24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör suz veya olumlu duygular uyandıran ya da seksüel açıdan uyarıcı olan fotoğrafları ne kadar iyi hatırladıkları kontrol edilmiş. Görüntülerin duygusal içerikleri ve uyarıcı etkisi, hatırlama yetisini kadında ve erkekte farklı etkiliyor. Kadınlar erotik açıdan çok fazla uyarıcı olan görüntüleri hatırlamakta zorlandı (Marc Lavoie, Montreal Üniversitesi). Oysa erkeklerde bu tür görüntüler belleği çalıştırmakta. Sonuçlar, duygusal belleğin ne kadar karmaşık olduğunu ve bellek araştırmalarında duygu reaksiyonu, uyarı ve cinsiyet farklılıklarının dikkate alınmasının ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından önemli. Ayrıca görüntülerin hatırlanması sırasındaki reaksiyon süresinde de farklılıklar saptanmış. Cinsellikle ilgili görüntüler kadınlar tarafından daha geç hatırlanırken, erkekler negatif duyguları uyandıran görüntüleri biraz daha geç hatırlamış. İki cinsin beyin etkinlikleri arasında da farklılıklar var. Hatırlama sırasında kadınlarda iki beyin yarısı birden etkinleşirken, erkeklerde sol beyin yarısı tanıdık görüntülerde farklı reaksiyon gösterirken, sağ yarısı her zaman aynı tepkiyi vermiş (International Journal of Psychophsiology). yinde anomalilerin uyuşturucu bağımlılığına neden olabileceğini düşündürüyor. İçlerinden biri uyuşturucu bağımlısı olan elli kardeş çift, aynı yaşta ve aynı zekâ seviyesine sahip diğer elli sağlıklı kişiyle karşılaştırarak incelendi. Kardeş katılımcılar, daha çocukluk döneminde büyük zorluklarla mücadele etmek zorunda kalmış. Mesela ev içi şiddet gibi. Psikolog Karen Ersche ve arkadaşları özellikle de kokain ve amfetamin gibi uyuşturucularla ilgileniyorlardı. Daha hızlı ba Başbakan, dindar bir gençlik yetiştirmeye çalışıyoruz, derken, anayasayı ihlal niyetini iki değişik nedenle ima etmiş, genç beyinlere din empoze etmeye çalışıyoruz imasıyla da insanlık suçu işlemiştir. Bakalım Tayyip Bey ve arkadaşları hukukun Türkiye’de artık kalmadığı iddiasının en yetkili hukukçu ağızlardan duyulduğu bu günlerde daha nice incilere imza atacaklar? Başbakan Alenen Anayasa Suçu İşliyor Sevgili okuyucularım: Burasının bir siyaset köşesi olmadığını hepiniz bilirsiniz. Ama bilime karşı şahlanan her hareketi sizlere duyurmak, onunla mücadele etmek de her bilim insanının vazifeleri arasındadır. Bugünkü yazımın nedeni, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan Bey’in beni gerçekten dehşete düşüren sözleridir. Sayın Başbakan, SaBiz dindar bir nesil yeyın Ana Muhalefet Liderinin bazı sözlerine cevap verirken, “B tiştirmek istiyoruz” sözlerini kullanmıştır. Laik bir ülkede devletin yürütme yetkisini elinde bulunduran birisinin bu sözleri söylemesi, anayasaya aykırı olduğundan alenen suçtur ve Sayın Başbakan iktidarının suç işlemek niyetini beyan etmiştir. Başbakan’ın söyledikleri ayrıca, ülkenin kanunlarından tamamen bağımsız olarak, bir insanlık suçudur. Bu suçun oluşmasının nedeni dinlerin tabiatıdır. Dinler imana dayanırlar, yani sorgulamadan, görmeden, duymadan, dokunmadan inanmaya. Kuran’da bu söylediğimi naksedecek tek kelime olmadığı gibi, diğer iki büyük dinin kitaplarından oluşan Kitabı Mukaddes’te (yani Eski Ahit+İnciller+Zebur+mektuplar) de yoktur. Bu iki büyük din grubu gibi, Sayın Başbakan’ın mümini olduğu din de, tüm din tarihçilerinin artık sağlam delillere dayanarak bildiği gibi (George Smith’in 1874 ve 1875 yıllarında Ninova, yani bugün artık Irak sınırları içinde bulunan Kuyuncuk köyü cıvarında Sir Austen Henry Layard’ın kazılarında da ortaya çıkan Asurbanipal’in kütüphanesindeki 22.000 kil tabletten elde edilen şaşırtıcı bilgiler hakkındaki önemli yayınlarından beri) kökleri ta Sümer mitolojisine kadar uzanan Ortadoğu İlkçağ din geleneğinin bir uzantısından ibarettir. Din sorgulanamaz. Zira sorgulandığı an, kutsal kitaplardaki sözlerle, bilimin bulguları arasında bir çelişki olduğu görülür. Bu çelişkinin tarihte en meşhur olmuş şekli Engizisyon’un, Galile’nin Eski Ahit’teki Yeşu ve İşaya kitapları ve Davud Peygambere izafe edilen Zebur’un bazı mezmurları (ör. 16:30, 93:1, 104:5) ile çelişen iddialarının geri alınmasını istemesidir. Bugün artık açıkça ortadadır ki, din burada yanılmıştır (kilise Galile’den resmen özür dilemiştir). Bu durumda sayın başbakan gençliğe ne tavsiyede bulunacaktır? Bunun cevabını vererek durumunu açıklığa kavuşturmak zorundadır: Ya ülkemizi ve gençlerimizi geçmişin karanlığına mahkum edecek ya da modern bilimin dediklerini kabul ederek Millî Eğitimi ona göre düzenleyecektir. Millî Eğitimimizin ne istikamete gitmesini istediği maalesef bu konudan sorumlu bakanlığa atadığı bakanların söz ve icraatınden bellidir. Konu, Başbakanın polemik mevzuu yaptığı gibi, ateizm veya din arasında bir tercih değil, din ile bilim arasında bir tercihtir. Başbakan bu tercih karşısında nerede durmaktadır? Bunu bilmek, oy veren insanlar olarak en tabii hakkımızdır: Otomobil yapacağız, kendi uçağımızı yapacağız, kendi ilacımızı yapacağız diye nutuk atmanın ardında, onları yapmak için gerekli bilimi de yapacağız veya en azından, anlayacağız iddiası olmak zorundadır. Dolayısıyla başbakan ya böyle lafları ederken samimi değildir, ya da dindar gençlik yetiştireceğiz derken. Bunu açıklığa kavuşturmalıdır. Yönetimimi dine alet etmek niyetindeyim, diyen bir başbakan karşısında Anayasa Mahkemesi’nin sus pus olması, laik olduğunu anayasası marifetiyle iddia eden bir ülkede kabul edilemez. Din, üstelik inancı mecburi kıldığı için demokratik de olamaz. Meşhur bir Amerikalı yazar, Paul Auster, Türkiye’de demokrasi yoktur, onun için ben o ülkeye gitmem diyor; başbakanın buna verdiği cevaba bakın: «Aman, biz sana çok muhtacız! Gelsen ne olur, gelmesen ne olur?» Çok şey olur sayın başbakanım: Zira yalnız biz değil, tüm insanlık Auster gibi insanlara muhtacız: Tahsil ve görgünüz bunun sebeplerini anlamaya yetmeyebilir, ama öyle insanlar, böyle nedenlerle ülkemize gelmemeye başlarlarsa milletçe gayri medeni damgasını yeriz alnımıza, sayenizde. Büyük Atatürk hayattayken, bu tür insanlar ülkemize akın akın gelip, ortaçağın zincirlerinden kurtardığı bir millete modern yaşamı öğretmeye çalışan o büyük insanı tanımak, görüşlerini öğrenmek istiyorlardı. Bu konuda, sayın başbakanım, alın meşhur antropolog Profesör Eugène Pittard‘ın 1939’da yayımlanan makalesini, bir hayırsever yakınınıza tercüme ettirip okuyun. Pek tenvir olacağınızı sanırım: «Un chef d’état, animateur de l’anthropologie et de la préhistoire: Kemal Atatürk»: Revue Anthropologique, 49. yıl, sayı 13, sahife 112. İnme riskini ikiye katlayan gen varyantı On bin insanın genlerini inceleyen bir ekip, yedinci kromozon üzerinde bir gen varyantına sahip kişilerdeki inme riskinin bir ila iki misli yüksek olduğunu saptadı. Yeni keşfedilen bu gen değişimi on kişide birinde bulunuyor ve beyindeki büyük atardamarlardan birini bloke eden inme biçimine neden oluyor (Nature Genetics). İnme, yetişkinlerde ölümcül en sık yaşanan üç vakadan biri. Bugüne kadar bu hastalıkta genetik donanımın önemi pek bilinmiyordu. Bu sonuç, inmenin oluşumuyla ilgili tamamen yeni bir mekanizmayı ortaya koydu. HDAC9 genindeki değişim, tüm inme türlerinde değil sadece büyük beyin atardamarlarında rol oynamakta ki, bu da bilinen farklı inme biçimlerinin çeşitli genetik faktörlere uzandığı anlamına gelmekte. Yeni gen varyantının ve bu gen tarafından üretilen proteinin keşfi, yeni tedavi ve erken tanı imkânları doğurdu. Sonuçta HDAC9 proteinini engelleyen etki maddeleri zaten var. Bunlar gelecekte tedavi için de kullanılabilecek. Fakat önce gen ve proteinin inme riskini yükselten mekanizmanın aydınlatılması gerekiyor. Bu gen varyantı arteryozklerozu hızlandırdığı gibi, beynin kan dolaşımındaki değişiklere gösterdiği reaksiyonu da etkiliyor olabilir. ğımlılık yapan bu maddelere alışma riski, eğer ailede bir uyuşturucu veya alkol bağımlısı varsa sekiz misli daha yüksek. Bu da uyuşturucu bağımlılığıyla ilgili bir gen bulunmamasına rağmen kalıtsal öğelere işaret eden bir sonuçtu. Beyin tarayıcısıyla alınan görüntüler ve psikolojik test sonuçlarına göre, içlerinden biri bağımlı olan kardeşler tepi kontrolünde zorluk yaşıyor. Tepi kontrolüyle ilgili zorluklar beynin ak maddesine yani sinir bağlantılarına yansıyor. Ön beyindeki sinir bağlantıları, kontrol grubundakilere kıyasla daha zayıf. Bu sonuç çok önemli, çünkü ön beyin davranışlarımızın kontrolünden sorumludur. Gizemli Helis bulutsusunun muhteşem görüntüsü Avrupa Uzay Ajansı’nın Şili’deki Paranal gözlemevindeki Vista teleskopu, Helis bulutsusunun muhteşem bir görüntüsünü gönderdi. 700 ışık yılı uzaklıktaki bulutsu, astronomik açıdan bakıldığında bize çok yakın bir konumda. Alışılmışın dışındaki cisim, güneş benzeri bir yıldızın Uyuşturucu bağımlılığından beyin anomalisi mi sorumlu? Cambridge Üniversitesi’nde araştırmalar, be son yaşam evrelerinde oluşmuş. Bulutsu, artık atmosferinin dış kısımlarını tutacak durumda değil. Bunlar uzaya akarak bir tür kabuğumsu bulutu oluşturmuş. Ortada küçük bir mavi nokta şeklinde görülen yıldız ise şu sıralar Beyaz Cüceye dönüşüyor. Bulutsu, kızgın merkezi yıldızının yoğun kızılötesi ışınıyla çok katmanlı çiçek biçiminde bir motif oluşturan toz, iyonlaşmış içerikler ve moleküler gazdan meydana gelen karmaşık bir yapıdır. Helis bulutsusunun ana halkasının çapı yaklaşık olarak iki ışık yılı kadardır ki bu Güneşimiz ve en yakınındaki sabit yıldızı arasındaki mesafe kadardır. Fakat bulutsu toplamda merkezi yıldızından uzaya doğru dört ışık yılından daha büyük bir mesafeye uzanıyor. Teleskop, halkadaki çok ince yapıları bile gösterirken, enfraruj ışın daha soğuk olan moleküler gazların yapısını da veriyor. Bu gaz bulutsunun merkezinden dışarı doğru uzanan ve kozmik bir fişeği hatırlatan gaz lif şeklinde topaklanmakta. Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1300/ 5 17 Şubat 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle