Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Gençlere neler oluyor? Malatya’da iki genç canlarına kıydı. Benzer biçimde son yıllarda ergenlik dönemindeki gençlerin çevreye ve kendine karşı saldırgan davranışlarını sıkça duyar olduk. Bir bilim insanı olarak bu konuya eğilmemiz gerekir. Prof. Dr. Nevzat Yüksel, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, nyuksel@isbank.net.tr Ele alacağım konuyla ilgisi yok ama buraya kaydetmeden edemedim: “Kırmızı ışıkta geçmek asla caiz değildir.” (Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Raşit Küçük) CBT 1300/ 6 17 Şubat 2012 Türkiye siyasetle yatıp siyasetle kalkarken bu başlık da neyin nesi diye düşünmüş olabilirsiniz. Garipseyeceksiniz ama bu başlıkla anlatmak istediğim konu da doğrudan siyasetin içinden çıkıp geldi. Malum, bir ana muhalefet partimiz var; şu günlerde kurultaylar yapmakla meşgul... Adı üstünde ana muhalefet partisi; iktidardaki eğer giderse yerine o gelecek; onun için ne yaptığını, ne ettiğini izlemek gerek. Ben de öyle yapıyorum. Dikkatimi çeken nokta, genel başkanlarını değiştirme süreci ve sonrasında, bir niteleme sözcüğünün parti ismiyle birlikte kullanılması ve bu yüzden aralarında çıkan uyuşmazlıklar... ‘Yeni’ nitelemesinden söz ediyorum; ‘Yeni CHP’... Bir yerde ‘yeni’ bir şey ortaya konmuşsa, bu aynı zamanda, orada, ‘yeni’ olanı üreten bir yenilik (yenile[n]me) sürecinin yaşandığı anlamına gelmez mi? Eh, bu köşenin varlık nedenlerinden biri de o yenilik sözcüğüdür ve nerede bir yenilik süreci yaşanıyorsa o süreçte ne olup bittiğini öğrenmek bu satırların yazarının hastalığı haline gelmiştir. Biliyorsunuz ‘yenilik’ sözcüğü, bu köşede ‘inovasyon’ teriminin karşılığı olarak, ‘yeni bir fikri ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürmek’ anlamında kullanılıyor. Bu süreçte ortaya konan yeni ürün, yeni üretim veya yeni hizmet yöntemi hem ekonomik hem de toplumsal fayda yaratabilir. Yeni geliştirilen ve tedavide çok iyi sonuçlar alınan bir ilacın, bu ilacı geliştiren şirkete sağladığı ekonomik fayda yanında önemli bir toplumsal fayda da sağlaması gibi. Çevreyi daha az kirletecek bir üretim yönteminin ortaya konması da böyledir. ‘Sosyal devlet’ salt toplumsal faydayı gözeterek sunduğu hizmetleri, sunum yöntemlerini geliştirebilir. Bunun için bilimde, teknolojide ortaya konan yeni fikirlerden yararlanabilir. Tıpkı bunun gibi, topluma daha iyi hizmet sunmak, daha mutlu, daha güvenilir bir gelecek sağlamak için var olan bir siyasi parti de, zaman içinde, kendisini yenileyebilir. Bırakın kendisini yenilemeyi, insanlık tarihinde, tasavvurundaki toplumu yaratmak için, yeni parti modeli geliştirenler bile olmuştur. Hobsbawm diyor ki; “Dünya devrimine yolu açan hareketin gücü, ...Lenin’in ‘yeni tip parti’sinden gelir. Bu parti yirminci yüzyıl toplum mühendisliğinin müthiş bir yeniliğidir / inovasyonudur...” (Age of Extremes, 1997 baskısı, s. 76). Sakın, bu örneği ‘yeni CHP’yle herhangi bir benzerliği olduğu için verdiğim sanılmasın. Amacım, ‘parti’ ve ‘yenilik’ kavramlarının tam anlamıyla bir araya gelebileceğini göstermektir. Gelelim tekrar CHP’ye. Eğer bir muhalefet partisi kendisini yenilediğinden söz ediyorsa, iktidara geldiğinde ortaya koyabileceği toplumsal faydanın eski durumundakinden çok daha fazla olacağını topluma anlatabilmelidir ki, toplum o partinin kendisini gerçekten yenilediğini anlayabilsin; bu parti yine havanda su dövüyor diye düşünmesin. Gerçekten, toplumsal faydayı büyütebilmek, topluma daha iyi hizmetler götürebilmek için, eskiden uygulamayı öngördüğünüz yöntemlere nazaran çok daha iyi sonuçlar alabileceğiniz yeni yöntemler geliştirdiğinizi düşünüyorsanız; kendinizi bu anlamda yenilediyseniz; ama bunu, başkalarına anlatamıyorsanız, o zaman acilen yapmanız gereken bir yenilik daha olmalı: Kendinizi anlatabilme yöntemlerinizi geliştirmeli; onları yenilemelisiniz. Örneğin, Türkiye başarılı bir imalat merkezidir. Ama ondan öteye geçemiyor. Teknoloji geliştiremiyor; yeni ürün, üretim yöntemi, yeni sistem geliştiremiyor. Yeni marka yaratamıyor. Otomotivde ‘yerli marka’ konusunda yaşananlara tanıksınızdır. Bu eşiği aşmak için siz ne yapacaksınız? Yapacağınızın eski öngörünüzden farkı ne? Yeniliğiniz nerede? Salt ana muhalefet partisi olduğunuz için sizi izlemeye çalışıyorum; ama sizde bu yaşamsal konuda yeni olan ne, onu henüz kavrayamadım. Konu yaşamsal; çünkü, bu coğrafyada, sanayi gücü, teknoloji gücü olmayan ve örneğin savunma sanayiinde kritik teknolojileri kendisi geliştiremeyen bir ülke varlığını sürdüremez. Biz daha oraya gelmedik; hele şu kurultaylarımızı bir yapalım diyorsanız; tabii o da sizin bileceğiniz iş... Toplumsal Fayda Yaratmak İçin Yenilik... Ö nce bu dönemin biyolojik niteliklerine bakmamız gerekir. Ergenlik veya delikanlılık dönemi diyebileceğimiz bu dönem yaşamın en çalkantılı dönemidir. Ergen hızlı bir fiziksel ve hormonal değişim yaşar. Hızla büyüyen bedende cinsiyet hormon salgılarının hızla artması bedeni sıkıştırır. Ergende ciddi bir bedenini kontrol sorunu yaşanır. Dürtülerin yoğunlaşması ile ergen duygu ve davranışlarında birbiri ile zıt davranışları art arda gösterebilir. Bu dönemin psikolojik nitelikleri de biyolojik yönü kadar önemlidir. Önemli psikolojik özelliklerinden bir tanesi, benlik gelişiminin henüz tamamlanmamış oluşudur. Gencin bu dönemdeki temel uğraşlarından birisi anne ve babaya karşı bağımlılıktan kurtulmaktır. Diğeri ise yaşadığı toplumda bir yer edinme ve kimlik kazanmaktır. Bu şekilde dünyada ayrı bir özerk varlık olarak varlığını sürdürebilecektir. Yaşamın 37. yılları arasında izlenen ödipal duyguların (anne ve babaya duyulan aşk) bu dönemde depreşmesi, dürtü kontrolünü zorlaştıran bir neden olur. Anne baba tutumları, gencin kendini kontrol etmesini kolaylaştırabileceği gibi zorlaştırabilir de. Ev dışında sağlıklı ilişkiler kurabilme kimlik duygusunu pekiştirir. Başkaları ile ilişkilerinin yeterince güven verici olmaması özerkleşme ve kimlik gelişimini zorlaştıracaktır. Bu doğal çabaları zorlaştıran veya engelleyen, kalıcı ilişkiler kurmayı ve kendini ifade etmeyi yasaklayan tutumlar gençte kendini savunma gereksinimini arttırır. Bu dönemde ebeveynlere düşen görev, gencin özerkleşmesine destek olmaktır. Gelişimini henüz tamamlamamış birine destek olmanın en etkin yolu, ona güvendiğini göstermektir. Güven de onaylayarak etkin biçimde gösterilebilir. ması güç bir engele, kimlik bunalımına dönüştürür. Başkalarınca nasıl değerlendirildiği ve tanındığı konusunun netleşmesi ile benlik açısından değişmezlik ve süreklilik duygusunun kazanılması tamamlanır. Bu dönemde genç, önemli kararlar almak durumundadır. Örneğin, meslek konusu da karar verilmesi gereken bir durumdur. Genç bu konuda da karar verir. Bu kararla birlikte kimlik gelişiminin mesleki bileşeni de tamamlanır. Bu kararlar aşamasında gencin duygusal açıdan desteklenmesi gerekir. Desteklenmeyen genç ister istemez isyankâr davranışlar sergiler. Gençlerde kimlik gelişiminin önemli unsurlarından biri özdeşim yapabilmektir. Özdeşim, başkalarının bazı özelliklerini örnek alarak benimsemek demektir. Özdeşim nesnelerinin başında da ebeveynler gelir. Ebeveynlerin davranışlarıyla örnek alınabilir olması, özdeşim yapabilmeyi kolaylaştırır. Kimlik gelişimi de sağlıklı biçimde tamamlanır. Gergin ve genci kontrol etmeye çalışan bir ilişkide özdeşim süreci uygun biçimde işlemeyeceğinden, kimlik gelişimi de bozulur. Özdeşlik kuramama, bocalama veya kargaşa durumunda genç kendini kontrol edemez. Kontrol kaybı ile birlikte uyuşturucu bağımlılığı, saldırganlık, terör olaylarına karışma, toplumsal değerlere karşı gelme ve antisosyal davranışlar izlenebilir. Saldırgan davranışlar ebeveynlere veya kendine yönelebilir. Gençlerdeki bu tür patolojik durumların altında hemen daima kendini kanıtlama ve var olma çabasını görmek olanaklıdır. Ergenlik dönemi kimlik gelişimi açısından çevreye meydan okuma ve gözdağı vermeye fırsat yaratır. Böylece genç, toplumda kendi varlığını kanıtlamaya çalışmaktadır. Onun varlığına saygı duymak ve görüşlerine değer vermek gözdağı verme eğilimini törpüler ve yatıştırır. Doğal olarak aksi davranışlar da körükler. Hoşgörü ve onaylama sağlıklı bir kimlik geliştirmenin de güvencesi olur. Ebeveynler delikanlının davranışlarını değiştirme ve yönlendirme gücüne sahiptir. Bu güçlerini çocuklarını kontrol etmek, onu kendilerine benzetmek için kullanırlarsa yukarıda belirtilen çatışmaları ömür boyu yaşayan bir genç yetiştirmiş olurlar. Tersine gencin ayrı bir kimliği olduğu, onun kendisini istediği biçimde geliştirmeye hakkı olduğu, verilenlerden seçme özgürlüğü olduğu bilinerek davranıldığında ise özgür olan, özgür düşünen, yaratıcı olan, sorgulayan ve her şeyden önemlisi geçmiş kuşaklara saygılı, geleceğe güvenle bakan bir genç yetiştirmiş olurlar. Sonuç olarak sorumluluk onlarda değil, biz erişkinlerdedir. Gelecek neslin özgür ve yaratıcı olmasını istiyorsak önce kendimize bakmalıyız. GENCE ÖRNEK MODEL Bir yandan aileden ayrılıp ayrı bir varlık olarak varlığını sürdürmeye çalışırken, dışarıdaki ilişkilerin yeterince güven verici olmaması gençte ciddi bir ikilem oluşturur. Bu ikilem hem ayrı bir varlık olmayı hem de evde huzurlu biçimde kalabilmeyi zorlaştırır. Yoğun bir çaresizlik yaşayan ergen bu dönemde çevreye karşı ağır davranış sorunları gösterebilir. Saldırganlık, çevreye veya kendine yönelebilir. Özerk olmaya çalışan ergen kendisini kontrol etmeye çalışan ebeveynlere karşı saldırgan bir tutum içine girebilir. Saldırganlığın bedene yönelmesi ile de özkıyım davranışları görülebilir. Bunun örneklerini Malatya örneğinde olduğu gibi sık sık basından izlemekteyiz. Bu çatışmalar bu dönemin doğal niteliği olup her ergen bu aşamadan geçer. Bu yol aslında bir ‘ortak yol’dur. Patolojik davranış kalıplarının ortaya çıkması bu dönemi ortak yol olmaktan çıkararak aşıl İKİLEMİN DIŞA VURUMU