17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Gelecek Bilinçli Genç Kadınların Sırtlarında Yükselecek Geçen gün sıradan bir olayda geleceği aydınlatacak bir ışık gördük. Lüks bir pastanede masamıza hizmet veren sevimli, güler yüzlü, çok kibar, güzel Türkçe konuşan bir genç kadın vardı. Her şeyi, o kadar rahat ve uygun yapıyordu ki onu bir uygarlık paradigması olarak algıladık. GENÇ VE OKUMUŞ KADINLARIN TAŞIDIĞI POTANSİYEL, KURTARICI GÜÇTÜR U CBT 1360/ 5 12 Nisan 2013 ygar davranışlara tanık olmak rahatlatan bir masaj gibi etkileyici oluyor. İnsanların karşılıklı ilişkileri açısından Türk toplumunun yaşamı uygar davranışlar sergilemek açısından pek zengin değil. Günlük yaşamımızda kabalıktan ve cahillikten çok rahatsız oluyoruz. Sözsel tepkiler de ona göre. Eşim genç kadının uygar davranış ve görüntüsünden çok etkilenmişti. Kendisini tekrar çağırdık. Liseyi bitirmişti. Egeliydi. Evliydi ve çocuğu vardı. Üniversiteye bildik nedenlerle gidememişti. Eve yardım etmek, çocuğunu büyütüp okutmak için çalışması gerekiyordu... Böyle bir insan tanımaktan öte, böyle bir insana bir garson olarak rastlamaktan onur duymuştuk. Türkiye’de kentlerdeki ailelerin %80’i kocaların asgari ücreti ile değil, kadınların çalışması ile ayakta duruyor. Bu rastlantı bizi uzun uzun düşündürdü. Çalışanların en az ücret alan katlarında uygar insanların varlığını görmek güzel bir deneydi. Geleceğin toplumu böyle insanlardan oluşmalıydı. Sonra hiç okuyamamış, böyle konuşup böyle davranamayacak milyonlarca Türk kadınını düşündük. Onların bu nitelikleri kazanması ve toplum kalkınmasına katkıları ülkenin potansiyelini hesap edilemeyecek kadar artırabilirdi. Çünkü çocuklarını daha aydınlık bir düşünce ortamında yetiştireceklerdi. Bu genç kadın özel bir eğitim görmemişti fakat yetiştiği çevre ve öğretimi ile kişisel meziyetleri onu uygar bir insan örneği olarak görmemize yetmişti. Sevgili Okuyucular, Bu psikolojik bir abartma da olabilir. Belki bizdeki bir arayışa yanıt veren bir durumdu fakat bu küçük rastlantı bizim için ülkenin geleceğini aydınlatan bir ışık oldu. Kütük gibi, cahil, saygısız, kaba, zorba, konuşmasını bilmeyen insanların yanında, onlara davranışlarıyla örnek olacak, geleceğe destek olacak insanlar çalışan kadınlarımız arasında vardı. Kuşkusuz genç adamlar da vardır. Gerçi erkek egemen toplumun eğilimleri düşünülürse, asıl umudun kadınlarda, annelerde olduğuna karar verdik. Kadınları böyle bir gelecek için hazırlamak yerine evlerine kapatıp kocalarına yük olan, idare lambası kadar ışık veren ikincil insanlar olarak hayal etmek, acıklı bir öngörüsüzlük. Bu anneler teknoloji uygarlığını Türkiye’ye getirecek çocukları nasıl yetiştirip yönlendirecekler? Bu bağlamda bir katkıda bulunacaklarını hayal etmek bile olanaksız. Bu bir iyi niyet ya da zekâ sorunu değil. Hiç olmazsa lise öğretimi, çalışma ortamında kazanılan pratik yaşam bilgisi ve dünyadan biraz haberli olmak gerekiyor. Kadınların çalışmadıkları bir toplum sadece iflasını bekleyebilir. 30 milyon erkek 80 milyonun karnını doyurup kapıya dayanmış teknoloji dünyasına ülkeyi hazırlayacak güç ve bilgiye sahip olabilir mi? Dünya böyle bir mucizeyi keşfetmiş değil. Gerçi genç kadınla konuşurken bu karanlık perspektifleri aklımıza getirmedik. Karşımızda geleceğin üzerine kurulabileceğini düşündüğümüz güvenilir, zeki ve uygar bir vatandaş vardı. Bu kendi başına insana rahatlık veren bir olgu idi. Anlattığım bu sade öykünün benzeri herhalde Türkiye’de yüz binlerce, belki de milyonlarca vardır. Ne olacak halimiz’ diyenlere Bu basit gözlemler ‘N mesaj olarak kabul edilebilir. Ülkenin geleceğini dert edinen her insan bu potansiyelin nasıl değerlendirilebileceğini düşünmelidir. Dünyada hiçbir ülkenin, özellikle geriden gelenlerin çok vakti yok. Bu vakit sözle değil, insanla kazanılacaktır. Genç ve okumuş kadınların taşıdığı potansiyel kurtarıcı bir güçtür. Bu aydınlığı yaymak gerek. İslam dünyasının en önündeyiz. Çünkü bu ışığı ilk yakan ülke Türkiye Cumhuriyetidir. Bazen İslam dünyasında lider olduğumuzu da, biraz fazla abartarak ve tabii coğrafya ve tarih bilgisi kıtlığını sergileyerek vurguluyoruz. Böyle bir görevi dünyayı daha iyi anlasaydık, yerine getirebilirdik. Ne var ki ne bizim ne de dünyanın geleceği gazete ve televizyonlarda konuşulan sorunların hiçbiri değil. İyi hesap edilmesi gereken bir açlık, tokluk mücadelesidir. Bunun boyutlarını hesap edip programlayamazsak gelecekten de emin olamayız. ÖRNEĞİ MİLYONLARCA VAR alanında uzman yetiştirmenin programları. Bunlar konusunda toplum bilgisizse sorumlular da bilgisiz demektir. Dünya ile karşılaştırılınca neredeyiz? Kuşkusuz bu karşılaştırma Mısır’la, Suriye ile yapılmayacak. Bu konulara ilişkin halkın ne bilgisi, ne de ilgisi var. Genç ve uygar çalışan kadınımızla karşılaşmamızda bu sorulara yanıt olacak bir potansiyeli onun gibi insanların varlığında, bir tür sezi ile algılamış olduğumuzu düşünüyorum. Umut verici ve rahatlatıcı idi. Okumuş kadınlardan, uygarlıktan, insan saygısından ya da saygısızlık, kuralsızlık, cahillik, zorbalıktan söz edince herkes her şeyi biliyor, mangalda kül bırakmıyor. Enerjiye gelince ses çıkmıyor. Bilim ise zaten perde arkasında. Kendi toplumumuz hakkında bilgiler dededen kalma. Bugün uzmanlar nasıl evrendeki ‘kara madde’nin varlığı dışında doğası konusunda bir şey bilmiyorlarsa, bizim insanlarımız da çağdaş Türk toplumunun doğası konusunda aynı şekilde bilgisiz. Biyologlarımız ‘Cloning’ i toplumun düşünsel yapısından daha iyi biliyor olabilir. İnsanları davranışlarını modası geçmiş kalıplara göre, kentli ile köylü arasında binamaz bir çıkmazda, anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz. Ama bilgili, çalışkan, uygar genç kadınların sayısını artırmak gerekliliğini hâlâ öğrenemedik. Sevgili Okuyucular, Bu sözler romantik ve duygusaldır ama vaktimizin az olduğu, ülkenin zaten kısıtlı beyinsel potansiyelini kullanmak zorunda olduğumuz bir gerçek. İnsanların bir bölümü, dünyanın her köşesinde olduğu gibi, ilkel dürtüler, yanlış önyargılar ve hesaplarla gökdelen, reklam, kredi kartı, tüketim furyasında kaybolabilir. Bilgi sofrasını kurmak gerek. Bu toplumda insanların beyinleri aç. Yüzyıllarca bilgisizlikten kurumuş bir toplumda yaşıyoruz. Düşünce aslan ağzında. Dünyayı öğrenmek için çok vakit kalmadı. Türkiye’nin hiçbir temel sorununun sürekli tartışılıp çare arandığını görmüyoruz. En başta su sorunu, iklimsel değişiklik bağlamında öngörüler, tarımsal üretim bağlamında gelecek hesapları, enerji için alternatif arayışların ve teknoloji TEMEL SORUNLAR TARTIŞILMIYOR Tayfun Akgül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle