02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM 8 Ekonomi CBT 1447/12 Aralık 2014 Aykut Göker [email protected] Stratejimiz Teknolojide Treni Kaçırmak! 02 Aralık’ta, Güney Gönenç Hocamızın anısına, “Niçin Sanayileşemedik; Yenilikçi Yaratıcı Bir Toplum Olamadık” konulu konferansı düzenleyen Elektrik Mühendisleri Odası’na teşekkürlerimle... Bilim, teknoloji ve yenilik faaliyetlerine ilişkin destek bolluğundan söz etmiştim; strateji belgesi de bol... Dıştan bakan göz için bu da iyi bir şey; tabiî o stratejiler uygulanıyorsa... Türkiye’nin bu konudaki pratiği geçmişte pek parlak olmadı; günümüzde de parlak değil... Bunun, günümüz için açık göstergesi, bunca destek bolluğuna karşın ARGE harcamalarının GSYİH’ye oranının son beş yıldır %0,850,95 bandında çakılı kalması... Karşılaştırma için not edeyim; bu oran G. Kore’de %4,03 idi (2012’de). Amaçları %5’e erişmek... Hazırlanan stratejilerden sonuç alınamamasının iki temel nedeni olabilir. Birincisi, ya hareket noktası ve/veya öngörülen hedef yanlıştır ya da bunlar doğruysa, o hedefe erişmek için çizilen strateji... İkincisi de, bütün tespit ve öngörüler doğrudur; ama ya siyasî iradenin öngörülenleri uygulamaya niyeti yoktur, o belgeyi de görünümü kurtarmak için hazırlatmıştır ya da uygulamada, şu ya da bu nedenle yetersiz kalınmıştır. Strateji hazırlama sürecinde yer alan uzmanların iyi niyetinden kuşku duymuyorum. Ama hareket noktalarına ilişkin bir kuşkum var, onu söyleyeyim. Diyelim, otomotiv sektörüyle ilgili strateji hazırlıyoruz; geleceğe yönelik öngörülerimiz var. Sektörün bugünkü teknolojik yetenek düzeyi bizim için verili koşul... Ama bizi en az bunun kadar bağlayacak başka verili koşullar da var: Örneğin, sektörün sermaye bileşimi... Acaba, yerli sanayicilerin dünyanın otomotiv devleriyle kurdukları sermaye ortaklığı ya da stratejik ortaklık bağlarının neye izin verip neye vermeyeceğini iyi çözümleyebildik ve açıkça ortaya koyabildik mi? Sanıyorum, strateji belgesini hazırlayan uzmanlar sektördeki sermaye bileşiminin ve getirdiği kısıtların farkındalar ama bunu açıkça ortaya koyamıyorlar. Onlar muhakkak ki, ileri düzeyde tekelleşmenin olduğu bu sektörde dünya pazarına özgün bir markanın çıkarılabilmesinin imkânsıza yakın olduğunun da farkındalar. Çünkü konuyla ilgili olan herkes, otomotiv ana sanayiinde önde koşan devlerin yıllık ARGE harcamalarının, ilk beşte 4 milyar ile 7 milyar, ikinci beşte 2 milyar ile 4 milyar Avro arasında değiştiğini bilir. Türkiye’nin özeli, kamusu, üniversitesi dâhil, yıllık toplam ARGE harcamasının ise 5,6 milyar Avro (2013) dolayında olduğunu da! Bırakın sektördeki sermaye bileşiminin kısıtlarını ve yerli sanayicinin finansman gücünü bir yana, ülke olarak, tek bir sektöre yöneltebileceğimiz sübvansiyon gücümüz bile, özgün marka atılımını desteklemeye ve sürdürebilmeye zor yeter. Biz, teknolojisi oturmuş, gelenekselleşmiş; tekelleşmenin ileri düzeylerde olduğu bu tür sektörlerde, trenleri kaçıralı çok oldu. Anılan türden sektörlerde yapılabilecekler, mevcut sermaye bileşimi ve finansman yapısının getirdiği kısıtların aşılabileceği dar ama özelliği olan ya da ileri düzeyde uzmanlık gerektiren yeni alanlara (“niche’ pazarlara) yönelmekle sınırlıdır. Ve bir de, imalat yelpazemizi teknoloji yoğun girdilere doğru genişletmeyi, ayrıca tasarım ve ARGE alanlarında hizmet sunum payımızı olabildiğince artırmayı hedef alan bilinçli adım ve zorlamalarla... Bunun dışında, hiç akıldan çıkarılmaması gereken bir nokta var: Geriden gelen ülkelerin önde koşanları yakalayabilme şansı, teknolojinin, sektörel ya da bütün ekonomik faaliyet alanlarını etkileyecek ölçüde köklü değişiklikler geçirmeye başladığı dönemlerde artar. Çünkü Carlota Perez’in her zaman yinelediğim sözüyle, böyle dönemlerde kartlar yeniden karılır. Örneğin, petrol meselesi ve gezegenimizi tehdit eden çevresel sorunlar nedeniyle, otomotivde ortaya çıkan temiz enerjiye yönelim Türkiye’nin de bu sektörde ciddi olarak deneyeceği bir açılım alanıydı. Ama galiba, her şeye kâdir muhterem zat, üzüm yemek değil bağcıyı dövmek niyetiyle otomotiv işine de karışınca o tren de kaçırıldı. Türkiye Yüksek Teknoloji İhracatında Neden Tökezledi? Türkiye ekonomisi 1980 yılında gündeme gelen ihracata dayalı büyüme modeli altında dünya piyasalarına herhangi bir hazırlık aşamasından geçmeden eklemlenmiş, uluslararası işbölümü çerçevesinde, ucuz emek rezervlerini kullanarak, teknoloji içeriği düşük emek yoğun sektörler temelinde uzmanlaşmıştır. Eğer, sanayi sektörü önceden hazırlanmış bir sanayi stratejisi çerçevesinde ve tedricen dışa açılmış olsa idi, dışa açılmanın sanayide yarattığı ve günümüzde giderek kristalize olan maliyetleri muhtemelen daha düşük olabilecekti. Bayram Ali Eşiyok, Seçilmiş gelişmekte olan ekonomilere1 ilişkin [email protected]> yüksek teknoloji içerikli ürün ihracat değerlerini gösteren Tablo 1 (ve grafik 1) incelendiğinde, 1980’lerden günümüze kadar uygulana gelen neoliberal politikaların sonuçlarını ihracatın düşük profilli teknolojik yapısında Türkiye’nin 1990 yılında 107 milyon dolar olan ihracat değerinin 2012 yılında 1,979 milyon dolara yükseldiği görülüyor. Türkiye bu izlemek mümkün. Sanayileşme ve yapısal ihracat değeri ile tabloda yer alan tüm ülkelerin değişme gibi dinamik etkinliği hedeflemeyen gerisinde bir başarım ortaya koyuyor. neoliberal politikalar sonucunda, sanayide Oysa Güney Kore’nin 1990 yılında 10,936 yapısal değişmenin sağlanamadığı ve bunun milyon dolar olan yüksek teknolojilere dayalı neticesinde üretim (ve ihracat) yapısının temel ihracat değerinin 2012 yılında 121,313 olarak düşük ve orta teknolojilere dayalı milyon dolar gibi son derece yüksek bir değere geliştiği ve bu durumun giderek yapısal bir yükseldiği izleniyor. Çin’in 2000 yılında nitelik kazandığı görülüyor. 41,736 milyon dolar olan yüksek teknolojilere dayalı ihracat değeri ise 2012 yılında 505,646 YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATI 2012 yılı itibariyle Türkiye’nin yüksek milyon dolara ulaşarak birçok gelişmiş ülkenin dahi üzerinde bir başarım ortaya koyduğu anlaşılıyor. Tablo 1: Yüksek Teknoloji İçerikli İhracat Özellikle Güney Kore ve Çin’in (Cari Fiyatlarla,Milyon ABD $) yüksek teknolojilere dayalı ihracat 1990 2000 2010 2011 2012 başarımlarının arkasında devletin Brezilya Çin Hindistan G.Kore 1,053 498 10,936 5,990 41,736 2,062 54,333 8,122 406,090 10,087 121,478 8,415 457,107 12,871 122,021 8,820 505,646 12,434 121,313 düzenleyici rolünü ve bu bağlamda planlamaya dayalı kaynak tahsis sürecinin etkisini belirtmek gerekiyor. Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatında tökezlemesinin Malezya 6,050 47,026 59,332 61,127 61,223 temel nedeni ise 1980’li yıllardan Meksika 962 31,174 37,657 40,795 44,013 günümüze uygulanan neoliberal Türkiye 107 1,078 1,714 1,921 1,979 politikalardan ve bu politikaların Kaynak: 2014, World Bank veri tabanından hareketle oluşturuldu. teknoloji, bilim, yatırım, tasarruf ve planlama gibi olguları iktisat teknoloji içerikli ürün ihracatı 2 milyar dolar civarında gerçekleşirken, Kore 121 milyar doların üzerinde yüksek teknoloji ihracacatı politikalarının gündeminden çıkarmış olmasında ve kısa erimli, günü birlik politikalarda aramak gerekiyor. gerçekleştirmiş durumda. Çin’in yüksek teknoloji içerikli ürün ihracatı ise yaklaşık 506 milyar dolar. Yüksek Teknoloji İhracatının Toplam İmalat Sanayi İhracatı İçerisindeki Payı 2012 yılı itibariyle Türkiye’nin yüksek teknoloji içerikli ihracatının Tablo 2 : Yüksek Teknoloji İçerikli İhracatın Toplam toplam imalat sanayi ihracatı İmalat Sanayi İhracatı İçerisindeki Payı (%) içerisindeki payı %1.8 iken, söz Brezilya Çin 1990 6.5 2000 2010 18.7 11.2 2011 9.7 2012 10.5 konusu oran Malezya’da %43.7, Çin’de %26.3 ve Güney Kore’de %26.2 oranında gerçekleşiyor. 19.0 27.5 25.8 26.3 Ülkelerin teknolojik başarımının Hindistan 3.9 6.3 7.2 6.9 6.6 ölçümünde kullanılan göstergelerin Güney Kore 18.0 35.1 29.5 25.7 26.2 başında yüksek teknoloji içerikli Malezya 38.2 59.6 44.5 43.4 43.7 ihracatın toplam imalat sanayi ihracatı Meksika 8.4 22.5 16.9 16.5 16.3 içerisindeki payı göstergesi geliyor. Türkiye 1.2 4.8 1.9 1.8 Dünya 18.2 24.4 17.6 16.5 Kaynak: 2014, World Bank veri tabanından hareketle 1.8 17.6 Başka bir ifadeyle, sanayi ihracatının niceliği yanında, daha önemli bir gösterge olarak ihracatın niteliği göz oluşturuldu. önüne alınıyor. Türkiye’nin söz konusu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle