17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tıp teknolojisi CBT 1446 /5 Aralık 2014 15 Bilgiye Boğulmak: Aşırı bilgi ile nasıl baş ederiz? H er gün üzerine kafa yormak zorunda kaldığımız bilgilerin miktarı bizleri bunaltabilir. Ancak sinirbilim uzmanı Daniel Levitin’e göre, bu aşırı bilgi yüküyle baş edebilmenin de birtakım yolları var Gerçekten de bilginin aşırıya kaçtığı bir çağda mı yaşıyoruz, yoksa tüm kuşaklar böyle bir duyguya mı kapılıyorlar? Güzel bir soru. Şimdilerde eşi benzeri görülmemiş bir şeyler yaşandığı duygusuna kapılmak görünürde insan doğasına özgü bir durum. Ancak 2011 yılında ABD’de ölçülebilir bir değişim yaşandı: Amerikalıların her gün kavramak zorunda kaldıkları bilgi miktarı 1986 yılından bu yana beş katına çıktı. Şimdilerde salt boş zamanlarımızda bile günde ortalama 100 bin sözcüğü işlemden geçiriyoruz. Bir noktada insanların bir şeylerle uğraşma yeteneklerinde bir sınır aşımı söz konusu olacak. Bu sınır çoktan aşılmış bile olabilir. Son dönemde yaşanan Exxon Valdez petrol tankerindeki petrolün denize akması türündeki çevre felaketlerine bir bakın. Bu tür felaketler kendilerine aşırı görevler yüklenmiş, aşırı düzeyde çalışan, uykudan yoksun bırakılmış ve konuya odaklanma yeteneğinin en üst sınırlarına ulaşmış insanlar yüzünden yaşandı. Bu durumda aşırı yüklemenin kaçınılmaz olduğu söylenebilir mi? Aşırı bilgi yüklemesi, insanların işlemden geçirebileceklerinden daha hızlı bir bilgi akışının olması durumunda meydana gelir. Bu bağlamda bir eşiğin olmadığını düşünmek yanlış bir yaklaşım olur. İlgi sınırlı bir kaynaktır. Önemli olan, kişinin belli bir zaman diliminde ele alabileceği bilgiye kıyasla karşı karşıya kaldığı bilgi miktarıdır. Yaşam boyu karşılaşılan bilgi miktarı kişiden kişiye, saat başı değişir. Şu anda değerlendirmek zorunda olduğum bilginin miktarı yoğun trafikte iki çocuğumun da içinde olduğu arabamı bir yere park etmeye çalışırken değerlendirdiğim bilgi miktarına kıyasla çok daha fazla. O halde, “ilgi gösterme” yerinde bir görüş mü? Kişi ilgisini başka bir konuya yönelttiğinde, glükoz bağlamında metabolik bir bedel ödemek zorunda kalır. Gerçekte insan aynı anda iki, üç, ya da on işi birden göremez, yalnızca bir işten bir başkasına geçer. Kimi beyinsel etkinliklerin bedeli ötekilere kıyasla çok daha yüksektir, ancak en yüksek bedel ilginin başka konuya çekilmesiyle ödenir. Hava trafiği denetçilerinin nöbet saatleri dışında işe ara vermek zorunda olmaları bu yüzdendir. İlgi yeteneğimizden nasıl daha iyi yararlanabiliriz? Aşırı bilgi yüklemesiyle baş edebilmenin yollarından biri bilgiyi düzene koyacak yaratıcı yöntemler geliştirmektir. En etkili kimi taktikler kökleri en eskilere uzananlar. Yazı dili olağanüstü bir şey; beynimizdeki aşırı bilgi yükünden kurtulmamıza ve bu bilgileri dünyaya aktarmamıza olanak tanıyor. Ayrıca, bir “yineleme döngüsü” içine girerek sinirsel kaynakları boşa harcamamızı da önlüyor: Sürekli olarak “süt almayı unutma” diye düşünüp duruyoruz. Öyle ki, en basit çözüm bir şeyleri yazıya dökmek, ya da takvimde işaretlemek. Bir de çevreden yararlanma konusu var anahtarlar için anahtarlıklardan yararlanmak, ya da çıkarken yanınıza almak istediğiniz şeyleri kapının yanına koymak gibi. Bir kişi aynı anda kaç işle ilgilenebilir? Ruhbilim uzmanı George Miller 1956’da kaleme aldığı ünlü bir yazısında insanın aynı anda beş ile dokuz arasında farklı işle ilgilenebileceğini öne sürüyordu. Daha yakın bir geçmişte Missouri Üniversitesi’nden Nelson Cowan bunun bir olasılıkla dört kadar işle sınırlı olduğu sonucuna vardı. Kapıdan içeriye elinizde alışveriş torbaları, anahtarlar, asacağınız mantonuz ve posta kutusundan aldığınız mektuplarla girdiğiniz anda telefon çalacak olsa alın size yapacak beş iş. Telefona yanıt verip, anahtarları dalgın bir kafayla bir yerlere bırakırsınız. Kafanızı bu konuya odaklamadığınızdan beyninizde anahtarları ne zaman, nereye bıraktığınız konusunda bir düzenek de asla oluşmaz. Bir konuyla ilgilendiğimizde beyinde nasıl bir etkinlik meydana gelir? İlgilenme sistemi iki ağdan oluşur. Bunlardan biri, kişinin kendini bir işe vermesine olanak tanıyan ve görev açısından olumlu olan merkezi yürütme ağıdır. Öteki de, görev açısından olumsuz düş kurma modudur. Bu durum düşünceler arasındaki bağın gevşek olduğu, beynin yükümlülüğünü yerine getirmediği ve kişinin neyle ilgilendiğini denetlemediği bir durumdur. Ağlardan biri etkin olduğunda, öteki etkisizdir. Kişi bu iki durum arasındaki geçişleri nasıl sağlar? Meslektaşım Vinod Menon ile yaptığımız fMRI deneylerinde insanların ilgilerinin büyük bir olasılıkla farklı yönlere kayacağını bildiğimiz durumlardaki beyin etkinliklerini izledik. Söz gelimi, düş kurmayı tetiklediği bilindiğinden insanlara müzik dinletildi. Müzikte çarpıcı bir değişiklik olduğunda beynin, insanlara çekici gelen unsurlar karşısında tepki gösterdiği bilinen bir ağın merke zini oluşturan, insula bölgesindeki etkinliğin arttığı gözlendi. Bu da düş kurma durumundan merkezi yürütme durumuna geçildiğinin bir göstergesiydi. Düş kurmak ne denli önemli? Düş kurma modu güç verici, canlandırıcı bir durum ve bu durumda insanlar genellikle daha önce açıkça göremedikleri birtakım bağlantıları kurabiliyorlar. Düş kurmak ezelden beri büyük sezgilerin kaynağını oluşturmuştur. Örgütlenmek de gerçekte düş kurmanın zeminini mi oluşturuyor? Durumu sözcüklerle ortaya koymanın en güzel yolu bu. Aşırı gergin insanlar sürekli yürütme durumunda olurlar. Çözümünü zaten bildiğiniz sorunları merkezi yürütme ağıyla çözüme kavuşturabilirsiniz. Çözümünü bilmediğiniz sorunlar ise çoğu zaman düş kurarak çözülür. Birtakım şeyleri dışlayarak kafanızı boşaltabilir, karşınıza çıkan durumlarla başa çıkabilmek için listeler oluşturup tasarılar yaparsanız kafanızın içindeki kargaşayı azaltabilir ve bu boşluğu şans eseri keşfettiğiniz bağlantılarla doldurabilirsiniz. Kendimizi düş kurmaya zorlayabilir miyiz? Müzik dinleyerek, ya da kendinizi rahatlatmaya çalışarak bu süreci başlatabilirsiniz. Daniel Kahneman eski danışmanım Amos Tversky ile birlikte gerçekleştirdiği davranışsal ekonomi alanındaki çalışmasıyla Nobel ödülü kazandı. Bu iki bilim insanı araştırmalarını kaleme aldıkları sırada uzun yürüyüşlere çıkıyorlardı. Doğayla yakın bir ilişki içinde olmanın düş kurmayı körükleyen unsurlardan biri olduğu artık açıkça biliniyor. Rita Urgan, kaynak: New Scientist/ 16 Ağustos 2014 Önemli konularla ilgili kararlara nasıl odaklanırız? İlk adım sorunu bilmektir. İnsanın tükenme noktasına gelmeden bir yığın karar vermek zorunda olduğu gerçeğini kabul etmek zorundasınız ve ne yazık ki, önemsiz kararlar için yararlanılan sinirsel kaynaklar önemli kararlar için yararlanılanlardan daha az değildir. Yaşamınızı bir değerlendirin, vermek zorunda olduğunuz kararların bir dökümünü yapıp bunları önceliklerine göre sıralayın. Önemli kararları hemen verip veremeyeceğinizi, ya da daha çok bilgiye gerek duyup duymadığınızı belirleyin. Söz gelimi, halanızı bir bakım evine yatırıp yatırmama konusunda karar vereceksiniz. Bu durumda ne gibi bilgilere gerek duyarız? Bu evler ne tür özelliklere sahip? Halanızın bilişsel bir değerlendirmeye gereksinimi var mı? Bu değerlendirmeyi kimler yapıyor? Bu kişilere nasıl ulaşılabilir? Sürekli bilgi akışı zamanı düzenleme biçimimizi etkiliyor mu? Şimdilerde her zamankinden çok daha yoğun bir bilgi akışı söz konusu. Ancak bizlerden istenenler de çok daha fazla. İşverenlerin, iş arkadaşlarının, dostların ve aile bireylerinin beklentileri de eskisinden çok. Hizmet satın aldığımız şirketler de üzerimize ek bir yük bindiriyor. Satın aldıklarınızı kendiniz torbalara dolduruyor, benzininizi kendiniz alıyor, uçak rezervasyonunuzu ve kaydınızı kendiniz yapıyorsunuz. Bu tür işler karşılığında hiç bir ücret almadan yaptığınız gölge işler. Verdiğim bu örnekler daha önce yapmak zorunda olmadığımız işlerin yalnızca küçük bir parçasını oluşturuyor ve her zamanki gibi bu işler ilgilenme yeteneğimizi tüketiyorlar. Bilim Akademisi tarafından 2013 yılında açılan BAGEP, bu duyuru ile üçüncü yıl programını başlatmaktadır. BAGEP’in amacı, üstün başarılı genç bilim insanlarını ödüllendirmek, desteklemek, bilimde önde gelen gençlerin tanınmalarını ve birbirlerinin araştırmalarından haberdar olmalarını sağlamaktır. BAGEP ödülü iki yıllık araştırma desteği ve bir ödül sertifikasından oluşur. BAGEP ödülü aynı kişiye iki kez verilmez. BAGEP’e benzer şekilde, ayrıntılı proje sunumu olmaksızın ileriye dönük araştırma desteği içeren başka ödülleri daha önce almış olan veya bu dönem alacak olanlar BAGEP ödülü kazandıkları takdirde BAGEP ödül sertifikasını alırlar, ödül törenine katılırlar ama araştırma desteğinden yararlanmazlar. Ödül iki sene için yıllık 10.000 TL olarak belirlenmiştir. Bu ödül, genç bilim insanının araştırmaları için gerekli harcamaları karşılaması amacıyla, önceden bir harcama planı istenmeksizin, karşılıksız olarak verilmektedir. Program bilimin her alanından, 40 yaşını geçmemiş (1975 doğumlu veya daha genç), doktoralı veya tıpta uzmanlığını almış bilim insanlarına açıktır. Başvuru için http://bilimakademisi.org/bagep2015basvurulari/ sayfasındaki başvuru formunun doldurulması, yine aynı sayfada yer alan örneğe uygun bir özgeçmişin hazırlanması ve ana araştırma konuları ile ödülün kapsadığı iki yıl içerisinde yapılması planlanan araştırmaların 1500 kelimeyi geçmeyecek bir özetinin başvuru formuna eklenmesi gerekmektedir. Başvurular 8 Aralık 2014 tarihinde başlayacak ve 30 Ocak 2015 günü saat Genç Bilim İnsanları Programı BAGEP – 2015 Burs Ödülü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle