17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık “Ergenler büyümenin fırtınasına kapılmış çocuklardır” Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı VKV Amerikan Hastanesi DELİKANLI BEYİNLER Dr. Ali Sarper Taşkıran E rgenlik çağı hem ergenler, hem de aileleri için fırtınalarla dolu geçen, çocukluk çağının bitip yetişkin hayata geçişi içeren, hem biyolojik, hem de psikolojik olarak tam bir “ortada kalmışlık” dönemdir. Türk halkı yüzyıllardır bu gençleri “delikanlı” olarak tabir etmiş, yani onların erişkinlerden ve çocuklardan farklı olduklarını gözlemleyip, bu güzel tanımı yapıştırmıştır. Aslında sadece erkekler için değil, kızlar için de geçerli olan bu tanımda anlatılmak istenen kavram “delilik” değil, delikanlıların daha coşkun, daha hızlı, daha sabırsız, daha dürtüsel olduklarıdır. Türk diline de geçen bu toplumsal gözlemleri artık bilimsel olarak da açıklayabilmekteyiz. Yapılan araştırmalar ergenlerin beyin gelişimi hakkında birçok yeni ve heyecan verici bulguyu su yüzüne çıkarmıştır. Araştırmalar, adolesan (ergen) beyninin daha gelişim basamaklarını tamamlamış olduğunu ve hatta beyin gelişiminin tamamlanmasındaki en önemli fırça darbelerinin yirmili yaşların başına kadar sürdüğünü göstermiştir. manda gelişimsel olarak duygu algılamaya da erişkinler kadar hazır olmadıkları için bazen duyguları yanlış yorumlayabilirler. Örneğin anne ve babalarının onlara karşı duydukları tedirginlik ve endişeyi, sinirlilik veya öfke olarak okuyup, buna göre tepki verebilirler. Bazen kendi duygularını sözel olarak iyi ifade edemeyebilirler. Ebeveyn ve eğitimcilerin yapması gereken, kendi duygularını onlara net bir şekilde açıklamak, ergenleri kendi gelişimleri konusunda eğitmek ve onların duygularını söze dökebilmelerine sık sık “bu sana kendini nasıl hissettirdi?” şeklinde sorular sorarak yardımcı olmaktır. Ergenlerin “doğru karar verme”, yani yargılama merkezleri daha gelişim halindedir. Ergenler aldıkları kararların ve yaptıkları davranışların sonucunu erişkinler kadar iyi tartamazlar ve biyolojik olarak da bazen iyi düşünmeden hareket etmeye ve heyecan aramaya yatkındırlar. Onların bu ihtiyaçları göz ardı edilmemeli ve heyecan verici olumlu aktivitelere yönlendirilerek doyurulmalıdır. Örneğin tırmanma, dağ kampları, topluluk içinde konuşma gibi heyecan verici işlerle uğraşan ergenlerin prefrontal korteksleri güçlenirken, risk değerlendirme ve yargılama yetileri gelişir. Aksi halde zaten heyecan arayışında olan ve risklere sıcak bakan ergen, okuldan kaçma, araba kaçırma, suç işleme gibi davranışlara yönelecektir. Ergenlerde cinsiyete göre beyin gelişimi de farklıdır. Bu değişim kızların sözel ifadelerinin daha üstün olmasını, bilgi değerlendirme ve birçok işi beraber yapma yetilerinin ön plana çıkmasını sağlarken, erkekler üç boyutlu algı, yön bulma ve matematik gibi yetilerinde gelişim gösterirler. Kızlarda hipokampus, estrojen etkisiyle gelişip onlara sosyal dayanışma becerileri, karmaşık ilişkiler içinde yer alma yetileri kazandırır. Erkekler ise, hormonlardan etkilenerek tehlike ve korku ile mücadeleye daha yatkın olurlar. Erkekler bu yüzden genellikle futbol, basketbol, boks gibi sporlara ilgi duyarlar, şiddet içeren bilgisayar oyunlarına yönelirler ve cinsel istekleri artar. Erkeklerin kızlara oranla daha kısa dikkat süresine sahip olmaları ve ders çalışırken daha çok ara alıp hareket etmeyi istemeleri bu yüzdendir. Ebeveynlerin ve eğitmenlerin bu dönemde yapabilecekleri, kız ve erkek beyinlerinin farklı gelişimlerinin bilincinde olma, onlara isteklerine göre aktiviteler bulma ve destekleme ve sosyal sorumluluk projelerinin içine almaktır. Ergenlikte uyku bozuklukları doğaldır. Uyku hormonu melatoninin, ergenlikle ile birlikte iki saat daha geç salınır ve sabahları vücutta daha uzun süre durur. Ergenlerde oluşan geç yatma istemi ve sabahları oluşan uykudan kalkışta isteksizlik bu hormonal değişim yüzündendir. Özellikle gece geç saatlerde şiddet içeren uyarıcı bilgisayar oyunlarından uzak tutulmaları, çay, kahve, kola gibi kafeinli içecekleri içmemeleri ve hareketli film ve diziler izlememeleri için uyarılmaları gerekir. Geceleri ılık duş, loş ışıkta kitap okuma, sabahları uyku açıcı fiziksel aktiviteler uyku sorununa çözüm olabilir. Ergenlerin gecede 9 saatlik uykuya ihtiyaçları vardır. Günde 6 saat ve daha az uyku alan gençlerde depresyon ve dikkat problemleri daha çok görülür. Ergenler, alkol ve uyuşturucu maddelerin bağımlılık yapıcı etkilerine daha yatkındırlar. Bir ergen bu maddeleri ne Ergenlik, beyin gelişiminin mükemmel olarak tamamlanabilmesi için bir fırsatlar dönemidir. Beynin en ön kısmında, alnın tam arkasında yer alan bölge prefrontal kortekstir. Bu bölge yargılama, dürtü kontrolü, organizasyon becerisi, planlama ve yürütme gibi erişkin hayatın vazgeçilmez unsurlarını yönetir. Amigdala ve limbik sistem, beynin duygusal algı merkezleridir. Ergenlik döneminde bu bölgeler büyük değişikliklere uğrayarak erişkindeki halini alır. Yani beyin işleyişini ve hızını belirleyen yeni bağlantılar bu dönemde oluşmakta, var olan bağlantılar (sinapslar) kullanıldıkça güçlenmektedir. Bu dönemde tecrübe edilen yenilikler beyinde yeni ağların oluşmasını sağlarken; uyarılmayan beyin, bu özelliklerini kaybedecektir. Ergenlerle basit ve net konuşmak ve gerekirse tekrarlayıcı olmak gerekir. Ergenler büyüdükçe düşünce hızları artar. Yargılama yetileri geliştikçe, “nasıl” ve “niçin” sorularını sıkça sorarlar, soyut düşünce yetileri gelişir ve karar verme becerileri artar. Fakat prefrontal korteksin diğer merkezlere göre geç gelişmesi nedeniyle önceliklerini belirleme, planlama ve organizasyonda sorunlar yaşarlar ve bu yüzden hâlâ ailelerinin desteklerine ihtiyaç duyarlar. Ergenler bu yüzden karmaşık istekler ve beklentiler yerine ailelerinden ve öğretmenlerinden gelecek basit ve tekli yönergelere daha duyarlılardır. Zamanlarının yapılandırılması için ajandalar ve çalışma planlarından çok fayda görürler. Ergenler, çocuklardan farklı olarak canlandırma, münazara, senaryolar ile tartışma gibi interaktif (katılımcı) çalışmalarla daha iyi öğrenirler. Ergen beyninin birçok uyarıya ihtiyacı vardır. O yüzden ders dışında da çeşitli hobilerle bu uyarıların sağlanması, ders çalışma potansiyellerini de artıracaktır. Ergenlerin beyinleri yeni uyaran ve bilgileri erişkinlerden daha değişik değerlendirirler. Erişkinler bilgileri frontal lobları, yani mantık yürütme merkezleri ile karşılarken, ergenler öncelikle duygu merkezi olan amigdalayı kullanırlar. Bu yüzden de olaylara karşı bir anda aşırı duygusal tepkiler verme, alınganlık veya aşırı sevinç onların doğasında vardır. Aynı za kadar erken tüketmeye başlarsa, bağımlılığa o kadar açık olur. Maddelerin bu dönemde verdikleri hasar, erişkin hayatlarında kalıcı bozukluklara neden olur. Bu nedenle ergenleri aşırı alkol ve uyuşturucu maddelerden korumak sadece ebeveynlerin görevi değil, toplumsal bir sorumluluktur. Sadece anatomik ve biyolojik olgunlaşma değil, yaşanan psikolojik olumsuzluklar da ergenleri alkol ve maddelere iter. Özellikle aile içi şiddet, ev ortamında uyaran eksikliği, çok çalışan ve tek anne veya baba tarafından uzun süreli yalnız bırakılma, duygusal ve fiziksel şiddet içeren ilişkiler içinde olma ergenlerin duygulanımlarını bozar. Kendini kaygılı, mutsuz ve umutsuz hisseden ergen bu duygulardan kurtulmak için geçici de olsa bu bunaltısını söndürecek olan maddelere yönelecektir. Kendi ilacını kendi bulmak diye tabir edilebilecek bu duruma “selfmedikasyon” da denir. Ergenlerin bu durumları ivedilikle fark edilmelidir. Ergenler nasihat ve telkinle veya sadece azarlama ve yasaklarla ikna olmazlar. Ergenlik bir kendilik dönemidir. Onların içinde kendi doğrularını belirleme ve kendi kimliklerini oluşturma için kendi hatalarını yapma dürtüleri vardır. Bu yüzden alınan önlemler sadece cezalandırma ve yaptırımlar olmamalı; onların olumlu ve destekleyici ortamlarda ve kendilerini rahat hissettikleri kişilerle (heyecan verici spor takımları, destekleyici arkadaş grupları, özendikleri ve olumlu örnek olabilecek ağabey ve ablalar) zaman geçirmeleri sağlanmalıdır. Ergenlik, fırtınalarla olduğu kadar fırsatlarla da dolu bir dönemdir. Güvenli bir ortamda, uygun ve heyecan verici uyaranlarla büyüyen ergen, topluma özgüven ve sağlam bir kişilik altyapısıyla girer. Ebeveynler, eğitmenler ve hekimler bu dönemin daha rahat atlatılabilmesi için ergenlere yardımcı olabilirler. Öncelikle hormonal ve nörokimyasal gelişimini sürdüren, anne ve babaların ördükleri kozayı yırtıp kendi kimliklerini oluşturmaya çalışan ergenlerde belli ölçülerde öfke ve çelişkinin, duygusal patlamaların, risk alıcı davranışların ve dürtüselliğin normal olduğunu kabul etmemiz gerekir. Onların karar verme yetilerini beslememiz, yeni yeteneklerini geliştirmelerini sağlamamız, heyecan arayışlarına olumlu ve zevkli aktivitelerle karşılamamız, akran ve arkadaş ilişkilerini mesafeli şekilde desteklememiz, alkol ve uyuşturucu maddelerden korumamız, stresleri ile baş etmelerinde yardımcı olmamız gerekir. Sürekli ve şiddetli bunaltı, aşırı hırçınlık veya kavgacılık, birden bozulan okul performansı, bozulmuş akran ilişkileri, çeşitli bağımlılıklar (alkol, madde, televizyon, bilgisayar), kendine zarar verici davranışlar gibi uyarı işaretleri görüldüğünde mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatristine yönlendirmek gerekir. Bütün bu stratejiler ergenlerin sağlam ve güçlü beyin gelişimine katkıda bulunacak, onları koruyup desteklemenin yanında topluma sorumluluk sahibi ve sağlıklı bireyler yetiştirmemizi sağlayacaktır. CBT 1360/ 17 12 Nisan 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle