Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com 2012 NOBEL FİZYOLOJİ/TIP ÖDÜLÜ: Dikkatlerimiz son haftalarda Başbakan’ın eğitimöğretimi imam hatipleştirmeye yönelik karşıatılımına odaklandı. Bir an başınızı kaldırıp, şu sıralar sanayide işler nasıl gidiyor, derseniz... Ödül, kök hücrelerin dönüşüm mekanizmasını çözenlere verildi Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü bu yıl “olgun hücrelerin yeniden programlanarak pluripotent* kök hücrelerine dönüştürülebileceğini gösteren çalışmalarıyla İngiliz John B. Gurdon ve Japon Şinya Yamanaka’ya verildi. obel Tıp Ödülü bu yıl olgun ve farklılaşmış hücrelerin yeniden programlanarak, vücudun tüm dokularını oluşturabilme yeteneğine sahip olgunlaşmamış hücreler haline dönüştürebileceğini keşfeden bilim insanlarına verildi. Devrim niteliğindeki bu çalışmalar, hücre gelişimi ve farklılaşması konusundaki yerleşik görüşleri temelinden değiştirdi. Bu önemli keşif sayesinde, insan hücreleri yeniden programlanarak, hastalıkların teşhis ile tedavisinde yeni yöntemler geliştirildi. John B. Gurdon hücrelerin özelleşme sürecinin tersine dönüştürülebileceğini 1962 yılında keşfetmişti. Gurdon, klasikleşmiş ünlü deneyinde bir kurbağadan aldığı olgunlaşmamış yumurta hücre çekirdeği yerine olgunlaşmış baSir John B. Gurdon 1933 yılında İngilte ğırsak hücresi re Dippenhall’da doğdu. Şu anda Cam çekirdeği yerleşbridge’de Gurdon Enstitüsü’nde çalış tirdi. Modifiye malarına devam ediyor. edilmiş yumurta hücresi, iribaş denilen kurbağa yavrusuna dönüştü. Olgunlaşmış hücrenin DNA’sının, kurbağanın tüm hücrelerinin gelişimi için gerekli olan bilgileri bütünüyle koruduğu böylece ortaya çıktı. CBT 1334/8 12 Ekim 2012 20 Eylül 2012 tarihli Milliyet’te yer alan, Mithat Yurdakul imzalı ve “Yerli oto için hâlâ babayiğit bulamadık” başlıklı haberi kesip ayırmıştım. O habere göre, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan demiş ki: “Otomotivde dış ticaret açığı verilmeye başlayınca Sayın Başbakanımız, ‘Ben yerli otomobil yatırımcısı bir babayiğit arıyorum [atç.]’ demişti. Şu ana kadar babayiğit bulamadık. [atç.] ...Otomotiv sektörü bizim başımızın tacı... Ancak otomobil sektöründe Türkiye ithalat bağımlısı. 100 dolarlık bir otomobil yapmak için 56 dolarlık dış ürün almak zorundasınız. Türkiye otomotiv sektöründe Avrupa’da önemli bir yere gelmişken 6 milyar dolar her sene motor ithalatına para ödeyen bir ülke. Sebebi çok basit. Türkiye’ye otomobil sektörüne lisans verenlerin hepsi Türkiye’ye hamallık görevi vermiş. [atç.] Motor teknolojisinin üretimini vermemiş. Ümit ediyoruz ki Türkiye inşallah 2023’e kadar sadece otomobilini değil, kendi uçağını, helikopterini yapacak bir ülke olacaktır Allah’ın izniyle.[atç.] Bakanın söylediği özetle şu: Sanayide işimiz babayiğit bulmaya kalmıştı; şimdi Allah’a... Diyelim, otomotivle ilgili o söz Başbakanınızın ağzından çıkınca bunu ‘emri âlî’ saydınız; bu olur mu olmaz mı hiç incelemeden ‘babayiğit’ aramaya çıktınız. Peki ama, şimdi siz Sayın Bakan, ‘otomobili, uçağı, helikopteri’, sanayinin bütün işlerini Allah’ın iznine bağlamadan önce de mi, zahmet edip hiçbir araştırma yaptırmadınız? Okuyucularım anımsayacaklardır; firmaların sınaî ARGE yatırım harcamalarını 2004’ten beri yayımlayan Avrupa Komisyonu’nun, 2010 ARGE harcamalarını esas alan son yayınında (The 2011 EU Industrial R&D Investment Scoreboard’ta) ortaya koyduğu firmalar arası sıralamalara 20 ve 27 Nisan’da, bu köşede birlikte göz atmış ve ‘Sanayi firmalarımızın, ARGE faaliyetleri açısından dünyadaki yeri nedir?’ sorusunu yanıtlamaya çalışmıştık. O yayında, ‘eşik değer’ kabul edilen yaklaşık 30 milyon Avro’nun üzerinde yıllık ARGE harcaması olan 1000 AB firması ile başka ülkelerden 1000 firmaya ilişkin veriler değerlendirilip, bu firmalar iki ayrı liste halinde kendi aralarında sıralanmış ve bir de, iki liste birleştirilerek, 1400 firmalık bir dünya sıralaması yapılmış ve ilk yüze girenlerle ilgili bilgilere yer verilmişti. AB ülkeleri dışarıda tutularak yapılan sıralamada, yine anımsayacaksınız, Türkiye dört firmayla yer almıştı: Koç, 2010 yılındaki 117,94 milyon Avro’luk ARGE harcamasıyla (Arçelik’e ait olsa gerek) 396’ncı sırada; TOFAŞ 58,01 milyon Avro ile 671; Vestel Elektronik 55,99 milyon Avro ile 692; Ford Otomotiv de 40,11 milyon Avro ile 879’uncu sıradaydı. AB ülkelerini de içine alan 1400 firmalık dünya sıralamasında kaçıncı gelmiştik; yayında o listeye yer verilmediği için bunu bilemiyorum ama, bizimkilerin öyle bir sıralamada çok daha gerilere düştüğünden şüpheniz olmasın. Bakan söze, otomotivde arayıp da bulamadıkları babayiğitlerden girdiğine göre, biz de TOFAŞ ve Ford Otomotiv’i ele alalım ve söz konusu yayının verilerine dayanarak küçük bir karşılaştırma yapalım: Dünya sıralamasında ilk 50’ye giren AB firmalarından 5’i; AB dışı ülke firmalarından da 6’sı otomobil ve parçaları sanayiindendir... Ve o yayından biliyoruz ki, ilk 50’ye giren firmaların hepsinin yıllık ARGE harcaması 2 milyar Avro’nun üstündedir. Oysa, TOFAŞ’ın ARGE harcaması 58,01 milyon; Ford Otomotiv’inki 40,11 milyon Avro’dur! Bu ikilinin sermaye yapıları da malum... Şimdi söyler misiniz; hangi ARGE gücümüzle kendi markamızı ortaya koyup dünya pazarlarında nasıl tutunacağız? Allah bize bu izni neyimize güvenerek verecek? Sanayide İşimiz Allah’ın İznine Kaldı... N GURDON’UN KLASİK DENEYİ Şinya Yamanaka Şinya Yamanaka 1962 yılında ise Gurdon’un dene Japonya’da doğdu. Şu anda Kyoyinden tam 40 yıl sonto Üniversitesi’nde öğretim göra 2006 yılında fare revlisi ve aynı zamanda Gladstoden alınmış tam bir ne Enstitüsü’nde de çalışmalarıolgun hücrenin yenina devam ediyor. den programlanarak olgunlaşmamış kök hücreye dönüşebileceğini keşfetti. Şaşırtıcı olan yalnızca birkaç gen ilavesiyle Yamanaka’nın olgunlaşmış hücreleri pluripotent kök hücrelerine dönüştürebilmesiydi. Devrim niteliğindeki bu iki çalışma hücre gelişimi ve farklılaşması konusundaki yerleşik görüşleri temelinden değiştirdi. Artık olgun bir hücrenin, farklılaşma evresinden geçmiş olsa dahi, bu durumunda sonsuza dek kalmak zorunda olmayacağını biliyoruz. Ders kitapları bu yeni buluşların ışığı altında yeniden yazıldı ve yeni araştırma alanları doğdu. Bilim insanları, bu önemli keşif sayesinde insan hücrelerini yeniden programlayarak, hastalıkların teşhis ile tedavisinde yeni fırsatlar yakaladılar. *Pluripotent, embriyonik gelişimin erken safhalarında, tüm bir canlıyı oluşturabilme yeteneğine sahip olan henüz farklılaşmamış hücreler 40 YIL SONRA YAMANAKA 2012 NOBEL FİZİK ÖDÜLÜ: Kuantum dünyasındaki yeni kontrol yöntemlerine ödül 2 012 Nobel Fizik Ödülü “Tekil kuantum sistemlerinin manipülasyonunu ve ölçümünü sağlayan devrim niteliğindeki deneysel yöntemleri” geliştiren Fransız bilim insanı Serge Haroche’a ve Amerikalı bilim insanı David J. Wineland’e verildi. Serge Haroche ve David J. David J. Wineland Wineland birbirlerinden bağımsız olarak parçacıkların ölçümü ve işlenmesi için yöntemler geliştirdi. Bu yöntemlerin en önemli özelliği, ölçüm sırasında parçacıkların kuantummekanik halini korumasıydı. Bu, kuantum mekaniğinde mümkün olmadığı düşünülen bir yöntemdi. Kuantum parçacıklarına zarar vermeden, tek tek gözlenebilmesinin yolunu açan Haroche ve Wineland, çalışmalarıyla kuantum fiziğinde yepyeni bir deney çağını başlattılar. O güne dek parçacıklar tek tek çevrelerini kuşatan ortamdan ayrıştırıldığında, dış dünya ile temas eder etmez kuantum özelSerge Haroche liklerini yitiriyordu. Dolayısıyla kuantum fiziğinde olduğu farz edilen pek çok olgu doğrudan gözlenemiyordu. Her ikisi de 68 yaşında olan bilim adamlarının geliştirdikleri yöntemler, kuantum fiziğine dayanan yeni tip süper bilgisayarların üretiminin yolunu açacak.