden eğitimimiz daima bağnazlığa karşı bir fırsat olmalıdır. l Bu ülkenin geleceği Gezi Gençliğiyle Işid Gençliği arasındaki gerilimde birinin ötekine üstünlüğü üzerine kurulacaktır. l Çoğuna öyle oldukları için değil, aşağılayacak birine ihtiyacımız olduğu için kızıyoruz. Düşmansız yaşayamamak da diyor kimi tutucular buna. Bu tutumlar karşıtsız var olunamadığı inancından türüyor. Ama sevdiklerimize hiç kızmıyoruz, değil mi? Öyleyse, karşıtsız değil, sevgisiz var olmanın acısıdır bu. l Kullan/kullan’a karşıyım. Dayanışmadan yanayım. İnsanlık Onuru bunu gerektiriyor. Bunun siyasetini yapan bir parti arıyorum. l Besle kargayı oymasın gözünü! l Medya hergün neler olacağını belirleyen tanrısal bir güçtür. l Bilimde söze, siyasette söyleyene bakarım. l özgürleştikçe baskıyı, canlandıkça acıyı daha çok algılıyoruz. Sömürgenlerin işi daha çok zorlaşıyor. l Gezi külün altındaki közdür. Küle kanmayın, Gezi’yi ezdirmeyin. l Sınırlar, devletler, milletler (etnik ve dinsel topluluklar), insan ve tüm üretim (ilişkileri ve yapıları)... Sondan başa doğru gidersek, pek çok sorunun yapay ve çözümünün çok kolay olduğunu görürüz. Zor olan, zorlu karşıtlarımızın bulunmasıdır. Sömürüye karşı mücadelede birleşmek pek çok sorunun süreç içerisinde buharlaştığını gösterecektir. Bu sözde sorunları ayraç içine almalıyız. l Yargıcılık çoğun olanı görmemektir. l Birbirimizin gördüğünü göremiyor değilsek, istemiyoruz, demektir bu. l Birey en büyük çoğunluktur. Bunu bilmez. Birey en küçük azınlıktır. Bunu da bilmez. l İroniyi görmeyi başaramazsak, bu bir yangın olur! l Ötekileş(tir)meyelim derken, aynılaş(tır)mak... Öteki beriki iyi düşünmeli bunu. l Beyin bizim beyimiz! Biliyorsunuz, aslolan beyin ölümüdür. l Susan sonunda fena kusar. l Kitap neyin kısaltılmışı? l En kötü körlük insanın gördüğünü sanmasıdır. Gözlerini kapatmasını söyleyin. Körlüğünü görecektir. l Bir düşünsek bir anda vazgeçeceğimiz huylarımızdan binlerce yıldan beri vazgeçemiyoruz. Bu da henüz düşünemediğimizi gösteriyor. l Kendimizi bilemediğimizden bizi başkalarının bilmesini istiyoruz. l Benim düşüncelerim insanlığa umudun ve inancın naif resimleridir. l En çok sevindiğim şey, bir yanlışımı düzeltme olanağına sahip bulunmaktır. l Beni Saltık Gerçek ilgilendirmiyor. Adaletinse ancak gerçeklik yanı ilgimi çekiyor. Gerçekliği bilmek çok ilginç. Onu bir tutkuyla bilmek istiyoruz. l Bilerek değil, asıl bilmeyerek yaptıklarımızı söyleyelim ki birbirimize, bilmeyerek koyu, karanlık bir faşizme sürüklenmeyelim! Bugünlerde bunun çok örneği var orta yerde. l Biz ölümü göze alarak yaşarız. Bunu başaramadığımızda insanlık değerlerinden koparız. l Ağaç denli kök salmış başka bir sözcük var mıdır ruhumuza? l Başarının değil, değerli bir şeyi başarmanın önemli olduğunu bilelim. l Herkesçe paylaşıldığında Dünyayı daha iyi yapacak küçük işler var. Bunların bir kısmını yapmadığımız için Dünyamız kötü, yaptığımız için de çok güzel! Şansımız varsa, yeni iyi yapan şeyler buluruz ve paylaşmayı sürdürürüz. l Bilgelik ortaktır, tek başına kimsenin başına gelmez. Doğu Batı Uygarlıkları Sayın Ethem Alpaydın Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi’nin (CBT) bugün (23 Mayıs 2014) çıkan sayısındaki “Doğu Batı Uygarlıkları Arasındaki Farkın Sırrı Çözülüyor:...” başlıklı yazınızı ilgiyle okudum ve çokça da yararlandım; sağolun. Sizin de belirttiğiniz gibi konu üzerinde öteden beri pek çok araştırma yapıldı ve yapılıyor. Örneklediğiniz ve “Dipnot” olarak verdiğiniz kaynakçada göremeyince gözünüzden kaçmış olabilir düşüncesiyle, hoşgörünüzü dileyerek anımsatmak istedim: 1) ABD’li Richard E.Nisbett’in, özgün adıyla “The Geography of Thought” olarak 2003 yılında yayımlanan, Sayın Gül Çağalı Güven tarafından Türkçeleştirildikten sonra ilk baskısı 2005 yılında Varlık Bilim dizisinde çıkan kitabında da konu, değişik boyutlarıyla birkaç makalede irdeleniyor. 2) Sayın Reyhan Oksay, CBT’nin 2009 yılında çıkan “Doğulu Düşünce, Batılı Düşünce; Farklar nerede?” başlıklı derlemesinde de yine benzer çalışmalar örneklenmişti.  Gözünüzden kaçmışsa eğer, yararlı olabileceğini düşünüyorum. Yücel Çağlar, [email protected] CBT 1427 19 / 25 Temmuz 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle