23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yeni kuşak kilo verdirici ilaçlar yolda Peki yan etkileri... 1800’lerde piyasada yaygın olarak satılan diyet haplarının içinde sabundan domuz yağına, hatta arseniğe uzanan çeşitli malzemeler vardı. Arsenik satıcılarına haksızlık etmek yersiz olur, çünkü bu kimyasal madde, ishal, kusma ve bedende istem dışı kasılmalara yol açmanın yanı sıra kilo da verdiriyordu. imdilerde bu tür ilaçlar hayvanlar ve insanlar üzerinde uzun araştırmalar yapıldıktan sonra piyasaya sunulsalar da, kilo vermemize yardımcı olacak ideal bir ilaç henüz yok. Bir iki yıl içinde yeni kuşak kilo verdirici ilaçların kliniklere ulaştırılması bekleniyor. Bu süreç daha önceleri de yaşandı ve görünürde umut veren bir yığın ilaç, sakıncalı yan etkilerinden ötürü piyasadan kaldırıldı. O halde yeni kuşak yağ savar ilaçlar öncekilerden farklı mı olacak, yoksa güvenli ve etkili bir kilo verdirici ilaç, gerçekleşmesi olanaksız bir düş olarak mı kalacak? İnsanoğlunun yaşamında öteden beri en büyük sorun, günlük enerji gereksinimini karşılamaya yetecek miktarda kalori elde etmek oldu. Ancak şimdi Batıda yaşayan insanların birçoğu tam tersi bir sorunla karşı karşıya. Aşırı beslenme bu insanların sağlığını tehlikeye düşüren en ciddi sorunlardan bir tanesi. ABD’de her 3 erişkinden en az 1 tanesi obez. Britanya ve Avustralya’da da durum hemen hemen aynı. Maryland Ulusal Sağlık Enstitüsü obezlik araştırma merkezinin yönetici yardımcısı Susan Yanovski aşırı kilolu olmanın kalp krizi, felç ve kanser gibi hastalıklara yakalanma olasılığını arttırdığı gibi, sağlık harcamaları ve iş gücü yitimi açısından ele alındığında ekonomiye de zarar verdiğine dikkat çekiyor. Kilolarıyla boğuşan insanlara sürekli olarak olayın şu basit denklemden ibaret olduğu söyleniyor: Alınan enerji verilen enerjiye eşit olmalı. Bu insanlar ya daha az yemeli, ya daha çok egzersiz yapmalı, tercihen her ikisini de yerine getirmeliler. Ş ilaçların 2000 yıllık uzun ve inişli çıkışlı tarihini anlatıyor. Foxcroft eldeki verilere bakıldığında, “Diyet ilaçları kalçalardaki yağı eritmekten çok cepleri boşaltıyor” diyor. Özellikle de yasaları hiçe sayan klinikler, insanlara salt kozmetik nedenlerle kilo verdirici ilaçları sorumsuzca dağıttıklarından, bu tür ilaçların yan etkilerinin olabildiğince az olması gerekiyor. Bu konuda başarısız olan tek diyet ilacı arsenik değil. 1930’larda iştahı gemleyen ve etkinliği arttıran, ancak kalp sorunları gibi ciddi yan etkileri de olan bir dizi uyarıcılardan oluşan amfetaminlere yoğun bir ilgi yaşandı. Bu ilaçlar aynı zamanda bağımlılık da yaratmaktaydı. Şimdilerde ABD’de yalnızca tek bir amfetamin benzeri ilaç satılıyor. Phentermine adlı bu ilaç, sağlığa zarar verebilecek sakıncaları yüzünden, birkaç hafta alınabiliyor. Yalnızca bağırsaktaki yağ emilimini önleyen orlistat adlı ilaç uzun süre kullanılabiliyor. Yavaş yavaş kilo yitimine neden olan bu ilacın tek itici yan etkisi, yağın bağırsaklardan aşağı kaymasına bağlı olarak şişkinlik ve idrar kaçırma gibi sorunlara yol açabilmesi. Son birkaç onyıl içinde kilo verdirici başka ilaçlar da gelip geçti. Bunlar arasında en yakın geçmişi olanlar sibutramin ile rimonabant. CBT 1313/14 18 Mayıs 2012 Peki, bu öğüdü yaşama geçirmek insanlara neden akıl almaz derecede güç geliyor? Calgary Üniversitesi’nden David Lau sorunun kısmen insanoğlunun uzun kıtlık dönemlerinde yaşamını sürdürebilmesi için kilo almak üzere evrilmiş olmasından kaynaklandığını belirtiyor. Bunun sonucunda insanlar kilo almaya son derece eğilimliler, ama kilo verme konusunda berbatlar. Lau, kilo vermenin bu denli güç olduğu düşünüldüğünde, yeni çözümlere gerek olduğuna ve suçlama oyunundan vazgeçmemiz gerektiğine dikkat çekiyor. Cambridge Üniversitesi tıp tarihi uzmanlarından Louise Foxcroft Kaloriler&Korseler adlı kitabında kilo verdirici AMFETAMİN ÇILGINLIĞI Peki, bir sonraki kuşak kilo verdiriciler daha başarılı olabilecekler mi? Büyük bir olasılıkla klinik aşamasına ilk ulaşacak ilaç Qnexa olacak. Bu ilaç amfetamin benzeri phentermine ile sara hastalığında kullanılan ve iştahı gemlediği anlaşılan topiramate adlı ilaçların bir bileşimi. Her iki ilacın da kendi başına uzun süreli kullanımının yeterince güvenli olmadığına inanılıyor phentermine kalp ritminde bozukluklara, topiramate de bellek yitimine ve gebelik döneminde alındığında sakat doğumlara neden olabiliyor. Ancak Qnexa’nın üreticisi Vivus şirketi iki ilacın birleştirilmesi suretiyle her birinin daha düşük dozlarda verilebildiğini ve böylece yan etkilerinin de azaltıldığını öne sürüyor. Bir yıllık kapsamlı bir araştırma sonucunda insanların kilolarının ortalama %9.3’ünü (yaklaşık 11 kilo) verdikleri belirtiliyor. İlacın onaylanması için gerekli ortalamanın kabaca %5 olduğu düşünüldüğünde, bu sonuç son derece etkileyici. Lau, ilacın bugüne dek tanık oldukları en etkili obezlik karşıtı ilaç olduğunu dile getiriyor. Bir başka ilaç da Arena şirketi tarafından üretilen ve beyindeki serotonin alıcılarına ilişmek suretiyle iştahı azaltan Lorcaserin. İki ilaç arasında henüz bir karşılaştırma yapılmasa da, lorcaserin ilacının yol açtığı kilo yitiminin (beden ağır YA YENİ KUŞAK İLAÇLAR? lığının %3,6’sı kadar) Qnexa’ya kıyasla daha az olduğu görülüyor. Arena şirketi, onaylanıp onaylanmayacağı Haziran ayında belli olacak ilacın son derece güvenli olduğunu, bu yüzden kilo verdirici etkisi daha az olsa bile yeğlenebileceğini öne sürüyor. Bu iki ilacın kliniklere ilk ulaşanların arasında olması beklenirken, sırada tümden farklı bir düzeneğe dayalı başka ilaçlar da var. Beyinde çeşitli etkiler yaratan ilaçların tersine, bir sonraki grup ne kadar yediğimizi denetleyen bağırsak hormonlarına benzer bir etki yaratıyor. Bu hormonlarla ilgili çalışmalar, bağırsaklardan gelen kimyasal sinyallerin pankreasın yeme sonrası kanda artan şeker düzeylerini düzenleyen ensülin hormonunu üretmesine neden olduklarının anlaşıldığı onlarca yıl önce başladı. İnkretin adı verilen bu gizemli maddelerin ensüline pek yanıt vermeyen ve bir olasılıkla bu hormonu yeterince salgılamayan tip 2 şeker hastalarına çözüm getirebileceğine inanılmaktaydı. 1980’lerde bulunan GLP1 adlı bir tür inkretin küçük bir protein molekülüdür. Bu proteinin kendisi enzimler tarafından ayrıştırılmadan ya da böbrekler tarafından yok edilmeden kanda ancak birkaç dakika kalabildiğinden ilaç olarak pek de etkili değil. Ne var ki, bunun daha uzun süre kalıcı olan kopyaları üretildi ve şimdi tip 2 şeker hastalığının sağaltımında kullanılıyor. GLP1 kopyaları günde bir iki, ya da haftada bir kez iğne ile hastaya aktarılıyor. Bu sürecin ilk haftalarında insanlarda bulantı meydana gelebiliyor. Daha da kötüsü, GLP1 kopyaları pankreasta yangılara yol açabiliyor ve sıçanlar üzerinde yapılan araştırmalar tiroid kanseri riskine de işaret edi OBEZİTE İLE TİP 2 ŞEKER HASTALIĞI İLİŞKİSİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle