02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Tarih CBT 1439/17 Ekim 2014 KURTULUŞTAN KURULUŞA IV Kasaba’da (Turgutlu) okullaşma, dernekler, sosyal etkinlikler Salih Özbaran, [email protected] N eredeyse tamamı yanmış bir kasabayı canlandırmak ve onu Cumhuriyet ilkeleri çerçevesinde geliştirmek, hiç kolay olmadı. Yangın ve yıkım, Osmanlı döneminin son yıllarına doğru uzanan süreçteki varlıkları bilinen “Maarif Komisyonları” ve mektepleri, (hatta Yunan işgali süresince girişilen başkalaştırmalar), Cumhuriyet rejiminin öngördüğü devrimlerle ulusal, çağdaş ve laik eğitim anlayışı doğrultusunda ve yepyeni olarak ortaya konulabilmişti. Bu yazıda, ele alınan dönemdeki basında sıklıkla dile getirilen mali yetersizlik çoğu zaman yaratılan düşünce potansiyelinin, gösterilen coşkunun önünde engel gibi durmuştur. Yine de Cumhuriyet ruhunun ilkeleri, özverileri ve disiplini bu kasabanın küllerinden yeniden doğmasını, modern yapılanmaya ve çağdaşlığa kucak açmasını sağlayabilmiştir. Özellikle öğretmenlerin bitmeyen çabaları, çağdaşlığı yakalamada baş rolü oynayan etmenlerin başlarında gelmektedir. Kimi zaman maaşlarını İl Özel İdaresi’nden zamanında alamamalarına, konut bulmada karşılaştıkları zorluklara karşın, onlar Türk Devrimi’nin motor gücü olabilmişlerdi. Sadece ilkokullarda ve ortaöğretimde değil, Türk Ocağı’nda, Millet Mektebi’nde, spor kulübünde, Halkevi’nde, okuma odalarında, Muallimler Birliği’ndeki etkin varlıklarıyla Cumhuriyet rejiminin sürükleyicileri olmuşlardır. Ayrıca, önemle vurgulanmalıdır ki yenilik hareketlerine, Kasaba’da yoktan var edilmiş olan tarımsal, endüstriyel ve kültürel yaratıcılığa, halk katılımının ve desteğinin çok önemli yeri ve etkisi olmuştur. 1925 yılında temelleri atılan Cumhuriyet ve ardından yeni abece ile derslerine başlayan İsmet Paşa ve Hilâl mektepleri, sayıları, öğretmenleri, öğrencileri ve sosyal etkinlikleri durmadan artacak olan okulların öncüleri olmuşlardır. 1937 yılında geçici binalarda öğretime geçecek ve daha sonra halkın 100 bin lira bağışıyla yeni binasına geçecek olan Ortaokul hakkında Yeni Asır gazetesi 10 Kasım 1938 tarihinde şunları yazacaktı: Turgutlu Orta Okulu’nun talebe mevcudu, civar kasaba ve köylerden gelenlerle bu yıl dörtyüzü bulmuştur. Alaşehir’den bile bu okula talebe gelmekte ve akşam dönmektedir. Mektep müdürü ve muallimler talebeleri iyi bir şekilde yetiştirmek için çok çalışmaktadırlar. Mektebin ihtiyaçlarını temin maksadıyla bir kooperatif teşkil edilmiş ve faaliyete geçirilmiştir. Bundan başka mektepte bir temsil kolu, müzik kolu ve izci teşkilatı kurulmuştur. Temsil kolu yakında bir müsamereyi verecektir. Müzik kolunu musiki öğretmeni Rifat Bey idare etmektedir ve mükemmel bir koro vücuda getirmiştir. İzci teşkilatı yeni kurulmakla beraber büyük ilgi görmektedir. Sosyal faaliyetler olarak da değerlendirilebilen “Himâyei Etfal Cemiyeti” (Çocuk Esirgeme Kurumu), “Gençlik Yurdu”, “Tayyare Cemiyeti”, “Türk Ocağı” ve “Halkevi” gibi kuruluşların yeni rejim Cumhuriyet’in çağdaşlaşma yolundaki çabalarının birer parçaları oldukları bilinmelidir. 1932 yılında Manisa Encümeni Vilayet Başkatibi Ferid Bey tarafından düzenlenmiş olan bir Mecmua’da Turgutlu kazasındaki cemiyetler aynen şöylece sıralanmıştır: C.H. Fırkası teşkilatile Himâyeietfal, Hilaliahmer (Kızılay), Tayyare ve Türk Maarif cemiyetleri ve Muallimler birliği ve Avcılar kulübü. Bu kuruluşların ve anılan derlemede adları geçmeyen derneklerin Kasaba’daki işlevlerinin ayrıntılı bilgileri şu an için çok sınırlıdır. Yine de, bazı gazete haberlerinde yansıtılan bilgilerden öğrendiğimize göre Cumhuriyet’in kök saldığı yıllara tanıklık eden girişim ve özverilerin örnekleri pek çoktur. Özellikle Türk Ocağı ve daha sonra ekteki fotoğrafta yapımı bitmek üzere olan görüntüsüyle Halkevi faaliyetleri içinde yer alan ve başta müzik, tiyatro ve futbol olmak üzere çeşitli etkinliklerle kaynaşan, ortak ülküde bütünleşen, geleceğe kıvançla bakan bir kuşağın yaratıcıları olmuşlardır. Turgutlu Hükümet Konağı’nın temeli 1939 yılında atılabildi; dağınık olan resmi dairelerin bir araya getirilmesine olanak sağlayacak büyük bir bina yapımına girişilebildi. Yine de, gecikmeler Turgutlu’nun 1940’lı yıllara çok daha modern bir kent olarak girmesini engelleyemedi. Benim 1940 yılında içine doğduğum Turgutlu modern bir kentti artık. Hükümet binası için temel atılması ve Atatürk abidesinin yapımına başlanması ile ilgili şu gazete haberi bir Cumhuriyet kenti yaratma yolundaki azmin, sürekliliğin ve çalışkanlığın 28 Nisan 1939 tarihli Anadolu gazetesinde yer alan br yazının tam bir ifadesidir: Turgutlu, (Hususî) – 24 Nisan [1939] pazartesi günü Turgutlu’ya gelen vali vekilimiz B[ay] Refik Noyan, kazanın muhtelif işleri ve ihtiyaçları etrafında tetkikatta bulunmuş ve Cumhuriyet meydanında yaptırılmakta olan Atatürk heykeline aid kaide ile inşaatı bir müteahhide ihale edilmiş olan yeni hükümet konağının temel atma törenine riyaset etmiştir. Hükümet konağının temel atma merasiminde kaymakam B[ay Salâhiddin] Kıpçak bir hitabe ile cumhuriyet hükümetinin bayındırlık işlerine verdiği ehemmiyeti tebarüz ettirmiş, Atatürk heykeline aid kaidenin vazı esası resminde [temel atma töreninde] de belediye reisi Cevdet Öktem Büyük kur AYDINLANMANIN, AZMİN VE ÖZVERİNİN ÜRÜNÜ tarıcımız ve Ebedî Şefimiz Atatürk’e karşı Turgutlu halkının sonsuz saygı ve minnettarlığına tercüman olmuştur. Hükümet konağı Turgutlu’ya imar ve güzellik bakımından çok kıymetli bir eser daha kazandırmış, aynı zamanda dağınık bir halde resmî daireleri çatısı altına toplamak suretiyle kazanın en büyük bir ihtiyacına cevap vermiş o lacaktır. Yeni hükümet konağımız cumhuriyet meydanının güney cephesinde geniş bir arsa üzerinde inşa edilmektedir. Cumhuriyet meydanının batı cephesini cumhuriyet okulu, doğu cephesini Halkevi süslemektedir. Çok parlak ve canlı olan temel atma törenlerini müteakip vali vekilimiz şerefine şehir kulubünde yüz kişilik bir öğle ziyafeti verilmiştir. Çok kısa olarak öykülendirdiğim ve Cumhuriyet’in ilk iki onyılı üstünde gezindiğim Kasaba (Turgutlu), çağdaşlık yolunda yepyeni bir atılımın yerel örneğidir. Politik ve ideolojik beklentilerle içinde yaşadığı mız havaya sokulmak istenen ve bu kasvetli havada solumaya çalıştırılan yaklaşımın değirmenine su taşıyan bazı “tarihçiler”in ve “medya”nın, Türkiye Cumhuriyeti’ne önyargılarla baktıklarının farkındayım. Bu tavrın bilimsel, etik ve politik düşünce sınırlarını çok zorladığının da bilincindeyim. Tarihçilikte, şüphesiz, eleştiri esastır; bunu akademik düzeyde tutanların bulunduğunu da biliyorum. Ama üzülerek belirtmeliyim ki, kendilerine “tarihçi” diyenlerin ve “ben tarihçi değilim” diyerek tüm medya olanaklarını kullanarak tarih dersi verenlerin cirit attığı bir ortamı solumaktayız. “Doğa” ile oynamak kadar “geçmiş” ile oynanmaktalar; yeter ki herşey gündelik politikaya uyumlu olsun. Ama unutulmamalıdır ki, doğa tepkisini amansızca gösterebilmektedir; tarih ise hem de daha sağlam basarak yenilenmektedir. Kasaba’nın (Turgutlu’nun) geçmişi, buna çok güzel bir örnek oluşturmaktadır. gerektiğini gösterdi. Umuyorum birkaç yıl içinde bunun uygulamalarını göreceğiz. Araştırmalarımız Amerikan Sağlık Bakanlığı (NIHNational Institutes of Health) tarafından 33 yıldan beri desteklenmektedir. Yeterli olmasa da devamlı çalışmamızı sağlayacak kadar bütçe alabiliyoruz. Son olarak iki noktaya değinmek isterim. Birincisi, bilim yapmak ve önemli bilimsel soruları çözmek çok zaman alır ve ne kadar zeki olursanız olun çok çalışmadan sonuca ulaşmanıza imkan yoktur. Cryptochrome ve Period proteinlerinin işlev mekanizmalarını çözmek 16 yılımızı aldı. Ben ve çalışma arkadaşlarım bu süre içinde haftada ortalama 70 saat çalıştık. İkincisi, sirkadiyen saat üzerinde laboratuvarımda yapılan önemli keşiflerin büyük bir kısmı Türk öğrenci ve asistanlarım Sezgin Özgür, KezibanÜnsal Kaçmaz, Halil Kavaklı, Nuri Öztürk, İrem ÖzkanDağlıyan ve Yunus Annayev tarafından yapılmıştır. Dr. Halil Kavaklı (Koç Üniversitesi) ve Dr. Nuri Öztürk (Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü) sirkadiyen saat üzerinde kendi çalışmalarını sürdürmektedirler. Türkiye’yi sirkadiyen saat araştırmalarında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri Baştarafı 3. sayfadan devam korur, Cryptochrome’la birlikte hücre çekirdeğine girerek yine Cryptochrome’un yardımı ile CLOCK ve BMAL proteinlerinin kontrol ettikleri genlerden ayrılmasına sebep olur ve bu mekanizma ile o genleri etkisiz hale getirir. Böylece Cryptochrome ve Period proteinlerinin iki türlü mekanizma ile sirkadiyen saati kontrol ettiklerini gösterdik. 15 Eylül 2014’te yayımlanan makalemiz oldukça teknik, ancak bu ikili kontrol mekanizmasını kanıtlamamız biyomedikal çevrelerden oldukça ilgi gördü çünkü bizim bu araştırmamızdan önce Cryptochrome ve Period’u etkileyecek ilaçların sirkadiyen saat üzerinde aynı sonucu yapacakları sanılıyordu. Bizim araştırmamız bunların farklı sonuçlar vereceğini ortaya çıkardı ve sirkadiyen saati kanser ve diyabet dahil birçok hastalığı hedef alan ve Cryptochrome veya Period proteinlerini etkileyen ilaçların değişik sonuçlar vereceğini gösterdi. Böylece ilaç geliştirmede daha bilinçli bir yaklaşım Aziz Sancar biyolojik ritmin sırrını çözmek üzere
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle