02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Cumhuriyet ve matematik Cumhuriyetin ilanından 25 yıl sonra matematiğimiz uluslararası bir düzeye erişmişti. Osman Bahadır [email protected] Medyanın kendi ülkesiyle dünyayı kıyasladığında ülkesi lehine olan durumları gündeme getirmekten kaçınması cehalet midir, otosansür mü? Sopa, Pipa Şimdi de Acta! Öncelikle bir kıyaslama yapalım. Geçen yıl ülkemizde internete uygulanmak istenen filtreleme metodunun yanlışlığını anlatabilmek için binlerce kişi farklı şehirlerde yürüyüşler yaptı. Dijital dünyaya yakın olan bazı medya mensupları konuyu kendi program ya da köşelerinde dile getirdi. Malum Youtube’un uzun bir süre yasaklı kalması dijital kültür açısından da ülkemizin imajını ciddi anlamda zedelemişti. Filtreleme modelindeki “kendini sağlama alma refleksindeki devlet memuru” zihniyeti bu imajı güçlendirmeye yaradı. Ancak tabandan gelen seslere kulak vermek zorunda kalınmasıyla model nispeten daha kabul edilebilir bir standarda oturtuldu. Filtreleme modelinin bugünkü halinde tartışılması gereken iki husus olabilir. Birincisi kamu kurumlarının, vatandaşı namına hareket etmesi (filtre bir çözüm olarak önerilir, empoze edilemez). İkincisi de filtreye takılacak sitelerin seçim sürecindeki kapalılık. Devlet, bu şekilde günü kurtarıyor ve vatandaşı bilinçlendirmek yerine ona “koruyucu babalık” yapıyor. Bu da vatandaşın “dijital bağışıklık sisteminin güçlenmesini” engelliyor. Dünyadaki tablo ise çok daha vahim. Nedense bu vahim durum medyada fazla yer bulamıyor. Dünyada da böyle zihniyetlerin, problemlerin olduğunu konuşabilmeliyiz ki bu ülkenin vatandaşları olarak kendimizi gereğinden fazla hırpalamayalım. ABD’de, Kanada’da, Japonya’da, o çok sevdiğimiz AB’de kamu harıl harıl dijital dünyaya ket vurabilmek için gece gündüz çalışıyor. Önce ABD’de online korsanlığa karşı bir yasa önerisi hazırlandı; duyarlı insanlar ve organizasyonlar buna SOPA (Stop Online Piracy Act) ile karşılık verdi. Binlerce site dijital eylem yaptı; sitelerini kararttı. Sonuç? Yasa tasarısı geri çekildi. Benzer şekilde, korsanlık yapan sitelerin IP adreslerinin engellenmesine yönelik ikinci bir yasa tasarısı da PIPA (Protect IP Act) adıyla gündemdeydi. Aslında bu da 2010’da kabul edilmeyen bir başka yasa tasarısının (COICA) isim değiştirmiş hali. SOPA eylemleri sonucunda bu yasa tasarısı da şu an rafa kaldırıldı; ama orada zamanının gelmesini bekliyor. Bunlardan da vahim olarak yorumlanan üçüncü bir girişim de sadece ABD’nin değil dünya çapında pek çok ülkenin şimdiden karşılıklı kabul etmiş olduğu ACTA sözleşmesi. Ticarette Sahteciliğin Önlenmesi adını taşıyan bu sözleşme internet üzerinden yapılan ve eski dünyanın telif haklarına göre “sahtecilik” olarak değerlendirilen ticari eylemleri önlemeyi baz alıyor. Kapsam ilginç bir şekilde sadece dijital dünya ile sınırlı değil, bazı tohum ve ilaç üretimi de bu sözleşme dahilinde. Bu sözleşmeye göre internet hizmeti sunan firmalar, müşterilerinin sahtecilikle ilgili faaliyetlerinden sorumlu tutulacaklar. Hâl böyle olunca bu firmalar ceza yememek için kendi müşterisinin polisi haline gelecek; tüm internet trafiğini filtreleyecek, bu trafiği izleyecek. Telif haklarına aykırı bir dijital aktivite tespit ettiklerinde de bu trafiği engellemekten, bunu yapanları dijital değil, gerçek polislere bildirmeye kadar geniş bir cevap verme imkânları olacak. Tüm dünyada politikacıların vatandaşın taleplerini sermaye sahiplerine dikte ettirmek yerine tersini yapması yeni bir şey değil. Ancak medyamızın kendi ülkesiyle dünyayı kıyasladığında ülkesi lehine olan durumları gündeme getirmekten kaçınması düşündürücü. Bunun sebebi cehalet mi otosansür mü? Ü CBT 1300/ 12 17 Şubat 2012 rim Erim, Ratip Berker ve Cahit Arf öncülülkemizde Emin Paşa ve Tahir Paşa’nın ğündeki matematikçilerimiz 1948’de Paris’te Cambridge’de eğitim gördükten sonra toplanan uygulamalı matematik ve mekanik 7. Mühendishanei Berrii Hümayun’da 19. uluslararası kongresine bildirileriyle katıldılar. Bu yüzyılın ortalarında başlattıkları modern matekongredeki başarılarıyla matematikçilerimiz matik ve matematiksel analiz eğitimi, Vidinli uluslararası çapta büyük bir saygınlık kazandılar. Tevfik Paşa’dan sonra, aynı yüzyılın sonlarına (Kongreye “Sur le principe de SaintVenant” başdoğru Mehmet Nadir ve Salih Zeki kuşağı ile lıklı bildirisiyle katılan Kerim Erim, uluslararatemsil edilmiş (Salih Zeki Bey matematik eğitisı mekanik kongresinin yürütme komitesine semini Paris’te Politeknik’te, Mehmet Nadir Bey çilmişti). ise Mektebi Harbiye’de görmüştü), 20. yüzyılın Cahit Arf, 1952 yılında İstanbul’da toplanan başlarında da Hüsnü Hamit (Sayman) ve Kerim 8. uluslararası mekanik kongresinde matemaErim yeni matematikçi kuşağının öncüleri oltikçilerimizin çalışmaları ve bildirileriyle büyük muşlardı. bir başarı sağladıklarını söylemektedir. Arf’ın bu Matematikçi Hüsnü Hamit ve Kerim Erim’in değerlendirmesi elbette doğrudur. Fakat 1952 baikisi de İkinci Meşrutiyet döneminde Mühendis şarısının ardında 1948’deki başarı yatmaktadır. Mektebi’nde eğitim gördü. Kerim Erim okulu biNitekim 8. Kongre’nin İstanbul’da yapılması katirdikten sonra Almanya’ya giderek önce Berrarı, Belçika’nın Brüksel ile ilgili büyük isteğine lin’de matematik eğitimi gördü ve sonra da Errağmen matematikçilerimizin 1948’deki başarılanger’de matematikte doktora derecesi aldı. (Bu sının bir sonucu olarak gerçekleşmiştir. bizim ülkemizde matematikte alınan ilk doktoİTÜ’nün eski rektörlerinden Ord. Prof. Dr. ra derecesidir). Hüsnü Hamit Bey ise daha MüTevfik Taylan, Kerim Erim’in vefahendis Mektebi’nde öğrenci iken tından sonra, 1 Ocak 1953 tarihli Vaİsviçre’ye gönderildi ve Lozan’da tan gazetesinde şunları söylemişti: matematik eğitimi gördü. Bu iki “Kerim Erim, neşriyatı ve tebliğmatematikçimiz de daha sonra ülleri sayesinde Türkiye’de olduğu kakelerine döndüler ve Hüsnü Hamit dar milletlerarası matematik muhiBey Darülfünun Fen Fakültesi’nde, tinde de hakkı olan yüksek mevkie Kerim Erim ise hem Darülfünun erişmişti. Avrupa’da ve Amerika’da Fen Fakültesi’nde, hem de Yüksek memleketimizi temsil ettiği kongreMühendis Mektebi’nde görev yaptı. lerin sonuncusunda, meslek arka1933 üniversite reformu, matedaşlarının ve kendisinin arz ettiklematiğin ülkemizdeki gelişiminde ri tebliğ ve travaylar fevkalade takönemli bir aşamayı oluşturmaktadır. dir toplamış ve herkesin nazarını Bu tarihe kadar Mehmet Nadir, Türkiye’ye çevirmişti. Fakat ne yaKerim Erim (18941952) Kerim Erim ve Hüsnü Hamit Beyzık ki, Kerim başta olmak üzere bu lerin, eğitim görevlerinin yanı sıra kişisel olarak ilim adamlarımızın başarısı, İsveç Olimpiyatlaaraştırma faaliyetleri de bulunuyordu. Üç materı’nda dünya güreş şampiyonluğunu kazandığımız matikçimizin de uluslararası bildirileri veya magünlere tesadüf etmiş ve gazetelerimizin olimpiyat kaleleri vardır. haberlerine tahsis edilen sütun ve sayfalarında, Fakat üniversite reformuyla birlikte ilk defa matematikçilerimizin bütün dünyada tebrike İstanbul Üniversitesi bünyesinde bir matematik şayan görülen bu büyük muvaffakiyetleri küçük araştırma enstitüsü kuruldu. Bu enstitünün kubir havadis mahiyetinde olsun yer bulamamıştı. ruluşu matematik tarihimizin önemli bir aşaO zaman Türk matematikçilerinin kazandığı bu masını oluşturmaktadır. Bu enstitünün kurulteveccühün ilk tezahürü olarak müteakip konmasıyla, matematik araştırmaları artık kurumsal grenin İstanbul’da toplanması hakkındaki tekbir nitelik kazanmış oldu. Enstitünün kurululif, Belçikalıların Brüksel teklifine galebe çaldı şundaki ilk başkanı ünlü Avusturyalı matematikçi ve 1952 kongresi geçen yaz burada toplandı.” Richard von Mises’tir. Fakat onun 1939 yılında (Prof. Tevfik Taylan’ın yanlışlıkla İsveç’te yaTürkiye’den ayrılmasından sonra enstitünün pıldığını söylediği 1948 Olimpiyatları Lonbaşkanlığını Kerim Erim almıştır. dra’da yapılmış ve serbest güreş dalında Yaşar DoBu enstitünün varlığı matematik araştırmağu, Gazanfer Bilge, Celal Atik ve Nasuh Akar, larının gelişmesinde ve yeni matematikçilerin yegrekoromen dalında ise Mersinli Ahmet ile Mehtişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Üniversimet Oktay sıkletlerinde dünya şampiyonu olte reformundan sonraki yıllarda Willy Prager muşlardı.) (sonradan plastisite teorisinde ün kazandı) ve Pat1948 Paris Uluslararası Mekanik Kongresi, rick Du Val (cebirsel geometrinin ülkemizdeki Türkiye matematiğinin uluslararası düzeydeki ergelişiminde büyük rolü oldu) gibi yabancı maginliğinin ispatı bakımından tarihsel bir değere tematikçilerin de matematik çalışmalarına ve sahiptir. 1923’ten 1948’e kadar olan 25 yıl gibi araştırma bilincinin ve kültürünün gelişmesine kısa sayılabilecek bir sürede, matematiği, henüz önemli katkıları olmuştur. kendi içindeki uzmanlaşmasını bile sağlayama19331948 yılları arasındaki 15 yılda ülkemış bir disiplin düzeyinden, uluslararasında en ilemizde, Kerim Erim, Ratip Berker, Cahit Arf, Orriler düzeyine getirebilmek, Türkiye matematik han Alisbah, Lütfi Biran, Mustafa İnan, Nazım ve bilim tarihinin büyük başarılarından biridir. Terzioğlu, Ali Yar, Ferruh Şemin, Orhan Ş. İçen Bu başarı öyküsü aynı zamanda genç cumve daha başkalarından oluşan önemli bir matehuriyetin bilime verdiği büyük önemin de bir esematikçi topluluğu görev başında bulunuyordu. Keridir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle