Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İklim günlüğü 2013 NOBEL FİZİK ÖDÜLÜ AÇIKLANDI: Ödül, atomaltı parçacıkların kütle kazanımı ile ilgili kurama B 2013 Nobel FizikÖdülü atomaltı parçacıkların kütlesinin kökenine ilişkin çalışmalarından dolayı François Englert ve Peter W. Higgs’e verildi. İkilinin bu alanda birbirlerinden bağımsız olarak geliştirdikleri kuram, 2012’de CERN’de Higgs parçacığının keşfi ile doğrulanmış oldu. elçikalı François Englert ve İngiliz Peter W. Higgs’in atomaltı parçacıkların kütlesini nasıl kazandığı ile ilgili kuramları bu yıl Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. 1964 yılında iki bilim insanı bu kuramı birbirlerinden bağımsız olarak geliştirmişlerdi. Englert ve Higgs’in bu fikirleri 2012’de CERN laboratuvarında Higgs parçacığının keşfi ile doğrulanmış oldu. Ödüle layık görülen kuram, parçacık fiziğinin Standart Modeli’nin en can alıcı noktasıdır. Standart Model’e göre insanlardan çiçeklere, yıldızlardan gezegenlere, her şey birkaç yapı taşından oluşur: Bunlar madde parçacıklarıdır. Bu parçacıklar, kuvvet parçacıklarının aracılık ettiği kuvvetler tarafından yönetilir. Standart Model’in tamamı özel bir tür parçacığın varlığı üzerine kuruludur. Bu parçacığın adı Higgs parçacığıdır. Bu parçacık, tüm uzayı dolduran görünmez alandan yaratılmıştır. Uzayın boş gibi göründüğü durumlarda bile bu alan hep mevcuttur. Bu olmasa bizler varolamayız, çünkü parçacıklar bu alan ile temas ederek kütlelerini kazanırlar. Englert ve Higgs’in önerdiği kuram işte bu süreci tanımlıyor. Günümüz dünyasında küresel iklim değişikliği, yaşam ortamlarının yok edilmesi ve aşırı düzeyde kötüye kullanım gibi çeşitli nedenlerden ötürü yeryüzünden silinme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlı türlerinin sayısı her geçen gün daha da arttıkça bilim insanları geçmişte kitlesel yok oluşların nasıl bir süreç izlediklerini, bu tür olayların ardından canlı türlerinin ve ekosistemlerin nasıl yeniden toparlandıklarını anlamak amacıyla fosil kayıtlarına başvuruyorlar. Bugüne dek bu yönde yapılan çalışmalar kitlesel yok oluş süreçleri sonrasında çok sayıda canlı türünün yok olması nedeniyle ayakta kalabilen türlere yeni olanaklar sunulduğuna ve bunun da yeni yaşam biçimlerinin ve yeni anatomik özelliklerin ortaya çıkmasına olanak tanıdığına işaret ediyor. Ne var ki, yaşamda kalan türlerin tümünün kitlesel yok oluş sonrasında aynı tepkiyi vermedikleri, ortaya çıkan yeni olanaklardan tam anlamıyla yararlanamadıkları da anlaşılıyor. Kitlesel yokoluşlar nasıl önlenecek? Küresel ısınma konusunda uyarı Kısaca IPCC olarak bilinen, Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli tarafından hazırlanan iklim değişikliğinin fizik bilimsel yönüyle ilgili değerlendirme raporunda insanların, sanayi öncesi düzeylerine kıyasla, önümüzdeki birkaç onyılda küresel sıcaklıklarda 2 derecelik bir artış yaratma yolunda olduklarına dikkat çekiliyor. Bilim çevreleri sıcaklıklarda bu tür bir artışın kuzey kutbunda eriyen tundralardan çıkan metan gazının sera gazı bulutları olarak havaküreye salınmasına, öte yandan güneş ışığını uzaya geri yansıtan kutup buzlarının da yok olmasına yol açabileceğini belirtiyorlar. Raporda belirtilmemiş olsa da, bu koşullarda yeryüzünün bir olasılıkla kaçak sera etkisiyle yüz yüze geleceğine inanılıyor. 4 Temmuz 2012 tarihinde CERN’in parçacık fiziği laboratuvarında Higgs parçacığının keşfiyle birlikte bu kuram da doğrulanmış oldu. CERN’in LHC (Large Hadron Collider) adı verilen parçacık çarpıştırıcısı büyük bir olasılıkla insanlar tarafından Peter W. Higgs: İngiltere’de 1929 François Englert: 1932 yılında inşa edilmiş en büyük ve en karmaşık makinedir. yılında Newcastle upon Tyne’da Belçika’da doğdu. Şu anda Univer CERN’deki ATLAS ve CMS deneylerinde çalışan doğdu. Edinburgh Üniversitesi’nde site Libre de Bruxelle’te Emeritus 3.000 dolaylarında iki grup bilim insanı, LHC’deki Emeritus Profesörü. Profesörü. milyarlarca parçacık çarpışmasından Higgs parçacığını ayrıştırmayı başarmışlardı. Higgs bozonu Standart Model bilmecesinin kayıp parçası olan Higgs parçacığının bulunması, çok büyük bir başarı olmasına karşın Standart Model, kozmik bilmecenin nihai parçası değildir. Bunun nedenlerinden biri, Standart Model’in bazı parçacıkları –nötrinolar kütlesiz olarak ele alması, ama son çalışmalarda bunların kütlelerinin olduğunun anlaşılmasıdır. Diğer bir neden de modelin yalnızca görünebilir maddeyi tanımlamasıdır. Görünebilir madde ise kozmostaki tüm maddenin yalnızca beşte birini oluşturur. CERN’de bilinmeyen parçacıkların peşine düşen bilim insanlarının şimdiki hedefi gizemli karanlık maddeyi bulmaktır. HIGGS PARÇACIĞININ KEŞFİ NASA’nın havadan yürüttüğü bilimsel araştırmalardan elde ettiği veriler, Grönland buz katmanının yaklaşık bir buçuk kilometre altında varlığı daha önce bilinmeyen büyük bir vadinin olduğu yönünde birtakım kanıtları da gözler önüne serdi. Bristol Üniversitesi fiziksel coğrafya uzmanlarından Jonathan Bamber ve arkadaşları vadinin buzul altındaki erimiş suların Grönland’ın iç kesimlerinden buz katmanının dışına ve okyanusa aktarılmasında son derece önemli bir rolü olduğuna inanıyorlar. Veriler, buz katmanının ortaya çıktığı 4 milyon yıl kadar öncesine dek, vadi içindeki suların içten kıyılara doğru akan önemli bir akarsu sistemi oluşturduğunu ortaya koyuyor. Grönland buz katmanının altındaki büyük vadi Uzun süredir bilim çevrelerinin ilgisini çeken Quebec’teki çarpıcı iklim değişikliği ilk kez kozmik bir çarpışma ile ilintilendirildi. ABD Ulusal Bilim Vakfı tarafından desteklenen araştırmadan, yaklaşık 12,900 yıl önce Genç Dryas olarak bilinen dönemin başlarında meydana gelen ve iklimin aniden soğuyup kuraklaşmasına yol açan olayın bir asteroid ya da kuyruklu yıldızın yeryüzüne çarpması sonucunda meydana gelmiş olabileceği yönünde veriler elde edildi. Tarih öncesi iklim değişikliği kozmik çarpışmayla ilintili mini inceleyen Rothman bir protein kompleksinin veziküllerin, hedef zarlarla kenetlenmesine ve kaynaşmasına yardımcı olduğunu keşfetti. Kaynaşma sürecinde veziküllerdeki ve hedef zarlardaki proteinler, bir fermuarın iki kenarı gibi birbirine bağlanır. Bu proteinlerin sayıca çok olması ve ancak spesifik kombinasyonlara bağlanmaları sayesinde kargo doğru lokasyona taşınmış olur. Thomas Südhof, beyindeki sinir hücrelerinin birbirleriyle nasıl haberleştiği konusuna yoğunlaştı. Nörotransmiter denilen sinyal molekülleri, veziküllerden dışarı salınarak sinir hücrelerinin dış zarlarıyla kaynaşır. Bu işlem için Rothman ve Schekman’ın bulduğu mekanizmalardan yararlanır. Peki bu salgılama hassas bir şekilde nasıl kontrol edilir? 1990 yılından bu yana kalsiyum iyonlarının salgı kont rolünde önemli bir rol oynadığı biliniyor. Südhof bunun üzerine sinir hücrelerinde kalsiyuma duyarlı proteinleri araştırdı. Sonuçta bu proteinleri tespit etmeyi başardı. Bu mekanizmanın gönderdiği sinyaller, fermuarın açılmasına ve salgı maddesinin serbest kalmasına yol açıyor. Bu üç bilim insanı hücre fizyolojisinin temel süreçlerinden birini çözmüş bulunuyor. Bu keşifler hücre yükünün büyük bir hassasiyetle nasıl taşındığını açıklıyor. Bu sistem, çeşitli fizyolojik süreçler için kritik bir öneme sahiptir. Hatalı vezikül taşıma sistemleri, pek çok hastalığın ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Bunlara örnek nörolojik bozukluklar, bağışıklık hastalıkları ve diyabet olabilir. Bu mükemmel çalışan sistem sayesinde hücre kaosa sürüklenmekten kurtulur. YENİ HASTALIK SÜREÇLERİ ZAMANLAMA HER ŞEYDİR CBT 13869 / 11 Ekim 2013 Britanyalı ve İsveçli bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından yapılan yeni bir araştırma Mammuthus primogenius adıyla bilinen yünlü mamutların yeryüzünden silinmelerindeinsanların değil değişen iklimin ciddi bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Araştırmacıların eski çağlardan kalma DNA çözümlemeleri, yaklaşık 66 bin yıl önce Kuzey Amerika’dan yola çıkarak Bering Kara Köprüsü’nü aşan yünlü mamutların, yaklaşık 33 bin yıl önce Sibirya mamutlarının akınına uğrayıncaya dek, Avrasya’da koloniler halinde yaşadıklarını gösteriyor. Hazırlayan: Rita Urgan Yünlü mamutlar iklim değişikliği nedeniyle tükendi