24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilimsel düşüncenin yılmaz bir savunucusunun ardından... Bundan tam 35 yıl önce aramızdan ayrılan İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi’nin unutulmaz hocalarından Prof. Dr. Tarık Özker 3 Kasım’da Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi ve öğrencileri tarafından düzenlenen bir törenle anıldı. Tarık Özker yalnızca büyük bir bilim adamı olarak değil, aynı zamanda bilimsel düşüncenin iflah olmaz bir savunucusu olarak da ayrıcalıklı bir yere sahipti. Reyhan Oksay Prof. Dr. Tarık Özker’i anma toplantısı: V efatının üzerinden tam 35 yıl geçmiş olmasına karşın bu kadar büyük bir coşku ve özlemle anılan başka bir hoca var mıdır? İşte İTÜ Elektrik Fakültesi’nin efsane ismi Prof. Dr. Tarık Özker (19181977) 3 Kasım’da İTÜ Gümüşsuyu Binası’nda A501 Tarık Özker cağız.” EMO Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Göltaş, konuşmasında Özker’in şu sözlerine vurgu yaptı: “Bilim merak etmekle başlar” “Kendi kendisiyle çelişmeyen insan ölmüştür.” Göltaş, Özker’in bilinçli bir aydın, doğru bildiği yolda mücadelesini sürdüren aydınlık bir insan olduğunu belirterek, dünya ölçeğinde önemli bir bilim adamı olduğunun altını çizdi. Kasım 2012 Bilim ve Gelecek dergisinin Kasım sayısının kapak konusu felsefenin İslamileştirilmesi. Ana makalenin yazarı Hasan Aydın, laik ve İslamcı felsefeciler arasındaki tartışmanın tarihçesini ve temel çatışma alanlarını özetledikten sonra şu sorulara yanıt arıyor: Üniversitelerde felsefenin ilahiyata dönüşümüDin ve felsefe uzlaşır mı? Laik olmadan felsefe ve bilim yapılabilir mi? İslam filozofları dinsel felsefe mi yaptı? Bilim ve Gelecek Altın Oran, Kaos, Fraktal, Simetri P r o f . D r. M . S u a t Çakmak Griffin Yayınları Bu kitapta 89 yıllık ömrünün bilime ve öğretmeye adanmış Yıldız Teknik Üniversitesi hocalarından Prof. M. Suat Çakmak’la matematiğin muhteşem yönünü, nasıl da hayatımızın tam ortasında durduğunu birlikte keşfediyoruz. Sadece matematikteki muhteşem sayıların yanı başımızdaki yansımalarını değil, aynı zamanda yaşamı ve yaşadığımız evrene dair pek çok şeyi de keşfedeceğiz. Metni zenginleştiren görseller de M. Suat Çakmak’ın kaleminden. Evrenin Geometrik Şifresi Tarık Özker’in öğrencileri 35 yıl sonra... Amfisi’nin hemen hemen tamamını dolduran öğrecileri ve sevdikleri tarafından böyle anıldı. Tarık Özker’in bu kadar sevilmesinin ve aradan geçen bunca yıl unutulmamasının nedeni nedir? Bir kere Özker akademik kişiliği ile dönemin Elektrik Fakültesi’nde pek çok ilke imza atmıştır. Elektrikelektronik mühendisliğinin iki temel disiplininden biri olan Devreler ve Sistemler Anabilim Dalı’nın kökeni, 50’li yıllarda Modern Devre Teorisi disiplinini Türkiye’ye pek çok Avrupa üniversitesinden önce getirmiş olan Tarık Özker’in 1963 yılında kurduğu Devreler Teorisi kürsüsüdür. Hoca’nın ödünsüz yönetimi altında yetişmiş olan öğrencileri yurtdışında, önde gelen çeşitli üniversitelerde de kendilerini kanıtlamış ve konuk öğretim üyesi olarak görev yapmışlardır. CBT 1338/ 14 9 Kasım 2012 Tarık Özker’in bilime bir diğer belki de en önemlikatkısı genç beyinlerde bilimsel düşünceyi yeşertme çabalarıdır. Bu, yaşamının en öncelikli misyonlarından biridir. Kaldı ki ki Zincirlikuyu’daki mezar taşında şöyle yazmaktadır: “Her Konuyu Tartışarak Bilimsel Düşünme Metodu ile Çözümleyin” Bilimsel düşünceyi içselleştirme çabaları bugünkü akademik ortamda daha büyük bir önem taşıyor. EMO üyesi, toplantının Çalışma Grubu Yürütücüsü Selçuk Esen toplantının açılış konuşmasında hocanın bilimsel düşüncenin bayraktarlığını yapmasının öneminin yaşadığımız günlerde daha iyi anlaşıldığını şu sözleriyle dile getirdi: “Toplumu yeniden biat toplumu haline getirdiler. Sayımız da azaldı. Mücadele ediyoruz. Her gecenin bir sabahı vardır. Sonunda bizler, yani Özker Hoca’nın öğrencileri, kazana BİLİMSEL DÜŞÜNCENİN YILMAZ SAVAŞÇISI Toplantıda söz alan İTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi eski dekanlarından (198587) Prof. Dr. Duran Leblebici ise hocasının “ezeli bir muhalif” olarak tanındığına dikkat çekerek, ne denlli etkileyici bir kişiliğe sahip olduğunu Queen Mary University of London’da Emeritus Profesör Dr. Yakup Paker’in kendisine gönderdiği mektup aracılığı ile şöyle anlattı: “Sene 1956. İTÜ Elektrik Zayıf Akım kolunun dördüncü senesindeydim. Beş senelik ciddi bir eğitimin sonuna doğru mühendisliğin prensiplerini anlamış, öğreneceğini öğrenmiş, hayata hazır hissediyordum kendimi.....Yedinci sömestirde yeni bir ders almamız icap ediyordu. Hocası Amerika’dan yeni dönmüş olan Doçent Dr. Tarık Özker. Dersi veriş tarzı, tonu ve içeriği o zamana kadar alıştığımızdan çok değişik idi. Sanki karanlık bir odadayken biri kapıyı açmış ve içeriye giren ışık odanın içindekileri apaçık ortaya koymuştu. O güne kadar mühendisliğin, bilinen prensipleri doğru uygulamadan ibaret olduğunu öğrenmişken, Tarık Hoca bizlere yepyeni ufukların varlığını, ilim ve teknolojinin sonsuzluğunu, mühendisliğin ilmi prensiplere dayanarak insanlığı yepyeni ufuklara götüreceğini söylüyordu..... O zamanlar daha ne olduğu o kadar anlaşılamayan (ve Türkçe bir kelimesi dahi olmayan) yepyeni bir sahada, yani bilgisayar mühendisliğinde çalışmaya o zaman karar verdim.....” Tarık Özker’i en iyi anlatan yine Yakup Paker’in satırları: “Benim için bir eğitmende en ender bulunan ve en etkin nitelik verdiği dersin iyiliği veya cazibesi değil, o hocanın ilham verici olmasıdır. Seneler sonra öğrendiğimiz detayları unuttuğumuzda, bizde kalan, edindiğimiz prensipler ve bize verilen doğrultu olur. Tarık Hoca benim için meslek hayatımda en etkin olmuş kimsedir. Takip ettiğim yolu, akademik hayatımı ve yapabildiklerimi ona borçluyum.” Kaynak: Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 8 Haz. 2012, “Tarık Özker Hocamızı Niçin Çok Seviyoruz?” Bahadır, Osman Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 30 Eylül 2000, “Bir ‘Kadro’nun Ardından”, Duran Leblebici, Prof. Dr. “HOCA İLHAM VERİCİ OLMALIDIR” Tarihöncesi Dönemden Bazı Yansımalar Güven Arsebük Ege Yayınları Bu yayın geçmişimizle ilgili üç farklı konuyu içeriyor. Bunlardan birincisi, insanın temel özelliklerinin başında gelen “düşünce olgusu” ile bu olgunun oluşumu ve zaman içindeki gelişimini ele alıyor. İkincisi, fosil öncülerimizden “Neandertal insanı” alışagelenden hayli farklı bir yaklaşımla irdeleniyor. Üçüncüsü ise Amerika Kıtası’nda karşılaşılan büyük ve özgün uygarlıkların en eskisi olan “Olmek’leri” konu ediyor. Ele alınan konular her ne kadar zaman, mekân ve içerik bakımından birbirinden farklı gibi görünse de hepsi doğal olarak “insan” adı verilen canlının doğrudan kendisi ve onun farklı yönleri ile ilgili. Bu çalışmada bir bütün olarak vurgulanan ana öğe, belki de “insanın” birkaç milyon yıllık evrim süreci boyunca gerçekleşen bütün teknokültürel aşamaların ardında kendi özbenliğinin yattığı, üstelik nerede ve ne zaman olursa olsun, “insanın” her yerde “insan” olduğu şeklinde özetlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle