02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim Tarihi CBT 1439 /17 Ekim 2014 12 Kadın özgürlüğünün aşamaları... Kadınların günümüzde hâlâ eksik olan özgürlükleri, bugünkü düzeyine çok çeşitli aşamalardan geçerek geldi. OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu [email protected] Hücrede İntihar ve Enformasyon Objektif enformasyonun kişiden, nüfuzdan, güçten bağımsız bir olgu olarak korunması herkesin üzerinde tartışmasız mutabık kalması gereken bir asgari müşterektir. Gündelik hayatımızda enformasyonun önemi giderek artmakta. Enformasyon, bilgiden farklı olarak, obejektiftir ve bir araçtır. Bu nedenle enformasyona sahip olmak, ondan bilgi üretmedikçe, onu bir amaca ulaşmada kullanmadıkça, kendi başına bir değer ifade etmez. Tıpkı ansiklopedi gibi. Eğer Arjantinli yazar Borges gibi sıradışı biri değilseniz, çoğunlukla ansiklopedilerle ilişkiniz, bir soruya cevap aradığınızda ona başvurmak şeklindedir. Ondaki enformasyonu alır, kendi amacınız için kullanırsınız. Bu türden bir amacınız yoksa, kitap okur gibi açıp ansiklopedi okumazsınız. Enformasyon da böyledir. Bir eyleme, bir bilgiye dönüşmediği sürece enformasyon sahibi olmanın da enformasyonun kendisinin de bir değeri ya da önemi yoktur. Son yıllarda bilgi iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte bu nüans göz ardı edilmeye ve enformasyonun kendisi çok önemli bir değermiş gibi öne sürülmeye başladı. Bazılarının kafa karışıklığı buradan geliyor. Objektif enformasyonu kişinin beyninde tutmasının pek de bir değeri kalmadı; yeter ki yeri geldiğinde bu enformasyon kaynaklarına ulaşabilecek erişim imkânlarına sahip olsun, bu enformasyon yığını içinde işe yarar ve güvenilir olanları ayırt edebilsin ve sonuçta onu belirlenmiş bir amaç için kullanabilsin. Bayram sonrasında bomba bir haber tüm medyayı kilitledi. Hunharca bir cinayetin faili olduğu mahkeme kararı ile sabit olan ve bundan hüküm giyen kişi hücresinde intihar etmiş olarak bulundu. Sosyal medyada topa girenlerin büyük bir kısmı bu intihar olayına inanmadı. Bir kısmı cinayete kurban gittiğine inanırken, bir kısım ise aslında ölmediğini, hapishaneden kaçtığına ya da kaçırıldığına inanıyor. Bazı twitter mesajları “kesin eminim” şeklinde ifadeler içeriyor. Bir konuda kesin emin olmak için güçlü fikirlere sahip olmak yetmez. Objektif enformasyona gereksinim var. Mesela “ölmediğine kesin eminim; hapishaneden çıkarken gördüm, resmini çektim” dese bir nebzeye kadar dikkate değebilir. Ama “kesin eminim, ölmemiştir o” gibisinden bir yorum, evet bir fikirdir ve saygı duyulur ama “kesin emin” olmayı gerektirmez. Peki bu tabloda objektif enformasyon nerede? Örneğin güvenilirliğini herkesin kabul edeceği bir kişi, kurum ya da makam, fotoğraf, rapor vb. gibi üstünde tartışılamayacak nesnellikteki enformasyonla güçlendirilmiş bir açıklama yaptı mı? Hayır ! Belki de bu tür durumlarla ilgili yasal mevzuat bu açıklamaları yapmayı engelliyor olabilir. (Ancak toplum şu tabloyla karşı karşıya bırakıldı ve adeta herkesin kendi fikrini üretmesi için elbirliği yapıldı: “İşte bu adamın ne tür birisi olduğunu zaten biliyorsunuz; bakın bir de intihar etti deniyor”). Diyelim ki bu türden açıklama yapıldı ve intihar dendi. Aksini düşünenler fikirlerinden cayacak mı? Büyük bir olasılıkla hayır. Neden? Bunun temel sebebi sanırım, yeri geldikçe gücü elinde tutanların, objektif enformasyonu, kendi amacına hizmet etmek için eğip bükmesi. Örneğin mahkemelerde çakma enformasyonun objektif enformasyon olarak değerlendirilmesi ve kişilerin bunu baz alarak mahkum edilmesi. Objektif enformasyonun kişiden, nüfuzdan, güçten bağımsız bir olgu olarak korunması herkesin üzerinde tartışmasız mutabık kalması gereken bir asgari müşterektir. Bu olmazsa kişisel fikirler, nesnel enformasyonun yerini alır. Başa geçen, diğerlerini arzu ettiği şekilde mağdur eder. Neyin doğru, neyin eğri olduğu üzerinde mutabakat sağlanamaz. Osman Bahadır [email protected] K adınlar tarihteki ilk büyük özgürlüklerini, ensest yasağının oluşmasıyla elde ettiler. Gerçekte ensest yasağı, sadece kadınların değil insanlığın varlığını sürdürebilmesinin de bir koşulu olmuştur. Fakat bu genel varoluş temelinde kadınlar da bu yasak sayesinde ilk kez bir kimlik oluşturabilme ve özgürlük alanı elde etme imkânına kavuştular. Ensest yasağı olmasaydı, insanlar toplum haline gelemezdi. Doğum kontrol yöntemlerinin bilinmediği bir çağda, doğum yapabilecek yaştaki kadınlar zamanlarının büyük bölümünü hamile olarak veya bebek emzirerek geçiriyorlardı. Bu fizyolojik farklılıkları onları erkeklerle bugüne kadar devam eden ve kaçınılması çok zor bazı işbölümlerine götürdü. Kadınlar (ve erkekler) yetersiz de olsa bazı doğum kontrol metotları öğrendiklerinde bu sefer engel olarak önlerinde dini tabular vardı. Dini öğretileri, doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasını sapkınlık ve günahkârlık olarak görüyordu. (Hrıstiyan düşüncesine göre kadın, erkek için yardımcı bir bedendir. Aziz Augustinus’un yorumlarına göre erkek “Tanrı’nın yüceliğinden” ve aklı için, kadın ise “erkeğin yüceliğinden’ ve bedeni için yaratılmıştır.) Gebelikten korunma hakkı, kadınların özgürlüklerine giden yollarındaki en önemli haklarından biriydi. Bu hak kadınlara, kendi bedenine sahip bir birey konumu kazandırarak onlara özgürlük alanı açıyordu. Dolayısıyla doğum kontrolü, aynı zamanda erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini yıkmaya yönelmiş doğrudan bir tehdit niteliğindeydi. Birçok toplumda doğum kontrolünün kabul edilmemesinin temel nedeni de buydu. Kadınlar gebelikten korunma hakkını önce siyasi bakımdan elde ettiler, daha sonra da modern doğum kontrol araçlarının ve yöntemlerinin geliştirilmesiyle bu imkâna fiilen kavuştular. Bu iki gelişme kadın özgürlüğü tarihinin siyasi ve tıbbi iki büyük aşamasıdır. Protestanlık mezhebinin doğuşu da Batılı kadınlara kısmen de olsa bir özgürlük nefesi aldırtmıştır. Çünkü Calvin günah çıkarma sistemini kaldırtarak kadınları rahatlattı ve belki daha da önemlisi Protestan Kilisesi (öğretisinin yayılması için) kadınların okuma yazma öğrenmelerini ve eğitim görmelerini desteklemek suretiyle kültürel bakımdan gelişmelerinin yolunu açmış oldu. Kadınların daha sonra eğitim görme hakkını resmi olarak kazanmaları, onların özgürlüğe giden yollarındaki en büyük kazanımlarından biri olmuştur. Fakat bu yol da o kadar dikenliydi ki, hâlâ tamamen geçilmiş değil. Kadınları özgürlükten mahrum etmenin iki temel yolu, onları evin içine ve ev hizmetlerine mahkum etmek ve bilgiden yoksun bırakmaktır. Bu iki kısıtlılığı sürdürmenin temel aracı da öncelikle kadınları, kendilerinin erkeklerden doğal olarak daha aşağı seviyede olduklarına inandırmaktı. Eğer kadınlar bilgiye ulaşamıyorlarsa bunun nedeni, onların akıldan, soyutlama ve yargılama yeteneklerinden yoksun olmalarıydı. Kadınlara yönelik bu büyük tarihsel aşağılama, günümüzde de olanca ağırlığıyla sürü yor. Fakat 17. yüzyıldan başlayarak kadınlar bilimsel çalışmalara katılarak, entelektüel kapasite bakımından erkeklerden aşağı olmadıklarını ispatladılar. Bu, kadın özgürlüğünün gelişmesindeki en önemli başka aşamalardan biridir. Çünkü bu entelektüel başarılarıyla kadınlar toplumsal yaşamda ve hak mücadelelerinde sadece kendilerine güven kazanmakla kalmadılar, fakat aynı zamanda kadınları erkeklere hizmetle görevli ikinci dereceden cins olarak gören erkek egemen bakış açısını da zayıflattılar. Kadınlar özgürlük yollarındaki büyük yürüyüşlerini sürdürüyorlar. Bu yürüyüşün zaferle sonuçlanması için kadınların bedenlerine sahip çıkma ve iradelerini kullanma özgürlüklerini tam olarak kazanmaları gerekmektedir. Kadınların özgürlük dereceleri, toplumların da özgürlük düzeyini gösterir. Kadınları özgür olmayan toplumların erkekleri de özgür olamaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle