Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI lete yüklemiştir. Hastalıkların önlenmesi konusunda sizin Bakanlıklarınızın yetki, sorumluluk ve olanakları Sağlık Bakanlığından fazla. “Sayın Başbakanım, yoksulluk bütün kötülüklerin anasıdır. Yoksul insanlar daha kötü beslenir, barınma koşulları daha kötüdür, daha eğitimsizdirler, daha çok hastalanırlar, bu gruplarda ölüm hızları daha yüksektir (3). Vatandaşlarımızın sağlığını korumak için her şeyden önce yoksulluğu ortadan kaldırmamız gerekmekte. Zaten bütün hükümetlerin öncelikli görevi ülkede sosyal adaleti sağlamak değil midir? Sizler de takdir edersiniz ki, bu konuda Sağlık Bakanlığının yapabileceği bir şey yok”. “Değerli arkadaşlarım, birçok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de ölümlerin %80’i olumsuz yaşam biçimleri ve çevresel etmenlere bağlıdır. Sadece kalp ve kanserden ölümler bile tüm ölümlerin %60’tan fazlasını oluşturur. Bunların da temelinde hepinizin bildiği gibi şişmanlık, hareketsizlik, ve sigara yatmaktadır (4). Şimdi size soruyorum: 5060 yaşında şişman bir kalp hastasına doktorun ‘sigarayı bırakmalısınız, ayrıca zayıflamanız ve spor yapmanız gerekiyor’ demesi biraz komik kaçmıyor mu? Sağlıklı yaşam davranışlarının kazanılacağı yer ve zaman ilkokul dönemidir. Bilirsiniz, ‘ağaç yaşken eğilir‘ derler. İlkokul deyince aklıma geldi; değerli arkadaşlarım, annelerin yalnızca ilkokul eğitimi almış olması bile ‘bebek ölüm hızı’nı % 50 azaltıyor’ diyeyim, gerisini siz hesap edin (5). Gördüğünüz gibi, sağlığın korunmasında Milli Eğitim Bakanlığımızın yapabilecekleri benim Bakanlığımdan çok daha fazla. “İçişleri Bakanlığımızın yapabilecekleri saymakla bitmez; ülkede asayişi, yani can ve mal güvenliğini sağlamanın yanı sıra, bu Bakanlığımızın çatısı altında yer alan Belediyeler sadece suları klorlamakla çeşitli mikrobik hastalıkları % 90, sulara bir damla flor katmakla diş çürüklerini % 60 önleyebilirler. Marmara depremini hatırlayınız; belediyeler inşaatları iyi denetleseydi 17 000 kişi ölür, 25 bin kişi yaralanır mıydı? Trafik polislerimiz hız kontrollerini etkili yapsalar, her yıl 45 bin ölümü ve onbinlerce yaralanmayı önleyebilirler. Sağlık Bakanlığı bunların hangisini yapabilir? “Keza iş kazaları ve meslek hastalıkları; işyerleri düzenli denetlense ne iş kazası olur, ne meslek hastalığı. Bizim Bakanlık iş işten geçtikten sonra devreye giriyor, ‘teker kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur’ misali. “Sayın Başbakanım, meyve sebze tüketimi arttıkça kalpten ve kanserden ölümler azalıyor (3). Hükümetimiz sebzemeyve tüketimini teşvik etse, okullarda öğrencilerimize her gün meyve yedirsek fena mı olur? Bugün çiftçilerimize vereceğimiz paranın on katını yarın kalp ve kanser ilaçlarına vermekten kurtuluruz. Sağlık Bakanı coşmuştu, bir ara bazı Bakanların saatlerine baktığını fark edip duraklayınca, Başbakan “Sayın Bakanım, şimdi fark ettim, bugün 14 Mart, Tıp Bayramı bugündü, değil mi? Bayramınız kutlu olsun” dedi. Sağlık Bakanı “Sayın Başbakanım, biraz uzattım galiba, özür dilerim, izniniz olursa bir arkadaşımın Tıp Bayramı için yazdığı bir şiirle konuşmamı bitireyim” dedi. Birileri kendi çıkarları için savaş çıkarıyor, birçok masum ölüyor Yaralılar bize kalıyor Birileri zehirli çöplerini, atıklarını çevreye saçıyor, sonuçlarıyla biz uğraşıyoruz Birileri trafikte canavarlaşıyor, kurbanlarıyla biz yüzleşiyoruz Birileri malzeme çalıyor, çürük binalar yapıyor Enkazında Hızır Acil bizler varız Çalışmalarımız hep bir avuç firma para kazansın diye Ne gecemiz belli, ne gündüzümüz ‘Tavşana kaç, tazıya tut’… Ne bayramı? “Sayın Başbakanım, değerli Bakan arkadaşlarım. Her türlü insan faaliyeti sağlığı bir şekilde etkiler. Biraz önce belirttiğim gibi bütün Bakanlıkların sağlığın korunması konusunda yapacakları çok şey var. Eğer ‘her işin başı sağlık’ ise, bütün Bakan arkadaşlarımdan yardım bekliyorum. Şu anda benim Bakanlığım akıntıya kürek çekiyor. Bataklığı kurutmak yerine tek tek sivrisineklerle uğraşıyoruz.” KAYNAKÇA World Health Statistics 2012. 2) IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu 2012. 3) Marmot, M., Wilkinson RG. Sağlığın Sodyal Belirleyicileri, İnsev Yayınları, 2009. 4) Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet Etkililik Projesi Sonuç Raporları, RSHM. Başkent Ün. 2004. 5) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2003. HÜ Nüfus Etütleri Enstitüsü. 2004. 6) Aksakoğlu, G. Bulaşıcı hastalıklarla savaş ilkeleri, Çağ Matbaası, Ankara, 1983. 7) Murray, JJ.Appropriate use of fluorides for human health, WHO, 1986 Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Denetleyemediğiniz süreçlere onay vermeyiniz. Denetlemenizi imkânsızlaştıran teknolojilere karşı çıkınız. Denetlemenizi yasaklayan düzenlemeleri reddediniz Alman Federal Anayasa Mahkemesi 3 Mart 2009 tarihli ve aşağıda kendi dilinden alıntıladığım bir kararında(*) özetle; anayasanın seçimlerin aleniliği ilkesinin seçimin her bir aşamasının kamuoyunca denetlenebilir olmasını buyurduğunu; kullanılan tüm elektronik seçim aygıtlarının, seçim eylemlerinin izlenmesinin ve seçim sonuçlarının saptanmasının yurttaşlar tarafından güvenilir biçimde ve özel bir uzmanlık bilgisi gerektirmeksizin denetlenebilir kalmasına imkan vermesi gerektiğini söylüyor. Vardığı hükümde de, seçimlerde bu aygıtların kullanılmasına izin veren düzenlemenin anayasanın seçimlerin aleniliği ilkesiyle sağlanmak istenen denetimi güvenceye almakta yetersiz kaldığını ve bu nedenle anayasaya aykırı düştüğünü açıklıyor. Elektronik oy kullanma aygıtları için verilen bu hüküm elbette buradaki kaygıları yaratacak her türlü bilgisayar ve internet ortamı için de düşünülebilecektir. Tüm bu gerekçeler bizim hukuk düzenimize hiç yabancı değildir. Buradan tüm siyasal partilere, tüm sivil toplum örgütlerine, tüm yurttaşlara sesleniyorum: önümüzde seçimler, halkoylamaları var. Bunlar ülkemizin ve her birimizin kaderini kökten belirleyecek önemde siyasal eylemler olacaktır. Cumhuriyet tarihinde belki hiçbir seçim, hiçbir halkoylaması bu denli yazgısal bir sonuca götürebilecek nitelikte değildi. Seçimlerde, halkoylamalarında digital, elektronik bilgisayar teknolojisi kullanarak üçkâğıtçılık yapılmasına (manipülasyona) izin vermeyiniz. Alman Anayasa Mahkemesi’nin kendi ülkesi için taşıdığı kaygıyı ve sorumluluğu Siz de kendi ülkeniz için taşıyınız. Seçim edimlerinin ve sonuç değerlendirmelerinin bilgisayar ortamında yapılmasına karşı çıkınız. Mezardaki seçmenlere oy kullandırılmasını engelleyiniz. Tüm seçim sandıklarının oy ve tercih sayıları her birimize doğrudan ve zahmetsiz açık olmalıdır. Bunların gazetelerde ve internette birer birer açıklanmasını sağlayınız. Parmak boyalarına yeniden dönmeliyiz. Yüksek Seçim Kurulu kararlarının anayasa mahkemesi denetimine açılmasını isteyiniz. Denetleyemediğiniz süreçlere onay vermeyiniz. Denetlemenizi imkãnsızlaştıran teknolojilere karşı çıkınız. Denetlemenizi yasaklayan düzenlemeleri reddediniz. Timsahların göz yaşlarına, kuzu postlarına karşı yöntemsel bir kuşkuyla duyarlı ve uyanık olunuz. Sözünüzün bitmediğini, gücünüzün tükenmediğini gösteriniz. (*) “Leitsaetze zum Urteil des Zweiten Senats vom 3. März 2009 2 BvC 3/07, 2 BvC 4/07: 1. Der Grundsatz der Öffentlichkeit der Wahl aus Art. 38 in Verbindung mit Art. 20 Abs. 1 und Abs. 2 GG gebietet, dass alle wesentlichen Schritte der Wahl öffentlicher Überprüfbarkeit unterliegen, soweit nicht andere verfassungsrechtliche Belange eine Ausnahme rechtfertigen. 2. Beim Einsatz elektronischer Wahlgeräte müssen die wesentlichen Schritte der Wahlhandlung und der Ergebnisermittlung vom Bürger zuverlässig und ohne besondere Sachkenntnis überprüft werden können.” “Urteil: 1. Die Verordnung über den Einsatz von Wahlgeräten bei Wahlen zum Deutschen Bundestag und der Abgeordneten des Europäischen Parlaments aus der Bundesrepublik Deutschland (Bundeswahlgeräteverordnung BWahlGV) vom 3. September 1975 (Bundesgesetzblatt I Seite 2459) in der Fassung der Verordnung zur Änderung der Bundeswahlgeräteverordnung und der Europawahlordnung vom 20. April 1999 (Bundesgesetzblatt I Seite 749) ist mit Artikel 38 in Verbindung mit Artikel 20 Absatz 1 und Absatz 2 des Grundgesetzes insoweit unvereinbar, als sie keine dem verfassungsrechtlichen Grundsatz der Öffentlichkeit der Wahl entsprechende Kontrolle sicherstellt. 2. Die Verwendung der elektronischen Wahlgeräte der N.V. Nederlandsche Apparatenfabriek (Nedap) vom Typ ESD1 HardwareVersionen 01.02, 01.03 und 01.04 sowie vom Typ ESD2 HardwareVersion 01.01 bei der Wahl zum 16. Deutschen Bundestag war mit Artikel 38 in Verbindung mit Artikel 20 Absatz 1 und Absatz 2 des Grundgesetzes nicht vereinbar. (…)” Seçimler Gelmeden “TIP BAYRAMI İÇİN Senedi ittifakla anlayana... Baştarafı 13. sayfadan devam ayak bassa; o söylese ben dinlesem, ben söylesem o dinlese. Bizi seyre gelen dostlar da safâyâb olsalar. Diyelim işimizi Mevlâ rast getire... Yar... Bana bir eğlence medeeet. “ Mukaddime (giriş) bölümünde yer alan “perde gazeli” eşliğinde başlayıp, gelişen “Karagöz” taklitlerinde; Çelebi, Tiryaki, Laz, Bolu’lu, Kayseri’li, Kastamonu’lu, Arnavut, Arap, Acem, Kürt, Rum, Ermeni, Yahudi, Kekeme, Kambur, Matiz, Tuzsuz Deli Bekir, Sarhoş, Köçek, Çengi, Canbaz, Hokkabaz, Cazular, Cinler vs. tiplemelere sık sık yer verilmiştir. İncelendiğinde görüleceği üzere; memleket, köken, inanç, renk farkı oyunlarda sadece zenginlik olarak yer almıştır. Engeller (kekeme, hımhım vs.) sorun edilmemiş, akıldışı yaratıkların varlıkları ile (cin, canavar vs.) fantastik arayışlara *Yunus Emre Sabahattin Eyüboğlu S.308 /CXL İş Bankası Yayınları *Denemeci Nermi Uygur YKY *Türk Klasikleri Gölge Oyunu Bordo&Siyah CBT 1364/ 19 10 Mayıs 2013 gidilmiştir. Oyunlarda cinsellik, argo kullanılmış. Politik eleştirilere yer verilmiştir. Tasvirler hazırlayan, boyayan, perde kurup oyna(ty)an, taklitler yapıp, şarkılar, türküler, maniler söyleyen “Hayali” (Karagözcü “Karagöz”) oyunculuğun tüm zorluklarını yenecek donanımı ile edebiyattan, oyuna, kültürden sanata, yaşamın, halkın, düşündüren, güldüren yüzü ve her şeyi olabilmeyi her dem bilmiştir. Karagöz’den, Yunus’tan, Nasrettin (t ile ) Hoca’dan, Keloğlan’dan ve pek çoğundan öğrenecek ne çok şey var... “Hacivat Aman Karagöz’üm nedir bu işler? Karagöz Kafanı kırsın geyiklerle keşişler! Hacivat Yıktın perdeyi, eyledin virân, varayım sahibine haber vereyim hemân! Karagöz Her ne kadar sürçi lisan ettikse affola. Kalın sağlıcakla.” Kaynakça: