Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ULUSLARARASI TİCARET MERKEZİ Kayseri Kaneş’te borç, faiz ve kölelik Kadınlar, Asur’da olduğu gibi iş ve mühür sahibiydiler. Buna rağmen yüksek faiz sarmalına düşen erkeklerin köle, kadınların ise odalık olmaktan kurtulmaları mümkün değildi. Bu ticaret sisteminin ağır bir sonucu olarak bir erkek, borç karşılığında çocuklarını dahi ortaya koymak zorunda kalabiliyordu... Nurdoğan K. Gülen, Arkeolog, nurdogankgulen@hotmail.com K CBT 1313/9 18 Mayıs 2012 ayseri’nin 21 km kuzeydoğusunda yer alan Erciyes (Aşkaşepa) Dağı’nın eteğindeki bereketli ovaya kurulu Kaneş şehri, Sivas üzerinden gelen doğubatı, Malatya ile Kahramanmaraş’tan ulaşan güneydoğubatı, güneyden kuzeye varan doğal ve tarihi yolların kesiştiği bir noktada bulunuyordu; ülkelerarası ticaretin merkeziydi. Yaklaşık olarak M.Ö. 19501750 yılları arasında sürdürülen bu ticari hareketlilik sırasında, kara eşek kervanlarıyla Asur’dan getirilen Babil’in kırmızı, sarı, beyaz, orta kalite veya seçkin güzellikteki keten giysileri, Anadolu’nun Kaneş ve diğer şehir devletlerinde yoğunluklu olarak yaşayan Hatti (Hitit) topluluğuna heyecan vermiş, ancak zaman içinde farklı bir haksızlığın yaratılmasına da neden olmuştu. Etrafı surlarla çevrili kentin tepesinde, Kaneş kralları ile kraliçelerinin oturduğu saray, eteklerinde yaklaşık 250 sene kadar iskân edilmiş bir aşağı şehir bulunuyordu; halk geniş bir alana yayılmıştı. Anadolu’ya gelip gitmeye başlayan Asurlu tüccarlar, şehrin bir mahallesine yerleşerek burada ticaret limanı, yani KarumKaniş’i kurdular, evler satın aldılar. Kentte oturmaya başlamaları gibi gruplarını Asur sistemiyle yönetmelerine de izin verildi. Bezirgânlara tanınan bu hoşgörünün nedeni, karşılıklı ekonomik yararlar yanında, madencilikte usta olan yerli halkın, Anadolu topraklarında bulunmayan ve tunç yapımı için gerekli olan kalaya ihtiyaç duymasıydı… Asurlular’ın Anadolu halkına, kalay yanında ayrıca Babil elbiseleri getirerek satmalarını ise dönemin ticari bilinci olarak değerlendirmek gerekir... Çünkü Hatti halkı, iyi kalite yüne ve dokuma tezgâhlarına sahipti, ancak keten elbiselere Asurlular aracılığıyla ulaşmışlardı. Aşağıda anlatmaya çalışacağım bu uzun süreli tecimsel yaşamın dikkat çeken diğer yönü, sarayların elbise pazarından vergi alarak zenginleşmiş olmalarıdır…(1) Kaniş Karum dairesinin, Asurlu tacirler için ticaret odası, ticaret mahkemesi ve belediye gibi hizmetler verdiği, kayıtların kil tabletler üzerine tutulduğu bilinmektedir. Bu metinlere göre, Asurlular arasındaki alışverişler için düzenlenen borç senetlerinde yıllık faiz oranları en fazla %35’i bulurken, aynı Asurluların yerlilere verdikleri borca ait faiz oranının %120’yi geçtiği görülmektedir.(2) Bu getiri, eski Asur sistemine göre hesaplanarak alacağa ilave ediliyor, satılan mala ait ederin henüz ödenmemiş kısmına ise aylık faiz uygulanıyordu. Süre olarak bazen Asur takvimi ile ticari kredi sistemini, bazen yerli halkın bayram veya hasat vakti gibi önemli günlerini dikkate alıyorlardı. Örneğin bir tablette belirtildiği üzere yerlilerden olan Takşunuman ile Hapuaşu ve hanımı Manamana, Asurlu tüccar İna’ya borçludurlar. Alacağın bir ay içinde ödenmemesi hâ linde 22 buçuk şekele (1 şekel 8.33 gr. gümüş) aylık olarak 1 şekel ödenecek, bu yolla yıllık şibtum (faiz) oranı % 56’ya ulaşacaktır. Bu tabletin, Asurlu NaramSuen’in krallığının 15. yılına rastladığı anlaşılmıştır. Asurlu bezirgânlar, yukarıda anlatıldığı gibi mana (yaklaşık 480 gr.gümüş) ve şekel üzerinden gümüş kazanmayı kavramış bir topluluktu; eşek kervanlarının Anadolu’ya geldiği yaz aylarında faiz oranını yüksek tutuyorlar, hareketliliğin azaldığı kış aylarında ise düşürüyorlardı.(3) Biraz daha aydınlatıcı olabilmesi için satırlarımın arasına, Anadolu’da yıllarca ticaret yapmış Asurlu bir tüccar ile bir yerli adına hazırlanan borç senedini yerleştirmek istiyorum: Kalatua’lı Habia’da (Anadolulu) PuzurAşşur’un (Asur“K lu tüccar) 1/3 mana (yaklaşık ½ kilo gümüş), 2 ½ şekel gümüşü vardır. Puzuta ve Puzurşadu’nun hamuştumu’ndan (Kaneş’de Asurlular’a ait ticaret odasında yapılan bir haftalık görev) (itibaren) orak vaktine kadar (borcunu ödeyecek). Eğer ödemezse, ayda birer buçuk şekel ilave edilecek. Kitar’ın huzurunda, Haraştal’ın radium’u (kervan refakatçısı) Luhrahşu’nun huzurunda.” (4) Metinde, “orak vaktine kadar” denilmek suretiyle yerli takvim kullanılmış. Yüksek faiz uygulamaları nedeniyle yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir Hattili’nin yapacağı tek iş, borç ödeninceye kadar Asurlu veya zengin yerlinin evine köle olarak girmekti. Dolayısıyla topluluğun belli bir oranı Asurlular tarafından kontrol altında tutulmaya başlanmıştı… Anadolu şehir devletlerinde yönetimin başına aralıklarla kraliçeler geçmekte, evlenme ve boşanmalarda kadın ile erkeğin karşılıklı onayları önemsenmekteydi. Mal ve mülk edinmede eşit haklara sahiplerdi. Tekeşlilik geçerliydi. Boşanmalar sırasında ister Asurlu, isterse yerli olsun, erkekler kadınlara bir çeşit tazminat anlamında gümüş ödüyorlardı; sosyal yapı, eski Mezopotamya kültürlerinden farklıydı. Kadınlar, Asur’da olduğu gibi iş ve mühür sahibiydiler. Buna rağmen yüksek faiz sarmalına düşen erkeklerin köle, kadınların ise odalık olmaktan kurtulmaları mümkün değildi. Bu ticaret sisteminin ağır bir sonucu olarak bir erkek, borç karşılığında çocuklarını dahi ortaya koymak zorunda kalabiliyordu... (5) Aynı konu ile ilgili olarak açıklanması gereken diğer olgu, Asurlu tüccarların, Anadolu’da kazandıkları gümüş aracılığıyla, Anadolu halkını kısmen dahi olsa köle durumuna düşürmüş olmalarıdır… Benzer bilgilerin ardından aklımıza, Kaniş krallarının, kendi halklarını korumak adına herhangi bir önlem alıp alma EVLİLİK İLİŞKİLERİ dıkları sorusu gelecektir: Yukarıda anlatıldığı gibi ülkeye ihtiyaç maddesi olan kalay girmiş, ithal elbiselerden vergi alarak zenginleşen kral ile kraliçeler ise Asurlu tüccarlar tarafından yerli halka uygulanan yüksek faizi görmezden gelmişlerdir… Ancak olası şikâyetlerin yükseldiği dönemlerde genel af kararları almak zorunda kalmış olmalılar. (6ab) Aşağıdaki metin, bu konunun örneklerinden biri olarak görünür: “Hatahşu ve karısı Ilalişkan, Aduman’a 13 (şekel) gümüş borçludurlar. Gümüşü hasat zamanı ödeyeceklerdir. Gümüşün ödenmesinden zincirleme sorumludurlar. T(am)uriya önünde, Pi(tha)na önünde. Kralın ülkeyi borçtan affetmesi hâlinde … bu … onların borcunu affetmeyecektir.” (7ab) KAYNAKÇA: 1 T. Özgüç, Kültepe Kaniş/Neşa, Yapı Kredi Yayınları, 2005, s: 6735 ve devamı. 2 E. Bilgiç, H. Sever, C. Günbattı, S. Bayram, Ankara Kültepe tabletleri, TTK, Ankara, 1990, s: 54 3 H. Ali Şahin, Belleten, TTK. Cilt: LXIX, Sayı 255, 2005, s: 426429 4 E. Bilgiç, H. Sever, C. Günbattı, S. Bayram, Ankara Kültepe tabletleri, TTK, Ankara, 1990, s: 57 5 T.Özgüç, 2005, s: 42 6a H. Ali Şahin, Belleten, a.e. s: 426437 6b T. Özgüç, 2005, s: 32 7a T.Özgüç, 2005, s: 32 7b H.G. Güterbock, İstanbul, 1974, s: 2941 8 Resimler, T. Özgüç’ün Yapı Kredi tarafından 2005 yılında basılan kitabından alınmıştır.