17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Müfit Akyos http:/www.ınovasyonheryerde.com/; [email protected] ALERJİ HAFTASI: Yüzde 40, alerjik! hem oluşturduğu sorunların boyutu, yaşam kalitesine olumsuz etkileri ve sosyoekonomik yükleri nedeniyle alerjik hastalıkları öncelikli küresel sağlık sorunları kapsamında görmektedir. Takip ve tedavilerinde hekim ve hastaaile eğitiminin önemli olduğu bu grup hastalıklar, günümüzde alternatif ve tamamlayıcı tedavilerin en fazla kullanıldığı alanlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği ülkemizde alerji eğitimi alanında etkinlik gösteren yegane ulusal kuruluştur. Bu amaçla hekim eğitiminden halk eğitimine uzanan geniş bir yelpazede görev yapmaktadır. Dünya Alerji Örgütü (WAO), Amerika (AAAACI) ve Avrupa Alerji ve Klinik İmmünoloji (EAACI) dernekleri tarafından tanınmakta ve bu kuruluşlarla yakın işbirliği içinde çalışmaktadır. WAO’nun ülkemiz resmi temsilcisi olan Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği tüm dünyada olduğu gibi 814 Nisan tarihleri arasında bu yıl da Dünya Alerji Haftası’nı kutlamakta, çeşitli etkinlikler ile ülkemizde alerjik hastalıklar konusunda farkındalığın artırılmasına, daha bilinçli ve sağlıklı bir toplum yaratma çabasına katkı vermeye çalışmaktadır. Bu kapsamda alerjik sorunu olan hastaların ve hasta yakınlarının bu etkinliklerden haberdar olmaları adına üniversite ve eğitim araştırma hastaneleri erişkin veya çocuk alerji kliniklerine başvurmaları önerilir. Ayrıca bu konuda daha geniş bilgi için Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği’nin internet sitesi (www.aid.org.tr) ziyaret edilebilir. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Yönetim Kurulu “işte kadın! Kafası işlemeyen yalnız ev işi yapmaya yarayan bir varlık “olarak sokuluyor. Bu çocuktan büyüdüğü zaman kadına saygıyı nasıl bekleriz? Kız çocuklarında da kendilerine güvenmelerini nasıl bekleriz? Sayın Gümüşoğlu, önceleri bu buluşlarını makaleler halinde yazıya dökerek bu konuda konferanslar vererek kamuyu aydınlatmaya çalışmış ve 1996 yılında bu çalışma ilk kitap olarak yayımlanmış. İlginç olan bu konu o zamana kadar kimsenin ilgisini çekmemiş, hatta bir öğretmen “35 yıldır öğretmenlik yapıyorum, nasıl bunu fark etmedim” diye üzüntüsünü dile getirmiş. Ancak 2000 yılında zamanın Devlet Bakanı Hasan Gemici bununla ilgilenerek bu konu ile ilgili resimlerden bir sergi açılmasını ve bir sempozyum düzenlenmesine önayak olmuş. Böylece Gümüşoğlu, Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları Yazım Komisyonu üyelerinden bazılarıyla yaptığı şahsi görüşmeleri sonucu 20012002 yılları ders kitaplarında bazı değişiklikler yapılmasına gidilmiş, kadınlar da erkeklerle birlikte çalışan olarak gösterilmiş. Yine de bu konu gerektiği şekilde ele alınmamıştır. Diğer taraftan Gümüşoğlu’nun yazdığına göre bu kitapların genel içeriği de günün koşullarına uygun değilmiş. Aslında bu kitaplar psikolog, sosyolog ve pedagog eşliğinde yazılmalı. Kitapların grafik tasarımını da uzmanlara bırakmalı. Bu çok önemli konuyu ortaya koyup kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardığı için Sayın Firdevs Gümüşoğlu’nu candan kutlarım. Muazzez İlmiye Çığ “Ölüm vadisi”nin yenilikçi fikirlerin hevesli sahiplerinin kırılmış hayalleriyle dolu olduğunu bütün dünyadan örnekleriyle çok iyi biliyoruz. Çekirdekten Girişimci Kavramların, bağlamından ve içeriğinden kopartılarak kullanılmasının sonucu; konuşur ya da yazar gibi yapıp anlaşamamak. Ülkemizde sıkça karşılaştığımız bir durum. Kavramın gerçek anlamında ve bağlamında kullanılabilmesi, onu besleyecek iklime ya da entelektüel çabalara da bağlı. Bir çocuk yuvasının bahçe duvarına astığı duyurusunda “Kış Kampı Küçük Girişimciler” başlığını ve alt başlıklarında da “Beyin Fırtınası, Teknoloji, Yaratıcılık ve İnovasyon”u görseniz ne düşünürsünüz? “Ne güzel, çocuklarımız çekirdekten girişimci olacaklar” der misiniz? Hem hepimiz, çocukluğunda simit ya da gazoz satmaktan kalmış gizli bir ‘gişimcilik’ nostaljisi taşımaz mıyız? Devamı da var. “15 bin öğretmene ‘girişimcilik’ eğitimi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı 15 bin öğretmen ve yöneticiye “Öğretmenlik, Girişimcilik ve Liderlik Eğitimi” verilmesi için protokol imzaladı. İmza töreninde konuşan Sanayi Bakanı Nihat Ergün, “Bizim mutlaka girişimciliğe, katma değere ihtiyacımız var. Bunu oluşturmakta mesleki eğitim çok önemli” dedi, (23 Şubat 2013; Sol Gazete). “4x4x4”ün üstüne bir de ‘girişimcilik’ bayrağı diktik mi eğitimimiz dört dörtlük olacak anlaşılan. Bu haberler iyi de bir de tanımlara bakalım isterseniz. TDK Güncel Türkçe Sözlük’de, ‘Girişimci’nin tanımı; 1. isim Üretim için bir işe girişen, kalkışan kimse, müteşebbis; 2. Ticaret, endüstri vb. alanlarda sermaye koyarak girişimde bulunan kimse, müteşebbis Girişimci Kimdir? (MÜGİMMarmara Üniversitesi Girişimcilik ve İş Geliştirme Merkezi) “En genel ifade ile girişimci, kâr amacıyla riski üzerine alan kişi olarak tanımlanabilir. Girişimci, mal ve hizmet üretimi yapabilmek için, üretim öğelerini en iyi koşullar altında bir araya getiren kişidir… Ekonomik bir değer ortaya koymaksızın, çeşitli yollardan, başkaları tarafından ortaya konulan ortak değerleri kendi tarafına aktarmanın adı girişimcilik değildir (atç).” Bir de Mike Lazeridir’e (Blackberry mucidi) kulak verelim; “Türkiye’nin gelecekteki başarısı inovasyona çok bağımlıdır. Ancak bugünün teknolojisine değil, geleceğin teknolojisine yatırım yapın. Öğrencilere daha lise yıllarında kuantum mekaniğini öğretin. Geleceğin teknolojisini hayal etmelerini sağlayın.” (TİM İnovasyon Kongresi, 78 Aralık 2011). Demiyor ki bilgisiz girişimciliği pompalayın. Neyse ki güzel örnekler de var. “Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Teknogirişim Desteğinin 2013 programına başvuru yapan 1539 teknogirişimci gençten 307’si destek almaya hak kazandı. En fazla teknogirişimci ODTÜ’den çıktı. 100 bin TL’lik desteği kazanan projeler arasında kanserli hücreleri ısı yöntemiyle yok eden yerli cihaz tasarımı da, genetik kökenli hastalıkların erken tanısı için kit projesi de var. ODTÜ’lü teknogirişimcilerin 51 projesi onaylandı. ODTÜ’yü 20 proje ile İTÜ, 17 proje ile Gazi Üniversitesi izledi. En fazla proje elektronik, bilişim teknolojileri ve telekomünikasyon alanlarından geldi.” (27 Mart 2013, Cumhuriyet). Bu girişimlerden kaçının hayat bulacağını ve pazara ulaşacağını kestirmek güç elbette. Daha yolun başında sayılırlar. Ne var ki üniversite ortamı içinde filizlenmeleri nedeniyle bilgiye yakın olduklarını varsayabilir ve umutlanabiliriz. Bilim ve teknolojiden beslenmeyen girişimciliğe ne isim verilir bilmiyorum ama bu yolda yer alan “ölüm vadisi”nin yenilikçi fikirlerin hevesli sahiplerinin kırılmış hayalleriyle dolu olduğunu bütün dünyadan örnekleriyle çok iyi biliyoruz. Tüm dünyada yaygın görülen ve sıklığı giderek artan alerjik hastalıkların en önemli olanları astım, allerjik nezle, besin ilaç böcek allerjileri, atopik dermatit (alerjik egzema), ürtiker (kurdeşen) anjioödem (alerjik ödem) ve anafilaksi (alerjik şok) olarak sıralanabilir. Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %3040’ı alerjik hastalıkların en az birinden muzdariptir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ=WHO) verilerine göre dünyada yaklaşık 400 milyon alerjik nezleli, 300 milyon astımlı hasta vardır. Besin alerjilerinin ise sıklığının giderek arttığı ve günümüzde 250 milyon insanı etkilediği var sayılmaktadır. Son yıllarda gözlenen bu hızlı artıştan dolayı DSÖ, besin alerjilerini bu yılın ana teması olarak belirlemiştir. Alerjik hastalıklar tüm yaş gruplarını özellikle de çocuklar ve gençleri etkilemektedir. Erken çocukluk yaşlarında besin alerjileri ve astım, gençlerde ve erişkinlerde alerjik nezle, astım ve ürtiker neredeyse her ailenin bir veya birkaç bireyinde rastlanabilen sağlık sorunlarıdır. Alerjik hastalıklar özellikle gelişmiş ülkelerde çocuklarda okul devamsızlığına, erişkinlerde iş ve güç kaybına yol açmakta, bunun yanı sıra devlet bütçelerine çok önemli mali yük de getirmektedir. Alerjik hastalıkların tanı ve tedavisini öncelikle erişkin ve çocuk alerji uzmanları yürütmelidir. Ayrıca, tutulan organ ve sistemlere göre diğer uzmanlık dallarındaki hekimler de bu hastalıkların tanı ve tedavisinde yer alabilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hem yaygınlığı, TANI VE TEDAVİ Ders Kitaplarında Toplumsal Cinsiyet Firdevs Gümüşoğlu, Kaynak Yayınları Bu kitabı kaç gündür elimden bırakamıyorum. Hiç farkında olmadan devrimimizin en önemli ayağı olan kadın erkek eşitliğini yavaş yavaş çocuk kafalarından silmek için ilkokulların ilk sınıf kitaplarından itibaren nasıl işlenmeye başlandığını görüyoruz. 19281945 yılları arasında yazılan kitaplardaki aile ortamını gösteren resimlerde anne baba ve çocuklar hepsi elinde bir kitap okurken, kızlar erkeklerle birlikte laboratuvarda deney yaparken gösterilirken, 1945 den sonra anne önünde ev işi önlüğü ile iş yaparken, kızlar da mutfakta anneye yardım ederken gösteriliyor. Laboratuvar deneylerinde yalnız erkek çocuklar bulunuyor. Kitaplarda yer alan okuma parçalarında da kadın hep ikinci sınıf olarak ele alınmış. Gümüşoğlu ilk olarak bu konuyu 20 ilkokul kitabı ile araştırmaya başlamış, daha sonra 920’ye çıkmış, incelediği kitaplar 2 bini bulunca saymayı bırakmış! 19281945 arasında kadın erkek eşitliği ön plana çıkarken o tarihten sonra kadınlar yavaş yavaş ikinci sınıfa itilerek, yalnız önünde iş önlüğü evde iş yapar durumuna getiriliyor. Halbuki 1950 den sonra, daha pek çok mesleklerde kadınlarımızı görüyor, hatta bu mesleklerde büyük başarılar kazandıklarını öğreniyoruz. Böyle olduğu halde bunlar ders kitaplarına yansımıyor ve kadının görevinin, yalnız evine, çocuklarına ve kocasına hizmet olduğu vurgulanıyor. Küçücük çocukların kafasına CBT 1360/ 8 12 Nisan 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle