02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Arkeoloji ve Savaş 11CBT 1449/26 Aralık 2014 BÖLGE TARİHSEL OLARAK KAN VE ŞİDDET DOLU Ortadoğu’da savaşın son 5000 yılı Antik duvar kabartmalarında gördüğümüz üst üste yığılmış kesik başlar, elleri ve ayakları kopartılmış insan gövdeleri, savaş arabaları altında ezilen düşman askerleri… Yörenin bugünkü durumuna hiç de yabancı değildir. Arkeolog Sergen Çirkin Düğümün çözümüne 1802’de başlanıldı. Danimarkalı bilim adamı Friedrich Münter çivi yazısının keşfinde ilk gerçekçi adımı attı. Ardından George Grotefend ve Henry Rawlinson antik Ortadoğu’nun unutulan ilk sözcüklerini okudular. “Nakşı Rüstem”de keşfedilen o ilk satırlar şöyle diyordu: “Adam Darayavuş khşayathiya vazarka, khşayathiya khşayathiyanam…” (Ben Kral Darius, büyük kral, kralların kralı…) Çivi yazısının çözümü, o güne kadar yalnız Kitabı Mukaddes ve kutsal metinlerde sözü edilen “yaradılışın, tufanın, ilk savaşın ve ilk yasanın” habercisi oldu. Ortadoğu toprakları tarihe hayat vermiş, çivi yazılı kil tabletler insanlık tarihinin unutulan bin yıllarını aydınlatmaya başlamıştı. Asyatik bir halk olan Sümerler, bir güç etrafında toplanıyordu. Akatlar, Kuzey ve Güney Mezopotamya’yı ilk kez siyasal bir çatı altında birleştirdi ve bu birliktelik dünya tarihinin bilinen ilk imparatorluğunu doğurdu. Fakat bu durum uzun sürmeyecek, Kuzey ve Güney Mezopotamya (Irak) o günden itibaren tükenmez bir çatışma içine girecektir. Günümüzde bu çatışma, kuzeyde IrakŞam İslam Devleti (IŞİD) ve güneyde merkezi Irak yönetimi arasında yaşanıyor. (Gör. 23) Güneyde Bağdat yakınlarında kurulan Akat devleti, kuzeye doğru genişledi ve Anadolu sınırında antik Ninova şehrini (Musul’u) ele geçirdi. Bu, güneylilerin kuzey üstündeki tartışmasız ilk hâkimiyetiydi. Giderek güçlenen Akat imparatorluğunun başına, MÖ 2250’li yıllarda Naramsin geçti. Akat tahtına oturan Naramsin şu unvanı aldı: “Lugal Naramsin Sar Kibrat Abraim”. Bu unvan “Dört Yönün Efendisi” anlamına geliyordu, yani Naramsin artık bölgenin tek siyasal gücü olmuştu. Fakat o bununla yetinmedi. Yaptırdığı anıtsal kaya kabartmalarında kendini bir tanrı gibi gösterdi. Tanrıkrallığını ilan eden Naramsin, dini ve siyasi tüm güçleri bir elde toplamıştı. (Gör. 4) Bu gelenek, Ortadoğu’nun günümüzde dahi değişmeyen mutlak kaderini çizdi. Ortadoğu kralları bundan sonra açtıkları her savaşı, tanrı adına, tanrının varlığı için ya da bazen doğrudan tanrının kendisi olarak yapmaya başladılar. 2) Mezopotamya haritası 3) IŞİD haritası 4) Akat kralı Naramsin 5) Antik Musul’dan bir görüntü ORTADOĞU 5 BİN YILDIR AYNI DÜN BUGÜN 7) 3.000 yıl önce Ortadoğu 8) 3.000 yıl sonra Ortadoğu 1) Sümer zafer anıtı MÖ. 2450 Mezopotamya’da ilk şehirdevletlerin kurucuları oldular. Her şehirdevlet, bir rahipkral tarafından yönetiliyordu ve her biri bağımsız birer beylik görünümündeydi. İlk şehirdevletlerin kurulmasıyla birlikte savaşın ve zaferin propagandası da yapılmaya başlandı. Tanrısal imgelerin kullanıldığı ilk büyük zafer anıtları Sümerlere aittir. Lagaş Kralı Eannatum’un diktirdiği ünlü zafer anıtında Tanrısal güç, bir elinde hükümdarlığın simgesi olan topuzu diğer elinde ise kutsal Anzu kuşunu tutmaktadır. Anzu’nun pençelerinden sarkan ağlar arasında düşman askerleri tutsak edilmiştir. (Gör.1) Sümer şehirdevletlerinin zayıflamasıyla birlikte tarih sahnesine yeni bir güç çıktı. Akat Kralı Sargon, Sümer şehirlerini tek tek ele geçiriyor ve hızla genişleyen Akat Devleti merkezi ASURBABİL HİTİT DEVLETLERİ MÖ II. binyıla gelindiğinde Kuzey’de yeni bir güç belirdi. Musul ve Kerkük çevresinde gelişen Eski Asur İmparatorluğu, Ortadoğu’da büyük bir ticaret ağı kurmuştu. Bu ticaret ağı doğuda Afganistan’dan, batıda Anadolu iç lerine kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyordu. Asur’un sınırları MÖ 18. yüzyılda, güneyde Babil/Bağdat kapılarına kadar dayandı. MÖ. 17. yüzyıl ise Güneylilerin çağı oldu. Kuzeyde eski gücünü yitiren Asur Devleti içeri ye doğru çekiliyor, buna karşın Güney’de Eski Babil Devleti giderek güçleniyordu. Eski Babil, Kral Hamurabi döneminde en gösterişli yıllarını yaşadı ve kuzeyin tartışmasız en büyük rakibi haline geldi. Kuzey ve Güney’in bu amansız çekişmesi ne MÖ. 16. yüzyılda yeni bir siyasal güç katılır. Ortadoğu’nun yeni egemen unsuru artık 9) Antik Nimrut şehrinden ele geçen bir kabartma Hititlerdir. Hitit Kralı I. Murşili Güney Irak’a kadar ilerler ve antik Babil şehrini ele geçirerek MÖ I. binyıl başlarında ise güç ye Mezopotamya’da bir döneme son verir. niden Kuzey’e, Asur’a geçer. Geç Asur 6) Günümüz Musul’undan bir görüntü İmparatorluğu, tüm Ortadoğu’da öylesine büyük bir otorite kurar ki, diktiği her anıtta karşı konulmaz gücün ve şiddetin propagandasını yapar. Musul ve çevresinde bulunan antik Asur kabartmaları, günümüz Musul sokaklarında insan avına çıkan IŞİD’in tarihi birer yansımaları gibidir. Bu kabartmalar Ortadoğu’da 10) Halep yakınlarından Asur duvar resmi vahşetin ve vahşet üstünden yapılan siyasal propagandanın en açık tarihi delilleridir. (Gör. 56) Antik duvar kabartmalarında gördüğümüz üst üste yığılmış kesik başlar, elleri ve ayakları kopartılmış insan gövdeleri, savaş arabaları altında ezilen düşman askerleri… yörenin bugünkü durumuna hiç de yabancı değildir. (Gör. 7) Halep yakınlarında bulunan antik Til Barsip sarayının duvarları da aynı manzaralar ile süslüdür(!) İmparatorluğun gücünü temsil eden Asur askeri, havaya kaldırdığı kılıç ile yakaladığı Bedevi askerin kafasını keserken gösterilmiştir. Bu sahnenin hemen arkasında, yukarıya doğru uzanmış iki el ise tanrısal güç Asur’dan aman dilemektedir. (Gör. 10) Geç Asur ve Geç Babil İmparatorluklarının çöküşü sonrasında, Mezopotamya yaklaşık 2 yüzyıl boyunca İran/Pers egemenliği altında kaldı. Ardından bu topraklar tarihinde ilk kez bir Avrupalının kontrolüne geçti. MÖ.331’de Babil düştü, bu kutsal toprakların sahibi artık Makedonyalı Büyük İskender olmuştu. Ancak İskender, Mezopotamya ile yetinmedi, daha doğuya Hindistan’a kadar ilerledi ve devrinin en büyük İmparatorluğunu kurdu. Babil, bu büyük imparatorluk içinde onun en gözde şehirlerinden biriydi. İskender Babil’i doğunun başkenti yapmak istiyordu, fakat ömrü buna yetmedi. Belki de kutsal toprakları yağmalaması, Mezopotamya tanrılarının öfkesine neden oldu ve genç komutan 32 yaşında Babil’de öldü. Ancak İskender’in çizdiği bu yol, antik çağdan bugüne Batı’nın Doğu üstündeki değişmez sömürge rotası haline geldi. Ortadoğu’da akan kan hiç durmuyor Ortadoğu bölgesinde Körfez Savaşı ile başlayan (1991) ve Irak’ın işgali ile (2003) devam eden çatışmalar, son dönemde Suriye’deki iç savaş ile sınırlarımıza dayanmış durumda. Bu çatışmalarda kaç kişinin yaşamını yitirdiği ile ilgili birbiri ile çelişen rakamlar verilmekle birlikte ölenlerin milyonları bulduğu, milyonlarcasının da yaralandığı biliniyor. Bölge sürekli olarak emperyalist güçlerin müdahalesine sahne olmuş, kabileler, mezhepler ve yerel aşiretler arasındaki çatışmalar sonucu bölünmelere ve kaosa sürüklenmekten kendini kurtaramamıştır. Bölge devletlerinin çoğunun sınırları yerel dinamikler ve etnik dinsel yapı dikkate alınmaksızın emperyalist devletler tarafından çizildiği için ulusdevlet kavramı bu bölgeye yabancıdır. KÖRFEZ SAVAŞI RAKAMLARI 17 Ocak 1991 tarihinde başlayan Körfez Savaşı ile birlikte dünya, akıllı füzeler, radara yakalanmayan uçaklar ve patriotlarla tanışmış oldu. Irak harekatında BBC News Haber Ajansı, 200 bin insanın öldüğü Körfez Savaşı ve sonrasındaki ambargoda çoğu çocuk 1.5 milyon Iraklının öldüğünü belirtiyor. Birinci Körfez Savaşı ile ABD Ortadoğu’da varlığını daha da güçlendirdi. ABD’nin 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Ortadoğu bölgesini yeniden yapılandırmaya karar verdiği anlaşılmıştır. Birleşmiş Milletler ve Irak Kalkınma ve Planlama Bakanlığı verileriyle birleştirilerek hazırlanan rapora göre 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ve ardından yaşanan şiddet olayları sonucu 2 milyon Iraklı hayatını kaybetti, 5 milyonu aşkın çocuk yetim kaldı. Savaşın başlangıcından işgalin kalkmasına dek geçen sürede ölenlerin % 75’ini siviller, % 20’sini Iraklı polisler, % 5’ini ise Irak’ta bulunan yabancı askerler oluşturuyor. Ülkedeki 34 bin doktordan 2 bini öldürülürken, 20 bini ülkeyi terk etti. Bu arada 500’den fazla akademisyen ve eğitimci öldürüldü. Kaldı ki Irak 6 milyonu aşkın göçmenle dünyada en çok mültecisi olan ikinci ülke konumuna girdi. SURİYE’DE İÇ SAVAŞ Suriye’de üç yıldan fazla süredir devam eden iç savaş ve çatışmalarda ölenlerin sayısının 171 bini geçtiği belirtiliyor. Suriye  İnsan Hakları Gözlemevi ülkede 18 Mart 2011 tarihinden, 8 Temmuz 2014’e kadarki süre zarfında yaşanan çatışmalarda ölenlerin sayısı ile ilgili rapor yayınladı. Yayınlanan raporda ülkede devam eden savaşta ölenlerin sayısının 171 bin 509’a ulaştığı kaydedildi. Raporda ayrıca ölenlerin yarısını sivillerin oluşturduğuna dikkat çekildi. Açıklamaya göre 56 bin 495 sivil çatışmalar sebebiyle hayatını kaybetti. Sivil kayıpların 9 bin 92’si çocuk, 5 bin 873’ü ise kadınlar oluşturuyor.  Raporda ayrıca çatışmalarda ölen Esad askerleri ve  muhaliflerin sayısı da yer aldı. Buna göre Esad ordusuna bağlı askerlerden 65 bin 803, muhaliflerden ise 46 bin 301 kişi öldü. 2 bin 910 cesedin de kimliğini belirlenmediği belirtiliyor.  IŞID TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KIYIMLARI Halifelik ilan ettiği haziran ayının sonundan bu yana, IŞİD’in kaç kişiyi öldürdüğüne dair yeni veriler paylaşıldı. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi yaptığı açıklamada örgütün Haziran ayının sonundan bu yana Suriye’de bin 500 kişiyi öldürdüğünü belirtti. Örgüt, Irak’taki katliamlarını da sürdürüyor. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre Irak’ta haziran ayında yaşanan çatışmalarda en az 1075 kişi hayatını kaybetti. http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1966 http://bsongur3.blogcu.com/korfezsavasi/8600841 http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizmveterorizmlemucadele/2014/09/24/7768/isidveortadogudauzunsavas http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/57121.asp
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle