Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP GEZİ PARKI OLAYLARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ: Sosyal medya ile nasıl güç birliği yapılabilir? G Erdal Musoğlu , (emusoglu@gmail.com) eçtiğimiz mayıs ve haziran aylarında ülkemiz tarihi günler yaşadı. Taksim Gezi Parkı protestolarının yapılış ve sürdürülüş biçimi, gençlerimizin ne kadar bilinçli, sorumlu, yürekli ve yaratıcı olduğunu ülke içinde ve dışında herkese gösterdi. Gençlerimizin, bu protestolar sırasında sosyal medyayı kullanım yoğunluğu ve biçimi de o olağanüstü mizah güçleri ile birleşince, mesajları, anlamak istemeyenler hariç (!), herkesi çok etkiledi. Bu yazıda, Gezi Parkı ruhunu gerçekten anlayarak ve ona sahip çıkıp geliştirerek siyasal bir güce dönüştürebilecek bir hareketin ya da bir politik partinin, başarılı olabilmek için sosyal medyayı nasıl kullanması gerektiğini inceleyeceğiz. Gezi Olayları İktidarın baskıları, gençlerin tercihleri çatışıyor Kültürümüz gençleri denetlemek ve onları konrol etmek üzerine kurulu. Onların seçimlerini bir tehdit olarak algılıyoruz. Oysa bu olayları sağlıklı biçimde yönetmek için yöneticilerimize düşen derin bir hoşgörü ile olaya yaklaşmak olmalıdır. Aksi halde savaş büyüyecek Türkiye kaybedecektir. Prof. Dr. Nevzat Yüksel, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, nyuksel1@gmail.com BARACK OBAMA ÖRNEĞİ 2007 yılı başlarında Barack Obama, oldukça az tanınan bir demokrat parti senatörü olarak Hilary Clinton gibi bir rakibe karşı ABD başkanlığı için adaylık yarışına girdi. 2008 Kasım’ında ise, cumhuriyetçi parti adayı John Mc. Cain’i de açık ara ile geçerek 47 yaşında ABD’nin 44. üncü başkanı seçildi! Bu olağanüstü başarı, büyük ölçüde Obama’nın seçim kampanyası stratejisini internet teknolojilerine ve sosyal medyaya dayandırması sayesinde mümkün oldu. Obama, bu yolla, hem çok önemli miktarda maddi kaynak sağladı, hem de onun davasına inanan ve başaracaklarına güvenen dev bir gönüllü ordusu oluşturdu. Bu strateji sayesinde, Obama ekibi, sosyal ağlar, elektronik posta, kısa mesaj ve çevrimiçi videolar aracılığı ile, sokaktaki insanları, onların davasının finansörlüğünü ve avukatlığını yapan yüksek motivasyonlu gönüllülere dönüştürdü. Obama’nın sosyal medya stratejisi, kampanyanın organizasyonu, iletişimini ve finansmanını sağlama amaçlı, ‘Emekle, Yürü, Koş ve Uç’ sloganı ile özetlenen dört basamaklı bir ‘çevrimiçi (online) inanılırlık ve güvenilirlik oluşturma’ stratejisi idi. İlk etabın hedefi ‘internette varolmak’tı. Bu aşamada, etkileyici ve etkileşimli web sitelerinin oluşturulması ve bu siteler üzerinden yapılan geri dönüşler ve diyalogların değerlendirilmesi yapıldı. İkinci etabın hedefi ‘içeriğin zenginleştirilmesi’ idi. Bu etapta metin, ses, görüntü ve video dosyaları izlenebilir ve indirilebilir biçimde sunuldu. Kullanıcılar, içerik, hatta uygulama ekleyebildiler (Youtube, podcasts, widgets vb. aracılığı ile...) Üçüncü aşamanın hedefi ‘çevrimiçi etkilemeyi güçlendir’ yani ‘takipçilerin ve katılımcıların sosyal medya üzerinden olumlu biçimde etkilenmelerini en üst düzeyde sağla’ idi. Bunun araçları ise: Blog’culara (yani internetteki bir siteye deneyim, gözlem ve görüşlerini yazan kişi ya da gruplara) ulaşma, aralarında telekonferans görüşmeleri yapmalarını sağlama ile çevrimiçi reklam kampanyaları ve sponsorlukların oluşturulması oldu. Dördüncü basamağın hedefi ise ‘toplumu kucaklama’ olarak belirlendi. Bunu sağlamak için Obama’nın ekibi, daha önceki basamaklarda kullanılan araç ve yöntemlere ek olarak, sosyal ağlar, çevrimiçi yarışmalar ve mobil cihazlara yönelik uygulamalar kullandı. Başkan Barack Obama, kampanyası sırasında, internet stratejisinin uygulanmasının sorumluluğunu çok genç bir kadroya verdi. Bu ekip, 13 milyon kişilik bir eposta listesi oluşturarak toplam 1 milyar ve 10 bin değişik türde mesaj atmış, 3 milyon kişiden 65 milyon adet yardım toplayarak toplam 630 milyon dolar gelir sağlamış ve 15 ayrı sosyal ağda 3 milyon takipçi edinmiştir. Bütün bunların 2007, 2008 yıllarında olduğunu ve günümüzde Facebook ve Twitter’ın kullanım yoğunluğu düşünüldüğünde çok daha büyük sayılara ulaşılabileceği göz önüne alınmalıdır. Ayrıca Youtube’a 1700 ayrı video klibi ve filmi yüklenmiş ve toplam 110 milyon kez izlenmiştir. Eğer bu videolar TV’lerden yayınlansa idi 47 milyon dolarlık bir ek bütçe gerekecekti! Gerçekten de, özellikle ülkemizde, medyanın büyük çoğunluğunun acınacak durumu göz önüne alınırsa, kampanyalarda, özgürlüklerini sürdürmeyi başarabilen birkaç kanal ve gazete dışında, TV’lere ve yazılı basına ağırlık (hatta yer!) vermenin anlamsızlığı ve verimsizliği açıktır. Obama’nın web sitesi onun destekçilerinin birbirleri ile iletişimi sağlamış, katılımcılar internet üzerinden 35 bin gönüllü grubu kurmuş, 400 bin blog oluşturmuş ve 200.000 fiziksel etkinlik (konferans, toplantı vb.) düzenlemişlerdir! Klasik bir seçim kampanyası finansman bulma ve seçmen toplama hedeflerine yönelirken, Obama’nın kampanyası bir üçüncü hedefe, destekçilerinin davaya zamanlarını vermelerini sağlama hedefine de yönelmiştir. Obama’nın internet stratejisinin başarısının bir diğer önemli öğesi de kullanılan bilgi teknolojisi altyapısının kurulum, işletim ve yönetimini, bu araçların kullanımından kesinlikle ayırmış olması ve ayrı ekiplere teslim etmesidir. Ayrıca, yukarıda da belirttiğimiz gibi, uygulama ekibi, 2530 yaşında ama konularının uzmanı ve kendini ispat etmiş gençlerden oluşmuştur. Özetle, verimlilik ve etkinlik yaratıcılıkla bir araya getirilmiştir. Obama kampanyası, yaratıcı ve akıllı uygulama yazılımlarından da en iyi şekilde yararlanmış, siteleri ziyaret eden, mesaj atan, çevrimiçi söyleşilere katılan kişilerin profilleri ve ilgi merkezlerine en uygun içerik, etkinlik ve gruplar kendilerine otomatik olarak ulaştırılmıştır. Ayrıca, yine yazılımların desteği ile kararsız seçmenlere de birer birer ulaşılmıştır. Son olarak, kayıtlı milyonlarca bireyin oylarını doğru yerde, doğru zamanda ve hatasız biçimde vermeleri için gerekli bütün hatırlatmalar yapılmış, seçim günü de dahil bu kişilerin çevrelerindeki diğer kararsız (ya da karşı görüşte) seçmenleri ikna etmeleri ve oy atmalarını sağlamaları için öneriler ve uyarılar da ihmal edilmemiştir. Obama örneğini, çok önemli bir noktayı da vurgulayarak tamamlayalım. Her ne kadar internet kullanımı Obama’nın zaferinde kilit rol oynamışsa da, sonuç olarak başarının ana etkenleri liderin kişiliği, birleştirici gücü, iletişim yeteneği ve vermek istediği mesajdır. Bu etkenler, internetin açıklığı, şeffaflığı, kapsayıcılığı ve kendi kendini organize etme gücü ile tam uyumlu olacak şekilde kullanılarak rakiplerin ezilip geçilmesi sağlanmıştır. G CBT 1377 18 / 9 Ağustos 2013 Gezi protestolarının bir siyasi güce dönüşmesi ve iktidara yürüyebilmesi için de, yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, internet ortamı ve teknolojilerinin doğru, etkin ve yoğun biçimde kullanımı şarttır. Ama bundan da önemlisi, Gezi ruhunu ateşleyen nedenleri, yani, özgürlüklere, farklı inanç ve yaşam biçimlerine, uygar dünyanın evrensel değerlerine ve doğaya saygı ilkelerini, geniş ve farklı kitleleri birleştirici ve harekete geçirici bir güce dönüştürecek liderliğin ve ekibin varlığıdır. İnternet üzerinden organize olacak olan bu oluşum kısa sürede çığ gibi büyüyerek çok geniş katılımcı ve destek bulabilecektir. Kaynaklar: http://www.europeanbusinessreview.com/?p=1627 http://www.nytimes.com/2008/11/10/business/ media/10carr.html?r=0 SONUÇ ezi olayları hakkında çok şey yazıldı. Yandaş basın ve hükümet çevresi bu olayları büyük ölçüde faiz lobisine bağladı. Tarafsız gözle değerlendirme yapan kuruluşlar ise bu değerlendirmeyi ciddiye almadı. Olayların kökeninde gençliğin yaşam tarzına müdaheleyi kabullenmemesi ve özerk olmayı seçmelerinin yattığını ileri sürdüler. Ben de olayları ruh hekimi gözü ile değerlendirmek isterim. Öncelikle bu eylemlerin baş aktörünün 90 kuşağı olduğunu kabul edersek bu grubun ergenlik döneminde olan gençler olduğunu da kabul etmiş oluruz. Bu nedenle ruhsaltoplumsal (psikososyal) gelişim açısından bu dönemin bazı niteliklerini burada anlatmakta yarar görmekteyim: Ergenlik dönemi ruhsaltoplumsal gelişimin en önemli aşamalarındandır. Bu dönemin, kişinin daha sonra nasıl yaşayacağını belirleyen bazı gelişimsel özellikleri vardır. Bunların başında da kimlik oluşumu gelmektedir. Kişi bu dönemde nasıl bir insan olacağına, ne iş yapacağına, nasıl bir değerler sistemine ait olacağına karar verir. Bu kararları ile de, bulunduğu toplumun parçası olmak yanında ayrı bir varlık olarak da yaşamını sürdürebilme becerilerini kazanır. Hem toplumun değerleri benimsenmeli, hem de ayrı ve özgün bir varlık olmasını sağlayacak nitelikleri olmalıdır. Ebeveynleri ile ilk çatışmasını yaşamın ilk 13 yılı içinde tuvalet eğitimi döneminde yaşayan ve sağlıklı bir tutum ile özerklik duygusu gelişen birey bu dönemde başkaları olmadan ayakta durabilmeyi, kendi kendine yetebilmeyi başarmak zorundadır. Artık ebeveynlere dayanarak yaşam sürdürülemez. Başarının sırrı ise “ben” ve “hayır” sözcüklerindedir. İlki kimlik duygusunun, ikincisi ise kendine yeterli olabilmenin işaretidir. Genç, anne ve babasına hayır diyerek, kendi seçimlerini uygulamak isteyerek, uygulayarak birey olmaya çalışmaktadır. Böylece otonomi kazanacak ve kendine yetebilecektir. Yaratıcılık da ancak bu şekilde gelişir. Bu dönemde gencin kendi seçimlerinin onaylanmasını beklemesi doğal bir eğilimdir. Erişkinlerin bunu onlar için bir hak ve ödev olarak görmeleri de iyi ebeveynlik sayılmalıdır. Bu genel bilgilerin ardından kendimize şu soruları sorabiliriz: Yöneticilerimiz gençlerin seçimlerine ne kadar saygılı, onlara ne kadar güveniyor? Bunu iktidarın seçimlerinden örnekler vererek sorgulayabiliriz. GENÇLE NE KADAR SAYGILIYIZ? Doğum kontrolüne ve kürtaja karşılar. Doğum kontrolü kavramı kürtaj ile sınırlı değildir. Hatta kürtaj doğum kontrolünün önemsiz bir parçasıdır. Doğum kontrolü insanları hazır olmadıkları anda, anne ve babalık sorumluluğunu almak istemedikleri veya alamayacakları anda çocuk sahibi olmalarını engellemeye yönelik bir eğitim ve davranışlar bütünüdür. İnsanla