17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Avrupa, Jüpiter misyonu planlıyor neyler sırasında, mesane kası hücrelerindeki Connexin43 proteininin gece ve gündüz depolanan idrar miktarının ayarlanmasından sorumlu olduğu görülmüş. Daha düşük Connexin43 geni üreten fareler geceleri daha fazla idrar boşaltıyorlar. Son bilgiler sayesinde geceleri altını ıslatan çocuklar ve yaşlılar için yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilebilmesi umuluyor. Japon bilim insanlarının açıklamasına göre okul çocuklarının yüzde onu ve altmış yaşını geçkin yetişkinlerin yüzde altmış ila doksanı gece yataklarını ıslatıyorlar. dan bu yana çalışıyorlar ve büyük bir kısmını deneylerle kanıtladılar bile. Fakat en önemli element hâlâ eksik. Standart model ancak parçacıkların kütlesiz olduğu varsayılması halinde doğru işliyor. Ne var ki kütleleri var, sadece kütlenin nereden geldiği bilinmiyor. Eğer Higgs parçacığının varlığı kanıtlanırsa, bu bilmece çözülecek diyor MaxPlanck Fizik Enstitüsü’nden Stefan Stonjek. Parçacığa adını veren fizikçi Peter Higgs, 1964 yılında henüz otuz beş yaşındayken parçacığın varlığını tahmin etmişti. Eğer yoksa da tüm model tehlikeye düşer demişti. Tanrı parçacığını bulmak amacıyla bilim insanları Cenevre’deki araştırma merkezindeki parçacık hızlandırıcısının 27 km. uzunluğundaki tünelinde protonları muazzam bir kuvvetle çarpıştırılıyor. Bu işlem sırasında oluşan çeşitli parçacıklar arasında bilim insanları Higss bozonunu da bulabilmeyi umuyorlar. Jüpiter ve büyük uyduları, Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın önümüzdeki büyük uzay misyonunun hedefi haline geldi. Organizasyonun bilimsel heyeti Paris’te kısa bir süre önce bir milyar Avro değerindeki “Jupiter Icy Moons Explorer” (JUİCE) projesini onayladı bile. JUİCE, “Cosmic Vision 20152025” programı çerçevesindeki ilk misyon. 2022 yılında uzaya gönderilecek olan uzay sondası sekiz yıllık yolcuğun ardından dev gezegene ulaşacak. Sonda daha sonra üç yıl boyu Jüpiter ve uyduları Europa, Ganymed ve Kallisto’yu inceleyecek. Üç uydunun kilometrelerce kalınlıktaki buz örtüsünün altında gizlenen okyanuslarda yabancı yaşam biçimlerinin bulunabileceği tahmin ediliyor. Jüpiter bizim ve diğer gezegen sistemlerindeki dev gezegenler için iyi bir örnek diyor ESA’dan Alvaro Gimenez Canete. JUİCE, dev gaz gezegenlerinin ve uydularının ne şekilde oluştuğu ve yaşam biçimlerinin gelişimi için ne gibi potansiyeller sunduklarıyla ilgili bilgiler verecek. Uzay sondası dedektörleri ve ölçüm araçlarıyla Jüpiter’in atmosferini ve manyetik alanını olduğu kadar, gaz gezegeni ve büyük uyduları arasındaki etkileşimi de inceleyecek. Cern araştırmacıları Higgs parçacığını bulabilmek için harıl harıl çalışıyorlar. Bugüne Tanrı parçacığı birkaç ay içinde bulunacak CBT 1313/ 6 18 Mayıs 2012 İnsanın sidik torbası geceleri daha fazla idrar depolayarak, normalde uykunun bölünmemesini sağlıyor. Farklı depolama kapasitelerinin ne şekilde ayarlandığını Japon bilim insanları açıklığa kavuşturdu: Mesanenin boşaltımı, mesane kası hücrelerindeki bir proteinle ayarlanıyor. Gün ritminde düşen üretim doğrudan doğruya iç saatimizle çalıştırılıyor (Nature Communications). Bu proteinden çok az üretebilen genetik fareler, uyku sırasında daha fazla idrar boşaltmışlar. Bu nedenle geceleri sık sık tuvalete kalkan insanlarda iç saatin bozuk olduğu düşünülebilir. Çünkü sağlıklı bir insanda gece uykusu sırasında daha az sidik üretildiği gibi mesanede daha fazla miktarda depolanıyor (Kyoto Üniversitesi’nden Osamu Ogawa). Yani mesanemizi ne sıklıkta boşaltmamız gerektiği sadece aldığımız sıvıya değil günün saatine de bağlı. Burada her beden hücresinde atan iç saatimiz devreye giriyor. Gece ve gündüz ritmi, bedendeki hangi süreçlerin çalıştırılması gerektiğini söylüyor biyolojik saate. Bilim insanları farelerle gerçekleştirdikleri de Biyolojik saatten tuvalet ayarı kadar parçacığın varlığı ispatlanamadı ama araştırmacılardan biri artık emin: Arayış birkaç ay içinde son bulacak! Irish Times gazetesine konuşan Cenevre Çekirdek Araştırma Merkezi’nden Stephen Myers, Higgsparçacığının ağustos veya eylül ayına dek bulanacağını söyledi. Eğer gerçekten varsa Higgsparçacığı çok minik olmalı. Ama bu varla yok arası parçacık yine de parçacık fiziğindeki standart modeldeki boşluğu dolduracak. Higgs parçacığının kanıtlanması halinde galaksilerin ve yıldızların niçin bir arada kümelendikleri ve niçin gezegenlerin ve tabii insanların da niçin varoldukları açıklığa kavuşacak. O halde bilim insanlarının niçin bu kadar ısrarla aradıklarına şaşmamak gerek. Parçacık fiziğinin standart modeliyle bilim insanları on yıllar Hubble uzay teleskopuyla yapılan gözlemler dünyamızın kaderine ışık tutuyor. İngiliz ve Alman bilim insanlarından oluşan bir ekip, dört Beyaz Cüceyi dünya benzeri gezegenlerin enkazlarını yutarken yakaladı. Eski yıldızların atmosferleri, dünyamızın kimyasal bileşimiyle örtüşen elementlerle dolu. Hubble uzay teleskopuyla gerçekleştirilen gözlemlerle ilgili araştırma yazısı Monthly Notices of the Royal Astronomical Society dergisinde yayımlandı. Birkaç yüz ışık yılı uzaklıktaki Beyaz Cücelerde gördüğümüz, dünyamızın uzak gelecekteki kaderi olabilir diyor araştırmayı yöneten Boris Gänsicke (Warwick Üniversitesi). Güneş beş milyar yıl sonra hidrojen rezervini tükettiği zaman ilk önce Kırmızı Deve dönüşecek ve Merkür ve Venüs gibi en yakındaki gezegenler bu sürece kurban giderken, dünya olasılıkla ayakta kalabilecek. Yaşlanan güneş daha sonra dış tabakasının bir kısmı Beyaz Cüce’ler, dünya benzeri gezegenleri yutuyor nı atarak Beyaz Cüce olarak büzüşecek, geriye kalan gezegenlerin yörüngeleri ise altüst olacak. Geriye aynı bileşime sahip toz ve kalıntılar kalacak. Bu enkaz yığınları ise Beyaz Cüceye düşerek, yıldızın atmosferinde izlerini bırakacak. Gänsicke ve ekibi dört cüce yıldızın atmosferinde oksijen, magnezyum, demir ve silisyum bulmuşlar ki dünyamızın yüzde doksan üçü bu dört elementten oluşur. Bir beyaz cücenin atmosferi normalde hidrojen ve helyumdan meydana gelir. Ağır elementler birkaç gün içinde yıldızın içine çöker. Astronomlar yıldızları gözlemlerken, onlar gezegenleri yutma işini tamamlamak üzereydi. Harvard Tıp Okulu’nda görevli bir bilim adamı, şişmanlığa karşı olası bir ilacın anahtarını buldu. Anlaşıldığı üzere Vitamin A metabolizmasındaki bir enzim “kötü”beyaz beden yağının depolanmasından sorumlu. Enzim devre dışı bırakıldığında beden, yağ depolamak yerine enerji yakıyor. “Kötü” beyaz yağ enerji depolarken, “iyi” kahverengi yağ dokusu sıcaklık üretimiyle enerji yakıyor. Ne var ki Vitamin A metabolizmasıyla şişmanlık tedavisi BUZ ADAM ÖTZİ’DE SÜPRİZLER BİTMİYOR DNA’sı çözülmüştü, mide ve bağırsaktan alınan örneklerle son yemeğinin ne olduğu bile öğrenildi. Hatta ölüm nedeni de. Fakat beş bin yıllık buz adam Ötzi’nin kan kalıntılarını saptamak bugüne kadar mümkün olmamıştı. Aortunun incelenmesi de hiçbir sonuç vermedi. İtalyan ve Alman bilim insanlarından oluşan bir ekip şimdi nanoteknolojik araçlarla buz adamın yarasındaki alyuvarları dolayısıyla da en eski kan kalıntısını tespit etti. Şimdiye dek kanın ne kadar dayandığını ve Kalkolitik çağ kan yuvarlarının neye benzediğini bilmiyorduk diyor EURAC (Mumya ve Buz Adam Ötzi) Enstitüsü’nden Albert Zink. Mumyayı Akıllı Arayüzler Merkezi’nden Marek Janko ve Robert Stark ile birlikte inceleyen araştırmacı, olay yeri incelemelerinde bulunan kanın yaş tayini bile modern adli tıp teknikleriyle tamamen mümkün değildi diyor. Araştırmacılar tarafından Ötzi’nin kanında test edilen nanoteknolojk yöntemlerle önemli bir gelişmeye adım atıldı. Yöntemle kan küreciklerinin mikro yapıları ve en küçük kan pıhtıları analiz edilebiliyor. Ekip, Ötzi’nin omzundaki ok ucu yarasından ve sağ elindeki kesik yarasından alınan ince doku örneklerini atomik kuvvet mikroskobuyla incelemiş. Araştırmacılar bu şekilde günümüzde sağlıklı insanlarda da görülen “tatlı açma” (donut) biçimindeki alyuvarlara ulaşmışlar. Bunların polen, bakteri veya kan küreciğinin negatif izi olmadığından yüzde yüz emin olmak isteyen ekip, Raman spektroskopisi olarak bilinen ikinci bir yöntemden yararlanmış. Raman spektroskopisi doku örneklerini yoğun ışıkla ışınladığından, dağınık ışık tayfı sayesinde farklı moleküller saptanabiliyor. Bu şekilde elde edilen görüntüler de günümüzdeki kan örnekleriyle uyuşuyor. Ok ucu yarasında bilim insanları, kanın pıhtılaşmasını ayarlayan bir protein olan fibrini saptamışlar. Fibrin taze yaralarda görüldüğü için ve kısa bir süre sonra indirgendiği için de Ötzi’nin daha önce tahmin edildiği gibi günler sonra değil, yaralanmadan hemen sonra öldüğü anlaşılıyor (Journal of the Royal Society Interface).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle