Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Dil, Kültür ve Yabancı Dilli Üniversite Yaşayan biyologların önde gelenlerinden ve en ünlülerinden biri olan Edward O. Wilson Harvard Üniversitesi’nde Biyoloji Profesörüdür. “Consilience” ya da Bilginin Bütünlüğü, 1998 adlı kitabından daha önce de söz ettim. Genetik koşulların ötesinde kültürün kendi koşullarını yaratıp bir orman yangını gibi hızla yayıldığını söyleyen Wilson kültürün kültürden kaynaklandığını vurgular. başarı işaretinden çok felaket işaretleri olabiliyor. Nüfus patlaması gibi doğal süreçler de var. Fakat geldiğimiz toplumsal aşamada beyni aç olanın karnı da aç oluyor. Toplumun ve çocuklarınızın karnı hep aç kalabilir. Küresel ekonominin hastalıkları da küreseldir. Fakat sırtı pek olanlarla sırtında çul olmayanların gelecekleri aynı değil. Zamanımızda sayıyla ölçülen başarının yetersiz olduğunu anlayanlara gereksinimimiz var. Çin’de bütün sayılar çok büyük. Fakat Çin toplumuKısaca yerli malı İngilizce ile üniversite düzeyinde ders nun bir özelliği var. İnsan yetiştirirken sayısal büyüklüğün yapılamaz. İşittiğim kadar durum bugün de aynıdır. Yurt yanında niteliğe de önem veriyorlar. Eskiden damping yadışında büyümüş gençlerin böyle bir sorunu olmaz. Fakat pan Çin’in üretimi ile ‘Çin Malı’ diye alay edilirdi. Şimdi bunlar önemsiz bir azınlıktır. Adı üniversite olan kurumüretimde nitelik Çinlilerin aradığı larda yüz binlerce öğrenciye eziyet bir şey. Dünyayı anladıklarını görüçektiriyoruz. Kötü bir üniversite eği21. yüzyılda büyük sayılar bir yoruz. Çin, özellikle olanakların tim almak zorundalar. Bunun nedeni başarı işaretinden çok felaeşitsizliği düşünülürse, eğitimde düşüncenin yoğunluğunun dile geçeket işaretleri olabiliyor. Nüfus Amerika’dan daha başarılı. Çünkü memesidir. İngilizce lisede öğrenilse amaç doğru tanımlanmış. Çağdaş bile üniversite eğitimi için yeterli olpatlaması gibi doğal süreçler dünyaya eşit üye olmak. Bu topmaz. Dili İngilizce olanla boy ölçüşen de var. Fakat geldiğimiz toplumsal motivasyon yaratıyor. birkaç çok zeki öğrenci olabilir. Fakat lumsal aşamada beyni aç Sözü dönüp dolaştırıp gene her ortalama, yetersizliği yok saymaya şeyin başladığı dile getirelim: Niteyetmez. olanın karnı da aç oluyor. likli düşünce için nitelikli dil yani Birkaç yüz öğrencinin Erasmus kendi dilimiz gereklidir. Yabancı dili çarşı bezirganı gibi programı ile yabancı okullara gitmeleri ve birkaç yüz yakullanan üniversiteler Kapalı Çarşı, AVM, çok yıldızlı otel bancı öğrencinin bizim üniversitelerdeki İngilizce dersleriniteliği taşımak zorundadır. Evet, İngilizce öğretim çok ne girdikleri zaman alay etmeleri için bu İngilizce eğitim önemlidir. Fakat daha küçük yaşlarda daha bilgili hocalaryapılmamalıdır. Gelecek bu kadar hafife alınamaz. Orta la başlamalıdır. Eski Robert College bunun en güzel örneöğretimi de, sadece sayısal nedenlerle de olsa, yüzümüze ğidir. gözümüze bulaştırdığımızı unutmayalım. Uluslararası karşıOrtaöğretimde doğru dürüst bir şey öğretemiyoruz. Lilaştırmaların sonuçları bu bağlamda yeteri kadar çarpıcıdır. seden gelen az yetişmiş öğrencileri bir de İngilizce üniverTürkiye’nin eğitim alanında gösterdiği sözüm ona yabancı site eğitimine zorlarsak hiç bir şeye yaramaz insanlar yetibaşarılar, kentli ve hali vakti yerinde ailelerin özel okullarşecektir. Arada istisnalar olması sonucu değiştirmez. Bu da okuyan çocukları marifetiyle oluyor. Kaldı ki yetmiş beş çıkmaz bir sokaktır. Bugün bu hastalığın semptomları ortamilyonluk bir toplumda birkaç kişi de başarılı olması ‘ört dadır. Bunun farkında olmayan ve kaygısız kalanlar ülkeki ölem!’ anlamına gelir. nin geleceğini tehlikeye atıyorlar. Kültür gibi öğretim de bir toplumsal ortalamayı hedefler. Biz oldukça fakir bir toplum olarak geleceğe güvenTayfun Akgül mek için standartları yükseltmek zorundayız. Bunu devlet bütün gençler için gerçekleştirmeli, izlemeli, sonuçlarla övünmeli, toplumu teşvik etmeli ve ortalama yükseldikçe bayram etmelidir. Oysa Türkiye’de kurumun başarısı bina sayısı ile oluyor. Yüz yetmiş üniversite değil, yüz yetmiş kampus; beş yüz büyük işletme değil bin beş yüz bina; kanal değil bin tane kanal manzaralı gökdelen; başarılı bir kurum değil, yüksek bir genel müdürlük binası; başarılı bir belediye değil, ama dev bir belediye sarayı; kuşkulu bir adalet sistemi, ama bir dudağı yerde bir dudağı gökte adalet sarayları. Öğrenciler görkemli kampüsler istiyorlarmış; kahveler, eğlenceler bol olmalıymış. Kitaplık yetersizse ziyanı yok; olanı da öğrenciler zaten okumuyor. Bizde üniversitelerin ve liselerin öğrencileri değil, Google ve internetin öğrencileri var. Bunlara da dil pek gerekmiyor. Sadece bilgisayarın tuşlarına basmakla idare ediyorlar. Sayın okuyucular, Sayın sorumlular, 21. yüzyılda büyük sayılar bir K ültürü inşa eden dildir. Bir bilgi iletme aracı olan dil tesadüfi oluşmuş sözcük ve simgelerden oluşur. Onun için o kadar çok dil var. İnsanınkinin hayvanınkinden farkı sonuncusunun genetik olmasına karşın insanınkinin öğrenerek gelişmesidir. Bülbüller kargaca öğrenmezler ama, Çinli Fransızca öğrenebilir. Biz de İngilizce ya da başka bir dil öğrenebiliriz. Ama İngilizce üniversite öğretimi yaparsak bir ulus olarak yaşabilir miyiz? Wilson’ın ‘Consilience’ kitabından birkaç alıntı daha: İnsanoğlu dört yaşında dilin ‘syntax’ını yani söz dizimini öğreniyor. Amerika’da bir çocuğun on yaşında on dört bin sözcük öğrendiğini saptamışlar. Kuşkusuz bu Türkiye’de 4.0005.000’i geçmiyordur. Çünkü anne babanın ve çevrenin öyle bir sözlük dağarcığı yok. İnsanoğlu dört yüz elli bin yıl önce ateşi kontrol etmesini, iki yüz elli bin yıl önce bazı araçları yapmasını, yüz altmış bin yıl önce ok ucu ve bıçak yapmasını, otuz bin yıl önce resim yapmasını öğrenmişler, ama yaşamsal sözlüğün gelişmesi kolay olmamış. Onun için insanları birbirleriden ayıran en önemli şey dil. Çünkü toplumların tarihi ile ilgili. İnsanlar arasındaki temel fark konuşulan dildir. Türkiye’de bazı insanlar kendileri gibi değil, başkaları gibi olmak istiyorlar. Bu istek bütün toplum için geçerli olabilir mi? Türk üniversitelerinde yabancı dille üniversite öğretimine karşı çıkmamın nedeni basit. Ben hem Amerikalı olmak istemiyorum, hem de Amerikalıdan daha aşağı seviyede bir toplumun üyesi olmak istemiyorum. Türkiye halkının da kendini, kimliğini bir elbise gibi çıkarma şansının olmadığına da inanıyorum. Çünkü basit bilgi ve gözlemler bile yabancı dille üniversite öğreniminin toplumun kültürel intiharı demek olduğunu kanıtlıyor. Kaba değerlendirmelerle yetinebiliriz. Diyelim İngiliz çocuk on yaşında on bin İngilizce sözcük biliyor. Liseyi bitirdiği zaman da yirmi bin. İngilizce sözcük dizimini dört yaşında, İngiliz edebiyatını da on yedi yaşında öğrenmiş oluyor. Bu çocuk üniversiteye 2025.000 sözcük bilerek ya da onları bir şekilde duymuş ve bir bağlam içine koyabilecek şekilde donatılmış oluyor. Dili kullanma ustalığı ise doğasının bir parçası olmuş. Yirmi beş bin sözcük ve on sekiz yıllık bir pratik. Gelelim İngilizceyi üniversitede öğrenmeye başlayan Çankırılı ya da Konyalı lise mezununa İngilizceye sıfır düzeyinden başlamasa bile, eğitimini İngilizce yapması öngörülen bu zavallı Türk genci ile İngiliz öğrenci aynı nitelikte üniversite eğitimi mi yaparlar? Buna kargalar bile gerçekten gülerler. Üniversite hocası olarak İngilizce seçme dersler veren ve Amerika’da da hocalık yapan bir tanık olarak bunun sadece bir komedi olduğunu söyleyebilirim. Türk öğrenciler iyi bir İngilizce dersini izleyemezler. Çünkü konuşma hızı içinde yarısının içeriğini anlamazlar. Onun için üniversitelerde İngiliz Tarzancası oluşur. Türk öğrenci not tutamaz, İngilizce iyi bir yazı yazamaz ve İngilizcesiyle üniversite düzeyinde konuşamaz. En yetenekliler bile üniversiter nitelik taşıyan bir tartışma yapamazlar. Bu onları korkutur, utandırır. Soru bile soramazlar. Burada hocaların çoğunun iyi İngilizce ile ders veremediklerini eklemek gerek. Çünkü onlar da yabancı dili üniversitede ders verecek kadar öğrenememişlerdir. TÜRK VE İNGİLİZ GENCİ CBT 1328/ 5 31 Ağustos 2012