21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Alternatifimiz verimlilik ekonomisidir Dr. Halit Suiçmez (İktisatçı) için? Çünkü hem kalkınma teorisi hem de ülkelerin gelişme pratikleri bunu doğrulamıştır.(DPT,2005; Kanamori, 1975; Üstünel, 1995) Kaynakların tam ve etkin kullanılmasına dayanan verimlilik ekonomisi, iktisadi gelişmenin temelidir. Refah toplumu olmanın esasıdır. Küresel rekabette yer edinmenin ve onu geliştirmenin belirleyicisidir. Yukarıdaki referanslarda Japonya, Almanya, Güney Kore gibi birçok dünya ülkesinin yaşadığı” mucize” buna bağlanmaktadır. “Sovyetlerin” dağılmasının arkasında siyasal demokrasi ve iletişim zaaflarından başka, esas olarak “verimsizlik” problemlerinin olduğu öne sürülmektedir.(Suiçmez, 1992; Kongar 2010) Verimlilik artışı hem arz cephesinde hem de talep cephesinde ortak olan, kritik bir değişkendir. Verimlilik artışı reel gelirleri artırır. Bu da pazar darlığını giderir. Böylece yatırımlar daha yüksek bir tasarruf ve satın alma gücü bularak genişler. Genişleyen yatırımlar sonucunda verimlilik artar. Artan verimlilik ise, adil bir paylaşım ile yeniden reel gelirleri yükseltir ve böylece toplumsal kalkınma hız kazanmış olur. Verimliliği artırmak için az gelişmiş ülkelerde emeği ileri tekniklerle donatmak, emeğin kalitesini artırmak, verimli yatırımlara yönelmek, modern üretim metotları uygulamak, makro istikrarı sağlamak ve kurumsal yapıları iyileştirmek son derece önemlidir. N VERİMLİLİK EKONOMİSİNE NASIL GEÇEBİLİRİZ? Türkiye’nin üretkenlikte sıçrama yapması ancak her dü CBT 1313/ 19 18 Mayıs 2012 Türkiye hem geçmişte hem de bugün bir verimlilik ekonomisi olamamıştır. Bunun tarihsel ve toplumsal nedenleri vardır. Başlıca tarihsel nedeni, sanayi devrimi sürecinden geçememiş olmasıdır. Cumhuriyetle büyük bir atılım göstermişse de sonraki süreçlerde teknolojik, politik, ekonomik ve kültürel bağımlılık yapıları giderek derinleşmiştir. Toplumsal sınıfların cılızlığı, bilinç seviyesi gibi sosyal yapılar verimlilik ekonomisini güçleştiren etkenler olmuşlardır. Bugün Türkiye ekonomisinde genel verimlilik düzeyi batılı sanayi ülkelerinden 34 kat gerilerdedir. (Kaynak: Dünya Ekonomik Görünümü Raporu;2010) Ülkemizde verimlilik seviyesi gelişmiş ülkelere göre önemli derecede düşüktür. Bu durumda ülke ve toplum kaynakları her düzeyde tam ve etkin kullanılmalı ve giderek tüm politikalarda verimlilik ilkeleri en çok gözetilen ve uygulanan ilke olmalıdır. Türkiye’nin verimlilik konusunu bir “milli mesele” olarak algılaması ve daha hızlı bir tempoda koşması zorunludur. Bunun için teknolojik gelişmeden başlayarak; ARGE, rekabet gücü, organizasyon, insan gücü, yenilikler, yaratıcı düşünce, çevresel duyarlılık, insancıl çalışma ortamı ve verimli toplumsal yapı gibi alanlara yönelmekte geç kalmamalıyız. Genel olarak verimlilik bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin en anlamlı göstergelerinden biridir. Çünkü ülkenin toplam üretimi ile o üretimi yaratan çalışan insan sayısı arasındaki ilişkiyi gösterir. Üretim ile insan arasındaki en yalın ilişki bu kavramda somutlanır. En önemli vizyon eksikliğimiz neydi? Bugüne kadar ülkemiz için çeşitli nitelemeler yapıldı, hedefler çizildi. Büyük Türkiye, Güçlü Türkiye, Müreffeh Ülke, Demokratik Türkiye gibi.. Peki, bunların hepsi güzeldi, gerekliydi, birer özlemdi belki, ancak hepsinin temeli olan “Üretken Türkiye” hiç söylenmedi. Üretken Türkiye; daha demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olabilmenin temel altyapısıdır. TÜRKİYE NE DURUMDADIR? zeyde verimlilik ekonomisi ile mümkün olacaktır. Bunun için de temel önerim şudur: makro, ulusal, sektörel, bölgesel ve firma düzeyindeki tüm plan ve programlarımızda verimlilik ilkelerini uygulamalıyız. Bu ilkeler ise şunlardır: 1 Doğru işi yapmak(doğruluk ilkesi) 2 Yapabileceğinin en çoğunu ve en kalitelisini yapmak (iyilik) 3 Yapılanın toplumsal yararını sorgulamak(toplumsallık) 4 Sonucun toplumsal maliyetini çıkarmak(toplumsal maliyet) 5 Bireyin kendini, toplumu, ülke, dünya ve doğayı tanıması (bilme ilkesi) 6 Mevcut ve potansiyel kaynakların tanınması, tanımlanması(farkında olmak) 7 Kaynakları doğru kullanmak(teknik olma ilkesi) 8 Kaynakları tam kullanmak (ziyan etmeme) 9 Kaynakları zamanında ve yerinde kullanmak(uygunluk ilkesi) 10 Kaynakları en ucuz, en az kullanmak(ekonomiklik ilkesi) 11 Her kaynağın fayda maliyet analizini yapmak(analitik olma) 12 Girdi seçimini doğru yapmak (en uygun bileşim) Bu ilkeler bireyden, işyerlerine, kurumlardan toplumsal kesimlere kadar her düzeyde içselleştirilmeli ve genişletilmelidir. Bu başarıldığında çok büyük bir potansiyel kaynak harekete geçirilmiş olacak ve bu toplumsal refah için kullanılabilecektir. Türkiye’nin orta ve uzun dönemdeki siyasal ve ekonomik seçeneği; verimlilik ekonomisi olmaktır. Bu hem bir hedef, hem temel vizyon hem de ülkenin gerçekçi gelişme modelidir. Yeni yazılarımızla bunun sektörel, bölgesel, kesimsel, teknolojik ve diğer boyutlarını paylaşmak ve konuyu genişliğine tartışmak düşüncesindeyiz. Çünkü konu sadece ekonomiyi değil, eğitimi de, kültürü de, günlük yaşamdan ulusal, küresel hedeflere dek çok alanı kapsamaktadır. Bu modelde sağlanacak kaynak son derece barışçıldır, çünkü hiç kullanılmayan ya da etkin olmayan kaynakları toplumun hizmetine sunuyorsunuz, yani bir kesimden alıp diğerine vermek değildir amaç. Ayrıca maliyetsizdir. Çünkü doğru işleri, doğru biçimde yapmak için yeni düzenlemeler yapıp insan ile doğa ve toplum arasındaki dengelere yaklaşıyorsunuz. İşlere, uygun insanları zaman ve mekân uyumunda yeniden dağıtım yapmaktasınız. Sonuçta yukarıda değinilen ilkeleri hayata geçirip, şirketi, kurumu, toplumu ve ülkeyi çok daha ileri çizgilere yükseltmek olanaklıdır. Bizim, toplum, ülke, kamu kesimi, sanayici, işçi, birey ve insan olarak her düzeyde ve her çeşit üretimde esas yaşam ilkemiz; “verimlilik ekonomisi”ne geçmek ve o yapıyı genişleterek ilerletmek olmalıdır. Ülkemizin giderek ağırlaşan sosyal, ekonomik, politik ve küresel sorunlarında bu ilke çok temel ve önemli bir çıkış yolu olarak önümüzde durmaktadır. Bizler uzmanlık düzeyinde, diğer insanlarımız da çok çeşitli bilim dalları, yaşam deneyimleri, pratikler, gözlemler ve bakış açıları olarak bu hedefe, özleme, modele destek ve katkı verebilirlerse emin olun daha toplumsal, barışçıl, mutlu ve özgür bir Türkiye’ye daha kısa sürede yaklaşmış olabileceğiz. Gelecek yazılarda ve çalışmalarımızda bu “çatı model”in ayrıntılarına, somut bulgularına yönelmeliyiz. Doğru yanıtlar ancak doğru ufuklara bakılarak oluşturulan sorularla bulunabilir. D Ü NY A G Ö S T E R G E L E R İ Estetik cerrahinin en fazla rağbet gördüğü ülkeler Doğanın size verdiklerini rötuşlamak, daha görünür hale getirmek veya günün modasına uydurmak için yapılan estetik cerrahi son yıllarda giderek daha yaygın bir uygulama haline geliyor. Uluslararası Estetik Plastik Cerrahi Kurumu’nun raporuna göre (http://www.isaps.org/files/htmlcontents/ISAPSProceduresStudyResults2011.pdf) yalnızca ABD’de 2010’da 3.3 milyon cerrahi girişim yapılmış. Bu cerrahi girişimler kabaca “girişimsel” ve botoks veya cilt soydurma gibi “girişimsel olmayan” uygulamalar olarak ikiye ayrılıyor. Yalnızca çene implantlarındaki artış, geçen yıl %71 olarak hesaplanmış. Bu konuda başı Güney Kore çekiyor. Trend Monitor adlı pazar araştırma şirketinin 2009 yılı için yaptığı araştırmaya göre Seul’de her beş kadından biri bıçak altına yatıyor. Bu arada güzelliğin ülkeden ülkeye değişen bir kavram olduğunu da unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla talepler her ülkede farklı. Örneğin Brezilya’da kalça kaldırma ameliyatları 25 ülkenin ortalamasından yedi kat, vajinal estetik ameliyatları ise 5 kat fazla. Yunanistan’da ise penis büyütme operasyonları ortalamanın on kat üzerinde. Türkiye’de en yaygın girişimsel uygulama yağ aldırma, burun ve göz kapağı estetiği alanlarında görülüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle