02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Hepimizin bildiği gibi.. Türkiye ve benzeri ülkelerin bugün temel sorunu, halkının ihtiyacı olan değerleri ülkelerinde üretememek... Bizim gibi ülkelerin pazarları, bu değerleri üreten ülkelerin mallarının, kültürlerinin, sermayelerinin ve bütün bunların sonucu olarak politikalarının istilası altında.. 21. Yüzyılda Planlama İ Prof. Dr. Mehmet Doğan, [email protected] thalat ihracat dengesini kuracak bir üretimi planlayamadığımız sürece, Türkiye’de bir avuç insan, bu tür toplantıları on yıllar boyunca yapacağız.... Devletin, merkezi ve yönlendirici ulusal ekonomi politikaları olmadan, salt büyük patronların, sermayenin keyfine ve kâr güdüsüne bırakılmış bir piyasa ile, Türkiye’nin, sürekli açık veren bir ekonomik yapıdan kurtulması mümkün değil. Yaşadıklarımız her yıl yüzde 810 büyümesi gereken bir yapı, borçlar dağ gibi birikince, derhal kriz alarmı veriyor ve büyümeyi yüzde 2’ye çekiyorsunuz. Veya eksilere düşüp krizlerin içine yeniden ve yeniden yuvarlanıyorsunuz.. Türkiye’nin böyle 19 krizi var.. Günümüzde dünyada emperyalizmi, emperyalist müdahale ve savaşları dizginleyecek, onları çökertecek tek politika var bugün: Ülkelerin ulusal yeteneklerini sonuna kadar arttırmaları, yaratıcı yetenek ve beyinlerini ülkenin çok yönlü gelişmesi için kıskançlıkla kullanmaları.. Sürekli ve ebedi pazar olmaktan kurtulmanın başka bir yolu yoktur.. Emperyalizmin çanına ot tıkayacak ve milletleri özgür kılacak tek reel seçeneğin, ülkelerin alımsatım dengelerini kurmak olduğunu kabul ediyorum. Ancak pazar egemenlikleri kırılırsa, onlarla dengeli bir ilişki kurulabilir.. Bu nedenle ulusal politikalar birinci derecede önemlidir.. Ulusal inşaların her zaman emperyalizme karşı, emperyalizmi yıkıcı özelliği olduğunu unutmayalım. Mesela Türkiye’ye örneğin Kore mallarının istilası altında.. Çok sık verilen bir örnektir. 1960’ta Kore ile hemen hemen benzer ekonomik ve sosyal göstergelere sahiptik.. Bugün adamlar dünyaya meydan okuyor.. Bizde ise Fatihler, Yavuz Selimler yetiştirerek dünyayı fethedeceklerini ilan eden bir ekip var iktidarda.. Kore bunu, tüm kaynaklarını kıskançlıkla planlayarak başardı. Amerikalı Apple, Koreli Samsung karşısında tir tir titriyor. Biz 1995’te cep telefonu ürettik. Aselsan.. Kimse bunu sahiplenmedi, üretimi durdurdu. Kârlı değilmiş. O kârlı değil bu kârlı değil, o zaman tüm pazarını kaptırırsın.. Eğer bir konu üzerine güçlerini yığmaz ve ısrarcı olmazsan, bunu başaranların bu iradeyi gösterenlerin pazarı olursun.. Yılda 35 milyar dolarını cep telefonu için dışarıya transfer edersin.. Ayrıca... Cep telefonuna ödeyeceğin 35 milyar doların olmadığı için, dışarıdan aldığın borçla cep telefonlarının parasını ödersin.. Onu al bunu al.. Bakmışsınız Türkiye’nin 350 milyar dolar dış borcu birikmiş.. ne ulaşamıyor. İhtiyaç dediğimiz, kullanıma hazır hale getirilmiş değerlerdir. Biz büyük oranda bu değerleri dışarıdan satın alıyoruz. Bu ihtiyaçlarımız, kaynaklarımız, üretici güçlerimiz de dikkate alınarak, tepeden tırnağa planlanmalıdır.. İnsan kaynaklarımız başıboş ortalıkta dolaşıyor.. Çoğu da mutsuz.. Hepsi iyi bir iş istiyor, yani üretmek istiyor diyebiliriz.. Yeteneklerini, üretme enerjisini hayatta gerçekleştiremiyor. Bu açıdan büyük bir kaynak hebası söz konusu.. Planlama olmazsa, bu güçler boşa akan nehir gibidir.. Üretimi planlayamazsanız, insan yeteneklerinizi de planlayamazsınız.. Bugün net fotoğrafıdır bu.. Planlamazsanız, yetenekli beyinlerinizi de ya işlevsiz bırakırsınız ya da onları dışarıya yolcu edersiniz.. Bugün olan budur .. Fırsat eşitliği, 75 milyonun ülkeye değer katkısını üst düzeyde gerçekleştirmek için en önemli konu olabilir mi? Gelir dağılımındaki büyük dengesizlikler, gelişmişlik uçurumları, yetenekli milyonlarca insanın ülkeye yapabileceği büyük katkıyı engelliyor. Bizim gibi ülkelerin, ileriye doğru önemli sıçramalar yapabilmesi için, önlerinde gerçekleştireceği büyük ulusal hedeflerin olması gerekir. Ülkelerin en önemli zenginliği olan insan yeteneklerini, insan güçlerini de bu hedefler doğrultusunda örgütlemek zorundalar.. O halde hem büyük hedefler hem de zincire vurulmamış özgür beyinler gerekiyor.. Adalet adalet adalet.. demokrasi demokrasi demokrasi.. birbirinin gözünü oyan değil dayanışan bir toplum.. Hukuku hukuk hukuk.. insan hak ve özgürlüklerine saygı.. Bunların büyük çoğunluğunun olmadığı bir ülkenin 21. yüzyılı rahat geçirmesi mümkün gözükmüyor.. Burada ülke için iyi bir kapitalizm planlanmasını tartışıyoruz aslında. Oysa, kapitalizmin bugünkü perişan haliyle bir geleceği olabilir mi? Ama, 21. yüzyılı planlamak deyince, kapitalizmi değil daha başka toplumsal sistemleri düşünmeyi gündeme almalıyız.. Yerküre ve insanlık, iklim değişiklikleri, doğa ve çevre riskleri boyutu, tükenmekte olan kaynaklar boyutu, 2 milyar yoksul insan boyutu, derinleşen gelir uçurumları boyutu, bir yanda yoksulluk diğer yanda müthiş savurganlık boyutu ile sürdürülemez hale geldi.. Yeni bir insan nesli gerekli dünyaya.. Okullarda acaba sanatı, güzelliği, estetiği, müziği, edebiyatı, yardımlaşmayı, doğayı sevmeyi eğitimin temeline mi alsak.. Bunlar, bilimsel bilgilerle, matematiği ile birlikte öğretilse… Sanat, estetik ve çevre, doğa ile barışıklık, barışın ve yeni bir dünyanın, dünyayı değiştirenin dili olabilir. Bütün disiplinlere estetik, güzellik, namus, düşünce, insanlık, edebiyat, şiir kazandırmalı öncelikle.. Ekonomik faaliyetlerin toplam hacminde, bu tür insan etkinliklerinin payını örneğin yüzde 3040’lara çıkartmayı öngören bir planlama olabilir mi? Yoksa dünyayı nasıl değiştireceğiz başka? Belki rakı kültürünü yaygınlaştırmak bile bir çözüm olabilir.. *** Arkadaşlar, Köy Enstitülülerle hiç beraber oldunuz mu, arada sırada beni toplantılarına çağırırlar.. Orada okuyanlar, çeşitli vakıf ve derneklerde varlıklarını sürdürüyorlar, hatta ilk mezunlarından bile yaşayanlar var. Geçen nisan ayında Trakya daki bir Köy Enstitisü mezunları aylık yemeklerinden birine davet ettiler. Şöyle diyeyim: Onlardaki eğitim, ülke sevgisi, ülke inşası, insan sevgisi ruhunun ve heyecanının hiç kaybolmadan hatta büyüyerek yaşadığını görürsünüz.. 90 yaşında düşünceleri pırıl pırıl bir enstitülü, bugünkü Türkiye’ye bakarak bana şöyle dedi: Size şunu söylemek isterim.. Köy Enstitüsü’nü bitirmiş insanlar arasında ülkesine sırtını dönmüş bir tek hain çıkmadı.. Böyle bir ruhu yeniden inşa etmeliyiz.. Güçlü bir seçenek olarak... Nobel ödüllü Fizikçi Geim, İzmir Üniversitesi’ne konuk oldu İzmir Üniversitesi’ne konuk olan Nobel ödüllü Fizik Profesörü Andre Geim, yaşanan krizlerin ardından dünyanın bilime olan ilgisinin arttığını söyledi. İzmir Üniversitesi’nin desteği ile düzenlenen 18. Malzeme Yüzeylerinin İyon Işınları ile Modifikasyonu Konferansı’na katılmak üzere Türkiye’ye gelen Nobel ödüllü Fizik Profesörü Andre Geim, Rektör Prof. SON SÖZ DAHA CBT 1386 18 /11 Eylül 2013 Soru: Biz her yıl 2025 milyar dolar, örneğin Kimya ürünlerine kimya ara mallarına ham maddelerine neden para ödüyoruz... Şimdi, planlamayı konuşuyoruz burada.. Şöyle bir öneride bulunsam: Acaba kimya sanayi için bir planlama örneği gerçekleştirilebilir mi.. Bu devletin işi demeyin, devlet bu işi piyasaya bıraktı.. Bence buradaki kurul da piyasanın bir parçası, oyuncusu.. Evet sermayesi yok ama beyni var.. Ülke yararına çalışan bir sürekli sempozyuma dönüştü.. Ülkenin önüne, örnek bir ayrıntılı kimya stratejik planı koyabilir mi? Bu iktidarın politikalarına karşı, iyi düşünülmüş, iyi planlanmış, akli ulusal seçenekleri kim koyacak ortaya? Koskoca partiler var, CHP var demeyin. Böyle bir plan ve programı olmadığını biliyoruz.. Salı günleri iktidara laf üretmekle meşgul, işleri çok yani... Yardımcı olalım! *** Kapsamlı bir değerlendirmeden kaçınarak, ki bunu çok iyi yapan ve yapacak uzman arkadaşlarımız aramızda, daha çok toplumsal açıdan birkaç noktaya değineceğim.. Ülke, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir üretim kapasitesi KİMYA ARA MALLARI Dr. Kayhan Erciyeş, akademisyenler ve öğrencilerle bir söyleşiye katıldı ve dünyada yaşanan krizlerin insanlığı bilime yönlendirdiğini söyledi. 2010 Nobel Fizik Ödülü aldığı tek katmanlı grafen karbon atomuna ilişkin çalışmasıyla çığır açan Geim, çalışmasının günlük hayata uyarlamaları hakkında kısa bir sunum yaptı. Yeni kuşağın bilimsel çalışmalara daha az ilgi göstermesine rağmen yaşanan teknolojik gelişmelerin insanlığı aslında daha fazla bilime yönelttiğini ifade eden Prof. Geim, “Bilim ve temel araştırmalar ancak 40 yıl sonra tüketiciye ulaşıyor. Her ülkede genç kuşağın bilime karşı ilgisinin azaldığını görüyoruz. Einstein’in teorisine dayanan tüketim ürünü yokmuş gibi gözükebilir. Ancak Einstein, en kullanışsız teorilerin üreticisi gibi gözükse de, GPS tahminleri aslında Einstein’ın teorisi ile çalışır. Yaşanan küresel kriz de insanların yeniden bilime yönlenmesine neden oluyor” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle