17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim Tarihi 12CBT 1447 /12 Kasım 2014 Dünyanın yuvarlak olduğunu kim keşfetti? Aristoteles, dünyanın yuvarlak olduğunu sadece ileri sürmekle yetinmemiş, kanıtlamaya da çalışmıştı. Osman Bahadır [email protected] Bilim ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, dünyanın yuvarlak olduğunu ilk kez Müslüman bilim insanlarının keşfettiğini ileri sürdü. (29 Kasım 2014 tarihli Cumhuriyet gazetesi, s. 4). Böylece Amerika kıtasını ilk kez Müslümanların keşfettiğini öğrendikten sonra, dünyamızın yuvar lak olduğunu ilk kez anlayanların da Müslüman bilim adamları olduğunu öğrenmiş olduk. 8.12. yüzyıllar arasında Müslüman bilim insanlarının önemli bilimsel çalışmalar yaptığı ve yeni keşifler gerçekleştirdikleri bilinmektedir. Bu dönemde dünya biliminin bayrağını yüksek lerde tutanlar onlardı. Hem kendilerinden önce ki bilim mirasını topladılar, özümsediler ve yaydılar, hem de bilime özgün katkılarda bulundular. Avrupa’da ve dünyanın geri kalan bölgele rinde bilim çok küçük adımlar atarken veya tamamen ye rinde sayarken, bu insanlar, daha sonra Avrupa’da 16. yüzyılda başlayacak olan bilimsel devrime temel oluştu racak önemli adımlar attılar. Müslüman bilim insanlarının dünya bilimine olan katkıları ve onları harekete geçiren etkenlerin neler olduğu, çok daha fazla incelenmeyi hak etmektedir. Aristoteles Ancak bir konuda yapıla cak bilimsel incelemenin ve tutumun en önemli özelliği, değerlendirmelerde objektif olmaktır. Bir konuda bilimsel araştırmaya başlanırken veya bir tez ortaya atarken yapılacak ilk işlerden biri de, o konuda daha önce neler yapılmış ve söy lenmiş olduğunu saptamaktır. Dünyanın yuvarlak olduğunu ilk kez bir Müs lüman bilim insanının keşfettiğinin ileri sürülmesi, daha önce veya örneğin eski Yunanlılarda bu ko nuda kimsenin bu gerçeği farketmemiş olduğunu ileri sürmek anlamına gelir. Dünyamızın yuvarlak olduğunu ilk defa or taya atan, Pisagor ve Pisagor Okulu mensupla rıdır. Ancak Pisagor ve öğrencileri bu tezlerine herhangi bir kanıt göstermediler. Bazı kaynaklar onların, gökcisimlerinin gözlenmesinin ardından bu fikre ulaşmış olabileceklerine işaret etmekte dir. (Pisagor’dan önce Tales, Yer’in bir disk biçi minde olduğunu ve su üzerinde durduğunu söy lemişti. Anaksimandros’a göre ise Yer bir silindir biçimindeydi ve insanların yaşadığı yer onun düz olan üst kısmıydı. Anaksimenes bu görüşü reddetti ve Yer’i bir masa yüzeyine benzetti. Ona göre iki yüzey üzerine etkiyen hava hareketleri, bu yüzeyi dengede tutuyordu). İLK KANITLAR ARİSTOTELES’TEN Dünya’mızın küre biçiminde olduğunu destekleyen kanıtları ilk defa ortaya atan Aristoteles (384322)’tir. Aristoteles dünyanın yuvarlak olduğuna dair üç kanıt sunmuştur. Birincisi, Ay tutulmaları sırasında Dünya’nın Ay yüzeyine yansımış olan dairesel biçimi, gezegenimizin yüzeyinin dairesel eğriliğinden başka nasıl açıklanabilirdi? Aristoteles’in ikinci kanıtı, kuzeyden güneye doğru seyahat edenlerin gördükleri bazı takımyıldızların, bir süre sonra alçalması ve kaybolması, oysa güneyden kuzeye seyahat edenlerin birdenbire bu takımyıldızlarla karşılaşmasıdır. Küçük bir yer değiştirme bile, gökteki yıldızların görünümünü önemli ölçüde değiştirmektedir. Böylece örneğin Kıbrıs’tan görünen yıldızlar, Mısır’dan artık görünmemektedir. Aristoteles’in üçüncü kanıtına göre, Dünyamız simetri ve denge kuralları nedeniyle küresel olmak zorundaydı. Yer üzerine tüm yönlerden cisimler düşüyordu ve bunların simetrik ve dengeli birikimleri sadece küresel bir biçim oluşturabilirdi. (Aristoteles’in ilk iki kanıtı elbette çok zekice sunulmuş gerçek anlamda ispatlayıcı kanıtlardır. Üçüncü kanıtını ise ispatlayıcı olarak göremeyiz. Çünkü bir gökcismi, üzerine her yönden cisimler simetrik düşse bile küresel olmayabilir. Fakat birkaç milyar yıl boyunca üzerine cisimler düşen bir gökcismi dengesini ve istikrarını nispeten korumuşsa onun biçiminin küresel olduğu düşünülebilir. Ama Aristoteles ne dünyamızın yaşını o kadar uzun ömürlü olduğunu biliyordu, ne de bir yörüngede hareket ettiğini söylemişti. Dünya’nın kendi ekseni etrafında döndüğünü ise ilk kez, Aristoteles’ten birkaç yaş büyük olan Pont’lu Heraklit açıklamıştı). Aristoteles’in dünyamızın ve evrenin yapısı hakkındaki düşünceleri, ilk kez Emevi hükümdarı Hişam B. Abdülmalik zamanında (724743) Arapçaya çevrildi. Halife elMemun zamanında (813833) da İslam ülkelerindeki bilim büyük bir yükseliş gösterdi. Halife elMemun hem rasathane kurdurttu, hem de eski Yunan bilimsel eserlerinin Arapçaya çevrilmesini teşvik etti. Bu çalışmalar sırasında Aristoteles’in diğer görüşlerinin yanı sıra dünyamızın yapısı hakkındaki fikirleri de öğrenilmişti. Müslüman bilim adamlarının çalışmaları, eski Yunan biliminden etkilenmiş ve Avrupa’da yükselen bilimsel devrimi de etkilemiştir. Bu nedenle Aristoteles’in görüşleri ve bilime kazandırdıkları yok sayılarak bilim de, bilim tarihi de, politika da yapılamaz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı’nın bu açıklamasından sonra, insan “sıra acaba Kopernik’e mi geldi” diye düşünmeden edemiyor. OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu [email protected] Dijital Arabulucular “İçerik kral değildir. Kral olan muhabbettir. İçerik sadece muhabbetin konusudur.” Internetin (web teknolojisinin itici gücüyle) tüm dünyada popüler olduğu 90lı yılların ortalarından beri aynı mesaj ortalıkta dönüp durmaktadır: “İçerik kraldır”. Geçtiğimiz günlerde ilk kez bunun tersinin de doğru olabileceğini öğrendim. Cory Doctorow’a göre “...içerik kral değildir. Eğer sizi ıssız bir adaya gödersem ve yanınıza arkadaşlarınızı ya da sevdiğimiz filmleri alma imkânı tanısam, herhalde arkadaşlarınızı tercih ederdiniz. Filmleri tercih edenlere sosyopat derdik. Kral olan muhabbettir. İçerik sadece muhabbetin konusudur”. Belki de bu anlayışa gelebilmek için webin sosyal medya halini alması gerekiyordu. Dijital dünya bu denli “sosyal” hale gelmeseydi, muhabbet ile ona konu olan malzemenin birbirinden ayrı düşünülebileceğini idrak edemezdik (tıpkı web teknolojisi gelene kadar gazete ile gazete kâğıdı ayırt edemediğimiz gibi). Krallığın içerikten muhabbete dönüşmesi, dijitalleşmenin çevremize getirdiği kimi norm değişikliklerine karşı da toleranslı olmamıza neden olacak (dürüst olmak gerekirse özellikle dijital göçmenler için bu hâlâ bir direnç konusu). Örneğin ikinci ekran kullanıcıları. Bu isimle hitap edildiğinde kimse üstüne alınmayacaktır ancak sinemada film izlerken ya da evde TV seyrederken bir gözü ile akıllı telefonunu açıp sosyal medyada ne var ne yok diye şöyle bir bakmadan edemeyenleri kastediyorum. İşte bazı istatistikler: TV izlerken cep telefonunu “kurcalayanlar”ın oranı Avrupa’da %36, Kuzay Amerika’da %39, Güney Amerika’da %53, Afrika ve Orta Doğu’da %62, Asya’da %67. Global anlamda her beş kişiden dördü TV izlerken aynı zamanda internet üzerinden herhangi bir içeriğe de ulaşıyor. Akşamları TV izleyenlerde bu oran %48. Neredeyse iki kişiden biri. Peki insanlar TV izlerken ne yapıyor? Sadece internete mi erişiyor? Hayır. Bazı popüler eylemler: Arkadaşlarıyla muhabbet etmek (%60), gazete vb. okumak (%50), oyun oynamak (%43), internette ürün araştırması yapmak ya da satın almak (%41), televizyonda izlemekte olduğu şey hakkında internette arama yapmak (%31), televizyonda izlemekte olduğu konu hakkında sosyal medyada görüş paylaşmak (%15), televizyonda izlemekte olduğu konuyla ilgili internette etkileşim kurmak (%10). Bu istatistikler bize iki mesaj veriyor: Birincisi, televizyon, sinema vb. kategorisindeki birinci ekranda izleyicilerin akıllı telefon, tablet gibi ikinci ekranda etkileşim kurabileceği dijital arabulucuları kullanmak (dizilerin, reklamların içine twitter hashtagi eklemek, facebook ya da instagram sayfasının adresini yazmak vb. gibi). İkincisi de birinci ekranı izlerken ikinci ekrandan etkileşim kuranlara kızmamak! Dijital pazarlama uzmanları birincisi konusunda etkin bir şekilde çalışmaktalar. Artık ülkemizde de gerek televizyon dizilerinde gerekse de reklamlarda bu tür dijital arabulucuları görmek olası. Hatta dizilerde her bölümün konusuna göre hashtagler değişmekte; dolayısıyla izleyici o haftanın konusu hakkında diğerleriyle etkileşim kurabilmekte. Geriye sinema salonunda film izlerken hemen önünüzdeki koltukta oturan izleyicinin cep telefonu açıp ışığıyla film seyretme zevkinizin içine limon sıkmasına karşı tahammül etmeniz kalıyor. Bir de şu açıdan bakın: Tahammül edebildiğiniz kadar dijitalsiniz/gençsiniz!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle