02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Ali Akurgal [email protected] NOBEL ÖDÜLLERİ 2013 NOBEL TIP ÖDÜLÜ AÇIKLANDI: Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinin değerli yazarlarından Müfit Akyos, Ali Eşiyok, Aykut Göker’in; hep anlatmaya çalıştıkları bir konunun, bırakın düzeltilmesini, günümüzde ülkeyi yönetenlerce “neredeyse anlaşılmamış bile olması”nı gözlüyorum: CBT 13868 11 Ekim 2013 Arzu ettiğimiz yaşam düzeyine, ancak ve ancak, ürünlerimizde kendi ürettiğimiz teknolojiyi kullanarak varabiliriz. Bu düzeye de, ara elemanlarla ulaşılamaz. Nitelikli eleman yetiştirmek ergenlikte, kişilik oluşmasından başlıyor, öğretim sistemimiz de bana hiç ümit vermiyor1. Ama, ülkedeki genel gri ortamın içinde renkli, ortalamaya birkaç tur fark atan örnekler de yok değil. Giysi sanayisinden sonra bir örnek de savunma sanayisinden. Dünyanın hâkim silah üreticisi olan ABD’nin bir kısım ürünlerinde kullanılan teknolojilerin ABD dışına satışı, senatosunun iznine (export license) bağlı. Bu izni alamayan ülkeler yapabiliyorlarsa o teknolojiyi kendileri geliştirmeye çalışıyorlar. Gururumuz Aselsan, Havelsan, Roketsan, TAİ ve diğer TSKGV şirketleri bunun için var. Geçmişte “sana o tankı satmam, sen onu benim istemediğim şekilde kullanırsın” sözünü yemiştik. Çaresizdik. Birçok silahımızı kendimiz yapmaya koyulduk. Bunlardan biri de MİLGEM (Milli Gemi). Heybeliada’dan sonra ikinci MİLGEM Büyükada da iki hafta önce donanmaya katıldı. Diğerleri sırada. Bu gemilerde, sayılı ülkenin yapabileceği yetenekler var. Bunların hepsi şimdilik yerli değil. Yadsınmayacak bir gerçek şu ki, bir silahı neden seçeceğiz, kimden alacağız, gemide nereye koyacağız, nasıl çalıştıracağız; tüm silah ve radar sonar gibi algılayıcı cihazları bir diğerine nasıl bağlayıp yöneteceğiz; bunları biz düşünebiliyoruz, hesaplıyoruz, tasarlıyoruz, uyumlu kılıyoruz ve başarım düzeyi yüksek sistemler oluşturuyoruz. İşi, TSKGV şirketlerinin yanı sıra birçok sivil sermayeli şirket paylaşıyor. Sanayimizi kalkındırmak için bulunmaz nimet. “Asker”den hazzetmeyenler için: orada pişer bize de düşer, internet nereden çıktı sanıyorsunuz? İlk iki MİLGEM sonrası, ihale açıldı, bir sivil tersane ihaleyi kazandı. Tüm yetenek buraya akratılacak…ken, ihale iptal edildi. Bakalım yeni aktarma noktası neresi olacak? Sistemin kilit unsurları, savaş yönetim sistemi ve (torpido) atış kontrol sistemleri. Tümüyle yerli. Sanmayın ki, bunları ara elemanlar ile yapıyoruz. Bunları tasarlayanlar nitelikli işgücü. Kendi teknolojilerini kendileri yaratıyorlar. Bu tür sistemlerin ederi, üzerindeki geminin makine dahil metal değerinin birkaç katı. Bir sivil şirketteki emekli tersane komutanı söylüyor: “nasıl yapacağını biliyorsan (teknoloji seninse) yurt dışından aldığının onda birine mal ediyorsun”. Başlı başına bir yazı konusu olan Netaş argesinin yabancı ortağı tarafından dikkate alınması ve sonuçta bir tasarım merkezi olarak kabul edilmesi örneği, sık rastlanan bir serüven değil. Bunun kökeninde, Kanada’lı yabancı ortağın ürünlerinin Avrupa uyumsuz olması yatıyordu. Netaş, bu uyumluluğu sağladı. Şimdi gündemde uzun menzilli füzeler içeren hava savunma sistemi ihalesi var. Çinli bir şirketten almaya karar vermiş görünüyoruz. ABD tedirgin. İşin siyasal tarafını bir yana bırakalım, Çin’li füze sistemi elbette NATO sistemlerine uyumlu olmayacak. Acaba biz bunu ayrık bir sistem olarak mı kullanacağız, ki o zaman etkinliği güdük kalır; yoksa bunu NATO sistemlerine uyumlu mu kıldıracağız? Çin’li şirket bunu yapabilseydi, zâten yapardı. Netaş örneğinde olduğu gibi, füze ihalesinde de, MİLGEM’in NATO uyumlu torpido atış sisteminin ve savaş yönetim sisteminin yaratıcısı Havelsan, bunlarla çok benzerlik gösteren hava savunma sistemimizi de rahatlıkla tasarlayabilir. Fark, torpido yerine Çin kökenli füzelerin kullanılacak olması. Böylece “füzesi Çin’den, sistemi bizden” bir sonuç ortaya çıkar. Büyük olasılık Çin’in, batı pazarına girmek için arayıp da bulamayacağı, bizim, füze eksiğimizi en ehven şekilde karşılayabileceğimiz bir çözüm olur. Yapar mıyız? Yaparız. Ama yapabilir miyiz? 1 Bu konuyu ayrı bir yazı olarak ele alacağım Yapar mıyız? Ödül, hücre içi taşıma sistemlerinin gizini çözenlere 2013 Nobel Tıp Ödülü hücrelerimizdeki temel taşıma sistemini düzenleyen mekanizma ile ilgili çalışmaları nedeniyle James E. Rothman, Randy W. Schekman ve Thomas C. Südhof’a verildi. 2 013 Nobel Tıp Ödülü bir hücrenin içindeki taşıma sistemi ile ilgili gizi çözen üç bilim insanına verildi. Her bir hücre molekül üreten ve ihraç eden bir fabrikadır. Örneğin insülin üretilir ve kana karışması için salgılanır. Nörotransmiter denilen sinyaller bir sinir hücresinden diğerine gönderilir. Bu moleküller hücrenin içinde vezikül (hücre içi küçük bir kese) denilen küçük paketlerin içinde taşınır. Bu üç bilim insanı hücre içinde bu kargonun doğru yere, doğru zamanda gönderilmesini yöneten moleküler ilkeleri keşfettiler. Randy Schekman vezikül trafiği için gerekli olan bir dizi geni keşfetti. James Rothman ise veziküllerin Kalabalık ve büyük bir limanda doğru kargonun, doğru destinasyona, doğru zamanda taşınması için bazı sistemlere ihtiyaç vardır. Hücre, organel denilen farklı bölmeleri ile benzer bir sorunla karşı karşıyadır: Hücreler, hormonlar, nörotransmiterler, sitokinler ve enzimler gibi moleküller üretir; bunların hücrenin içinde veya hücrenin dışında başka yerlere taşınması gerekir. Zamanlama ve lokasyon her şeydir. Minyatür kabarcıklara benzeyen, zarla kaplı veziküller kargosunu organeller arasında getirip götürür veya hücrenin dış zarı ile kaynaşarak dışarı salgılar. Bu süreç çok büyük önem taşır, çünkü transmiter 1950 yılında ABD, Massachussetts’de doğdu. Şu anda Yale Üniversitesi, Hücre Biyolojisi Bölümü’nde öğretim görevlisi ve bölüm başkanıdır. 1948 yılında ABD, Minnesota’da doğdu. Şu anda Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi Moleküler ve Hücre Biyolojisi Bölümü’nde öğretim görevlisidir. Thomas C. Südhof: 1955 yılında Almanya Göttingen’de doğru. Şu anda Stanford Üniversitesi Moleküler ve Hücresel Fizyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisidir. hedef ile kaynaşmasını sağlayan protein mekanizmalarını ortaya çıkarttı. Thomas Südhof veziküllerin yüklerini büyük bir hassasiyetle boşaltmaları için sinyallerin veziküllere nasıl yön verdiğini çözdü. Bu keşifler sayesinde Rothman, Schekman ve Südhof hücresel kargoların yerine nasıl taşındığı ile ilgili hassas kontrol sistemini ortaya çıkartmış oldu. Sistemin içinde bir bozukluk olduğu zaman nörolojik hastalıklar, diyabet ve bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklar baş gösterir. maddesi söz konusu olduğunda siniri aktif hale getirir veya hormonlar söz konusu olduğunda metabolizmayı kontrol eder. Peki, bu veziküller kargolarını nereye ve ne zaman taşıyacaklarını nasıl anlarlar? KARGO HÜCRE İÇİNDE NASIL TAŞINIR? Randy Schekman hücrenin taşıma sistemini nasıl düzenlediğini keşfetti. 1970’li yıllarda bunun genetik temelini incelemek için maya hücrelerinden yararlandı. Genetik bir taramada, taşıma mekanizması bozuk olan maya hücrelerini tespit etti. Bunun sonucunda düzensiz bir toplu taşıma sistemine benzer bir durumla karşılaştı. Veziküller hücrenin bazı bölgelerine kümeler oluşturuyordu. Bu tıkanmanın genetik olduğunu keşfedince mutasyona uğramış genleri araştırdı. Schekman sonuçta, hücrenin taşıma sisteminin farklı yönlerini kontrol eden üç farklı sınıf geni tespit etmeyi başardı. James Rothman da hücrenin taşıma sisteminin yapısıyla ilgilendi. 1980’li ve 1990’lı yıllarda memelilere ait hücrelerdeki vezikül taşıma siste HÜCRE İÇİNDE TRAFİK TIKANMASI HASSAS KENETLENME
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle