24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kitap BeyinBedenZihin Bütünlüğü (BrainBodyMind in The Nebulous Cartesian System) Yazar: Prof. Dr. Erol Başar, İstanbul Kültür Üniversitesi Springer Publishers, 2011, New York, Berlin Roma Üniversitesi’nden Prof. Claudio Babiloni’nin, Prof. Dr. Erol Başar’ın 2011 kitabı üzerine tanıtımı, yorumu ve eleştirisi: “Erol Başar tarafından kaleme alınan “Nebulöz Kartezyen Sisteminde BeyinBedenZihin Etkileşimi: Osilasyonlar ile Bütüncül Bir Yaklaşım” isimli eser, yazarın uzun soluklu ve etkileyici bilimsel girişimlerine yapılan heyecan verici bir yolculuk niteliğini taşıyor. Bu yolculuk boyunca, zihin biyolojisine yeni bir teori kazandırmak amacıyla Erol Başar, modern felsefe, fizik ve beyin osilatörleri fizyolojisinin temel kavramlarına ilişkin edinimlerini okuyucuyla paylaşıyor. Zihin kavramın kendisi hem gerçekliğin temsilini hem de ilgili bilişsel ve duyuşsal süreçleri kapsadığından, Erol Başar her bölümde, beyin osilatörlerinin, zihin oluşumunda görülen beyin ve iç organlar arasındaki karmaşık homeostatik etkileşimi anlamada anahtar rol oynadığı fikrini öne sürüyor. Erol Başar, okuyucunun zihin kavramının beyin osilatörleri süreci sonunda ortaya çıktığı fikrini yeniden gözden geçirmesini sağlıyor. Bunun yerine zihnin “BeyinBedenZihin işlevsel sinsityum” olarak adlandırılan yapısal ve işlevsel bir süreç içerisinde bulunan beyin ve iç organlar ile dokular arasındaki homostatik etkileşimleri tanımlayan çoklu osilatör süreçlerinden meydana geldiğini ileri sürüyor. Böyle bir “işlevsel sinsityum” içerisinde, farklı frekanslarda bulunan quasistatik sinir osilatörü süreçleri, nörotransmiter sistemler ve karmaşık biyokimyasal yollarla farklı beyin nodülleri arasında stokasftik değişken bir (eksitatör ve inhibitör) sinyal transferi sağlamaktadır. Buna paralel olarak quasistatik miyojenik ağır osilatör süreçler de vejetatif sistem sayesinde iç organ ve dokuların birbiriyle bağlantılı ve homostatik adaptasyonunu sağlamaktadır. Bunun akabinde Erol Başar, ‘işlevsel sinsityum’un filojenez ve insan ontojenezi boyunca ‘ortalama ömrünü ve Alzheimer hastalığı, Şizofreni ve Depresyon formlarındaki deranjmanlarını da ele almaktadır. “Nebulöz Kartezyen Sistemi” kavramı yazarın yukarıda bahsedilen “işlevsel sinsityum”un sayısız boyutu arasındaki kaotik yapılı ama sıkı ilişkiler üzerinde durmasına yardımcı olmaktadır. Son olarak, Erol Başar, genel teorisinin bilinç, yaratıcılık ve zihnin diğer yüksek fonksiyonları için nasıl geçerli olabileceğini tartışmaktadır. Henüz hikâyenin sonu yazılmadı, ancak okuyucular bu kitabın nörobilim adamları için gelecek kuşaklarda da ilham kaynağı olacağına emin olabilir. Bunun yanı sıra, bu kitap insan zihni, bedeni ve omnipresent osilatör aktivitesi arasındaki ilişkilerin gizemine dair yapılan bilimsel tartışmalara da yeni bir soluk getiriyor.” Prof. Claudio Babiloni dışında değişik bilim adamları da bu kitapla ilgili düşüncelerini belirttiler: 1) Bu ilginç bir kitap. Benim ilk okuyuşuma göre bu kitap, yeni cognitive bilimleri yansıtıyor. Joaquín Fuster, UCLA, Los Angeles, California Universitesi 2) Bu kitap osilasyonların bir bütünsel anlatımını geliştirmiş, bilimin değişik konularında bir filozofiyi birleştiren bir yorum getirmiştir. Kayda değer bir eser. En çok Bergson konseptini ve Bergson’un sezgi konseptini ve Feynman diagramlarını beğeniyorum. Sadece araştırma alanının bu seviyeye gelmesi gerekir. Walter Freeman, Berkeley Üniversitesi 3) Bu kitap hakikaten osilasyonlar konusunda bütünsel bir yaklaşımı anlatmaktadır. Bu şekilde bilim ve felsefe üzerine geniş kapsamlı görüşler iletmektedir. Çok değerli bir eser. Fernando Lopes da Silva, Amsterdam CBT notu: Erol Başar’ın bilimsel etkinliği: Başar’a yapılan atıflar, (Başar’dan bilimsel alıntıların sayısı): 9917.. hendeksi: 54, i10 endeksi: 138.. Son beş yılda yıllık alıntı ortalaması: 700 Türkiye’nin ünik kültürünü okuyuculara sunan pencere tasarımı üzerine orijinal bir yayındır. Teması, geç 19.yüzyıl ve erken 20.yüzyıl’ın Kırklareli pencere örneklerine dayanmaktadır. Kentin tarihi mahallelerindeki geleneksel konutların pencerelerin ölçekli plan, kesit, görünüş ve detayları çizildi, fotoğrafları tespit edildi. Bazı detaylar; renkleri, bezeme detayları, belirli bir döneme ait cephedeki mimari elemanların yerleri, oymacılığın belirli sembolleri açısından çok önemlidir. Bu kitapta, kültürün sürekliliği ve binaların korunması çalışmaları bakımından yeni tasarımlar yaratmaya yönelik önemli bir adımdır. Böylece, Türkiye’nin Kırklareli kentinde farklı mahallelerin tasarım özelliklerinin çeşitliliğini anlamada mimarların, tasarımcıların ve araştırmacıların ilgisini çekecek çok zengin görsel bir kaynak sağlıyor. Endüstri sektörünün profesyonelleri ve bunun içine dâhil olan öğrenciler, bu kitap hakkında ünik bir pencere tasarımı ve üretiminde aldıkları derslerden neler öğreneceklerini anlayacaklardır. Nilgün Çağlar, (KOÜMTF Öğretim Görevlisi) KOÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Halkla İlişkiler Birimi adına TEKNOLOJİPOLİTİK Baha Kuban baha.kuban@gmail.com Elektrik sektöründe kullanageldiğimiz teknolojilere dair belirleyici mücadelelerin verildiği zamandan bu yana neredeyse 130 yıl geçmiş! Elektrik Sektöründe Dönüşümün İşaretleri Artıyor CBT 1386 15 / 11 Ekim 2013 Kocaeli Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nevnihal Erdoğan ve Kırklareli Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. İzzet Yüksek’in Traditional Window Design of Kirklareli (Kırklareli’nin Geleneksel Pencereleri) adlı kitabı Amerika’nın saygın yayınevlerinden Bentham Boks tarafından yayımlandı. Halihazırda EBook olarak dijital kullanıcıların alımına sunulan kitabın kısa süre içinde “hard copy” olarak da satışa sunulacağını bildiriliyor. Yaklaşık üç yıl süren kitabın yayımlanma serüveni sonucunda geleneksel Türk Mimarisine dair nitelikli bir kaynak da uluslararası akademik literatüre dâhil edilmiş oldu. Söz konusu kitabın akademik ortamda ilgili araştırmacıların dikkatine sunulması dileğimizdir. Kitaba dair örnek sayfaları, bazı detay çizimlerini ve temin edilme koşullarını aşağıdaki linkten bulabilirsiniz: http://benthamscience. com/ebooks/9781608057412/index.htm “Kırklareli’nin Geleneksel Pencereleri” kitabı, “Kırklareli’nin Geleneksel Pencereleri” 1880’lerin sonunda “elektrik akımlarının savaşı” diye de bilinen EdisonWestinghouse mücadelesi, Amerika Birleşik Devletlerinde doğru (DC) ve alternatif (AC) akım teknolojilerini karşı karşıya getirmişti. Elektrik dağıtımının ilk yıllarında ABD’de dağıtım standardı Edison’un DC’si idi. Doğru akımın en önemli özelliklerinden biri, Edison’un icadı elektrik ampulü ile uyumlu olmasıydı... Ampulün yanısıra pek çok başka icadı ve patenti bulunan “Menlo Parkın sihirbazı” Thomas Alva Edison’un mucitliğinin mi, girişimciliğinin mi öne çıktığı tartışıladursun, yukarıda anılan mücadelede “belaltı vuruşlar” yaptığı iddia edilir. Edison, alternatif akımın ne kadar tehlikeli olduğunu kanıtlamak için binlerce hayvanı elektrik şoku ile öldürmüştü! Avrupa’da doğan AC’nin potasiyellerinin gerçekleşmesi için, George Westinghouse’un finansal gücünü Hırvat dahi ve mucit Nikola Tesla’nın fikirleri ile birleştirmesi gerekti. Westinghouse – Tesla ilişkisi hakkında çeşitli söylentiler var; kimine göre Tesla’ya patentleri karşılığı büyük meblağlar ödendi, kimine göre fena halde hakkı yendi ! ABD’de 130 yıl önce yaşanan ve günümüzün elektrik sektörünün hâkim tekniklerini ve mantığını belirleyen tarihsel dönüşüme benzer bir olaya bir kez daha tanıklık edecek miyiz? Geçen yazıda dinozor metaforu üzerinden, elektrik sektöründeki radikal dönüşümler ve halihazırda ABD’de başta fotovoltaik olmak üzere, dağıtılmış elektrik üretimine karşı açılan savaş anlatılmıştı. Bu savaş, değişik şekillerde Avrupa’da da sürüyor. Avrupa Birliği’nin ve Avrupa hükümetlerinin yenilenebilir enerji kaynaklarına ve teknolojilerine verdikleri destekler sayesinde Avrupa halihazırda yenilenebilir enerji kullanımında başı çekiyor. AB’nin 2020’de ulaşmayı düşündüğü %20 hedefinin Almanya, İspanya, Portekiz ve Danimarka gibi ülkelerde bugünden aşıldığını da biliyoruz. Avrupa ülkelerinde kamuoyunun yenilenebilir enerji politikalarına desteğinin ABD’ye göre çok daha yüksek olduğu da biliniyor. Bu durumda Avrupalı elektrik sektörü oyuncularının yüksek derecede tedirgin olmaları beklenir. Avrupa’da elektrik şirketleri açısından “tehdit” çok güncel. Eurelectric‘e (sektör kuruluşu) göre 20112012 arasında sektörde kârlar %10 düştü. Vergi öncesi kazançların 63 milyar eurodan 55 milyar euroya gerilediği, 2020 yılına gelindiğinde 49 milyar euro rakamlarının görülebileceği öngörülüyor. Ekonomik durgunluğun etkisi ile birleşik de olsa elektrik şirketlerinin piyasa değerlerinin gerilediği açıkça görülüyor. Almanya’nın iki büyüğü EON ve RWE’nin piyasa değerlerinin 2008’den bugüne %70 düştüğü kaydediliyor. Daha önceki yazılarda da vurgulandığı gibi, örneğin Almanya’da en büyük dört elektrik şirketinin son yıllarda görülen muazzam yenilenebilir enerji kapasitesi artışından aldıkları pay %5 gibi son derece düşük bir oran. ABD ve Avrupa’da da, geleneksel elektrik sektörü modelini yalnızca dağıtılmış üretim teknolojilerinin örneğin fotovoltaik teknolojilerinin, tehdit ettiği gibi yanlış bir anlayış var. Halbuki durum daha karışık, elektrik sektörü açısından sorunlar daha derinde. Hükümetlerin on yıllardır uyguladığı enerji verimliliği programlarının, bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişmelerin kolaylaştırdığı talep tarafı yönetimi (demand side management) ve bina enerji yönetim sistemlerinin, yeni gelişen elektrikli otomobil ve elektrik depolama teknolojilerinin olanak vermeye başladığı ‘akıllı şebeke’ mantıklarının, elektrik üretimini ve dağıtımını dönüştürmeye başladığı görülebiliyor. Gelişmelerin, karmaşık ve henüz öngörülemeyen sonuçlar doğuracağı söylenebilir. Yeni sektörde elektrik şirketlerinin, “kilovatsaat satıcısı’” olmaktan çıkarak “enerji hizmetleri sunucuları” haline gelmeleri bekleniyor. Örneğin ev, işyeri enerji yönetim sistemleri pazarına, elektrik dağıtımı şirketlerinin yeteri kadar hızlı ve esnek davranamamaları nedeniyle ağırlıklı olarak telekomcuların hâkim olmaya başladıkları görülüyor. Sektörün kendi yayınladığı raporlar bütün bu gelişmeleri “yaratıcı yıkım” olarak değerlendirdiklerini gösteriyor. Buradaki kilit oyuncu ise, elbette düzenlemeci kurumlar, yani devlet! Devletin ya da bu alanda devletten bağımsız düzenleme yapabilen yerel ya da bölgesel idarelerin ( örneğin ABD örneğinde eyaletler) tutumları belirleyici olacak...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle