24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ 1969’da dört bilgisayarın birbirine bağlanmasıyla kurulan iletişim ağı bugün 2,7 milyar kişinin bağlandığı sanal bir dünya haline gelmiştir. İşte bazı istatistikler: Hitler sandıktan nasıl çıkmıştı? D Başbakan Erdoğan, “Sandıktan Hitler çıkabilir diye sandığı ortadan mı kaldıralım?” diyor. Bu durumda Hitler’in sandıktan nasıl çıktığına bakmamız gerekmiyor mu? Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com emokrasinin kötüye kullanımının çarpıcı bir örneği olarak Hitler’in de demokratik seçimlerle işbaşına geldiği çoğu zaman öne sürülmektedir. Fakat böyle bir iddiada bulunabilmek, hem tarih bilgisinden, hem de demokrasi kavramının içeriğinden yoksun olmakla mümkündür. Adolf Hitler ve Nasyonal Sosyalist (Nazi) Partisi, her şeyden önce Birinci Dünya Savaşı’nda yenik düşmüş, Versailles Antlaşması’yla (28 Haziran 1919) eli kolu bağlanmış, ekonomisi borç batağına saplanmış, silahlanması yasaklanmış ve ulusal onuru kırılmış bir ülkenin topraklarında doğdu ve yükseldi. Almanya’da cumhuriyet 9 Kasım 1918’de kuruldu ve 30 Ocak 1933’te Hitler’in iktidara gelmesiyle de son buldu. Almanya’da cumhuriyetin ilk evresinin doğuşu ve çöküşü, Hitler’in de iktidar mücadelesinin doğuşuna ve başarıya ulaşmasına karşılık gelmektedir. 1918 Kasım’ında sosyal demokratlar iktidardaydı. (Dolayısıyla Versailles Antlaşması’nın bütün faturası sosyal demokratların üzerinde kaldı ve Hitler de propagandalarında her zaman bunu ustaca kullanmasını bildi). Ancak yenilmiş olmakla birlikte Hohenzollern İmparatorluğunu destekleyen sosyal gruplar, henüz ekonomik ve siyasi arenadaki güçlerini koruyorlardı. Büyük toprak sahipleri ve öteki yüksek sınıflar, büyük kartelleri yöneten sanayi kralları, savaştan dönmüş fakat henüz silahlarını teslim etmemiş serbest taburlar, imparatorluk zamanının yüksek memurları ve ordunun üst kademe komutanları, yeni cumhuriyet rejimine bağlılık hissetmiyorlardı. Sosyal demokratlar bu güçlerle baş edemediler ve sonunda başta cumhurbaşkanı Hindenburg olmak üzere, hükümeti Nazilere teslim ederek cumhuriyetin sonunu getirdiler. Nazi Partisi, 20 Mayıs 1928 tarihinde yapılan ilk seçimlerde 31 milyon oydan ancak 810 binini alabilmişti. Buna karşılık sosyal demokratlar 9 milyonun üzerinde oy alarak Almanya’nın en kuvvetli siyasi partisi oldular. Hitler’in komünistlere ve sendikalara karşı (özellikle de kendi kurmuş olduğu SA kuvvetleriyle) mücadelesinden hoşnut olan bazı büyük sermaye sahiplerinden bol miktarda para yardımı gelmeye başlamıştı. Özellikle de Alman Çelik Tröstü Vereinigte Stahlwerke başkanı Fritz Thyssen ve Ruhr kömür kralı Emil Kirdorf partiye büyük yardımlarda bulundular. (Hitler’in kendisi de lüks villasını ve otomobilini hangi gelir kaynağıyla edinmiş olduğunu Maliye Dairesi’ne açıklayamamıştı. Fakat 1929’da geliri eskisine göre daha az olduğu halde Maliye’ye olan borçları birdenbire kayboldu.) Nazi ihtilalinin yaklaşmakta olduğuna inanıyorlar ve siyasi hasımlarını cinayet de dahil olmak üzere her yoldan yok ediyorlardı. 31 Temmuz 1932 seçimlerinde Nasyonal Sosyalist Parti, 13 milyon 745 bin oy alarak Reichstag’da (Parlamento’da) 230 sandalye elde etti. Ancak 608 sandalyesi olan parlamentoda çoğunluğu elde edemedi. Bu seçimde sosyal demokratlar 133, komünistler ise 89 sandalye kazandılar. Toplam oyların yüzde 37’sini alan Naziler, iktidara geçebilmeleri için gerekli çoğunluğu sağlayamamışlardı. Bir sonraki seçim olan 6 Kasım 1932 seçimlerinde ise Naziler oy kaybına uğradılar. Oylarında iki milyonluk bir azalma oldu ve sandalye sayıları da 34 azalarak 196’ya düştü. Komünistlerin sandalye sayıları 89’dan 100’e çıktı, sosyal demokratların sandalye sayısı ise 133’ten 121’e düştü. 30 Ocak 1933 tarihinde Cumhurbaşkanı Hindenburg, başbakanlığı Adolf Hitler’e verirken (hükümetteki 11 bakandan sadece 3’ü Naziydi) gerçekte cumhuriyetin ölüm fermanını da ilan etmiş oluyordu. Adolf Hitler’in başbakan olmasıyla birlikte Almanya’da siyasi ortam çok daha hızlı bir dönüşüm dönemine girdi. Hitler’in bütün amacı Parlamento’da tam egemenliği sağlamaktı. Bunu elde etmek için bir sonraki seçimde sadece SA kuvvetlerini değil, devletin tüm imkânlarını da seferber etti. Rakip partilerin propaganda yapmalarını engelledi. Bunlarla da yetinmedi, komplolara başvurdu. Çünkü büyük bir korku iklimi yaratarak oylarını arttırmak istiyordu. Yeni seçimlerde halkta, seçimlerde Nazilere oy vermedikleri takdirde komünistlerin iktidarı ele alacakları korkusunu yaratmak için her yola başvurdu. İşte Reichstag yangını komplosu da bu amaçla tezgahlandı. Reichstag yangınının bugün bile hâlâ karanlıkta kalmış bazı yönleri bulunmaktadır. Ancak bu yangını Nazilerin çıkarttığını gösteren ve hiçbir şüpheye yer bırakmayan yeterince kanıt vardır. Parlamento yangınının komünistlerin üzerine atılmasıyla ülke çapında büyük bir cadı avı başlatıldı. (Daha sonra Bulgaristan Halk Cephesi’nin lideri olacak olan George Dimitrov da bu yangının bir tertipçisi olarak yargılandı). Dokunulmazlığı bulunan parlamenterler bile tutuklandı. Ülke çapında büyük bir siyasi baskı ve terör iklimi yaratıldı. Hitler’in girdiği son seçim olan 5 Mart 1933 seçimlerine bu koşullarda gidildi. Naziler bu seçimde oylarını arttırarak 12 milyon 200 bin oyla, toplam oyların yüzde 44’ünü elde ettiler. Ama yine parlamento çoğunluğunu sağlayamadılar. Fakat artık bunun önemi kalmamıştı. Çünkü Şansölye Hitler “sorunu” kendi metotlarıyla çözümleyecekti. Şimdi tekrar başlangıçtaki sorumuza dönersek; Halkı baskı ve terörle yönlendirmek, vergi kaçırmak, rakip yayınlarını engellemek, siyasi rakiplerle haksız rekabet yapmak, sermaye sahiplerinden yasal olmayan gelirler sağlamak, yalana ve demagojiye başvurmak, yasadışı silahlı güç oluşturmak, siyasi cinayetler işlemek ve komplolara başvurmak demokrasiye dahil mi? Gerçekten demokratik olarak düzenlenmiş sandıklardan Hitler ve benzerleri çıkmaz. Internetin Dünü Bugünü 1969’da temeli atılan internet bugün “çağın rönesansı” sıfatını kazanacak hale gelmiştir. Başlangıçta sadece ABD’deki kamu kurumlarının erişimi için geliştirilmiş olan bu iletişim ağ zaman içinde özellikle web teknolojisinin de gelişimiyle bilginin ışık hızında dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamaktadır. Geçtiğimiz günlerde internetin dünü ve bugünü ile ilgili olarak yayımlanmış olan bir infografik bu gelişmenin temel bileşenlerini göstermektedir. Bu infografikten alınmış bazı veriler şöyle : Internete bağlı bilgisayar sayısı : 1969’da (ilk kurulduğunda) 4, 1984’te bin, 1998’de 25 milyon, 2009’da 440 milyon. Internete bağlı kişi sayısı : 1998’de 50 milyon kişi, 2009’da bir milyar, 2012’de 2.1 milyar, 2013’de 2.7 milyar (dünya nüfusunun %47’si). Web siteleri : 1993’te 130, 1996’da 100 bin, 2012’de 634 milyon. Çalışır durumdaki alanadları : 2000’de 17,8 milyon, 2008’de 174 milyon, 2012’de 226 milyon. Google arama istatistikleri : Açıldığı yıl olan 1998’de günde 9 bin 800 (yıllık 3,6 milyon). 2007’de günlük 1 milyar 200 milyon (yıllık 438 milyar), 2012’de günlük 3 milyar, yıllık 1.2 trilyon arama. Eposta gönderimi : İlk eposta 1971’de gönderildi. 2001’de günde 31 milyar, 2008’de günde 170 milyar, 2012’de günde 297 milyar eposta gönderilmiş. Facebook kullanıcı sayısı : 2004’te kurulan Facebook’un kullanıcı sayısı 2009’da 200 milyon, 2010’da 400 milyon, 2012’de bir milyar düzeyine ulaşmıştır. Twitter : 2006’da açılan Twitter kullanıcı sayısı 2010’da 100 milyon, 2012’de 200 milyona ulaşmıştır. 2011’de günlük gönderilen Twitter mesajı (tweet) 65 milyonken bu sayı 2012’de günlük 175 milyona yükselmiştir. Youtube : 2009’da günlük video izleme oranı bir milyar iken bu sayı 2011’de günlük 2 milyara yükselmiştir. 2013’de her dakika 72 saatlik video yüklenmektedir. ETicaret : 2002’de global eticaret hacmi 72 milyar dolarken bu figür 2012’de 225 milyar beşyüz milyon dolara yükselmiştir. Mobil İletişim : 1973’de Motorola’nın icadı olan cep telefonları 2012’de 1 milyar 300 milyon akıllı telefon abonesine ulaşmıştır. 2013’deki toplam abone sayısı 6 milyar 800 milyondur. 2013’te mobil cihazlardan izlenen Youtube video sayısı günlük 1 milyar düzeyindedir. CBT 1377 12 / 9 Ağustos 2013 PARLAMENTOYU YAKTI 14 Eylül 1930 seçimlerinde Nazi Partisi’nin oylarında büyük bir yükselme oldu. Nazi Partisi 6 milyon 400 bin oy aldı ve 107 milletvekili çıkardı. Bir önceki seçimde dokuzuncu sıradaki en küçük partiyken, şimdi Parlamento’nun en büyük partisi olmuştu. Bu seçimlerde komünistlerin aldığı oy sayısı ise 4 milyon 600 bindi ve 77 milletvekili çıkarmışlardı. 1930’un sonlarına doğru SA yöneticileri artık
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle