24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM 8 2014 Bilim CBT 1449/26 Aralık 2014 Aykut Göker harunaykutgoker@gmail.com Özendikleri Osmanlı Kültürü... İnsana sevgiyle yaklaşım, insanca bir yaşam için toplumsal mücadele, yurtseverlikle örülü bir mühendislik... Bu değerlerin örnek insanı Turhan Tuna (İTÜ, 1960) bundan sonra da ‘hep aramızda olacak.’ Onun anısına sevgiyle, saygıyla... Bir toplumu özenilecek toplum yapan onun kültürüdür. Bunlar Osmanlı’ya özendiklerine göre asıl özendikleri de onun kültürü olsa gerek... Osmanlı’nın kültürü nasıl bir kültürdür? Daha önce de söz etmiştim; Hilmi Yavuz’a göre, “...Osmanlı kültürü, bu dünyayı, kullanılabilir bir dünya kılmayı amaçlayan bir kültür değildir. Dünya’yı kullanılabilir kılmak, bu dünyayı enstrümantal aklın (yani, doğa bilimlerinin ve teknolojinin) bir nesnesi durumuna getirmeyi içeriyor. Doğayı bütünüyle temellük etmek, onu insanî amaçlar için ehlî ve kullanılabilir kılmak, Osmanlı kültürünün değil, Batı (Avrupa) kültürünün ayırt edici özelliğidir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile Doğa’nın temellük edilmesi veya Dünya’nın kullanılabilir bir dünya haline getirilmesi arasındaki bağıntı Osmanlı kültüründe kurulamaz. Osmanlı’da bilim ve teknolojinin, kendine özgü bir doğrultusu olmuştur ve bu, Dünya’yı kullanılabilir kılmakla ilgili değildir.” (Osmanlılık, Kültür, Kimlik, Boyut Kitapları, 1996, s. 105.) Yavuz’un dediği gibi, Osmanlı’da “bilim ve teknolojinin, kendine özgü bir doğrultusu olmuş”sa o doğrultu acaba nedir? Sorumuzun yanıtını Halil İnalcık’tan öğrenelim: “Osmanlı ilmî çalışmalarının amacı, Tanrı kelâmını doğru anlamak olan dinî bilgiyi tek gerçek ilim olarak gören geleneksel İslâmî anlayışla sınırlıydı. Bu bilginin temelini Kur’an ve Hazreti Peygamberin hadisleri oluştururdu. Akıl, din hizmetinde sadece bir tamamlayıcıdır. Dinî ilimlerin usulü (metodolojisi), kanıtları önce Kur’an, sonra Peygamberin hadislerinde, daha sonra da kayda geçmiş örneklerde aramak, akıl yoluyla belirlemeye ancak son çare olarak başvurmaktı. Bu gelenek, İslâm’da serbest düşünceyi sınırlamış; sonraki Müslüman düşünürlerin yenilik yapabilmesi neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Peygambere en yakın kaynaklar (sahâbe) ve onlara yakın olanlar (tâbiun) en güvenilir kanıtların sözcüsü sayıldığından, gelenekçilik egemen olmuştur. Osmanlı döneminde, önceki örnekleri izleme ilkesi yalnız dinî hukukta değil, İslâm ilminin her yönünde yol gösterici temel ilke olmuştur. 8. ve 9. yüzyıllarda yaşamış akılcı kıyas yöntemiyle bu geleneği geliştiren ve olgunluğa kavuşturan Abu Hanîfe, Şafi’î gibi büyük imamlardan sonra dinî ilimlerde yenilik esaslarda değil, ancak ikincil konularda olanaklı sayılmıştır. Derleme, özetleme, şerh ve tahşiye, İslâmî çalışmaların temel üslubu olmuş, Osmanlı ulemâsı da ancak bu türden yapıtlar vermişlerdir.” (Osmanlı İmparatorluğu Klâsik Çağ (13001600), YKY, 2003, s. 181.) Bu konuda, isterseniz, bir de Taner Timur’u dinleyelim; o da şöyle diyor: “Osmanlılarda ‘ilim’ incelenirken, genel olarak bugünkü ilim anlayışından hareket edilmekte ve Osmanlı Devletinde bugünkü ilimlerin öncülü ve ilkel şekilleri sayılabilecek düşünce ürünleri aranmaktadır. Gerçekten de Osmanlı medreselerinde tıp, matematik... gibi ilimler okutuluyordu. Ancak bu ‘aklî’ ilimler de geniş ölçüde ‘naklî’ idiler. Unutmamak gerekir ki, Osmanlı zihniyeti günümüzdeki anlamıyla ilme yer vermeyen, skolastik bir zihniyetti; “Osmanlılarda ‘ilim’ ve ‘âlim’ kelimeleri dini bir anlam taşıyordu. İlmin temeli ‘cehalet devri’ne son veren Allah’ın sözü Kuran’dı. Allah, peygamberi aracılığı ile insanlara gerçekleri yollamış, dünyayı aydınlığa, nura boğmuştu. Bu gerçeklere çeşitli yollarla varılabilirdi. ‘Marifa’ yoluyla, yani düşünce ve öğrenimle varılabileceği gibi, Allah’la ruhi birlik kurarak, tasavvuf yoluyla ve şiirle de varılabilirdi. Fakat bu yolların hepsinde ortak nokta ‘Hakikat’in Gök’ten vahiyle inmiş olması ve Kuran’da yazılı bulunmasıydı.” (Osmanlı Kimliği, İmge Kitabevi, Genişletilmiş 5. Baskı, 2010, s. 97.) Bunlar böyle bir kültüre niçin özenirler? Bunu da iki hafta sonra yine birlikte konuşuruz. 2014’TE ÖNE ÇIKAN BİLİMSEL GELİŞMELER: Bilim gelişiyor ama kahramanlara hâlâ ihtiyaç var! 2014 yılı boyunca bilim dünyasında ses getiren çok sayıda gelişme yaşandı. Bilimsel olayları önem sırasına göre değerlendiren dünyanın önde gelen bilim dergileri, 2014’e damgasını vuran en kritik gelişmenin Ebola salgını olduğu konusunda birleştiler. Bu salgın, dünya sağlık örgütlerinin böyle ölümcül virüslere karşı ne kadar hazırlıksız olduğunu ve birkaç düzine sağlık gönüllüsünün kahramanca mücadelesi sayesinde kitlesel kıyımların önünün alındığını gösteriyor. Time dergisi “Ebola Savaşçıları”nı “Çağrıya Kulak Verenler” nitelendirmesiyle “Yılın İnsanı” olarak seçti. TIP VE GENETİK Ebola salgını: Bu yıl dünyanın gördüğü en kötü Ebola salgını, üç Batı Afrika ülkesi Gine, Liberya ve Sierra Leone’de 17.834 vakadan 6.346’sının ölümüne yol açtı. Ebola salgını Güney Gine ormanlarının derinliklerinde küçük bir köyde başladı. Büyük olasılıkla virüsü bir meyve yarasasından alan 2 yaşındaki bir çocuk, önce basit bir soğuk algınlığı gibi başlayan hastalığa kısa zamanda yenik düştü. Daha sonra virüsün bulaştığı diğer aile üyeleri de aynı kaderi paylaştı. Bunu hastanedeki görevliler izledi. Böylece dünyanın en korkunç Ebola salgını başlamış oldu, Geçen yaz Gine, Sierra Leone ve Liberya halkı salgından kurtulmak için evlerine kapandı. Bu arada kliniklerde görev yapan 200 sağlık görevlisi de yaşamını yitirdi. Virüsün insandan insana bulaşması hastanın vücut sıvılarıyla temas yoluyla gerçekleşiyor. Ve hastanın hastalığını bulaştırması için gözle görünür şekilde hasta olması gerekiyor. Bu sefer hastalığın bu kadar yayılmasının nedeni neydi? Bunun başta gelen nedenleri yoksulluk, sağlık hizmetlerinin yetersiz oluşu, geleneksel cenaze kaldırma yöntemleri, Batılı sağlık çalışanlarına ve yetkililerine duyulan güvensizlik ve bölgeye özgü göçlerdi. Ayrıca hastalık bilim insanlarını savunmasız yakaladı. Hastalığın ilk başta ne ispatlanmış bir tedavisi ne de aşısı vardı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele için yeterli fonların ayrılmamasıydı. Ancak hastalığın yaz aylarında patlamasıyla birlikte bilim insanları laboratuvarlarına kapanarak aşı bulma yarışına girdiler. Şu anda dört deneysel Ebola ilacı geliştirilme aşamasında. Ayrıca insanları enfeksiyondan korumak için bilim insanları iki farklı aşı üzerinde çalışıyor. İlk aşı GlaxoSmithKline tarafından geliştirildi ve denek maymunlarında hastalığa karşı 10 aylık koruma sağladığı belirtildi Virüsü tümüyle yok etmek çok zordur, çünkü hayvanlarda gelişir ve zaman zaman insanlara da sıçrar. Uzmanlar hastalığın salgın haline gelmemesi için en önemli adımın virüsün nereye gittiğini sürekli olarak kontrol altında tutmak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle