Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN İstanbul Önce Neydi, Sonra Ne Oldu? Postİstanbul’un ne anlama gelebileceğini hiç düşündünüz mü? Tarihi gelişim içinde bir olgunun sonrasından söz etmek hoşa gider. Çünkü bilinmeyen, yeni görülmeye başlayan değişiklikler içerir. Modernizm sonrası postmodernizm, sanayi dönemi metropolünü izleyen postmetropolis, bir sürekli değişimi daha iyi anlamak ya da anlatmak için araya konulan ayırıcı çizgiler. Kavramlaşmanın bir türü, kavramsallaştırılması. Toplum bir yandan değişmeye direniyor. Bir yandan yeniye koşuyor. Sevginefret birlikteliği cinsinden bir psikolojik durum. madan büyüyen kentlerden pek söz etmiyor. Kent imgesini (ya da imgelerini) yeniden yapılandırmak: Artık tarihten gelen imgelerin yok olacağı bir yakın gelecekte kenti hangi imgelerle şekillendireceğini düşünen Soja bundan sonra hayallerden söz ediyor. İstanbul bir dünya kenti fakat ekonomik anlamda küreselleşmiş bir kent değil. Çağdaş dünya kültürü, plastik sanatlar, musiki, tiyatro bağlamında toplumun küçük bir bölümü tarafından temsil ediliyor. Bu kültürün yaratıcısı olan bir kent değil. Halkın çoğunluğunun ve yöneticilerin yaşamında çağdaş sanatın ve musikinin yeri sınırlı ya da yok. Daha ortaçağ imgeleriyle yaşayan bir toplumun bu içerikte kavramlara yaklaşması söz konusu değil. Ne var ki İstanbul’un nüfusu benim yaşamımda 500 binden 17 milyona çıktı. Anadolu halkı İstanbul’a döküldü. Anadolu kültürü kentli kültürü esir aldı. Bugün Beykoz’da Sinoplular, Nişantaşı’nda Divriğililer, Boğaz’ın herhangi mahallesinde Rizeliler ya da Kastamonulular, her mahallede Diyarbakırlıların dernekleri olabilir. İstanbul Anadoluİstanbul karması bir toplum sergiliyor. Bu şikâyet edilecek bir gelişme değil. Toplumun kaynaşması böylece gerçekleşiyor. Toplum küreselleşmeyi önce bir gömlek olarak giyse bile, toplumun genel kültürü açısından ilk kez Türkiyeleşiyor. Türkiye’de küreselleşmenin ekonomik boyutu, kültürel boyutundan daha çok gelişti. Büyük metropolis bunu sağlayan en önemli ortam. Bilim, teknoloji, öğretim, yeni kurumlar, sanat, halk bir bölümüne henüz ortak olmasa bile, Türkiye’yi bütün boyutlarıyla küreselleştirecekler. Toplumun bir bölümü buna direniyor. Fakat bu direnç tutarsız. İlginç olan, bu direncin kent planlamasındaki gösterisinin kesin bir bilgisizlik ya da bilgi karşısında vurdumduymazlık ifadesi olması. Ne var ki bunun nedeni geleneksel davranış ve cehaletten çok ilkel bir kapitalist spekülasyon aracı olması. Sayılar Cumhuriyetin başından bugüne kadarki kökten değişikliği kanıtlıyor. Bugün İstanbul’un nüfusu Cumhuriyetin başındaki Türkiye’nin nüfusundan fazla. Bu da yukarıda sözünü ettiğim konularda Los Angeles ile İstanbul arasında bir planlama paraleli kuramayacağımızı gösteriyor. Sakın bu kavramsal boşluk, plan yapılamaması ya da uygulanamamasının temel nedeni olmasın? İSTANBUL NE KADAR KÜRESEL B en ‘post’ deyimini sevmem. Aptalca bir stop işaretidir. Sanki bir şeyin başlaması için başka bir şeyin durması gerekmiş gibi. Çağdaş toplumlar ortaçağ barbarlıklarıyla birlikte yaşamaya devam etmiyorlar mı? Olasılıkla bütün değişen parametreler gibi yorumlar da değiştiği için, insanlar kendi seçtikleri bir noktadan başlayıp, başına o noktadan sonrasına ‘postX’ diyor. Hıristiyan Constantinopolis, Müslüman İstanbul oluyor. Ama sayısız olgu devam ediyor. Bugünkü koşullarda İstanbul denilen ‘kıyamet’ olgusuna hangi değişim parametreleriyle ve hangi süreklilik gözlemleriyle bakabiliriz. Değişmeyi analiz etmek ve planlamadan önce kavramsal bir altyapı hazırlamak gerekliliğini vurgulamak için bir yazı hazırlarken ünlü bir kent coğrafyacısı olan Eduardo w. Soja’nın Postmetropolis adlı bir kitabını karıştırdım. Orada temelde Los Angeles’ı düşünerek kent planlamasında kuramsal amaçlardan söz etmiş. Ben de İstanbul’un da o aşamaya paralel bir aşamada olduğu düşüncesiyle ve kuramsal bir temelin bizde olmadığını düşünerek onun tartıştığı kavramsal temellerin İstanbul’daki paralellerini aradım. Kent planlamasının jeopolitik ekonomisini yeniden yapılandırmak: Türkiye’de birçok düşünce ya da fiziksel değişim, dış dünyada olan bitenden esinlenerek ya da bizim mimarların çokça yaptıkları gibi fazla esinlenerek kopya ediliyor. Bildiğim kadar Türkiye’de kavram olarak planlamanın jeopolitik ekonomisinden uygulamacıların etkilendiğini işitmedim. Ama bazı gelişmeler kendiliğinden oluyor. Örneğin bu bağlamda en tipik ve evrensel olgu otomobilli ulaşım ve etkileri. Bizde hiçbir kuramsal karara bağlı olmadan, sadece otomobilin insanlar üzerindeki büyüleyici etkisi ile, Menderes döneminden bu yana, özel otomobil sahibine diğer vatandaşlardan esirgenen haklar (aslında haksızlıklar) vererek planlamanın egemen ölçütünü özel otomobil yaptılar. Belediyeler otomobil şirketlerinin amaçlarına en uyan çözümler peşinde hem planlamayı yapamadılar hem de ulaşımı çökerttiler. Kent planlamasının jeopolitiği söz konusu değil. Kent mekânlarının küreselleşmesi: İstanbul’da da gökdelen ve alışveriş merkezi gibi yapılar, çevreleriyle birlikte küresel modellere uyarak yapılıyor. Fakat bu doğrudan kopya süreci dışında kent mekânlarına asker kışlaları yaparak yanlış referanslar kullanma gibi sorunlar da var. Burada öngörülen zavallı değişmeler İstanbul’un bazı önemli kent mekânlarını eğlence panayırına çevirme potansiyeli taşıyorlar. Kentsel biçimlenmenin yeniden yapılanması: Bu kavramda İstanbul’da kentsel dönüşüm adı altında Sulukule de Çağdaş Osmanlı konakları gibi gülünç uygulamalara yol açtı. Fakat bunlar Osmanlı konaklarının tasarım düzeylerinin yarısına bile ulaşamıyor. Kaldı ki o konaklarda oturacak ve yürüyerek ya da atlı faytonla işine gidecek Osmanlı da yok. Fractal Kent, Metropolis’te karşıtlıklar ve sosyal mozaiğin yeniden yapılanması: Türkiye’de kaç mimar ve plancının ‘Fractal’ geometriden haberi olduğunu bilmiyorum. Soja kentlerin gelişmesindeki kırılmalara soyut bir referans vererek, fiziksel yapı kadar toplumsal mozaiğin de homojen olmadığına değiniyor. Hapishane adacıkları: Postmetropolis sonrasında mekana egemen olmak: Metropolis boyutlarına ulaştıktan sonra neredeyse bir hapishane karakteri kazanan bu dev kentlerde kent mekânlarının nasıl kontrol edilebileceğini tartışan Soja İstanbul gibi hiçbir plan uygulan Murphy yasaları! Baştarafı 2. sayfadan devam 57. Denediğiniz herşey başarısızlıkla sonuçlanıyorsa, kullanma kılavuzuna müracaat ediniz. 58. Ters gitmesi muhtemel bir kaç olasılık içinde en fazla hasar verebilecek olasılık gerçekleşir. 59. Piyangoda para kazandığınız gün, ölümünüze fazla kalmamıştır. DİĞER SEÇMECE KANUNLAR • Herhangi bir şeyin olma olasılığı, arzu edilirliğiyle ters orantılıdır. • Mümkün olan en kötü koşullar, er ya da geç, mutlaka ortaya çıkar. • İşler iyiye gitmeden önce kötü gider... İşlerin iyiye gidebileceğini kim söyledi? CBT 1325/ 5 10 Ağustos 2012 • İyi başlayan her şey kötü biter... Kötü başlayan her şey daha da kötü biter. • Eğer bir deney başarılı olmuşsa, ters giden bir şeyler var demektir... • Herhangi bir bilgide sayılar çok doğru gözüküyorsa boşuna kontrol etmeyin, yanlıştırlar. • Her sağlıklı erkeğin zengin olmak için, asla işlemeyecek, gizli bir planı vardır. • Faturalar elinize alacaklarınızdan iki kat hızlı ulaşır... • İki tür insan vardır: insanları iki türe ayıranlar ve ayırmayanlar. • Aradığınız şeyi en son baktığınız yerde bulursunuz. • Tıkanık trafikte, diğer şerit her zaman daha hızlı akar. • Yere düşen herşey ulaşılması en zor köşeye yuvarlanır Tayfun Akgül