01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mimarlık eğitimi: ‘Sürdürülebilirlik’ odaklı değişim ve beklentiler Günümüzde mimarlık uygulamaları ile ilgili çok önemli bir sorun, çevreyi ve çevresel koşulları yadsıyan, biçimsel estetiği tek ve ana hedef olarak alan tasarım yaklaşımıdır. Derya Oktay, Prof. Dr., Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Bölümü mamış olmasıyla da açıklanabilir. Zira ekolojik tasarım adı altında sunulan kimi ürünler, çoğu kez “yeşile boyanmış”, çatılarından ve cephelerinden bitkiler fışkıran yapı örnekleriyle özdeşleştiriliyor, ve yöresel tasarım, iklimsel tasarım ya da yenilenebilir enerji kaynaklarını gözeten tasarım uygulamalarına nadiren rastla B ina tasarımının çevreden soyutlanamayacağı, mimarın binasını tasarlarken var olan bir çevreyi, olumlu ya da olumsuz, mutlak bir şekilde etkilediği yadsınamaz bir gerçek iken, tasarımcıların bir grubu mimari tasarımı ne yazık ki hala bir “obje” tasarımı gibi görüyor. Bu noktada, mimarların ekolojik ve toplumsal çevreyi gözeten bir çerçevede, neden uygun tavırlar geliştiremediğini anlayabilmek için, mimarlık eğitim kurumlarında benimsenen sistem ve tavırlar da irdelenmeli. Sürdürülebilirlik, gelişmiş ya da temel sorunlarını çözmüş ülkelerde, kentsel tasarım ve mimarlık dünyasının gündeminde artık vaz geçilmez bir öğedir. Her gün bir yenisine tanık olduğumuz proje yarışmaları, yayımlanmış tasarım çalışmaları, araştırma projeleri ve bilimsel toplantılar gittikçe daha fazla yoğunlukla sürdürülebilirliği vurgulayan içerikler sergiliyor. Mimarlık eğitim kurumları bu duyarlılıkla programlarını yenilerken, konuya odaklanan yeni bilinçlendirme, eğitim ve uzmanlık programları başlatılıyor ve eğitim ve araştırma kadroları çevre odaklı konularda uzmanlaşan akademisyenlerle güçlendiriliyor. Mimarlık eğitimi bağlamında çevresel endişeler doğrultusunda değişime olan talep, sadece kurumlar ya da eğitimcilerin beklentileriyle sınırlı değil. Oxford’da yapılan “50 Yıl Sonra Mimarlık Eğitimi Kongresi”ndeii Amerikan Mimarlık Öğrencileri Enstitüsü (AIAS) tarafından sunulan kapsamlı bir araştırmanın sonuçlarına göre, gelecek nesillerin mimarlık eğitiminden ve mimarlıktan beklentilerini yansıtan dokuz maddenin ilk üçünü “ekolojik çeşitlilik ve sürdürülebilirlik”, “sosyal sorumluluk” ve “küresel değişim” ile ilgili yönlendirmeler oluşturuyor. Öte yandan, gelişimini tamamlamış Batı ülkelerindeki mimarlık eğitim kurumlarının çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili çabaları ve yetkinliği, adayların mimarlık okulu seçimi yaparken de dikkate aldıkları özellikler arasına girmiş bulunuyor. Mimaride çevresel konular söz konusu olduğunda en fazla göz ardı edilen boyutun toplumsal bağlamda tasarım olduğunu söyleyebiliriz. Zira kentsel bağlamda mimari tasarıma yönelindiğinde bile genel yaklaşım çoğunlukla görsel ve estetik özelliklerle/ilişkilerle sınırlı kalıyor. Oysa, bir yaşam çevresi yaratma eylemi olarak tanımladığımız mimarlığın, insanı ön plana alan doğru bir politika kapsamında, kullanıcıların fiziksel, toplumsal, duygusal ve ruhsal gereksinmelerini karşılamasını beklemek doğal değil mi? Mimarinin kent ve toplumsal yaşam ile ilişkisi geçmişte pek çok kültürde başlıca endişelerden biri olmuş, bu düşünce doğrultusunda yerel doku ile mükemmel ilişkiler kurarak sosyal yaşamı biçimlendiren binalar inşa edilmişken, günümüzdeki uygulamaların çoğunda tasarlanan binanın nerede, kimler tarafından ve nasıl kullanılacağı pek önemsenmiyor. Oysa mimaride temel birimin bina değil tüm kent olduğunu söyleyen Hagemann ve Peetsiii, kentin büyük bir evden farklı olmadığını söyleyen Albertiiv, ve “önce binalarımızı biçimlendiririz sonra onlar bizi şekillendirir” diyen Churchill’inv vurguladıkları gibi, binalar kentin en önemli yapıtaşları olup, duyarlılıkla biçimlendirilen bir kent ya da kent parçası toplum için bağlayıcı işlevini görebilir. İnşa edildikten sonra on yıllarca (hatta yüz yıllarca) varlığını sürdüren binaların oluşturduğu yapısal çevrenin niteliği, yaşam kalitemizi ve mutluluğumuzu da doğrudan etkilediğinden, mimarlık eyleminin ne kadar önemli bir eylem olduğu, ve bu nedenle geleceğin mimarlarını eğitmenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğu tartışılamaz. Mimarlık kent toplum ilişkilerinin mimarlık eğitimindeki yansımaları, son onon beş yılda kentbilim alanında çoğalan araştırma bilgilerine koşut olarak, kentsel tasarımın, sevindirici olarak, pek çok mimarlık okulunda eğitim ve araştırmaların ana konularından biri olduğunu ve buna verilen önemin gittikçe arttığını gösteriyor. The Architects’ Directive 85/384/EEC, AIA (ABD) ve RIBA (İngiltere) gibi mesleki yönerge ve birlikler de kentsel ve toplumsal boyutların mimarlık lisans ve lisansüstü programlarında mutlaka vurgulanması gerektiğini vurguluyor. Ne var ki, ülkemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerindeki genel resme bakıldığında, mimarlık okullarının çoğunda bilgisayar ve elektronik medya kullanımı ile ilgili konularda büyük bir ilerleme gözlenirken, ekolojik duyarlılık ve kentsel/toplumsal çevre bağlamında tasarım konusunda henüz doyurucu gelişmeler gözlenmiyor. Frank Gehry ve Zaha Hadid gibi “star” mimarların hayli heykelsi, ikonik ve medyatik binaları, “kendini gösterme” telaşı içindeki genç tasarımcıları ve mimarlık öğrencilerini etkisi altına alırken, öncelikle toplumsal, çevresel ve ekonomik konuların araştırılmasını gerektiren sürdürülebilir mimari tasarım, tasarımdan uzak bir etkinlik olarak algılanabiliyor. Buna bağlı olarak, mezun olan öğrencilerin çoğunun topluma ve kentsel yaşama yapabilecekleri uzun süreli katkılar yerine salt bireysel başarıyla ilgilenmeleri şaşırtıcı olmasa gerek. Buradaki sorun, sürdürülebilirlik ve ekoloji kavramının, ve buna bağlı olarak bütüncül tasarım olgusunun henüz anlaşıla nıyor. Bu noktada, yukarıda aktardığım düşüncelerimi, zaman zaman tartışma yaratan bir konu ile ilişkilendirmek isterim: Mimarların önemli bir grubu, tasarladıkları binanın yer alacağı çevrenin geçmişine, kültürüne, doğasına, yapısal ve doğal özelliklerine pek aldırmadan, “o yere yabancı”, binalar yapabiliyor; ama yabancı bir mimarın gelip aynı yere proje yapması söz konusu olduğunda buna şiddetle karşı çıkabiliyor. Ne var ki, bu tartışmaların odağında işin “nasıl” yapıldığı, mimarın o çevreyi anlamak ve yerel bilgi ve deneyimlerden (knowhow) yararlanmak adına bir çaba ve duyarlılık gösterip göstermediği pek sorgulanmıyor. Bu çaba ve duyarlılık varsa, ülkesel sınırların önemini yitirdiği günümüzde, başka ülkelerden mimarların ülkemizde, bizim mimarlarımızın da aynı bilinç ve duyarlılıkla diğer ülkelerde projeler yapmasının toplumsal çıkarlar açısından bir sakıncası olmayacağını düşünüyor, ve küreselleşen uygulama alanında, mimarlık öğrencilerinin gelecekte doğru işler yapabilmeleri için çevre ve toplum dostu tavırları içselleştirmelerine öncülük etmenin öneminin daha da arttığını düşünüyorum. Yirmi birinci yüzyılda, özellikle kentlerde yaşanan büyük değişimlerin neden olduğu çevresel ve toplumsal sorunlar dikkate alındığında, mimarlık öğrencilerinin eğitimleri sırasında, mimarlık, kent ve toplum arasındaki ilişkileri güçlendiren bilinçlendirme ve yönlendirmeler yapılmasına öncülük etmek ve ekolojik tasarımı destekleyen konuların içselleştirilmesini sağlamak, mimarlık eğitim kurumlarının kaçınılmaz sorumluluğudur. Bu kapsamda, özellikle proje değerlendirmelerinde, mimarinin çeşitli boyutları yanında, yerel çevreye ait özelliklerin projede ne düzeyde dikkate alındığının ölçülmesi büyük önem taşımaktadır. Öte yandan, sürdürülebilir nitelikte bir mimari için araştırmanın ve yapısal çevrenin oluşumunda rolü olan diğer paydaşlarlarla (şehir plancıları, kentsel tasarımcılar, peyzaj mimarları, mühendisler, çevre mühendisleri, yükleniciler, ilgili durumlarda konut birlikleri/kooperatifleri, vb.) işbirliğinin ve bilimden yararlanmanın önemi öğrencilere anlatılarak, söz konusu boyutlarla ilgili konularda, disiplinlerarası araştırma ve uygulama projelerini destekleyen bir kurumsal yapının oluşturulmasına çalışılmalıdır. Notlar i Bu yazı, yazarın daha önce Mimar.Ist dergisinde yayımlanan “Çevre ve Toplum Dostu, Sürdürülebilir Bir Mimarlık Eğitimine Doğru...” makalesi üzerinden geliştirilmiştir (Mimar.Ist, 11/41, Güz 2011, 4651). ii The Oxford Conference 2008 / 50 years on: Resetting the Agenda for Architectural Education, University of Oxford, 2223 Temmuz 2008. iii Hagemann & Peets, The American Vitruvius, Princeton Architectural Press, New York, 1993. iv Alberti, L. B., On the Art of Building in Ten Books. MIT Press, Cambridge, Mass.,1988. v http://thinkexist.com/quotes/winstonchurchill/ BİTİRİRKEN STAR MİMARLARIN ETKİSİ GÖZ ARDI EDİLEN NOKTA GDO tanısı 2012 İstanbul Üniversitesi Biyoteknoloji ve Genetik Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİYOGEM) 1215 Haziran 2012 tarihlerinde bir sempozyum ve uygulamalı kurs düzenliyor. BİYOGEM Müdürü Prof. Dr. Şule Arı konularında uzman ve deneyimli bir kadro tarafından gerçekleştirilecek olan GDO TANISI 2012’nin, bu alana ilgi duyanlar için önemli bir fırsat olduğunu söylüyor. 12 Haziran 2012’deki GDO Sempozyumu, İ.Ü. Fen Fakültesi Prof. Dr. Nazım Terzioğlu Binası’nda, 1315 Haziran 2012’deki Uygulamalı Kurs ise İ.Ü. Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde düzenlenecek. Etkinlikte GDO nedir, işlenmiş gıdalardan DNA saflaştırılması, biyogüvenlik, trans genik bitkiler, robotik uygulamalar, yasal düzenlemeler, GDO kantitasyonu, CRL uygulamaları gibi konular tartışılacak. Son başvuru tarihi: 11 Mayıs 2012, eposta: [email protected] Web adresi: www.istanbul.edu.tr/merkezler/biyogem Geleceğin mucitlerini ve bilim insanlarını desteklemeyi amaçlayan MEF Eğitim Kurumları 21.Ulusal ve Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması, Türkiye çapında 62, dünyadan da 30 projenin katılımıyla bu yıl 8 11 Mayıs tarihleri arasında yapılacak. CBT 1311/ 19 4 Mayıs 2012 21. Ulusal ve Uluslararası Araştırma Projeleri Yarışması Bu yarışma Türkiye’de ve dünyada gerek kapsamı gerekse katılımcı profili (lise öğrencilerine yönelik olması) açısından bir ilk örneği oluşturmakta. Abhazya, Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belarus, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Hindistan, Irak, İngiltere, İsveç, İtalya, K.K.T.C., Kolombiya, Kosova, Macaristan, Makedonya, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Tataristan, Tayland gibi ülkelerden dünya gençleri hafta boyunca kimya, fizik, biyoloji tartışacak, iklim değişimi, genetik çalışmalar, alternatif enerji gibi konularda fikir alışverişinde bulunacaklar. Aralarında Kokulu Printer, Kapari le Garantili Kilo Verme, Kanamayı Hızla Durduran Yeni Nesil Yara Bandı , Doğal Taşlarla Hastalık Tespiti gibi ilginç projeler yarışacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle