25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ Arzu edilir ki bilgi toplumu öteki başka beceriksizliklerini perdelemek için hiç kimsenin “gurur” erdemini suistimal etmesini “artık” olanaklı kılmasın! Salih Zeki Bey’in değeri Cumhuriyetin ilk dergilerinden Muallimler Mecmuası’nın yazarı Süleyman Şevket Bey, 1924 yılında yayınlanan “Geçmişimizdeki bilim azlığı” başlıklı yazısında Salih Zeki Bey’in değerini yorumluyordu. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Bilgi Toplumu Ve Gurur Belki de sanayi toplumu yaygınlaştırdı; ruhunu şeytana satmayı. Bruce Springsteen’in “Born in the USA” adlı şarkısı 80’li yıllarda tüm dünyayı kasıp kavurmuştu. Bunun gerisinde ABD hükümetinin fazla belli etmeden sanatçıyı desteklemesi de söz konusuydu denir. Oysa şarkının sözlerini incelediğinizde hiç de ABD’yi öven şeylerin söylenmediğini tespit etmek mümkün. Örneğin Vietnam Savaşı’na “sarı benizli insanları öldürmek üzere” katılmış bir asker (şarkıdaki birinci tekil şahsın ağabeyi) savaştan sonra bir Vietnamlı kadın ile evlenmiş; bir tür vicdan temizliği yapmakta. Peki bu nasıl oluyor? Sen kendi ülkeni eleştiren bir şarkı yapıyorsun, senin devletin sana cephe alacağına seni destekliyor? Bu yaklaşım modeli bugünlerin popüler olgularından algı yönetimi ile de ilgili biraz. İnsanlar maruz kaldıkları şeyin detaylarını irdelemek yerine kim ne tarafta bakıp ona göre tercih yapabiliyorlar. Favorim lider politikacı şu kişi hakkında iyi mi konuştu, o zaman o kişi sevilecek! Müzikle ilgili benzer bir örnek bizim ülkemiz için de verilebilir. Merhum Cem Karaca’nın “Tamirci Çırağı” isimli parçası. “İşçisin sen, işçi kal” sözleriyle biten. Böyle bir “acizlik” mesajı içeren şarkıyı işçilerin reddetmesi gerekirken, 70’li yıllarda sol eğilimli işçilerin dilinde marş halini almıştı. Böylece işçiler için geriye “onuruyla ama eksik” olarak yaşamak kalmıştı. Eksik eğitim, eksik sağlık hizmetleri, eksik refah düzeyi, eksik ifade özgürlüğü vb. Paraya tamah etmenin onursuzluk olduğu yanlış formülü, sanayi toplumu ile birlikte yaygınlaşmış olsa gerek. Bu toplum düzeninin babaları el altından desteklemiş belli ki bu yanlış formülü. Neden? Pastadan pay isteyenlerin sayısı artmasın diye (Meraklısına; tasavvuftaki “eli karda, gönlü yarda” olma formülünü de anımsatmalı) Şöyle bir sahne düşünün: Adam işsiz; kardeşi, eşi, çocuğu, annesi ile bir saçağın altında yaşıyor. Kirasını ödemediği için eve icra gelmiş (ama her nasılsa içkiye para bulabiliyor). Mal sahibinin kiraya verdiği başka evleri de var ve işi avukatının yönetimine bırakmış. Yani kimin nasıl bir hayat yaşadığını bilmiyor. Ayrıca mal sahibinin eşiyle arası limoni. İyiliksever kadın eşinden gizli bu insanlara yardım etmek istiyor ve gidip onlara bir tomar para veriyor. O para ki sadece kira borçlarını ödemekle bitmeyecek; kalan ile bir iş bile kurulabilecek. Çocuğu yan odada battaniye altında ders çalışırken o işşsiz ama gururlu adam ne yapıyor? Parayı kadının gözleri önünde ateşe atıp yakıyor! Böylece ruhunu şeytana satmamış oluyor. Yani aç olarak ölecek ama kendisine acıyan zengin ve züppelerin tuzağına düşmeyecek. Ah ama aslında bunu o kadar istemeye istemeye yapıyor ki (bu sahne karşısında kadın ağlarken) kendi gözlerinden de belli belirsiz yaş geliyor. Arzu edilir ki bilgi toplumu, şu ruhu şeytana satma yanlışyorumundan özellikle “gururlu” bireylerin kurtulmasını sağlasın. Mesela yukarıdaki gibi bir sahnede gururlu bir birey, o parayı alsın, borçlarını ödesin, ailesini rahata erdirsin, kalan para ile bir iş tutsun. Herkesten daha çok çalışsın. En kısa sürede o para kadar para kazansın ve kadına gidip, parayı teşekkür ederek iade etsin. Arzu edilir ki bilgi toplumu öteki başka beceriksizliklerini perdelemek için hiç kimsenin “gurur” erdemini suistimal etmesini “artık” olanaklı kılmasın! S üleyman Şevket Bey, Muallimler Mecmuası’nın ğüne şüphe kalmaz. Orta okullar için fizik kitabını Haziran 1924 tarihli 22. sayısında yayınlanan neredeyse 40 yıl önce yazdı. Gösterdiği liyakat yarı(s.671677) “Geçmişimizdeki bilim azlığı “ baş na göre de bir aşamadır. Aleksi Bertrand’dan tercülıklı yazısına, “Salih Zeki Bey üstadımızın dergideki me ettiği Felsefe Bilimi ve Ahlak Felsefesi, kendi tüyazıları münasebetiyle” diyerek başladıktan sonra ründe hala birinci sayılır. Kozmografya’sından daha ilk bölümde Osmanlılardaki bilimin zayıflığı konuüstün bir eser çıktığını da hatırlamıyoruz. Kitaplasu üzerinde durmakta, sonra da “Salih Zeki Bey’in rının teslisi zaviye (bir açının üç eşit kısma bölünKıymeti” ara başlığıyla başlayan ikinci bölümde özel mesi) meselesindeki nüfuzunun ve serbestliğinin, olarak Salih Zeki Bey’in bilim ve eğitim tarihimizskolastik makalesinde bulduğumuz yeni bilim anladeki önemini değerlendirmektedir. Süleyman Şevyışının, Matbaai Amire’nin kazan mahzeninde ziket Bey bu bölümde şunları söylemektedir: yaret ettiğim dört küçük sandık içindeki basılmamış “Genişliğinde sisli görünen zekalar olur. TopKamusi Riyaziyat (Matematik Ansiklopedisi)’ının lumda fazla okuyucu bulamaz. Yalnız çeşitli safhalarına bakılsın, aramızda ciddileri insanı düşündürür. O cinsten yetişmesinden memlekete iyi bir gelecek bir mütefekkirin (düşünürün) tasavmüjdelediği kabul edilir. vurlarındaki enginlik bazılarınca zevk“Birbirini izleyen çalışmalarını gerle gözlenir. Salih Zeki Bey merhum, çek mahiyetiyle gören bir münekkit düşüncelerinde asla muğlaklık kal(eleştirmen), Salih Zeki Bey’in çok masına rıza göstermeyen bir yazardı. geniş bilgiye sahip olduğunu anlar. Yazdığını anlatmakta üstad olmuştu. Yüksek matematiğin çeşitli kısımlarıyDimağındaki her fikir açık ve müspet la uğraşmasındaki zorunluluğa bakar. bir kıymet kazanırdı. Basının, ilk ve Bunda ihtisası pek düşünmez. Üstadı orta okulların, özellikle kendi yeri ansiklopedist sıfatına yakın görür. Fakat sayılan Darülfünun aleminin ön safına her şey nispidir. Fen Fakültesi’nde mageçmek için doğmuştu. Esasen ihtisas tematiksel fizikten başka onun her dersi yıllarında yaşadığımızı herkesten iyi Salih Zeki Bey (18641921) için bir hoca kürsüye çıkıyor. Lakin biliyordu. Fakat meşguliyetini genişletmaddi eserlere nispetle bir karşılaştırma mek ihtiyacını duydu. Hendesei tahliliye (analitik yapılsın, işgal ettiği yüksek mevkiin boş durduğuna geometri), tahlili riyazi (matematiksel analiz), fazla şahit aranmaz. hesabı ihtimali (olasılıklar hesabı), riyazi fizik “Bu sözleri acı bir teessür duyarak yazdım. İmza (matematiksel fizik), riyazi heyet (matematiksel etmekten utanıyorum. Matematik hocalarımız fena astronomi) okuttu. bir sitem ve serzenişe hak kazanmış görünüyorlar. “Fen Fakültesi Mecmuası’nda çıkan silsilelere Salih Zeki Bey merhumu yolunda yalnız bırak(serilere) ait incelemelerinde kişisel ve bağımsızdı. mışlardır. Aralarında örneğin Asarı Bakiye’yi taGayri Öklider hendesesi (Öklitçi olmayan geomamlayacak kimse yetişmeyecek mi? Felsefi haz ile metri) hakkındaki konferansları mutlaka mütefekkonularını kavrayarak çalıştıklarına belge ve kanıt kir vasfına haiz bir zekaya layık şeylerdi. Mizanı göstermekten hep kaçınan hocalarımızla yetinmeye Tefekkür, medreselerde okunan formel mantığa razı mı olacağız? Fen Fakültesi kişisel çalışmaya ait ve Ursutu’nun nazari mantığına benzemiyordu. yayınları uzun süre daha ihmal etmeye katlanmak Poincare’den tercüme ettiği, Bilim ve Usul, Bilim ve mecburiyetinde değildir. Bununla birlikte biz onlarFaraziye, Bilimin Kıymeti isimli yazılarını, esefle söy dan yine ciddi eserlerin dilimize çevrilmesini isteyelemek gerekirse Türkiye’de pek az adam anlar. İki cek kadar alçak gönüllü davranmayı düşünüyoruz.” cildi yayınlanan Asarı Bakiye’si, bilimin tarihiyle Bu satırların yazarı Süleyman Şevket Bey’in uğraştığını gösterir. Halide Edib Hanım ile birlikte Osmanlı Devleti’nde yetişmiş ve Salih Zeki Bey Ulumu İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası’nda Auguste hakkındaki düşüncelerini de, Cumhuriyetin henüz Comte’u yazmışlardı. birinci yılı içinde açıklamış olması, sözlerini daha “Bu teşebbüsündeki başarısı, öteki eserleriyle özgün, açıklayıcı, düşündürücü ve değerli kılmakbirlikte topluca incelensin, felsefi zevk ile düşündü tadır. BOZCAADA’DA HOMEROS GÜNLERİ Bozcaadalı gazeteciyazar bilim insanı Prof. Dr. Haluk Şahin’in her yıl düzenlenmesine öncülük ettiği Homeros günleri ile ilgili bir bilgi notu.. Tatilini bu günlere denk düşürmenizi veya bu şenliğe fiilen katılmanızı tavsiye edeceğim. Ben birinde bulundum büyük keyif aldım: Bu yıl 23. Ağustos tarihlerinde Bozcaada ‘da yapılacak Ozanın Günü ve Homeros Okuması etkinliğinde ana tema “dönüş” olacak. Etkinliğin onur konukları 43 yıl önce terkettiği Bozaada’ya dönecek olan Avustralyalı yazar Dimitri Kakmi ile yılın ozanı Nazmi Ağıl. Tema uyarınca, Homeros’tan okuma parçaları Odiseus’un Troya’dan dönüşü ile ilgili bölümlerden seçikecek. Kakmi’nin adaya dönüş konulu Ana Yurt kitabından bölümler de okunacak. Yılın ozanı Nazmi Ağıl’ı etkinliğin kurucu şairi Cevat Çapan tanıtacak. Dr. Nezih Başgelen Bozcaada Sanat Galerisi’nin Itırlı Bahçesi’de Odiseus’un adasına dönüşü üzerine bir sunum yapacak. Troya Kazı Başkanı Doç. Dr. Rüstem Aslan tartışmayı yönetecek. Ana Yurt romanının yazarı Kakmi de eski ve yeni Bozcaada’yı karşılaştıracak. Mutlu Torun’un son beş yıldır olduğu gibi bu yıl da ud konseriyle etkinliğe renk katması bekleniyor. 2001 yılında Prof. Dr. Haluk Şahin tarafından Prof. Dr. Cevat Çapan ve Prof. Dr. Manfred Osman Korfman’ın desteğiyle başkatılan etkinliğin 13.cüsünde de şafak vakti başlayacak olan Homeros okuması çeşitli dillerde gerçekleşecek. CBT 1427 12 / 25 Temmuz 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle