Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim Tarihi CBT 1446 /5 Kasım 2014 12 Halit Şazi Ülkemizde diş hekimliği eğitiminin ve uygulamalarının kurucusu, Prof. Dr. Halit Şazi (Kösemihal)’dir. OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu tanolturkoglu@gmail.com Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com O smanlılarda modern diş hekimliği eğitiminin kurumsallaşması, diğer meslek gruplarınınkilere göre çok geç gerçekleşti. İkinci Meşrutiyet yıllarına kadar dişçilik babadan oğula (veya çırağa) geçiyordu ve çok ilkel koşullarda yürütülüyordu. Modern diş hekimliği eğitiminin ve pratiğinin öncüsü Halit Şazi Bey’dir. Fakat Dişçilik Mektebi’nin kurulmasında Cemil Topuzlu’nun büyük bir katkısı olmuştur. Prof. Dr. Cemil Topuzlu, Dişçilik Mektebi’nin kuruluşunu, 80 Yıllık Hatıralarım adlı eserinde şöyle anlatmaktadır: “ Askeri Tıbbiye’de 24 Temmuz 1908’de öğretim üyeleri toplanıp reform kararı aldık. O zaman üç mareşal, birçok general ve diğer rütbelerde 185 asker profesör vardı. Bunlar okula uğramadıkları halde, aydan aya gelip yılda toplam 80.000 altın maaş alıyorlardı. Eğitim kadrosunu 185’den 27’ye indiren bir tasarı hazırladık. Böylece, 60.000 altınlık bir tasarruf sağlanmış oldu ve bunu değerlendirmek için Dişçi Mektebi öğretim üyelerinin kadrolarını Tıp Fakültesi bütçe taslağının arasına sıkıştırdım. Maarif Nazırı Emrullah Efendi’ye durumu anlattım. Bütçe onaylanırken Dişçi Mektebi de adı verilmeden kurulmuş oldu. İleride eleştiriye uğramamak için bu işi kendim yaptığımı söylemedim ve üstlenmesini Maarif Nazırı’ndan rica ettim. Emrullah Efendi, dişçilik sanatının ülkemizde geri olduğunu bildiğini, berberler tarafından yapıldığını belirterek ‘merak etme (!)’ dedi.” Ülkemizdeki modern cerrahinin kurucusu Cemil Topuzlu hakkındaki yazım üzerine, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Bölümü öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, gerek Cemil Topuzlu’yla ilgisi olması, gerekse onun da önemli bir tıp dalının kurucusu olması nedeniyle, “Türk Diş Hekimliğinin Kurucusu Prof. Dr. Halit Şazi” başlıklı bir yazısını gönderdi. Prof. Şatıroğlu’nun Halit Şazi Bey’i tanıtan yazısı şu şekildedir: “Ülkemizde bilimsel diş hekimliğinin ve dişçi mektebinin kurucusu Prof. Dr. Halit Şazi Kösemihal, 1869 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası, Samakollu Gazi Kösemihal oğullarından Şazi Bey’dir. Annesi Nafia Hanım, Mısır vekili Hacı Süleyman Ağa’nın torunu ve eski adliye mektupçusu Hatemi Efendi’nin kızıdır. İlköğretimini Beylerbeyi İlkokulu’nda ve Beyazıt’taki Simkeşhane İlkokulu’nda yapmıştır. 10 yaşında iken Galatasaray Lisesi’ne devam etmeye başlamıştır. Okulda sınıfları başarı ile geçen ve hocalarının takdirlerini toplayan Halit Şazi, 1889 yılında Galatasaray Lisesi’nin son sınıfında bulunuyordu. Liseden mezun olduktan sonra, Tıbbiyei Askeri Tıbbiye’nin müsabaka imtihanını kazanıp, birinci sınıfa yazılmıştır. Tıbbiye’de fizik ve kimya derslerine duyduğu büyük ilgi yüzünden evinde derhal bir laboratuvar kurmuş, fizik ve kimya tecrübelerine başlamış ve bu yüzden birçok kez kazalar da geçirmiştir. Halit Şazi üst sınıflarda iken, sinir hastalıkları ile cerrahlığa merak duymaya başlamıştır. Bu merakı yüzünden Prof. Dr. Cemil Paşa’nın adeta gölgesi olmuştur. Askeri Tıbbiye’yi 1894 yılında ve üstün derece ile bitiren Halit Şazi, yüzbaşı rütbesiyle doktorluğa başlamıştır. Bu sırada açılan imtihanı kazanarak Prof. Dr. Cemil Topuzlu’nun “ameliyatı cerrahiye” muallim muavinliğine tayin edilmiştir. Yüzbaşı Halit Şazi, 1896’da Yunan harbi dolayısıyla askeri vazifeye çağrılmış, ancak Alasonya’da hastalanarak İstanbul’a dönmüş ve iyileştikten sonra tekrar Askeri Tıbbiye’de hocalığa başlamış, operatör unvanını elde etmiştir. 1898’de Kolağalığı rütbesine yükselmiş ve muallim muavinliğinden başka “Beşinci Dairei Sıhhiye Müfettişliği” görevi de kendisine verilmiştir. Bir süre sonra da Askeri Tıbbiye’nin küçük – cerrahi muallimi olmuştur. 1907’de binbaşılığa yükselmiş, 1908’de de yalnızca diş tababeti ile ilgilenmek Halit Şazi için kendi arzusuyla emekliye ayrılmıştır. Prof. Dr. Halit Şazi, diş tababeti ile 1896 yılında Alasonya’dan geldikten sonra ilgilenmeye başlamıştı. Vefa’daki Bozdoğan Kemeri yanındaki evinde akrabalarının dişlerini doldurup kronlar yapması, çevresinin büyük ilgisini çekmişti. Böylece dostları üzerinde yaptığı uygulamalarla tecrübe ve bilgisini pekiştirmiştir. Halit Şazi, iki yıl kadar evinde çalıştıktan sonra 1898’de yeni bir mesleğin sahibi ve öncüsü olarak ilk diş muayenehanesini Bahçekapı’da börekçi fırınının karşısındaki eczane üzerinde açmış, 1901’de de Eminönü meydanında Valde Hanı’nda dişçi Bazilion’un muayenehanesini satın alarak buraya yerleşmiştir. Memleketimizde diş tababetinin bilgisiz kimselerin elinde bulunduğu bir devirde, Tıp Fakültesi cerrahi profesörlüğü yapan dirayetli bir hekimin, o günlerde hiç değer verilmeyen dişçilik gibi bir meslekle ilgilenmesinin arkadaşlarının tepki ve tenkitlerine yol açmasına rağmen o yılmamış ve dişçilik mesleğinin şerefle yükselmesini sağlamıştır. Halit Şazi, tecrübeleriyle ve kitapları okuyarak kendi kendine edindiği mesleği üzerinde Paris ve Viyana’da incelemelerde bulunmuştu. Türkiye’de diş tababeti mesleğini bilimsel hale getirmeyi, teşkilatlandırmayı ve bir okula bağışlamayı hedef edinmiş idealist bir kişiydi. Nihayet 22 Kasım 1909 tarihinde, hocası Cemil Paşa’yı ikna ederek hedefine ulaşmış ve ülkemizdeki ilk dişçi mektebini kurmaya muvaffak olmuştur. Halit Şazi Kösemihal, 1921 yılının 26 Mart günü Erenköy’deki evine dönerken Haydarpaşa vapurunda hayata gözlerini kapamış ve Eyüp Sultan’da toprağa verilmiştir. Işıklar içinde yatsın…” Sayın Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu’na değerli katkısı için çok teşekkür ederiz. Yakın Geleceğe Dair Bugün dünya ne kadar gelişmiş görünüyorsa, 20, 30 ya da 50 sene sonra da bugün o kadar ilkel görünecek. Soru; aşağıda yazılı olan şeylerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değil; ne zaman gerçekleşeceği: Sinema filmlerinde; her ne kadar olayın geçtiği ülkede resmi dil İngilizce olmasa bile tüm konuşmaların İngilizce olmasını eleştiririz. Oysa o filmleri yapanlar ne kadar uzak görüşlülermiş. Çünkü yakın gelecekte herkes herkesin konuşmasını anlayabilecek. Bu amaçla geliştirilmiş olacak bir aparat, karşınızdaki kişi hangi dilde konuşuyor olursa olsun onu arzu ettiğiniz (ve tabii bildiğiniz) bir dile simültane çevirecek. Yani o konuşurken siz o kişiyle birlikte kulağınıza fısıldayan şahsi tercümanınızın sesini de duyacaksınız. Altını çizmeye gerek var mı bilmem ama doğal olarak bu çeviri süreci önce en çok konuşulan diller arasında yapılıyor olacak (örn. İngilizce – İspanyolca arasında) daha sonra diğer diller de kademeli olarak bu sürece dahil olacak. Duvarların arkasını görmek bugün için imkânsız. Gelecekte “duvar” denilen şey “ekran” olunca her türlü duvarın arkası “istenirse ve/veya izin verilirse” görülebilecek. Tahmin edilebileceği gibi bazı kurumlar bunun için izin istemeyecek (ama biz gerekmedikçe bakmıyoruz, bakmamız gerekirse de mahkemeden karar çıkartıyoruz diyecekler). O an fiziksel olarak yanınızda olmayan bir yapıyı, nesneyi ya da kişiyi gözünüzün önünde görebileceksiniz. Mesela müteahhitler konut projelerini kâğıt maket üzerinden satmayacak. Doğrudan gelecekte sahip olacağınız evinizin içinde gezinip, inşaat bittiğinde onun içten ve dıştan nasıl görüneceğini bilebileceksiniz. Bu aynı zamanda mimarlık süreçlerine de yansıyacak. Mimarın iç mekân tasarımları kâğıt üzerinde değil, sanki yapılmış gibi dijital ortamda içine girilerek görülecek. Değişiklik talepleri direkt sanal yapı üzerinde gösterilecek. Peki dijitalleşme Türk usülü usta kültürünü modernize edebilecek mi? Sanmam! Ancak onlar bu yeni dünyanın içinde mutlaka kendilerine bir yer bulacaklar. Üç boyutlu film izleme deneyimi dönüşecek. Film salonda gözlerinizin önünde sahneleniyor olacak. Gelişmiş versiyonda siz de aktif olarak filmin o an gösterilmekte olan bir sahnesinde figüran olarak rol alabileceksiniz. Dikkat edin başınıza bir kurşun isabet etmesin! Neyse sorun değil, ölseniz bile koltuğunuza geri dönüp filmi izlemeye devam edebilirsiniz. Evinizden çıkmadan ameliyat olabilirsiniz. Bakkal, market alışverişinizi giderek yapmak zorunda kalmayacağınız gibi siparişiniz birkaç dakika içinde insansız bir süreç marifetiyle kapınıza gelecek (belki de camınıza ya da balkonunuza – hangisi daha kolaysa). Hastalık tedavisi topyekun ve yıkıcı modeller yerine odaklanmış ve yapıcı hale gelecek. Örneğin sadece kanserli hücreleri işlevsiz hale getiren “akıllı” ilaçlar üretilecek. Ya da böbrek yetmezliğine karşılık içildiğinde yeni böbrek çıkaran ilaçlar. Bütün bunlara inanmak zor geliyorsa, yaşınıza göre 20, 30 ya da 50 sene öncesinin dünyasını anımsayın. Yaşınız tutmuyorda o dönemle ilgili internetteki kayıtları inceleyin. O zamanla kıyaslandığında bugün dünya ne kadar gelişmiş görünüyorsa, 20, 30 ya da 50 sene sonra da bugün o kadar ilkel görünecek.